KADINLARIN GİYİNİŞLERİ, ZİYARETGÂHLARI, FALLARI

 

Eski hayat tarzını takip eden kadınların yaptıkları başlıca ev işi, tezgâh başında bez ve alaca dokumaktır. Dokudukları bez Amerikan kaput bezine müşabihtir ki ismine “Mavrum” derler. Erkeklere mavrumdan don ve alacadan da gömlek yaparlar. Mavrum gayet kalın" fakat gayet ensiz olup sert, rengi ise sarımtırak ve kirlimsidir. Bunu tekrar tekrar yıkayarak beyazlatırlar. Buna “Mayıslama” diyorlar. Tertip ve usulü şöyledir: İnek pisliğini (mayıs) su ile karıştırıp “Teç” dedikleri büyük bakır leğenlere koyarlar, sonra mavrumu bu pisliğe batırırlar. Mavrum bir gün bunun içinde kalır, ikinci gün temiz suyun içine atarlar, yıkar ve tokaçlarlar. Tokaç kürek şeklinde düz ve kalın tahtadan yapılmıştır. Mavrumu bununla tokaçlayıp tekrar suyun içine bırakırlar. Sonra karşılıklı iki kişi tutarak alt üst katlarlar, götürüp çayıra sererler. Biraz suyu çekilince aynı ameliyatı müteakip gene çayıra sererler. Mavrumun rengi sakız gibi beyaz oluncaya kadar bu hal devam eder. Böyle yıkandıkça mavrum bembeyaz olur. Mavrumu kışın dokurlar, ilkbaharda mayıslarlar. Bu bezleri yıkayanlar aynıdır, yıkama usulüne “kasar yuma” derler, sureti mahsusada yalnız bu işle iştigal edenlere “kasarcı” diyorlar. Mavrumu böyle yıka¬yıp temizledikten sonra yirmi üç arşın boyunda keserek top haline getirir, ihtiyacı olanlara satar yahut başka bir şeyle mübadele ederler.

 

Maraş kadınlarının siyah, kırmızı, sarı çizgili olarak do¬kudukları alacalar da fena değildir. Çocukların ve erkeklerin gömlekleri tamamen alaca¬dandır. Bir eve lüzumu olan her türlü mensucat yerli malıdır. Kadınlar da alacadan üç etekli uzun gömlek yahut dört peşli entari giyerler. Ayakları¬na giydikleri donlar, sekiz, do¬kuz arşın basmadan gayet geniş ve uzun bir şalvardır, bu şalvarların paçaları tasmalı yahut büzgülüdür. Şalvarın üzerine giydikleri entarinin beline bir kuşak bağlayıp eteklerinin ucu¬nu buna sıkıştırırlar. Ekseriya şalvar ve entariler aynı kumaş ve aynı renkten dikilmiştir

 

Maraş kadınları başlarına kenarları büyük oyalarla tezyin edilmiş muhtelif renklerde şeş (tülbent yemeni) bağlarlar. Üç köşe olarak katladıkları bu tülbentlerin köşelerini altlarına getirip arkadan doğru sarar, tekrar alınları üzerine düğüm yaparlar. Kadınların başlarına tülbent sarmak usulü büsbütün başkadır. Bu tarzda sarılan tül¬bentler, başta köşesi üste gel¬miş bir bohça gibi durur. Kadınlar oyalı tülbent bağlamaz¬larsa sarık şeklinde alınlarına birer çatkı bağlarlar.

 

Kadınların bilhassa sokakta giydikleri ayakkabıları dikkati caliptir. Bu, açık sarı renkte iki karış boyunda, gayet geniş boğazlı ve «etik» tabir ettikleri çizmeye müşabih bir nevi ayak¬kabıdır. Kadınlar cici şeyleri çok severler, kollarında sicim kalınlığında altından muhtelif bilezikler, parmaklarında yüzükler, boyunlarında bez üze¬rine dikilmiş mahmudiye, beş¬lik, gazi urup lira, kiremuş dedikleri altınlar bulunur. Bu¬nunla beraber sahte şeyler kul¬lanmazlar.

 

Kadınlar sokaklarda yüzleri açık gezemezler, muhakkak zar (peçe) örterler. Çarşafları santıraşlı dokumadandır, bellerine kuşak bağlayarak yorgan çar¬şafı gibi düz olan bu çarşafın ön uçlarını bellerine sokarlar, arkaları düz olarak kalır (Trab¬zon ve Rize kadınlarının giy¬dikleri çarşaf şeklinde). Maraş'ta çarşafa «car» diyorlar.

 

Ziyaretgâhlara gelince bunların birincisi (Ukâş Şeyhtir, Maraş'a bir günlük yerde imiş. Gâvurlarla muharebe ederken develere “daş (taş) olunuz” diye emretmiş, develer de hemen taş olmuşlar, kendisi de dün¬yasını değişmiş. Bu taşlar elan deve şeklinde dururmuş. Evliyalara burada “öldü” denmez, “dünyasını değişti” denir. Ukâş Şeyhe her ne murat için adak yapılırsa o murat hâsıl olur. (Elif Bacı)

 

Milican Dede, Mülkeciler Devletlû, Alaettin Devletlû da bura¬nın ziyaretgâhlarındandır. Bunlar muharebede şehit olmamışlar, dünyalarını değişmişlerdir. Alaettin Devletlû demiş ki, “daralıp bana gelen dar vakitte, acele isteyen seher vakti gel¬sin.” Filhakika bu zatı ziyarete gidenler, sabahleyin gayet er¬ken giderler ve adaklar adarlar.

 

Bunlardan başka Derdiment Alaybey, Şeyh Adil ziyaretgâhları meşhurdur. Bunlara çok adak adarlar, muradına eren derhal adağını yerine getirir. Başlıca adaklar: Kuran mevlididir. Mum camiye adanır, evliyalara mum adayıp yakmazlar. Sıtma için bu devlet¬lilerin üzerinden toprak alıp su ile ezerek içerler. Türbenin başucuna üzerlerinden bir paçavra koparıp asarlar. Eğer bu devletlilere mevlit adandıysa, ziyaretgâh ta tenha yerde ise, kadınlar yemeklerini ve diğer lazım olan şeyleri alıp ziyaretgâha gider, mevlitlerini orada okurlar. Adaklarını mesela  “şu işim olursa şunu yaparım” de-mek suretiyle yapmazlar, muhak¬kak evliyanın başucuna gider, dua eder, sonra adak adarlar. Evdeki adakları evliyalara adamazlar. Evde söylenen adak, camiye mum, fukaraya ekmek, dullara yemek yedirmek, ök¬süzlere elbise vermektir. Her ne olursa olsun işleri olanlar adaklarını derhal icra ederler. Eğer adak yerine getirilmezse başlarına büyük bir felaket geleceğine inanırlar. (Nadire H.)

 

Maraş'ta kadınların başlıca eğlenceleri fal açmaktır. Maraş'ta hemen herkes fal açtığı halde bu bapta malumat ver¬mekten imtina ediyorlar. Maraş'ta falın en müteammim şekli, kahve telvesiyle istikbalin keş¬fidir. Evvela kahvenin pirine Fatiha ithaf ederler, sonra fin¬canı kaparlar, bir müddet ge¬çince fincanı açıp telvenin aldığı şekle göre istihraçta bulunurlar. Kahvenin pirini bilmi¬yorlar, fakat “anladığımıza göre çok muhterem bir zatı şerifmiş, bunun Veyselkarani Hazretleri olması ihtimali varmış, çünkü kahve Yemen'den çıkar, Vey¬selkarani de Yemenlidir” diyorlar. Kahvenin pirine Fatiha ithaf ederken, pirin kim oldu¬ğunu bilmedikleri için “Fatma anamız vasıtasıyla kahvenin pi¬rine hediye ettik” diyorlar.

 

Bir hasta için, yolculuk için ve başka herhangi bir niyet için kurşun ile fala bakılır, usulü şöyledir: Ocakta yanan ateşin üzerine tavayı koyarlar, tavaya biraz zeytinyağı ve kurşun ko¬yarak, birlikte eritirler, fal kimin içinse onun başına büyük bir sini tutarak Fatiha okur, kurşunu dökerler. Kurşunun aldığı şekle göre, fal söylenir. Eğer fal sahibinin kendisi yok¬sa tepsi ortaya konur, ismi söylenerek kurşun dökülür. Bu ameliye iki defa tekerrür eder ve fal da üç gün sıra ile devam eyler. Fala çarşamba günü baş¬lanır, cuma günü sala vakti bitirilir, kurşun dökme zamanı öğle vaktidir, İkindiye kalırsa olmaz. Kurşun falı gayet iyi¬dir, her türlü hastalığa, hele nazara birebirdir. Kalbi merhametli adamların dökülen kur¬şunları da yumuşak olur,

 

Nohut falı: Kırk bir tane nohut kadar taş bir kalburun üzerine konur, neye niyet edilecekse edilir, Hazreti Fatma'¬nın ruhuna okunduktan sonra taşları dörder dörder ayırıp kalan kısımları taksim ederler, sıra ile gelen taşın adedine göre tefeülde bulunurlar. Bu fal yerli kadınlar arasında “Hazreti Fatma falı” diye meşhurdur. Fala bakarken yekdiğeriyle ahbap iseler:

 

“Oğul ile oğul olmuşsun
Kızın ile komşu olmuşsun
Bostan gibi töl (çocuk) dökmüşsün
Ayrık gibi kök salmışsın”
Derler. (Şerife H.)

 

İskambille falının ispatı: 1. Birisiyle kavga edeceksin. 2. Para gelecek. 3. Misafirliğe gide¬çeksin. 4. İşinde muvaffakiyet var. 5. Ehemmiyetsiz bir şey kaybedeceksin. 6. .ok kederin var. 7. Ümidin tahakkuk ede¬cek. 8. Her beğendiğin olacak. 9. Saadetlisin, bilmiyorsun. 10. Bir kadın kötülük düşünüyor. 11. İstikbalin iyidir. 12. Yo¬lundan dönersen iyidir. 13. Onu nasıl bırakmışsan öyle bulacaksın.

 

Karamaça: 1. Acıklı haber. 2. Ufak bir rahatsızlık. 3. Düşmanın faaliyettedir. 4. Sevgisiz bir adama rast geleceksin. 5. Beklediğin haber veya mektup gelmeyecek. 6. Geç kurtulacak¬sın. 7. Ağrı ve acı geçireceksin. 8. Sevgilin kederlidir. 9. Ümi¬din boşa çıkacak. 10. Bir şey kaybedeceksin. 11. Teşebbüs et¬tiğin iş hayırlıdır. 12. Zinhar ümide kapılma. 13. Bir müddet daha bekleyeceksin.

 

Kupa: 1. Hayırlı haber. 2. İyi yolculuk. 3. Zenginlik. 4. Seri haber. 5 Güzel rüya. 6. Ümidin çıkacak. Muradına ereceksin. 7. Hediye alacaksın. 8. Oyun ka¬zanacaksın. 9. Birisi senin işine çalışıyor. 10. Birisi sana kötü¬lük düşünüyor. 11. Halasın ya¬kındır. 12. muvaffak olacak¬sın. 13. İktidarından fazla iş bulamayacaksın.

 

Dinayrı: 1. İstikbalin iyi¬dir. 2. Ümidini kesme. 3. Ansı¬zın sevineceksin. 4. İstediğine rast geleceksin. 5. Tuhaf bir şeye rastlayacaksın. 6. Beklediğin gelecek. 7. Misafirin gelecek. 8. İşin yolunda merak etme, saadetin yakındır. 10. Sebat lazım, ümidini kesme. 11. Boş yere kızma. 12. Düşündüğün kimseler rahat ve sıhhattedir¬ler. 13. İstediğin olacak.

 

İskambiller birden itibaren sayılır, her sayı yukarıda ya¬zılan manayı ifade eder. 11 oğlan, 12 kız, 13 papazdır. İskam¬biller karışık olsa da ziyanı yoktur, yalnız sayı arası şaş¬mamak lazımdır. Sıra ile gelen iskambiller üç defa açılır her defada ortaya dizilir, kitap oku¬nur gibi sayı üzerinden fal söylenir.

 

Kaynak: Müşfika Abdulkadir