Maraş’ta bir türkü olsam, Maraşlı hemşehrilerim bir yanık türkü düzseler, bir hüzünlü türkü yaksalar arkamdan, gam yemezdim. Maraş’ın oğlu olarak, ardımdan dostlarım bir türkü söylesinler isterdim. Çünkü ben, türküler söyleyerek, Tekbir çekerek Fransız kâfirini kovan Maraşlı İslâmların, yâni Maraşlı Türklerin çocuğuyum. Gücümün kaynağı türkülerdedir. Türkülerle yâd edilmeli, türkülerle târif edilmeliyim.
Maraş-Fransız Harbi’nde Evliya Efendi’yle Hâfız Ökkeş’in arasında olmalıyım ve o kahramanlarla Ahır Dağı’nın tepesinden Maraş’ı seyretmeliyim. Maraş’taki kopan figandan ve direnişten yüreğim bileylenmeli.
Bir Maraş türküsü tutturup Bedesten’le Taşhan arasında şehit olmalıyım
O mücâhitlerle birlikte “Maraş Maraş derler de uy amman amman...” diye bir Maraş türküsü tutturup, Akdere’den Uzunoluk’a yürüyerek, “ellik gâvurunun” yaptıklarının bedelini ödetmeliyim. Sonra o mücâhitlerle yanyana Bedesten’le Taşhan arasında harp ederek şehit olmalıyım. Cenazem hazırlanırken İslâm üzere, önce bir Maraş türküsü söylenmeli başımda. “Maraş Maraş derler de yâr amman amman / Bu nasıl Maraş bu nasıl da Maraş / Al kanlar içinde can veren kardaş…”
Ardından şu Maraş türküsü çağrılmalı: “Maraş’ın içinde bir çeşme akar / İçerim içerim ciğerim yakar / Şimdi garip anam yollara bakar / Öldü diye haber edin sılama…”
Arkamdan yanık bir Maraş türküsü söylesinler
Arkamdan ağlayanlar, Maraş’ın şu yanık türküsünü söylesinler: “Ufak taşınan da uy amman amman bina yapılmaz / Valla bir ben ölmeyinen gardaş Maraş yıkılmaz / Gardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim / Yollar çamurlu kurusunda gidelim…”
“Maraş Maraş derler bir büyük Maraş / Döşeğim Kutnu da yorganım kumaş / Al kanlar içinde can veren kardaş / Bize mesken oldu Maraş illeri / Maraş’ın önünde bir sürü koyun / eşildi mezarım ılıdı suyum / Kefene sığmıyor şu selvi boyum…” türküsü Maraş Kalesi’nde söylenerek Maraşlılara duyurulmalı âhirete uçtuğum.
“Ölümü kaldırın koca Maraş’a”
Daha sonra cümle Maraşlılar “Ölümü kaldırın koca Maraş’a / Vurun arkadaşlar ben yaralıyım / Kara taş içinde kaldı mezarım / Çeteler bozuldu sersem gezerim / Fransız der ki bu nasıl uşak / Elinde filinta belinde kuşak / Vurun arkadaşlar namus günüdür” türküsünü söylemelidirler yürekten.
Türküler dolaşmalı Maraş’ın semâlarında. Maraşlılar türkülerine ve târihine yaslanmalı bir daha. Dil gücünü, yürek gücünü türkülerden almalı. Her yer Maraş, her yer türkü demeli. Maraşlı ecdadımız türküler söyleye söyleye vatan kılmışlardı Maraş’ı. Telli Senem’in, Kerem ile Aslı’nın, Tahir ile Zühre’nin sevdasına yakılan türküler ve Karacaoğlan’ın türküleri dillerinden hiç düşmemişti.
“Turnam nerden gelirsin aslı Maraş’tan”
Aslı Maraş’tan olan bir turna olsam. “Turnam nerden gelirsin, aslı Maraş” tan diye bir türkü düzseler adıma. “Turnam nerden gelirsin aslı Maraş’tan / Kanadın ıslanmış yağmurdan yaştan / Turnam sen korkmaz mısın alıcı kuştan / Vay gidi baba baba vay / Allı turnam yoldan geçmiş yorulmuş / Vay gidi baba baba vay / Şahin vurmuş kanatları kırılmış / Vay gidi baba baba vay.”
Anadolu türkülerinin mazmunlarından olan Turna, Maraş türkülerinde de eşe, dosta ve sevgiliye selâm götüren, gurbete çıkmış evlâdın ve kocanın hâlini sorup öğrenen, gönülleri birleştiren, sevenlerin mektuplarını getirip götüren, gönlü yüce, merhametli, güzel huylu ve hayırlı bir kuştur.
İşte böyle! Maraş’ta bir türkü olmak, bir Maraş türküsü söyleyerek işgalci Fransız askeriyle savaşmak bahtiyarlıktır.