ABDURRAHİM KARAKOÇ
(d.1932 - ö.2012)
1960 sonrası Türk halk şiirinin en güçlü şairlerinden biri olan Abdurrahim Karakoç, 7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Celâ köyünde –şimdiki adıyla Ekinözü ilçesinde - doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Daha sonra okula gitmedi fakat çok kitap okuyarak kendini yetiştirdi. Askerden döndükten sonra bir müddet köyünde marangozluk yaptı. 1958 yılında kasabasında kurulan belediyeye imtihan ile muhasebeci olarak girdi ve buradan 1982 yılında emekli oldu.
1984 yılında Ankara’ya taşındı. Ulusal gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Yazılarında ülke ve dünya gündemine ait sosyal, kültürel, sanatsal ve siyasi konularla ilgili düşüncelerini eleştirel bir üslupla kaleme aldı. Bir ara politikaya girdi ancak kısa bir süre sonra, kendi ifadesiyle “gördüğü lüzumsuzluk üzerine” politikadan ayrıldı.
Abdurrahim Karakoç’un edebiyatla ilgisi daha ilkokul yıllarında babasının şiirlerini okuyup dinlemekle başladı. Babasının ve kendisi gibi ünlü bir şair olan kardeşi Bahaettin Karakoç’un, şiirinin oluşumunda büyük etkisi oldu.
1958 yılından sonra yazdıklarını “Hasan’a Mektuplar” adıyla 1965 yılında yayımladı ve bu eserle ünü ülke geneline yayıldı. Şair, bu şiirlerinde âdeta yaşadığı dönemin zihniyetini ortaya koyarak fotoğrafını çekmiştir. Onun şiir serüveninde 1960 sonrası Türkiye’sinin günümüze kadarki kültürel, sosyal, sanatsal, iktisadi, siyasi alanlarda yaşadığı değişimin şiirle karikatürize edilmiş hikâyelerini görmek mümkündür.
Şiirleri başta Fedai, Devlet, Töre, Bizim Ocak, Doğuş, Dolunay olmak üzere yüzlerce dergide ve Yeni Düşünce, Yeni Hafta ve Yeni Akit gazetelerinde yayımlandı. Gündüz ve Yeni Akit gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.
Saz çalmasını bilmediği için kalem halk şairi grubunda yer alan Abdurrahim Karakoç’un yayımlanan ilk şiiri bir taşlama olup bu şiir 1950 yılında Kahramanmaraş’ta çıkan Engizek Gazetesi’nde yayımlandı.Şiirlerini halk şiirinin şekil özelliklerinden olan dörtlük - az da olsa bentlerle- ve hece vezniyle yazan Abdurrahim Karakoç, sosyal hayatta görülen aksaklıkları dile getirdiği taşlama türündeki şiirlerle döneminin sosyal ve kültürel hayatını okuyucuya yansıtmış; bunun yanı sıra “Mihriban” şiirinde olduğu gibi yazmış olduğu aşk, ayrılık, gurbet, vatan, millet ve yurt sevgisi konulu şiirleriyle de gönül tellerimizi titretmiştir.
Abdurrahim Karakoç’un bestelenmiş onlarca şiiri bulunmaktadır. Özellikle Musa Eroğlu tarafından bestelenen “Mihriban”, “Unutursun Mihriban’ım”, “Omuzumda Sevda Yükü”, “Suları Islatamadım”, “Sevgi Yetmiyor”; Âşık Mahzunî tarafından bestelenen “Tohdur Beğ”, Ekrem Çelebi tarafından bestelenen “Sultanım”; Bayram Bilge Tokel tarafından bestelenen “Dağ İle Sohbet”, Hasan Sağındık tarafından bestelenen “Ben Hep Seni Düşünürüm” adlı türküler Türk halk müziğinin klasikleri arasında yer almıştır.
Abdurrahim Karakoç, 7 Nisan 2012 tarihinde vefat etti ve Ankara Bağlum Mezarlığı’na defnedildi.
Abdurrahim Karakoç’un şiir türündeki ilk eseri Hasan’a Mektuplar adıyla 1965 yılında yayınlandı. Diğer eserleri şunlardır: El Kulakta (1969), Vur Emri (1973), Kan Yazısı (1978), Suları Islatamadım (1983), Dosta Doğru (1984), Beşinci Mevsim (1985), Gökçekimi (1991), Akıl Karaya Vurdu (1994), Yasaklı Rüyalar (2000), Gerdanlık – I (2000), Parmak İzi (2002), Gerdanlık – II (2002), Gerdanlık III (2005).
ABİDİN DOĞANAY
(d.1960 - )
Abidin Doğanay, 1960 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Ortaklı (Mehre) köyünde doğdu. İlköğrenimini Elbistan İsmetpaşa İlkokulunda yaptı. İlkokuldan sonra askerlik çağına kadar inşaatçı olan babasının yanında çalıştı. Askerlik sonrası kendi inşaat firmasını kurarak müteahhitlik mesleğine başladı. Bu faaliyetlerini özel ve kamu alanında sürdürdü.
Şiirlerinde “Doğanay” mahlasını kullandı. Şiirleri Elbistan Gündem Haber gazetesinde yayımlandı.
Abidin Doğanay, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yöner- gesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Abidin Doğanay’ın Karanlığa Doğan Ay (2008) adlı bir şiir kitabı vardır.
ABİDİN POLAT (BERZAHİ)
(d.1944 - )
Abidin Polat, 1944 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Sinekli (İğdemlik) köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Afşin’de, lise öğrenimini Elbistan Mükrimin Halil Lisesinde tamamladı. 1976 yılında Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinden mezun oldu ve Afşin-Elbistan Tesis Grup Müdürlüğünde göreve başladı. 1993 yılında Ankara TEK Genel Müdürlüğüne tayin oldu ve 2002 yılında buradan emekli oldu.
Şiirleri yörenin ozanları tarafından bestelenerek seslendirilen Abidin Polat irticalen şiir söylemekte; atışma etkinliklerine ve yerel televizyonlarda programlara katılmaktadır.
Şiirlerinde “Abidin”, “Berzahi’ veya “Polat” mahlaslarını kullanan Abidin Polat, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
ÂDEM KAR (DERTLİ ÂDEM)
(d.1974 - )
Âdem Kar 1974 yılında Kahramanmaraş’ın Reyhanlı köyünde doğdu. İlkokulu Reyhanlı köyünde okudu. Ortaokula Döngele kasabasında başladı fakat ikinci sınıfta okuldan ayrılmak zorunda kaldı.
Âdem Kar, 2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi oldu ve derneğin farklı kademelerinde görev aldı. Derneğe üye olduktan sonra ozanlık sanatına ilgisi daha da arttı ve kendisini geliştirdi. Ustası olan Ozan Öksüz tarafından kendisine “Dertli” mahlası verildi. Birçok etkinlikte âşıklarla atışmalara katıldı.
Ozan Dertli, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
Öksüz Ozan ile birlikte oto galeri işletmeciliği yapan Âdem Kar, şiirlerinde aşk, ayrılık, gurbet, memleket sevgisi, doğa, talihten şikâyet gibi temaları işledi.
ÂDEM KENGER (ÂDEMÎ)
(d.1967 - )
Âdem Kenger, 1967 yılında Kahramanmaraş’ın Kuzucak köyünde doğdu. İlkokulu Kahramanmaraş’ta okudu. Sivil toplum kuruluşlarında aktif görev aldı. Edeler Kültürü Sanatı Edebiyatı Koruma ve Yaşatma Derneği başkan yardımcılığı yaptı.
Şiir yazmaya gençlik yıllarında başlayan şair şiirlerinde “Âdemî” mahlasını kullandı.
Âdem Kenger, şiirlerinde genellikle zamandan şikâyeti ve güncel konuları işledi.
Âdem Kenger, 2020 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
ÂDİLE NECLA KANDEĞER
(d.1910 - ö.1965)
Âdile Necla Kandeğer, 1910 yılında Selanik’te doğdu. Çocuk yaşlarda anne ve babasını kaybetti. Önce İstanbul Ortaköy İlkokulundan, daha sonra da İzmir Kız Muallim Mektebinden mezun oldu. 1932 yılında öğretmen olarak Maraş’a atandı.
Maraş, bu yıllarda diğer şehirler gibi Millî Mücadele’nin yaralarını sarmaya, toparlanmaya çalışmaktadır. Okuma-yazma oranı oldukça düşüktür. Âdile Necla, göreve başladığından itibaren çevresinde varlığını hissettirdi. Maraş’ı kısa zaman içinde memleketi olarak benimsedi. Maraş da Âdile Necla öğretmeni bağrına bastı. Maraş’a yazdığı şiirlerle o da Maraşlı şairler kervanına katıldı.
Âdile Necla, şiirlerinde genellikle Maraş’ın Kurtuluş Mücadelesi’nde gösterdiği kahramanlıkları, genç cumhuriyetin ilke ve inkılaplarını, Maraş’ın sosyal hayatını ve tabii güzelliklerini dile getirdi. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde anlaşılır, sade, yalın bir dil kullandı.1945 yılında Halkevi tarafından açılan “Maraş Marşı” müsabakasına katıldı ve yazmış olduğu güfte beğenilerek Ankara’da bestelendi. 1965 yılında Maraş’ta vefat etti.
ÂDİL SOYDAN
(d.1918 - ö.1965)
Âdil Soydan, 1918 yılında Kahramanmaraş’ın Zeytun (Süleymanlı) bucağında doğdu. Elbistan’ın eski ve köklü ailelerinden biri olan Nakiboğulları’na mensuptur. İlk ve ortaokulu Elbistan’da okudu. Babasının ölümü üzerine eğitimine devam edemedi. Hayatı Elbistan’da geçen şair, Elbistan Maliyesi Millî Emlak Memuru olarak görev yaptı ve buradan emekli oldu.
Ailesinde çok sayıda şair bulunan Âdil Soydan, şiir yazmaya ortaokul yıllarında okul duvar gazetesinde başladı. Şiirleri sonraki yıllarda yerel gazetelerde yayımlandı. Şiirlerinde başta aşk olmak üzere aile, din, vatan, millet, bayrak konularını işledi. Bunun yanı sıra sosyal hayatta görülen olumsuzluklar, adaletsizlik, kültürel yozlaşma konularına da yer verdiği taşlama türünde şiirleri de vardır. Şiirlerinde kendi yaşantısından izleri bulmak mümkündür. Çevresinde yaşayan başta Ahmet Çıtak olmak üzere birçok halk şairiyle de atışmalarda bulundu.
Âdil Soydan’ın Gönül Sazı (1964) adlı yayımlanmış şiir kitabı vardır. Bu eserin yanı sıra Yayla Çiçekleri, Bülbülün Feryatları, Mehmetçik Türküleri, Şeh Muhsin’in Gazelleri, Bir Şairin Hâl Tercümesi adlarında basıma hazır eserleri vardı. Fakat bu eserleri yayımlamaya ömrü kifayet etmedi.
AHMET BERTİZOĞLU
(d.1915 - ö.1984)
Ahmet Bertizoğlu 1915 yılında Kahramanmaraş’ın Ekmekçi Mahallesi’nde doğdu. İlkokuldan sonra dönemin şartlarından dolayı eğitimine devam edemedi. Marangozluk öğrendi ve geçimini marangozluk yaparak sağladı.
Bir kalem halk şairi olan Ahmet Bertizlioğlu şiir yazmaya küçük yaşlarda başladı. Âşık Mısdılı’dan vezin ve kafiye dersleri aldı, onun şiirlerini örnek edindi. Şiirlerinde genel olarak “Ahmet Bertiz” mahlasını kullandı. Sahibi olduğu marangoz atölyesi bir dönem bir kültür mekânı ve şairlerin uğrak yeri oldu
Ahmet Bertizlioğlu, şiirlerinde başlıca vatan, millet, Maraş sevgisi temalarını işledi, bazı şiirlerinde sosyal temalara yer verdi. Şiirleri mahalli gazete ve dergilerin yanı sıra Türkiye gazetesinde de yayımlandı. İki bin civarında şiirinin olduğu belirtilmektedir. Vefatından sonra kitapları ve özel defteri bir kuruma verilmiş fakat orada kaybolmuştur.
Ahmet Bertizoğlu 1984’te Maraş’ta vefat etti.
AHMET BULUT
(d.1947 - ö.2021)
Ahmet Bulut, 1947 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Büyük Yapalak köyünde doğdu. Babası yörenin şairlerinden Garip Süleyman’dır. Yine yörenin güçlü halk şairlerinden Ozan Bulut’un kardeşidir. İlköğrenimini köyünde, ortaokul öğrenimini Elbistan’da tamamladı. Gaziantep Öğretmen Okulunu bitirdikten sonra öğretmenlik ve okul yöneticiliği yaptı. 1976 yılında öğretmenlikten ayrılarak Afşin - Elbistan Kömür İşletmelerine geçti. Sendikacılık yaptı. 1991 yılında emekliye ayrıldı.
Kalem halk şairi olan Ahmet Bulut, şiire gençlik yıllarında başladı ve şiirlerinde “Bulut” mahlasını kullandı. Şiirlerinde din, vatan, millet, memleket sevgisi; felsefi düşünceler ve didaktik konuları işledi. Şiirleri Elbistan Kaynarca ve Elbistan’ın Sesi gazetelerinde ve pek çok antolojide yayımlandı.
Ahmet Bulut, yöredeki halk şairleriyle atışmalara katıldı. Bu atışmalardan bir kısmı Arif Bilgin tarafından hazırlanan Namluya Şiir Sürdüler Atışma ve Şiir Döşedik Yollarına Elbistan’ın Afşin’in adlı eserlerde yayımlandı. Ayrıca atışma türündeki şiirlerinden bir kısmı da Mehmet Gözükara’nın Söz Kuşandı Şairler Kılıçtan Keskin Atışmalar adlı eserinde yer aldı.
Ahmet Bulut, halk şiiri formundaki şiirlerinin bir kısmını Bir Hoş Seda (2003) adlı kitabında yayımladı. 13.09.2021 tarihinde vefat etti.
AHMET ÇITAK
(d.1893 - ö.1963)
Ahmet Çıtak, 1893 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Kızılcaoba Mahallesi’nde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ailesi, iyi yetişmesi için her çabayı gösterdi. Kayseri’de rüştiye ve medreseye devam ettiyse de bitiremeden ayrıldı. Köyünde hayvancılık ve tarımla uğraştı. 17 yaşında evlendi. İyi bir kalem halk şairi olan Çıtak, 18 Ocak 1963 tarihinde geçirdiği trafik kazasında vefat etti.
Ahmet Çıtak, bilhassa 1960 öncesi siyasi ortamı konu edinen yergileriyle tanındı. Bunun yanı sıra eşi Naciye Hanım’a evlenmeden önce yazdığı yüze yakın aşk şiirleri de eserleri arasında önemli bir yer tutar.
Kalem halk şairi olan ve doğaçlama şiirler söyleyebilen Ahmet Çıtak, yöresinde bulunan ve çevreden gelen âşıklarla atışmalara katıldı. Bu atışmaların çoğu 1950’li yıllarda mahalli gazeteler aracılığı ile gerçekleştirildi. Özellikle Abdurrahim Karakoç ile yaptığı atışma yörede ilgiyle takip edildi.
Şiirlerini Elbistan ve Maraş’ın gazetelerinde ve Ülkü dergisinde yayımlayan Ahmet Çıtak, şiire başladığı ilk yıllarda daha çok aşk, ayrılık, hasret, tabiat, vb. konuları işledi; daha sonraları toplumsal, ahlaki, dinî konulara yöneldi. Halk şiirinin yanı sıra divan şiiri türlerinde de şiirler yazdı. Bu şiirlerinden biri de “Ashab-ı Kehf Mesnevisi”dir.
Şiirlerinin bir kısmı Serdar Yakar tarafından Ahmet Çıtak ve Şiirlerinden Seçmeler (2022) adıyla bir kitapta toplandı.
AHMET GÜNEŞ (PEHLÜL AHMET)
(d.1902 - ö.1986)
Asıl ismi Ahmet Güneş olan Pehlül Ahmet, 1902 yılında Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde doğdu. Dedesinden okumayı ve yazmayı, babasından da Arapçayı öğrendi. Yine küçük yaşlarda bağlama çalmayı da amcasından ve babasından öğrendi. Henüz 11 yaşında babasının ölümü üzerine yetim kaldı ve annesiyle birlikte dört kardeşinin geçimini sağlamaya çalıştı. Çiftçilik yaptı. Yeni alfabeyi kendi kendine öğrendi. Gençlik yılları çok sakin ve dürüst geçtiği için yakınları tarafından Behlül Divane’ye benzetilmiş ve kendisine “Pehlül” lakabı verilmiştir. Ailesinin geçimini saz çalıp türkü söyleyerek sağladı.
Bektaşilik tarikatını benimsedikten sonra tasavvuf konulu şiirler yazmaya başladı. Cemlerde zakirlik yaptı. Sesinin güzelliği ve ozanlık geleneğinde gösterdiği başarıdan dolayı yalnızca Nurhak’ta değil çevre ilçe ve illerde de tanındı. Şiirlerinde bazen “Ahmet Güneş”, bazen de “Pehlül Ahmet” mahlasını kullandı. Aşk, tabiat, insan sevgisi ve tasavvuf konularını işledi.
1970’li yıllarda bir süre Diyarbakır Radyosunda misafir sanatçı olarak çalıp söyledi. Deyişleri Diyarbakır Radyosunda okundu. 1986 yılında vefat etti. Oğullarından Halil Güneş (Pehlül Halil) de ozanlık geleneğini sürdürmüştür.
AHMET KAHVECİ
(d.1952 - )
Ahmet Kahveci, 1952 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Geben kasabasında doğdu. İlkokul öğrenimini Geben’de, ortaokul öğrenimini Göksun Ortaokulunda ve lise öğrenimini Kahramanmaraş Cumhuriyet Lisesinde tamamladı.
1965-1973 yılları arasında Kahramanmaraş Memleket Gazetesi’nde mürettip ve muhabir olarak çalıştı. Askerlik görevinden sonra sınavla Trabzon Orman Muhafaza Memurluğu okulunu kazandı. 1977 yılında Hatay Orman Bölge Şefliğinde orman muhafaza memuru olarak göreve başladı. Hatay ve Kahramanmaraş’ın çeşitli ilçelerinde görev yaptıktan sonra 2001 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra Hatay’ın Dörtyol ilçesine yerleşti ve Kahramanmaraşlılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni kurdu, derneğin başkanlığını yürüttü.
Şiir yazmaya 12 yaşındayken başlayan Ozan Ahmet Kahveci, geleneksel halk şiiri kültürüyle yetişmiştir. Şiirlerini saz eşliğinde icra eden ozan, söze olduğu kadar saza da hâkimdir. Şiirlerinde “Kahveci” mahlasını kullanan şair genellikle memleket sevgisi, toplumsal bozukluklar, memleket meseleleri, din, vatan ve millet sevgisi konularını işledi. Şiirlerini 8’li ve 11’li hece ölçüsüyle yazdı.
Şiiri, “âşığın dili, canı, narası, imanının en gür sadası” olarak gören Ahmet Kahveci’nin şiirleri değişik dergi ve gazetelerde yayımlandı.
Ahmet Kahveci’nin Kahve Molası (2015), Ağıtlar ve Anılar (2021), Dörtyoldan Esintiler (2023) adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır. “Meryemçil” ve “Yarıkkaya” adlı kitapları da basım aşamasındadır.
AHMET KAR (OZAN ÂDEMOĞLU)
(d.1993 - )
Ahmet Kar, 1993 yılında Kahramanmaraş’ın Reyhanlı köyünde doğdu. On iki yaşından itibaren ailesinin geçimine yardımcı olmak amacıyla simit sattı, keçi otlattı, kaynak işleri yaptı.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği’nin yönetim kurulu üyesi olan babası Ozan Dertli’den etkilenerek türkü söylemeye ve şiir yazmaya başladı. Vatani görevinden sonra kendisi de Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi oldu. Ustası Öksüz Ozan tarafından kendisine “Âdemoğlu” mahlası verildi.
Ahmet Kar, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
Çok sayıda şiirleri bulunan Ozan Âdemoğlu, şiirlerinde genellikle aşk, tabiat, yoksulluk gibi temaları işledi. Birçok atışmaya katıldı.
AHMET KARAKAYA (ÂŞIK ERBABÎ)
(d.1993 - )
Asıl adı Ahmet Karakaya olan Âşık Erbabi, 1962 yılında Afşin ilçesinin Emirli Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, ortaokulu Kahramanmaraş Gazi Ortaokulunda ve liseyi Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. 1984 yılında Afşin Kadastro Müdürlüğünde çalışmaya başladı 1993 yılından itibaren Afşin Belediyesi, Kayseri Pınarbaşı Belediyesi, Afşin Çoğulhan Belediyesinde memur olarak çalıştıktan sona 2012 yılında emekli oldu.
Erbabi, şiir yazmaya 16-17 yaşlarındayken başladı. O yıllarda gelin olan komşu kızının düğün gününde vefat etmesi üzerine ağıt türündeki ilk şiirini yazdı. Saz çalmayı ustası âşık Penahî’den öğrendi. Okul yıllarında halk oyunları ekibinde bağlama çalarak sazını geliştirdi. Yörede yaşamış olan Âşık Mahzunî, Hayati Vasfi, Derdiçok, Kul Hamit gibi halk şairlerinden etkilenerek ozan geleneğine yöneldi. Yöresinde bulunan âşıkların yanı sıra farklı yörelerin âşıklarıyla atışmalara katıldı. İrticali güçlüdür. Ozanlığın bütün gereklerini yerine getirmektedir. Şiirlerinde, kendisine Âşık Mahzunî tarafından verilen “Erbabi” mahlasını kullandı.
Erbabi, hem usta malı hem de kendine ait deyişleri söylemektedir. Bazı türkü ve deyişleri hikâyeleriyle birlikte anlatmaktadır. Koşma nazım türüyle söylemiş olduğu şiirlerinde aşk, ayrılık, talihten şikâyet, kahramanlık, ağıt, memleket sevgisi gibi temaların yanı sıra toplumda görülen aksaklıkların dile getirildiği konuları işledi. Hâlen Afşin Halk Ozanları Derneği başkanlığını yürütmektedir.
Âşık Erbabi, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “Halk ozanı/âşık” olarak tescil edilerek kimlik verilen şairler arasında yer aldı.
Ozan Erbabi, şiirlerinin bir kısmını Çoban Pınarı (2022) adlı kitabında yayımladı.
AHMET KARTALKANAT(ÂŞIK KUL AHMET)
(d.1932 - ö.1996)
Asıl adı Ahmet Kartalkanat olan Âşık Kul Ahmet, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesine bağlı Bozlar köyünde doğdu.
Henüz bir yaşındayken babasını kaybeden Âşık Kul Ahmet, kız kardeşiyle birlikte yetim kaldı. Annesinin evlenmesi üzerine üvey babasının himayesinde zor şartlarda büyüdü. İlkokulu doğduğu köyde bitirdi. Babası ve dedesi de âşık olan Kul Ahmet, köylüsü Hasan Usta’dan saz dersleri aldı.
On beş yaşından itibaren saz çalıp şiirler söylemeye başlayan Kul Ahmet, rüyasında gördüğü Mihrimelek’e âşık olmuş ve sevgilisini aramak için yollara düşmüştür. Elinde sazıyla Malatya, Sivas, Şarkışla, Zara, Banaz gibi âşıklık geleneğinin yaygın olduğu birçok yöreyi gezip dolaştı, âşık meclislerinde yer aldı. Daha sonra Ankara’ya yerleşti. Ankara’da çeşitli radyo ve televizyon programlarına katılan Kul Ahmet, beş yıl kadar da çeşitli devlet dairelerinde devlet memuru olarak görev yaptı. Bir ara hapis cezası çekti. Hapishanedeyken bile mahalli gazetelere şiir gönderdi ve şiirleri yayımlandı.
Saz şiiri geleneğini sürdüren tanınmış âşıklardan biri olan Âşık Kul Ahmet; Âşık Veysel, Âşık Osman Dağlı ve Âşık Mahzunî ile arkadaşlık etmiş, Avrupa ülkelerini gezmiş, yurt içi ve yurt dışında sayısız konserler vermiş, kasetler çıkartmıştır.
Şiirlerinde Karacaoğlan’ın, Âşık Kerem’in, Pir Sultan Abdal’ın, Şah Hatayi’nin, Fuzuli’nin ve Âşık Veysel’in etkileri görülür.
Âşıklık geleneğinin bütün özelliklerini yerine getiren şair, gençlik yıllarında genellikle aşk, ayrılık, gurbet gibi bireysel temaları işlemiş, 1960 yılından sonra bu temaların yanında toplumsal konulara ağırlık vermiştir. Kendisi de pek çok çırak yetiştirmiştir.
Âşık Kul Ahmet’e, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Âşık Kul Ahmet’in şiirleri, Kul Ahmet Hayatı ve Şiirleri, Kul Ahmet ile Şah Zeynep, Güzel Anadolu’m, Dünyanın Sesi adlı kitaplarda yayımlandı. Oğlu Mehmet Kartalkanat 2013 yılında babasını konu alan Âşık Kul Ahmet Bir Şah Olsam, Hayatı ve Şiirleri isimli bir kitap yayımlamıştır.
“Seher Yeli Nazlı Yâre”, “Gül Yüzlü Sultanım”, “Dedi ki Yok Yok”, “Ömrüm” adlı deyişleri çok tanınmış olup radyo ve televizyonlarda pek çok ünlü sanatçı tarafından söylenmektedir.
Âşık Kul Ahmet, 16 Temmuz 1996 tarihinde vefat etti ve Ankara’da defnedildi.
AHMET KÜÇÜK (KÜÇÜK AHMET)
(d.1955 - ö.2023)
Ahmet Küçük, 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Topaktaş köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Serbest meslek sahibi olarak gurbette çalıştı. Yöresindeki âşıkların türkülerinin etkisiyle saza merak saldı. Saz çalmayı kendi kendine öğrendi. İşçi emeklisi olan Ahmet Küçük, 2023 yılında vefat etti.
Afşin Halk Ozanlar Derneği üyesi olan Ahmet Küçük’ün Gündönümü (2022) adlı bir şiir kitabı vardır.
Şiirlerinde “Küçük Ahmet” mahlasını kullanan şair ağırlıklı olarak talihten şikâyet, memleket sevgisi, doğa temalarını işledi.
Ahmet Küçük, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
AHMET ŞAHBALLI (BALLI OZAN)
(d.1968 - )
Ahmet Şahballı, 1968 yılında Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesine bağlı Beyoğlu Mahallesi’nde doğdu. Babası ünlü halk ozanı Hilbi Şahballı’dır. İlkokulu ve ortaokulu Beyoğlu’nda okudu. Lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. 1993 yılında özel bir şirkette çalışmaya başladı.
Ahmet Şahballı, şiir yazmaya ve bağlama çalmaya 1996 yılından sonra başladı. “Ballı Ozan” mahlasını kendisine Denizlili ozan Nihat Sönmez verdi. Ballı Ozan’ın bestelenmiş türküleri ve çok sayıda şiirleri vardır.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi olan Ballı Ozan; Ozan Arif, Öksüz Ozan, Ozan Nihat, Hilmi Şahballı, Neşet Ertaş’tan etkilendi ve onları kendisine örnek aldı.
Ahmet Şahballı, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
AHMET TOPAK
(d.1906 - ö.1979)
Ahmet Topak, 1906 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin İğde köyünde doğdu. Çocukluğundan itibaren köyde çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştı. Genç yaşlarda bağlama çalmaya başladı. Şiirlerini bir defterde toplamaya çalıştı.
Şiirlerinde “Âşık Ahmet” ve “Ahmet Bendi” mahlaslarını kullanan Ahmet Topak, kırk yaşına kadar beşeri aşk, doğa güzelliği, memleket sevgisi gibi temaları işledi. Kırk yaşlarında gördüğü bir rüyadan sonra dinî konulara, ilahi aşka yöneldi. Hak şairi olarak ilahi türünde şiirler yazdı. Şiirlerinde nasihat türündeki didaktik şiirleri ağır basmaktadır.
Ahmet Topak, şiirlerinin büyük bir kısmını ilahi ve koşma türünde yazdı. Şiirlerinde Yunus Emre ve Karacaoğlan’ın etkisi görülmektedir.
Şiirleri oğlu Hacı Mustafa tarafından derlenerek Seher Yeli adıyla yayımlandı.
ALAEDDİN KÜÇÜKKÜRTÜL
(d.1929 - ö.1991)
Alaeddin Küçükkürtül, 1929’da Maraş’ta doğdu. Babası Berber Ali Efendi, Millî Mücadele Dönemi’nde Maraş ve Antep savunmasında savaşmış bir gazidir. İlkokulu Sakarya İlkokulunda okudu. Babasının genç yaşta ölümüyle beraber evin geçimini ve idaresini çocuk yaştak omuzlarına aldı. On üç yaşında dokuma tezgâhlarında çalışmaya başladı. Askerden sonra çalışmak için gurbete çıktı. Türkiye’nin birçok yerini gezen şair, sırasıyla dokumacılık, çerçilik, çorap üretimi, el dokuma halı üretimi, briket vb. üretimi gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Kayıtlı ilk şiirini on yedi yaşında yazdığı görülen şair halk şiirinin şifahî geleneği içinde âşık edebiyatından ve türkülerden etkilenerek yetişmiş ve hayatının sonuna kadar şiirle iştigal etmiş, bazı şiirlerini türkü usulüyle besteleyip söylemiştir. Eserleri, kendisinin tertip ettiği defterlerle bugüne ulaşmıştır.
Şiirlerinde çoğu zaman “Alaeddin” mahlasını bazen de “Alaeddin Kürtül” mahlasını kullanan Alaeddin Küçükkürtül’ün aşk, ayrılık, gurbet, yokluk, hasret, tabiat, vatan, millet ve memleket sevgisi, aile, talihten şikâyet, Allah’a yakarış gibi bireysel konuların işlendiği şiirlerinin yanı sıra erdemli insan olmaya yönelik nasihat ve toplumda görülen yozlaşma gibi toplumsal konuların ele alındığı taşlama türünde şiirleri de vardır. Şiirler, yazıldığı dönemin, özellikle 1950’li yılların sosyal hayatının izlerini taşımaktadır.
Alaeddin Küçükkürtül’ün oğlu Bünyamin Küçükkürtül ve torunu Mehmet Raşit Küçükkürtül, şairin defterinde kayıtlı 300 civarındaki şiir arasından seçme yaparak bu şiirleri Nar Rengi Defter (2022) adı altında kitaplaştırıp yayımlanmasını sağladılar.
ALİ ARMUT
(d.1958 - )
Ali Armut 1958 yılında Kahramanmaraş’ın Kızılseki köyünde doğdu. İlköğrenimini köyünde yaptıktan sonra maddi imkânsızlık nedeniyle eğitimine devam edemedi. 1972 yılında köyden Kahramanmaraş’a taşındı. Orman İşletme Müdürlüğü bünyesinde bulunan yangın söndürme ekibinde görev yaptı. 2003 yılında emekli oldu.
Şiir yazmaya çocuk yaşlarında başlayan Ali Armut, 2017 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye oldu. Şiirlerinde memleket sevgisi, doğa, aşk temalarını işledi.
Ali Armut, 2020 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
ALİ ARSLAN (ÂŞIK ALİYÂR)
(d.1961 - )
Ali Arslan, 1961’de Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin, Arıtaş kasabasında doğdu. İlkokul ve ortaokulu Arıtaş’ta okudu. Lise öğrenimini yarıda bırakarak esnaflık yaptı. Askerliğini yaptıktan sonra 1985’te Afşin-Elbistan Termik Santraline işçi olarak girdi. 2010’da emekli oldu.
Ali Arslan, çocukluğunda dedesi Âşık Kör Hüseyin’in şiirlerini dinleyerek ve okuyarak şiire ilgi duymaya başladı. İlk şiirini 13 yaşlarındayken doktoruna yazdı. Yöredeki Mahzunî Şerif, Osman Dağlı, Âşık Kul Hasan gibi usta âşıkların deyişlerinden etkilendi. On yıl Rahmi Kaya’nın (Mahrumî) çıraklığını yaptı. Aliyâr mahlasını kendisine babası verdi.
Aşk, ayrılık, tabiat ve sosyal konuları işlediği halk şiiri formundaki şiirlerinde “Aliyâr” mahlasını kullandı. Önceleri usta malı eserleri çalıp söyledi, daha sonraları kendi eserlerini de okumaya başladı.
Âşık Aliyâr, 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
Âşıklık geleneğinin bir taşıyıcısı olarak sanatını icra etmeyi sürdüren Âşık Aliyâr, halk şiirinin usta-çırak geleneği içinde çırak da yetiştirmektedir.
ALİ ARSLAN (BERÇENEKLİ ALİ)
(d.1966 - )
Ali Arslan 1966 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek Köyü’nde doğdu. İlkokulu köyünde, Ortaokulu Afşin’de okudu. Lise öğrenimini Elbistan Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümünü kazandı ama maddi durumu iyi olmadığı için okuyamadı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde okudu. 1989 yılında İstanbul Ambarlı TEK’te işe başladı. 1990 yılında Afşin-Elbistan Termik Santraline geçti. 2016 yılında buradan emekli oldu.
Mahzuni Şerif ’in köylüsü olmasından dolayı onun türkülerini dinleyerek büyüdü ve ondan etkilendi. Ses ve yorum olarak onun şiirlerini, türkülerini okudu. 2012 yılında Âşık Mahzuni Şerif ’in ölümünün 10. yılı nedeniyle “Yollar Mahzuni’yi Bulamıyorum” adlı bir albüm çıkardı. Kendisine ait 150’yi aşkın şiiri bulunan Berçenekli Ali, zaman zaman çeşitli etkinliklerde, yerel ve ulusal kanallarda programlara katıldı.
Ali Arslan, 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
ALİ ATAŞ (ÂŞIK ALİ)
(d.1946 - )
Ali Ataş, 1946 yılında Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde doğdu. İlkokul öğreniminden sonra imkânsızlık yüzünden öğrenimine devam edemedi. Çocuk yaşlardan itibaren annesi ve kardeşleri ile Çukurova’ya pamuk tarlalarında çapa yapmaya ve pamuk toplamaya gitti. Çocukken köyde ayna, tarak, iğne, boncuk vb. sattı, akrabalarının hayvanlarını güttü, ilerleyen yaşlarda fotoğrafçılık, su tesisatçılığı, sıvacılık, çay ocağı işletmeciliği, elektrik tesisatçılığı, marangozluk, boyacılık, seyyar satıcılık ve gazete satıcılığı gibi muhtelif işlerde çalıştı. Kitapları okuyarak kendi kendine öğrendiği radyo tamirciliğine başladı ve geçimini radyo ve televizyon tamirciliği ile sağladı, emekli oldu.
Şiir yazmaya ilkokul sıralarındayken başladı. Bu yıllarda saz çalmaya da merak sardı. Saz çalmanın günah olduğuna inanan babası harçlıklarını biriktirerek aldığı sazını kırdı. Bunun üzerine âşık, köyden kaçıp Kahramanmaraş’a gitti, orada çalışarak para kazandı ve yeni bir saz aldı. Gittiği ortamlarda saz çalıp kendisinin ve Âşık Mahzuni’nin şiirlerini okudu. Kısa sürede halk arasında Âşık Ali olarak tanındı.
Âşık Ali Ataş, ünlü halk şairi Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinden etkilendi ve Karakoç’u kendisine rehber eyledi. Şiirlerinde köyünü ve köylünün yaşantısını anlattı. Birçok ili dolaştı, birçok âşıkla karşılaşıp atışmalar yaptı.
ALİ BAKIRCIOĞLU
(d.1926 - ö.2017)
Ali Bakırcıoğlu, 1926 yılında Kahramanmaraş’ın Hartlap köyünde (Mahallesi’nde) doğdu. Çocukluğu 1933 yılına kadar Yavşan Dağı’nın Yakup denilen mevkiinde geçti. İlkokuldan sonra eğitim yapamadı. 15 yaşından itibaren çerçilik yapmaya başladı. 1954 yılında bir yıllık Orman Muhafaza Okulu’nu bitirip Kahramanmaraş Orman İşletme Müdürlüğünde göreve başladı. 1964 yılında kâtip mutemet kadrosuna geçerek koruma hizmetinden ayrıldı. 1974 – 1982 yılları arasında Andırın Orman İşletme Müdürlüğünde görev yaptı ve buradan emekli oldu. Emekli olduktan sonra 1999 yılı sonuna kadar Andırın’da esnaflık yaptı.
Ali Bakırcıoğlu’nun şiire ilgisi ağabeyinin evinde bulduğu bir şiir defteriyle başladı. Defterdeki şiirler ilgisini çekti ve şiirleri zevkle okudu. Daha sonra bu şiirlerden etkilenerek kendisi de gizli gizli şiir yazmaya başladı. 1970 yılında Nasıl Katil Oldum adlı şiir kitabı yayımlandı. Şiirleri Edik, Edem, Uzun Oluk, Tek Madalyalı Şehir Kahramanmaraş, Andırın Postası, Tirşik Dergisi, Kahraman Kent ve daha birçok mahalli gazetelerde yayımlandı.
Şiirlerinde Bakırcıoğlu mahlasını kullanan şair, şiirlerinde birlik beraberlik, vatan ve millet sevgisi, yakın çevresine ait güzellikler, hayatından kesitler başta olmak üzere siyasi ve sosyal taşlamalara yer verdi. 13 Ocak 2017 tarihinde 91 yaşında vefat etti.
Hakkında Yaşar Alparslan tarafından Sevinci ve Hüznüyle Ali Bakırcıoğlu (2021) adlı bir kitap hazırlandı.
ALİ BAŞPINAR (ÇÖTELİ)
(d.1953 - )
Ali Başpınar, 1953 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Alimpınar köyü Çöte mezrasında doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğudur. İlkokulu Afşin’in Alimpınar köyünde okudu. İmkânsızlıktan dolayı öğrenimine devam edemedi. Karacaoğlan ve Âşık Kerem’in kitaplarını daha ilkokuldayken okudu, aynı yıllarda da şiire merak sardı. İnşaat işleriyle uğraştı. Yurdun çeşitli bölgelerinde ve yurt dışında (Aruba Adası) soğuk demirci ustası olarak çalıştı ve emekli oldu.
Ali Başpınar, şiir yazmaya ilkokul yıllarında başladı ve şiirlerinde Çöte mezrasında oturduğu için “Çöteli” mahlasını kullandı. Ustası yörenin şairlerinden Cuma Şahin’dir. Şair Osman Konak’tan da etkilenmiştir. Afşin’in ünlü âşıklarından Âşık Mahrumi’nin de şairin yetişmesinde önemli rolü olmuştur.
Ali Başpınar, şiirlerini irticalen yazan bir kalem halk şairidir. Âşık Mahrumi ile atışmalar yaparak kendini geliştirdi. Yörenin diğer âşıklarıyla atışmalara katıldı.
Şiirleri; Afşin’in Sesi, Yeşil Afşin gibi yerel gazetelerde ve antolojilerde yayımlandı.
Ali Başpınar’a Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı verildi. Başpınar, şiirlerinin bir kısmını Aşk-ı Temaşa (2020) adlı kitabında yayımladı.
ALİ ÇİMEN (ÂŞIK ÇİMANÎ)
(d.1932 - ö.1988)
Ali Çimen, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin İğde kasabasında doğdu. Henüz yedi yaşındayken babasını kaybederek annesi ve kardeşleriyle ortada kalması, karakterinde bulunan içe kapanıklığı, ailesinin geçimine katkı sağlamak için küçük yaşlarda çalışması, yoksulluk gibi etkenler, çevresi tarafından “Sefil Ali” olarak anılmasına sebep oldu.
İlkokuldan sonra yoksulluk nedeniyle öğrenimine devam edemedi. Şoförlük, oto tamirciliği, yapı ustalığı gibi mesleklerde çalıştı. 1978 yılında Almanya’ya işçi olarak gitti. 1988 yılında Almanya’dan Elbistan’a gelirken geçirdiği trafik kazası sonunda vefat etti.
Şiirlerinde çoğu kez “Âşık Çimanî” veya “Sefil Çimanî” mahlaslarını kullanan şair toplum hayatında görülen sosyo-kültürel bozulmalar, dinî/hamasî duygular gibi toplumsal konuların yanı sıra aşk, ayrılık, gurbet, ölüm, tabiat gibi konuları şiirlerinde sıkça işledi. 7, 8 ve 11’li hece vezniyle semai ve koşma biçiminde söylediği şiirlerinde sağlam bir şiir tekniği ve üslubu vardır. Aşk şiirlerinde coşkun bir lirizm, toplumsal konuları ele aldığı şiirlerinde ise ince bir ironi ve istihza görülür. Şiirlerinin bir kısmı Araştırmacı/yazar Arif Bilgin tarafından Âşık Çimanî adlı kitapta toplanarak yayımlandı.
ALİ DEMİR (ÂŞIK ALİ)
(d.1948 - ö.1987)
Âşık Ali Demir, 1948 yılında Andırın ilçesine bağlı Efirağızlı Mahallesi’nin Sazak Obası’nda doğdu. 1959 yılında yapılan bir iğne nedeniyle vücudunun belden aşağısı felç oldu. Yürüyemediği için ilkokul öğrenimini zor şartlar altında yaptı.
Evlerinde bulunan Karacaoğlan, Dadaloğlu, Derdiçok, Âşık Garip ve Şahsenem kitaplarını defalarca okudu. Okuduğu şiirleri hemen ezberledi. Karacaoğlan’a hayranlık duydu ve onun gibi şiirler yazmaya çalıştı.
Marangoz olan ağabeyi, kardeşinin türkü çığırma, şiir yazma yeteneğini görünce ona canı sıkılmaması, vakit geçirmesi için ilkel ve basit bir bağlama yaptı. Ali, bu bağlamayla saz çalmayı öğrendi.
17-18 yaşlarındayken komşularının kızına âşık oldu. Aşkını şiilerle dile getirdi ve bu şiirler çevrede dillere destan oldu. Düğünlerde, kutlamalarda çalıp söyledi. Ünü çevre ilçe ve illere kadar yayıldı.
Ticarete de çok yatkın olan Ali Demir, dükkân işletti, ortaklık kamyon alarak nakliyecilik yaptı. 1970 yılında dükkânı ve kamyonu satarak ağabeyiyle birlikte Osmaniye’ye yerleşti. Osmaniye’de bir marangozhaneyi satın alıp işlettiler.
Osmaniye Malul Sanatçılar Derneğinin kurulmasında önayak oldu. Kurmuş oldukları dernekle çeşitli ilçe ve illere konserlere katıldı.
Çağının ünlü ozanları Âşık Reyhani, Âşık Ferrahi, Âşık Feymanî, Abdulvahap Kocaman, Hacı Karakılçık ile tanıştı, birlikte çalıp söyledi. 1987 yılında vefat etti.
Söylediği türkü ve deyişler usta malı değil, kendine aitti. Halk şiiri formunda, dörtlüklerle, genellikle 7’li, 8’li ve 11’li heceyle yazmış olduğu şiirlerde ağırlıklı olarak aşk olmak üzere, ayrılık, felsefe, din ve toplumsal konuları işledi.
Âşık Ali Demir sağlığında kitap çıkaramamıştır. Onun yazdığı şiirlerin bir kısmı araştırmacı yazar/şair Celil Çınkır tarafından Andırın Sevdasının Mimarı Andırınlı Âşık Ali adıyla kitaplaştırılarak yayımlandı.
ALİ DOĞAN (ALİ HAKİ EDNA)
(d.1889 - ö.1961)
Asıl adı Ali Doğan olan Ali Haki Edna, 1889 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Yayılıpınar köyünde doğdu. Babasının isminden dolayı yörede Kamber’in oğlu Ali olarak tanındı. Yaşadığı dönemde iyi bir eğitim aldı ve çok okuyarak kendini yetiştirdi. Çevresinde bilgili, kültürlü ve entelektüel bir kişi olarak tanındı. Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Çıtlık köyünde Arap harfleriyle eğitimini tamamladıktan sonra, yaşadığı köy ve civar köylerde 28 yıl boyunca başta çocuklar olmak üzere yöredeki birçok insana okuma ve yazmayı öğretti. Yörede Ali Hoca olarak da tanındı.
Kurtuluş Savaşı sırasında halktan devlete yardım amaçlı para topladı ve yöresindeki gençleri asker olmaya teşvik etti. Ömrünün neredeyse tamamını, Alevi Bektaşi inancını tasavvufi ve felsefi yönleriyle özümseyerek yaşadı ve çevresine yaymaya çalıştı.
Eğitim faaliyetleri dışında kalan zamanını yörede “Hakikatçiler Meclisi” diye anılan arkadaş grubuyla bir araya gelerek, sazlı sözlü ilim ve irfan sohbetleri yaparak geçirdi.
Ali Haki Edna, hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsüyle de şiirler kaleme aldı. Alevi Bektaşi tasavvufuna ait kavram ve terimlere şiirlerinde yoğun bir biçimde yer veren şairin şiirlerinde Arapça ve Farsça kelime ve terkiplere sıkça rastlanmaktadır. Şiirlerinin temel konusunu tasavvuf ve tasavvufa bağlı felsefi hususlar oluşturmuştur. Az da olsa kişisel duygu ve hayallerini, sosyal konuları da ele aldığı olmuştur.
Ali Haki Edna, şiirlerinde çok çeşitli mahlaslar kullanmıştır. Bunlar Ali Haki Edna, Harhari, Figanî, Hicranî, Gulamî, Visalî, Gedaî’dir.
1961 yılında doğduğu köyde vefat eden Ali Haki Edna’nın bizzat kendi eliyle kaleme aldığı bir adet mensur eseri ile aruz ve heceyle yazdığı şiirlerden oluşan bir adet Divan’ı mevcuttur.
ALİ GÖZÜKARA
(d.1928 - ö.2005)
Ali Gözükara, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Eldelek köyünde doğdu. İlkokulu Elbistan’da okudu. Babasının ölümüyle yetim kaldı ve eğitimine devam edemedi. Askerlik görevini Erzincan, Erzurum ve Kars’ta yerine getirdi.
Yeğeni şair/yazar Mehmet Gözükara’nın verdiği bilgiye göre Erzincan’da askerlik görevini yaparken yakın arkadaşının yeğeni Emine’ye âşık olur. Ne var ki dağıtım için Erzurum’a gitmek zorunda kalır. Erzurum’dayken Emine’nin hasretine fazla dayanamaz ve onu görmek için firar edip Erzincan’a gider. Fakat Emine’yi bulamaz. Çünkü Emine ve ailesi Erzincan’dan taşınmıştır. Emine’nin izini bulamayan Ali Gözükara askerliği bitirerek Elbistan’a döner fakat Emine’nin hasretinden dolayı hastalanır. Daha sonra şiirler yazarak kendini teselli etmeye çalışır
Çevresinin etkisiyle şiir yazmaya küçük yaşta başlayan, saz çalmadığı için kalem halk şairlerinden olan Ali Gözükara, geçimini destan yazıp satarak sağlamaya çalışmıştır. Yaşadığı dönemde yalnızca Elbistan ve Maraş’ta değil Hatay’da da destanlarıyla tanınan bir halk şairidir. Şiirlerinde başlıca aşk, güncel olaylar ve ölüm temalarını işlemiştir. Son şiirlerinde beşeri aşk temasının yerini vatan aşkı almıştır. Şiirlerinin bir kısmı 1950’li yıllarda Demokrasiye Hizmet adlı yerel gazetede yayımlandı.
Ali Gözükara’nın, Elbistanlı Âşık Ali Gözükara’nın Seçme Şiirleri (1956), Kalbimin Feryadı ve 12 Şubat’ta Kahramanmaraş adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
Şiirlerinde “Gözükara” mahlasını kullanan, güçlü bir irticali olan Ali Gözükara 2005 yılında vefat etti.
ALİ GÜLER (ÂŞIK MAĞDUR ALİ)
(d.1955 - )
Ali Güler, 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde doğdu. Doğum sırasında kalçasının çıkması üzerine ayağından sakat kaldı. İlkokulu Çağlayancerit’te okudu. İlkokuldan sonra eğitimine devam edemedi. Köyünde yaşayan Âşık Ali adlı şairden etkilenerek âşıklağa başladı. Onu dinleyerek kendini yetiştirdi
1970 yılında ailesinden habersiz Kahramanmaraş’a gitti. Kahvehanelerde, çay ocaklarında garsonluk, esnaflık ve dolmuş şoförlüğü yaptı. Evlendi. 1977 yılında Âşık Meftuni ile tanıştı ve ondan saz dersleri aldı.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye oldu. Burada Öksüz Ozan, Âşık Kul Osman ve birçok ozan arkadaşıyla tanıştı. Kendisine Öksüz Ozan tarafından “Mağdur Ali” mahlası verildi. Dernekteki arkadaşlarının teşvikiyle sazını alıp toplum karşısına çıkmaya başladı. Özel günlerde, düğünlerde sahne aldı. Yerel televizyon programlarına ve festivallere konuk olarak katıldı. Bazı şiirlerini besteledi. Çağlayancerit Ceviz ve Kültür Festivali’nin düzenlenmesinde görev aldı.
Mağdur Ali’nin şiirleri genellikle aşk, vatan sevgisi, talihten şikâyet konularını içermektedir.
ALİ İHSAN BAŞPINAR (ÂŞIK PINARİ)
(d.1955 - )
Ali İhsan Başpınar, 1955 yılında Afşin’de doğdu. İlkokulu Afşin’de okudu. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitimine devam edemedi. Askerlikten sonra demircilik mesleğine başladı. Bir ara yurt dışına gitti. Hâlen inşaat ustası olarak geçimini sağlamaya devam etmektedir.
Şiire ilkokul sıralarında söylediği bir ağıtla başlayan Ali İhsan Başpınar, şiirlerinde kendisine Âşık Mahrumi tarafından verilen “Âşık Pınari” mahlasını kullanmaktadır. “Pınarî” mahlası, kendi mahallelerine de adını vermiş olan bir pınardan gelmektedir. Âşık Mahzuni’den etkilenen ozan ayrıca yöresinin ozanlarından Cuma Şahin, Osman Konak ve amcasının oğlu Çöteli ile birlikte çalıp söylemiş ve bu birliktelik sanatı için dönüm noktası olmuştur.
Âşık Pınari, 1995 yılında kurulan Afşin Halk Ozanları Derneğinin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 2021 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine de üye oldu.
Atışma yeteneği çok güçlü olan Âşık Pınarî, yöredeki çeşitli şiir etkinliklerine katılmakta ve şiirleri yerel gazete ve dergilerde yayımlanmaktadır.
Âşık Pınari, şiirlerinde ağırlıklı olarak memleket sevgisi, gurbet, doğa, vatan sevgisi temalarını işledi. Saza olan hâkimiyetini sözle birleştirerek saz şairliğin bütün gereklerini yerine getirdi.
Âşık Pınari, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
ALİ İHSAN ÖKSÜZ (ÖKSÜZ OZAN)
(d.1959 - )
Ali İhsan Öksüz 1959 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Kocafakılı (Yeşilyurt) köyünde çiftçi bir ailenin ferdi olarak doğdu. Çocukluğu doğduğu köyde geçti. İlk, orta ve lise öğrenimini Andırın’da tamamladı. Lisedeyken halk oyunlarıyla ilgilendi, saz çalıp türkü söyledi ve konserler verdi. Lise öğreniminden sonra Doğuş Gazetesi’nde çalıştı ve bu gazetede şiirler, fıkralar, hikâyeler yazdı.
Şiir yazmaya 12 yaşında başlayan ozana ilk sazı harman zamanı ekin biçen ırgatı gayrete getirmek, onlara moral vermek için güzel sesiyle türkü söyleme, su ve azıklarını getirme karşılığında harmanda çalışanlar tarafından alındı. Şiire ilgi duymasında şair olan babası Hasan Öksüz’ün büyük payı oldu. Karacaoğlan, Âşık Veysel, Murat Çobanoğlu, Reyhani, Abdurrahim Karakoç, Hilmi Şahballı ve Âşık Mahzuni Şerif ’ten etkilendi ve bu ozanları kendine rehber edindi. 1970 yılından itibaren âşık meclislerine katılmaya başladı. Hem usta malı hem de kendi eserlerini okuyan ozan kuvvetli irticali ile dikkat çekti.
1977-1979 yılları arasında Osmaniye Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünde çalıştı. Bu süre içinde Mahmut Coşkuner ile tanıştı. 1977 yılına kadar İhsan Öksüz adıyla şiirlerini yazan ozan, bu tarihten itibaren Mahmut Coşkuner’in verdiği “Öksüz Ozan” mahlasını kullanmaya başladı. 1979 yılında Almanya’ya gitti, saz çalıp türkü söylemeyi orada da sürdürdü. 1983 ylında Türkiye’ye dönüşünden sonra sırasıyla Topraksu Bölge Müdürlüğünde, Orman Bölge Müdürlüğünde, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünde, İl Özel İdare Müdürlüğünde ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde görev yaptı ve emekli oldu. Yerel ve ulusal televizyonlarda “Ozanlar Dergâhı” adlı programlar yaptı. Yurt içi ve yurt dışı çeşitli konser ve etkinliklere katıldı. Konya, Kars ve Bursa’da düzenlenen Âşıklar Bayramı’na katıldı ve bu etkinliklerde çeşitli dereceler aldı. Askerlerim-Polislerim adında bir kaset çıkarttı.
Ali İhsan Öksüz, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
Hâlen Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin başkanlığını yürütmekte olan Öksüz Ozan, başkanı olduğu dernek ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin işbirliği ile Uluslararası Âşıklar ve Ozanlar Festivali’nin düzenlenmesinde öncü rol oynadı. Ozanlık geleneğinin sürdürülmesi adına büyük çaba gösterdi, çıraklar yetiştirdi. Şiirlerinde; aşk, ayrılık, ölüm, gurbet, tasavvuf, tabiat, vatan sevgisi temalarını işledi. Yer yer sosyal ve siyasi konularla ilgili taşlamalar söyledi.
ALİ İSPİR (ÂŞIK PERİŞAN ALİ)
(d.1944 - )
Asıl adı Ali İspir olan Âşık Perişan Ali, 1944 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Örenli köyünde doğdu. Yoksul olması nedeniyle ortaokul eğitimini tamamlamadan okuldan ayrılmak zorunda kaldı. Köyünde çobanlık yapmaya başladı ve yaşamının sonuna kadar da çobanlık yapmaya devam etti. Ayrıca çiftçilik ve hayvancılıkla da uğraştı.
Yaşamını yoksulluk içerisinde geçiren Âşık Perişan Ali, yöresindeki diğer köyleri de sürekli gezip dolaşarak âşıklık geleneğini icra etti
Perişan Ali, âşık yetiştiren dede ve yol muhiplerinin cemlerinde yetişti ve hayat felsefesini bu anlayışa göre şekillendirdi.
Âşık Mahzuni Şerif, Âşık İsmail İpek, Osman Dağlı, Âşık Mahrumi, Âşık Aladeli, Âşık Meçhuli gibi âşıklarla arkadaşlık yapma ve aynı meclislerde bulunma imkânı buldu. 11 Şubat 2013 tarihinde vefat etti.
Mizahi dili, hazırcevaplığı ve insanlara karşı muhabbeti ile yaşadığı yöredeki insanların kısa zamanda sevgi ve saygısını kazandı.
Ali İspir’e “Perişan” mahlasını arkadaşı Âşık Mahzuni verdi. Mahzuni bir şiirinde “Perişan, Ören’de böyle yaşıyor/ Sabırlar pişirip zehirler yiyor/ Mahzuni Ali’ye Perişan diyor/ Belki Perişan’dan kendi Perişan” dizeleriyle bu mahlası takmış ve Ali İspir de bu tarihten itibaren “Perişan Ali” mahlasını kullanmayı tercih etmiştir.
Şiirlerinde sosyal ve beşeri konuları, insan sevgisini, yoksulluğu, Bektaşi inancını dile getiren Perişan Ali’nin eserleri çeşitli saz ve ses sanatçıları tarafından müzik albümlerinde icra edildi.
ALİ KOZAN (ÂŞIK BEHLÜL ALİ)
(d.1886 - ö.1957)
Asıl adı Ali Kozan olan Behlül Ali, Elbistan’ın Izgın köyünde doğdu. Okuma yazmayı ve ilk dinî bilgileri köyün imamı olan babasından aldı. Dedesi olan yörenin ünlü âşıklarından Viranî’nin de teşviki ve desteğiyle iyi bir öğrenim görmesi için Sivas’a gönderildi. Sivas’ta Rüşdiye seviyesinde bir süre eğitim gördü. Bir süre sonra tekrar Elbistan’a döndü. Elbistan’da medrese eğitimi aldı ve köyüne gitti. Köyde bir süre çiftçilikle uğraştı.
Dedesinden âşıklık geleneğini, babasından dinî bilgileri almış olması, güzel sesi ve konuşması, samimiyeti çevresinde çok sevilmesini sağladı. 1910 yılında babasının ölümü üzerine köyünde imam oldu. 1945 yılına kadar imamlık yaptı. 1917 yılında gönül verip sevdiği Güllü Fadime ile evlendi.
Fadime’nin 1929 yılında vefat etmesi Behlül Ali’yi çok etkiledi. Bu etki ömrünün sonuna kadar sürdü. İlk şiirlerinin çoğunu genç yaşta ölen karısı Fadime’nin üzerine söyledi. Bu şiirlerini “Behlül Ali ile Güllü Fadime” adlı defterinde topladı. Badeli âşıklardan olan Behlül Ali, irticalen şiirler söyleyen ama saz çalmayan şairlerdendir. Şiirlerinde tarz ve üslup olarak Karacaoğlan etkisi görülür. 8’li ve 11’li heceyle yazdığı şiirlerinde koşma, semai, destan, türkü nazım biçimlerini; nazım türü olarak da güzelleme, ağıt ve ilahiyi kullandı.
Teknik, dil ve üslup bakımından sağlam bir yapısı olan şiirlerinde diğer âşıklar gibi aşk, tabiat, ayrılık, gurbet, sevgili, yoksulluk, din, zamandan şikâyet gibi konulara yer verdi.
Hakkında, araştırmacı/yazar Ali Karaçalı tarafından Maraşlı Âşık Behlül Ali adlı kitap hazırlandı.
Behlül Ali, 16 Mayıs 1957 yılında vefat etti.
ALİ RIZA CEVİZ
(d.1938 - ö.2013)
Ali Rıza Ceviz, 1938 yılında Afşin ilçesinin Bakraç (Arıstıl) Kasabası’nda çiftçi bir ailenin beş çocuğundan biri olarak doğdu. İlkokul öğrenimini doğduğu kasabada yaptı.
Askerden döndükten sonra bir süre çiftçi ve işçi olarak çalıştı. 1968 yılında PTT’de telefon tesisatçısı olarak göreve başladı. Bu görevde Gaziantep ve Afşin’de çalıştıktan sonra emekli oldu.
Ali Rıza Ceviz, gençliğinde yaşadığı bir sevda ile şiire başladı. Yaşadığı ailevi sıkıntılar da onu şiir yazmaya teşvik etti. Yöre şairlerinden Hafız Rahmi Konak’ı kendisine örnek aldı.
Şiirlerinde “Rıza” mahlasını kullanan şair koşma ve semai biçimlerinde yazdığı şiirlerinde hayatın sıkıntıları, maziye özlem, felsefi düşünceler, geçim derdi gibi temaları işledi. Şiirleri mahalli gazetelerde ve antolojilerde yayımlandı.
ALİ RIZA YÜKSEL
(d.1944 - )
Ali Rıza Yüksel, 1938 yılında Elbistan ilçesinin Elmalı köyünde doğdu. 16 yaşlarına kadar ailesinin yanında köy işleriyle uğraştı. 16 yaşında Ankara’ya ağabeyinin yanına gitti. Ankara’da Muzaffer Sarısözen’le tanıştı ve onun yanında radyoda yayın yapmaya başladı. Vatanî görevinden sonra Yurttan Sesler Korosu’na girdi.
1968 yılında Almanya’ya giden Yüksel, burada iş hayatının yanı sıra, Mahsuni Şerif, Muhlis Akarsu gibi ünlü isimlerle Almanya’da konser verdi. Almanya’da emekli oldu.
Şiirlerinin bir kısmını Hayatın Son Hatıraları Güneş Batarken (2009) adlı kitabında yayımladı.
220 adet bestelenmiş şiiri bulunan şairin “Anam Beni Haslarınan Hasladı” adlı eseri THM Kırık Hava Repertuar Kitabı’nda 356 numarada kayıtlı olup âşıktan Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.
ALİ SAKALLI (ÂŞIK ÜZGÜNİ)
(d.1980 - )
Ali Sakallı, 1980 ylında Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Nurhak ve Elbistan’da, lise öğrenimini Gaziantep’te, yükseköğrenimini Malatya İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesinde tamamladı. Doktor olarak göreve başladı.
Ozan bir aileye mensup olan Ali Sakallı, çocuk yaşlarından itibaren cem törenlerinde bulundu, 12 yaşından itibaren yakın çevresinin de etkisiyle şiir yazmaya başladı. Usta âşık ve zakirlerin yanında bulundu ve saz çalıp deyişler okumayı öğrendi. Zakirlik yaptı.
2015 yılında çıkan “Nurhak Cem Nefesleri” adlı albümde çalışmalarının bir kısmı yer aldı. Kendisine ait 200’ün üzerinde şiiri bulunan Ali Sakallı’ya cem erenleri tarafından “Üzgüni” mahlası verildi ve şair şiirlerinde bu mahlası kullandı.
Ali Sakallı’nın, Kültür Bakanlığının SOKÜM taşıyıcılığı listesinde zakir olarak kaydı bulunmaktadır.
ALİ ŞAHİN
(d.1966 - )
Ali Şahin, 1966 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin İğde Mahallesi’nde doğdu. Maddi imkânsızlıklardan dolayı ilkokul eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. On iki yaşında şehirlerarası yolcu taşıyan otobüs şirketinde muavin olarak çalıştı. İşi dolayısıyla Türkiye’nin her şehrini gezme imkânı buldu. 11 yıl bu işte çalıştıktan sonra 1990 yılında işçi olarak Almanya’ya gitti. Buradaki bir metal fabrikasında torna ustası olarak çalıştı.
Şiirlerinde yaklaşık 30 yıldır gurbette olmanın verdiği duyguyla genelde memlekete duyduğu özlemi ve hayat mücadelesini dile getirdi. Şiirlerinde “Şahin” mahlasını kullandı.
Ali Şahin, 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Ali Şahin’in Mevsimler Geriye Döner (2018), Bekliyorum Akşamüstü (2019), Gözyaşım Akıyor Annem (2020) adlarında yayımlanmış şiir kitapları vardır.
ARİF SARITÜRK
(d.1964 - )
Arif Sarıtürk, 1964 yılında Kahramanmaraş’ın Dadağlı köyünde doğdu. İlk ve ortaokuldan sonra maddi imkânsızlıklar nedeniyle öğrenimini devam ettiremedi. Askerlik dönüşü Devlet Su İşleri 20. Bölge Müdürlüğünde görev aldı. 2013’te emekli oldu.
Şiire çocuk yaşlarda başladı. Sivil toplum kuruluşlarında etkin görevler alarak sosyal adaletsizliklere şiiriyle karşı çıktı. Şiirleri Sözün Ustaları ve Alkış dergisinin yanı sıra çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı.
Arif Sarıtürk, 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şairin Fitne Büyük Oynuyor (2014) adlı yayımlanmış şiir kitabı vardır.
ARİF TAŞKALE
(d.1934 - ö.2019)
Arif Taşkale, 1934 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. İlkokulu Afşinbey İlkokulunda bitirdi. Ortaokulu Afşin’de, liseyi Adana Ziraat Lisesinde okudu.
1955 yılında Afşin’de stajyer ziraat teknisyeni olarak göreve başladı. Daha sonra yurdun değişik illerinde ziraat teknisyeni ve yönetici olarak görev yaptı.
Devamlı gurbet gezmesi onu şiir yazmaya yöneltti. 1992 yılında emekli oldu. Emeklilikten sonra memleketi Afşin’e yerleşti. 2019 yılında Afşin’de vefat etti.
Arif Taşkale, kalem halk şairidir. Şiirlerini halk şiiri formatında yazdı. Şiir alanında çeşitli etkinliklere katıldı. Yörenin halk şairleriyle sözlü atışmalar yaptı. Şiirlerinde tema çeşitliliği bulunan Taşkale, taşlama türünde de başarılı örnekler vermiştir.
Arif Taşkale’nin Dağlar (2009) ve Sancı (2011) adlı yayımlanmış iki şiir kitabı vardır.
ASEF GÜNEŞLİ (OZAN ASEFÎ)
(d.1961 - )
Asıl adı Asef Güneşli olan Asefî, 1961 yılında Elbistan’ın İkizpınar köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra çobanlık ve çiftçilik yaptı. Çocukluğu yoksullukla geçti. Çocuk yaşlarında babasının kitaplığından Karacaoğlan ve Köroğlu deyişleriyle tanıştı. Halk müziğine ve saza karşı büyük bir sevgi ve heves duydu. Fakat yoksulluk nedeniyle on dokuz yaşına kadar bir saz alamadı. On dokuz yaşındayken kazandığı ilk maaşıyla bir saz aldı. Sazı kendi başına öğrendi. O günden sonra kendi eserlerini besteleyerek çalıp söyledi.
Asefi; Pir Sultan Abdal ve Âşık Mahzuni çizgisinde yazıp söylediği şiirlerinde sosyal hayatta görülen adaletsizlikleri, düzensizlikleri, gurbet hayatını, yoksulluğu, insan sevgisine dayanan felsefi düşünceleri dile getirdi. Şiirlerinde “Asefi” mahlasını kullanan şair anlamı şekle tercih eden bir anlayışla halk şiiri formunda şiirler yazdı.
Asefî, şiirlerini 63’ün Günahı Ne? (2005), Olmasın Ayrımız Gayrımız (2006), Bunuyom Şimdi (2008), Sılaya mı Gider? (2010) adlı kitaplarda yayımladı.
Asef Güneşli’nin şiirlerinin yanı sıra kendi yaşantılarından hareketle yazdığı İnsanlar Koyunlar Şeytanlar (2009) ve İnsanlığın Fay Hattı (2015) adlı iki romanı vardır.
ÂŞIK KUL HALİL
(d.1840/1850? - ö.1905/1915?)
Kaynaklarda Beşbucaklı Âşık Halil olarak geçen Kul Halil, 1840-1850 yılları arasında eski adı Yarpuz olan Afşin’de doğdu. Genç yaşta ağabeyiyle Yarpuz’un Çiçekli köyüne, sonra Andırın’ın Soğancılar köyüne göç etti. Burada su değirmeninde çalışıp tarım ve hayvancılık yaptı. Daha sonra Kavak adı verilen mezraya yerleşti.
Kaynak kişilerin anlatımlarına göre Âşık Halil okuma yazmayı şöyle öğrenmiş: Âşık, bir gün bir molladan kendisine ders vermesini istemiş. Hoca, Âşık Halil’in elindeki sazı görünce kabul etmemiş. Âşık Halil nedenini sorunca hoca: “Okumak için itikat gereklidir.” demiş. Âşık Halil itikatlı olduğunu söylemiş. Hoca aşığın elindeki sazı göstererek “Ben buraya şeytan sokmam.” demiş. Bunun üzerine âşık, sazını kırarak yakmış. Hocaya şöyle seslenmiş:
“Sazım yandı oldu kömür / Yarenlerim size ömür / Allah’ımdan geldi emir / Sazım merhum oldu bugün”
Hoca âşığın bu içten seslenişi üzerine onu öğrenciliğe kabul et miş, Kul Halil de kısa zamanda okumayı öğrenmiş ve hafız olmuş.
Araştırmacılar, yörede Âşık Halil olarak bilinen âşığı, Cumhuriyet öncesi Osmaniyeli âşıklardan biri olan Âşık Halil’den ayırmak için Kul Halil mahlası ile anmayı uygun bulmuşlardır. Bununla beraber âşık şiirlerinde Âşık Halil mahlasını kullanmıştır
Kul Halil’in eldeki şiirlerinde daha çok konar-göçer yaşamın ve köy hayatının izleri görülmektedir. Şiirlerin de, aşk ve tabiatın anlatıldığı güzellemeler, zamandan, dünyadan yakınma gibi konuları işlemiştir.
ATA CANANİ (CANANÎ)
(d.1963 - )
Ata Canani, 1963 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Kızık köyünde doğdu. Çiftçilik yapan babası 1971 yılında işçi olarak Almanya’ya gitti. Ata Canani de 12 yaşında ailesinin yanına Almanya’ya gitti. Canani, babası Ozan Kul Köşger tarafndan kendisine alınan bağlamayı kısa zamanda öğrendi. Henüz 14 yaşındayken Türk aile kutlamalarında kendi bestelediği türküleri çalıp söyledi.
Mahzuni, Nurşani, Yusuf Polatoğlu, Ruhi Su, Cem Karaca gibi birçok âşık ve sanatçıyla birlikte çeşitli konser ve şenliklere katıldı. Âşık Mahzuni’nin şiir ve müzik tarzını kendine örnek aldı. Kendini geliştirdi ve geleneğe ilişkin bilgisini pekiştirdi.
Bir dönem usta malı türküler söyleyen Canani, sonraki yıllarda kendi şiirlerini seslendirmeye başladı. Şiirlerinde özellikle Almanya’ya göç eden Türk işçilerinin hasretini, sorunlarını, yaşamlarını dile getirdi. Yaptığı özgün müzikle insanların yakınlaşmalarını ve birbirlerini anlamalarını sağlamayı amaçladı.
1980 yılında Almanya’da düzenlenen “Demokratischer Lieder (Demokratik Türküler)” adlı uluslararası halk ozanları yarışmasında 160 yarışmacı arasında; misafir işçilerin kötü çalışma koşullarını, yurt hasretini, ırkçılığı Almanca olarak dile getirdiği “Deutsche Freunde (Alman Dostlar)” adlı eseriyle birinci oldu. Şiirlerinde “Cananî” mahlasını kullandı.
Türkülerinin bir bölümünü Gönül Yolculuğu adıyla albümleştiren Ozan Ata Canani’nin Almanca yazıp söylediği şarkılar Alman basınında geniş yer aldı.
AYŞE KARATAŞ
(d.1979 - )
Ayşe Karataş, 1979 ylında Osmaniye’nin Düziçi ilçesinin Pirsultanlı köyünde doğdu. Aslen Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Erçene köyünden olup büyük dedesi Osmaniye’nin Düziçi ilçesine göç etmiştir.
İlkokulu Pirsultanlı İlkokulunda, ortaokulu Düziçi İstiklal Ortaokununda, liseyi ise Düziçi Atatürk Lisesinde okudu. Yükseköğrenimini Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde yaptı. 2002 yılında öğretmen olarak Batman Yunus Emre İlköğretim Okuluna atandı. 2006 yılında Kahramanmaraş Küçüksır Oynaklı İlkokulun’a tayin oldu. Bu tarihten sonra Kahramanmaraş’ın çeşitli liselerinde tarih öğretmeni olarak görev yaptı. Hâlen Gülizar Şamil Aktaş Anadolu Lisesinde tarih öğretmeni olarak görevini sürdürmektedir.
Şiirlerinde “Şah Sultan” mahlasını kullanan Ayşe Karataş’ın şiirlerinde tema zenginliği görülmektedir. Şiirleri birçok edebiyat/ sanat dergisinde yayımlandı.
Ayşe Karataş, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
BAHATTİN BULUT (OZAN BULUT)
(d.1957 - ö.2013)
Bahattin Bulut 1957 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Büyükyapalak köyünde doğdu. İlkokul eğitimini köyünde, ortaokul ve lise öğrenimini Elbistan’da tamamladı. Dönemin siyasi ortamı nedeniyle yüksek öğrenimine devam edemedi.
Bahattin Bulut şiirlerinde “Ozan Bulut” mahlasını kullandı. Ozanın babası Süleyman Bulut da yörede Garip Süleyman adıyla bilinen güçlü bir halk ozanıdır. Bahattin Bulut, babasının etkisiyle şiire başladı, on iki yaşında sazı öğrendi. Halk şiiri geleneğini usta-çırak ilişkisi içinde babasından öğrendi. Asker dönüşü ozanlık çalışmalarına ağırlık verdi.
Bulut Ozan, sazıyla, sözüyle deyişler söyleyerek âşıklık geleneğini icra etti. Yerel radyolarda ve televizyon kanallarında “Ozanlar Diyarı” adlı programlar yaptı. Şiirleri yerel gazetelerde yayınlandı.
Ozan Bulut; Reyhani, Ozan Arif, Şahballı ve Mahzuni’yi kendine örnek aldı. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde konserler verdi, yarışmalara katıldı, çeşitli ödüller aldı. Güçlü irticali ile atışmalar yaptı. Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği kurucu üyeleri arasında yer aldı.
Bulut Ozan’ın şiirlerinde vatan, millet, tarih, bayrak sevgisi gibi hamasi temalar ağırlıktadır. Bunun yanı sıra aşk, gurbet, hayattan şikâyet gibi temalarla sosyal taşlamalara da yer vermiştir.
Bulut Ozan; Yalnız Kurdum, Kan Davası, Kanayan Yara ve Biz Devleti İstiyoruz adlarını taşıyan dört adet albüm-kaset çıkardı. 2013 yılında vefat etti.
BAHRİ KARAKOÇ
(d.1945 - )
Bahri Karakoç, 1945 yılında Ekinözü ilçesinde doğdu. Ünlü şair Abdurrahim Karakoç ve Bahaettin Karakoç’un amcasının oğludur. İlkokulu Ekinözü’nde okudu. Soyca şair bir aileden gelmiş olması, onu küçük yaşlarda şiir vadisine yöneltti. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki kurumlarda hizmetli olarak görev yaptı ve Ekinözü Çok Programlı Lisesinden emekli oldu.
Bahri Karakoç, taşlama türünde başarılı eserler vermiş bir şairdir. Özellikle sosyal ve siyasi konularda ince taşlamaları vardır. Amcasının oğlu Abdurrahim Karakoç gibi halk şiirinin kalem şairlerinden olan Bahri Karakoç semai, ilahi ve koşma tarzında yazdığı şiirlerinde aşk, ayrılık, tabiat konularında da başarılı şiirler yazmıştır.
Halkın sevincine, üzüntüsüne ortak olan ve ortak duyguları dile getiren şair, yöresinde düzenlenen etkinliklere katıldı. Askere gidecek olan gençler için şiirler yazıp okudu, iftar programlarında okuduğu şiirlerle gecelere renk kattı.
Şiir yazmaktaki mahareti kadar yazdıkları şiirleri coşkulu bir şekilde okuması da ünlüdür. Şiirleri pek çok yerel gazete ve dergide, antolojilerde yayımlandı. Şiirlerinin bir kısmını Beş Duyu (2000) adlı kitabında yayımladı.
BEKİR KILINÇ
(d.1954 - )
Bekir Kılınç, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde doğdu. İlkokuldan sonra Göksun Ortaokuluna kaydoldu. Maddi imkânsızlık nedeniyle öğrenimine devam edemedi.
Askerlik görevinden sonra inşaatlarda çalışarak inşaat ustası oldu. Gurbet ellerde inşaat işlerinde çalıştı. Daha sonra çok sevdiği Kireç köyüne dönerek orada yaşamaya başladı.
Bekir Kılınç’ın içindeki okuma isteği hiç kaybolmadı, ne bulursa okudu. Şiirlerinde “Ahi” mahlasını kullandı ve sevda, talihten şikâyet, gurbet, memleket sevgisi gibi konuları işledi.
CELAL ÇAÇAN (CELALÎ)
(d.1955 - )
Celal Çaçan, 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Yazı (Abaza) köyünde doğdu. Ailesinin Adana’ya yerleşmesiyle ilk ve ortaokulu Adana’da okudu. Ailevi nedenlerden dolayı lise öğrenimini yarıda bıraktı. İnşaat işlerinde çalışmaya başladı. Askerliğini yaptıktan sonra Afşin’e döndü. İnşaat işlerini bırakıp bağlama atölyesi açtı. Afşin Belediyesinde çalıştı ve belediye encümen üyeliği yaptı.
Saz yapmayı bir hobi olarak gören Celal Çaçan, bu mesleği ve saz çalmayı kendi kendine öğrendi. İlkokul sıralarındayken saz çalıp türkü söylemeye başladı. Şiirlerinde “Celalî” mahlasını kullanan şair, bazı konserlerde bağlamasıyla yer aldı. Âşık Mahzuni Şerif, Hacı Yener ve Hayati Vasfi Taşyürek’le bir arada bulunarak onlardan feyz aldı. Yerel ve ulusal TV kanallarına konuk oldu.
Celal Çaçan, 1995 yılında Afşin Halk Ozanları Derneğinin kuruluşunda görev aldı. 1995-2016 yılları arasında derneğin başkanlığını yürüttü.
CELİL ÇINKIR (DELİBAL)
(d.1961 - )
Celil Çınkır, 05 Mayıs1961 tarihinde Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Efirağızlı Mahallesi’nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Osmaniye ili Kadirli ilçesinde tamamladı. 1980 yılında Kuleli Askeri Lisesinden, 1984 yılında Kara Harp Okulundan mezun oldu. 1995-1998 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans eğitimi aldı ve Gelibolu ve Coğrafya isimli tez çalışmasını hazırladı. TSK’nin çeşitli kademelerinde çalıştıktan sonra 1998 yılında emekliye ayrıldı.
Emekli olduğu tarihten itibaren kültürel çalışmalara ağırlık verdi. Araştırmalarının büyük çoğunluğunu Toroslar’a ve Çukurova bölgesine vakfetti. Şiir denemeleri yaptı ve şiirlerinde Delibal mahlasını kullandı.
Şiirleri, Andırın Gelişim Platformu tarafından yayımlanan Tirşik Dergisi’nde, Andırın Kaymakamlığı ve Kahramanmaraş Valiliği tarafından ortaklaşa hazırlanan Andırın Tarih ve Kültür Varlıkları Envanteri’nde, Andırın Folklorü’nde ve çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı. Şiirlerinden bir kısmı Türk sanat müziği ve Türk halk müziği formatlarında bestelendi.
Celil Çınkır, şiirlerinin ekserisini halk şiiri formatında dörtlüklerle ve hecenin 11’li ölçüsüyle yazdı. Bunun yanı sıra 8’li ve 14’lü hece ölçüsüyle yazdığı şiirler de vardır. Az sayıda fakat başarılı serbest tarz şiirler de yazmıştır. Şiirlerinde döner kafiyeyi tercih etmiştir.
Celil Çınkır, yalnızca hecede değil, aruz ölçüsüyle de başarılı şiirler yazan bir şairdir. 2013 yılında Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenen şiir yarışmasında 9.630 şair arasında aruz dalında üçüncü olarak dereceye girdi.
2014 yılında yapılan Atatürk konulu şiir yarışmasında birinci, 2015 yılında Gaziantepli Şair-Gazeteci-Yazar Vahittin Bozgeyik anısına düzenlenen şiir yarışmasında ikinci oldu.
2013-2016 yıllarında Osmaniye Ozanlar, Şairler ve Yazarlar Derneği tarafından düzenlen Geleneksel Ekmek Ödüllü Şiir Yarışması’nda çeşitli dereceler elde ederek ödüller aldı.
Bölge kültürünü araştırmaya ve onu kayıt altına almaya çalışan Celil Çınkır, 2015 yılında Karacaoğlan Coğrafyası Söz Çıkını adlı araştırma, inceleme, sözlük özelliği taşıyan kitabı yayımlandı. Kaleme aldığı Karacaoğlan Coğrafyası Söz Çıkını isimli eserinden dolayı Kadirli Vakfı (KAVAK) tarafından 2016 yılının kültür üstün hizmet ödülü ile taltif edildi.
2017 yılında Türkçe’nin Sağdan Sola ABC Sıralı Söz Çıkını, Uyaklı Sözler Dizini & Yazım Kılavuzu isimli eseri yayımlandı.
Birçok sivil toplum kuruluşuna üye olan ve bu kuruluşlarda etkin rol oynayan Celil Çınkır, hâlen Kadirli Yedi Mart Kültür Merkezi Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapmaktadır.
Şiirlerinde “Delibal” mahlasını kullanan Celil Çınkır, şiirlerini Gönülden Geçenler (2017) ve Gönül Sürgünü (2017) adlı kitaplarında yayımladı.
CUMA ALİ ÇETİN
(d.1970 - )
Cuma Ali Çetin, 1970 yılında Elbistan Kabaktepe Köyü Meriçler mezrasında doğdu. İlkokulu Kahramanmaraş Erkenez İlkokulunda okudu. Ortaokulu dışarıdan bitirdi. Açıköğretim lisesindeki öğrenimini yarım bıraktı. Geçimini kaynakçılık, bakkallık ve fotoğrafçılık yaparak sağladı. Şiir yazmaya 1990 yılında başlayan Cuma Ali Çetin, Karacaoğlan ve Âşık Mahzuni’nin türkülerini dinleyerek halk şairliğine yöneldi. 1996 yılından itibaren saz çalmaya başladı. Doğaçlama şiirler söyleyen Cuma Ali Çetin, yöresindeki âşıklarla atışmalara katıldı. İlk şiirlerinde aşk, ayrılık, hasret gibi bireysel konuları işledi. Sonraki yıllarda toplumsal, didaktik ve hamasî konulara yöneldi. 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
2015-2016 yılları arasında 17 sayı yayımlanan Sözün Ustaları adlı derginin imtiyaz sahipliğini yaptı. Şiirlerinin bir kısmını Şair Çetin’in Şiirleri (2015) adıyla kitaplaştırdı. Bir grup arkadaşlarının şiirlerinden oluşan Kahramanmaraşlı Şairler Antolojisi (2017) adlı kitap yayımladı.
Celil Çınkır, yalnızca hecede değil, aruz ölçüsüyle de başarılı şiirler yazan bir şairdir. 2013 yılında Ümraniye Belediyesi tarafından düzenlenen şiir yarışmasında 9.630 şair arasında aruz dalında üçüncü olarak dereceye girdi.
CUMA TAŞDEMİR
(d.1955 - )
Cuma Taşdemir, 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Kavlaklı Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Kavlaklı’da okudu. Öğrenimine devam edemedi. Babasını trafik kazasında kaybedince 18 yaşından itibaren annesinin ve beş kardeşinin geçimini ve sorumluluğunu üstlendi. Askere gidinceye kadar köy şartlarında çalıştı, çobanlık yaptı, ziraatle uğraştı, babasının ortağı olduğu kamyonda nakliyecilik yaptı. Asker dönüşünde de şoförlük-nakliyecilik mesleğini sürdürdü. 2010 yılında bir inşaat şirketinden emekli oldu.
Şiir yazmaya on bir yaşında başlayan Âşık Cuma; Karacaoğlun, Dadaloğlu, Yunus Emre gibi halk şairlerinin şiirlerini okuyarak kendini geliştirdi. Rüyasında bir pirin ona ekmek yedirdiğini, şiir okuttuğunu ve uyandığında şiir okumaya devam ettiğini anlatan şair böylece badeli âşıklar kervanına katıldığını ifade etmektedir. Kalem halk şairi olan Âşık Cuma, halk şiiri formundaki şiirlerinde 8’li ve 11’li heceyi başarıyla kullandı. Şiirlerinde aşk, memleket sevgisi, vatan temalarını ve sosyal hayatta gördüğü problemleri kaleme aldı.
Cuma Taşdemir’in Yaban Gülü (2016), Kalbe Düşenler (2018) ve Gönül Gözü (2021) adlarında yayımlanmış şiir kitapları vardır.
DADALOĞLU
(d.1785 - ö.1868)
Dadaloğlu, Toros Dağları yörelerinde göçebe olarak yaşayan Türkmenlerin Afşar boyundan, Âşık Musa adlı bir ozanın oğludur. XVIII. yüzyılın son çeyreğinde doğmuştur. Mahlasını oluşturan birleşik ismin ilk kelimesi olan “Dadalı”, bir Türkmen aşiretinin adıdır. Kahramanmaraş’ta bu adı taşıyan “Dadağlı” köyü (mahallesi) bulunmaktadır. Ozan, şiirlerinde bazen “Dadal” bazen de “Dadaloğlu” mahlasını kullanmıştır.
Araştırmacılar, Dadaloğlu’nun asıl adının Veli olduğunu Gâvur ve Ahır Dağları yörelerinden yaşadığını, Çukurova’da da bulunduğu belirtmektedirler. Konargöçer bir âşık olduğu için yazılı eğitim almamıştır.
Dadaloğlu, şiirlerinde göçebe halkının toplumsal olaylar karşısındaki tepkilerini dile getirdi. Osmanlı Devleti’nin göçerleri belli bir yerde oturmaya, iskâna zorlaması zaman zaman ayaklanmalara neden oluyordu. Osmanlı Devleti Kozanoğulları’nın başkaldırması üzerine “Fırka-i Islahiye” adlı bir orduyu bölgeye gönderdi. Aşiretler ağır bir yenilgiye uğradılar. Yenilen aşiretler arasında Dadaloğlu’nun aşireti de vardı. Dadaloğlu, “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir” diyerek aşiretinden geri kalanlarla birlikte Orta Anadolu’nun bilinmeyen bir yerine göç etti. XIX. yüzyılın ikinci yarısının ortalarına doğru vefat etti.
Dadaloğlu; Kayseri-Kahramanmaraş-Adana üçgeni içinde yaşamış güçlü bir saz şaridir. Dadaloğlu’nun şiirlerinin incelenmesi sonucunda günümüzdeki Adana, Osmaniye, Mersin, Hatay Gaziantep, Kilis, Kahramanmaraş, Kayseri, Sivas, Yozgat ve Kırşehir illerinin bulunduğu bölgelerin Dadaloğlu’nun ve konar-göçer Avşarların yaşadıkları yerler arasında bulunduğu tespit edilmiştir.
Dadaloğlu şiirlerinde konargöçer aşiretler arasındaki mücadelelerini, aşiretlerin Osmanlı Devleti ile mücadelelerini, beşerî aşkı, sıla hasretini, Avşar boyunun yaylak-kışlak arasındaki göçleri gibi konuları dile getirmiştir. Kavga, yiğitlik, savaş temalı şiirlerinde Köroğlu; aşk, tabiat şiirlerinde Karacaoğlan özelliği görülür.
Kullandığı dil, halkın yöresel dilidir. Bu şiirler dilden dile, telden tele günümüze kadar gelmiştir. Dadaloğlu türkülerinin (şiirlerinin) toplu hâlde bulunduğu cönk, mecmua veya divan bulunmamaktadır. Şiirleri daha ziyade sözlü belleklerde yaşamaya devam etmiştir
Genelde Çukurovalı, özelde Kahramanmaraşlı âşıkların Karacaoğlan’dan sonra sevip beğendikleri ve etkisi altında kaldıkları ikinci saz şairi Dadaloğlu’dur.
Onu şiirleri çağının diğer halk şairlerinin diline göre daha yalın ve arıdır. Gür ve tok seslidir. Çoğu, savaşlar ve çarpışmalar üzerine yazılmış olan şiirlerinde aşiret halkını savaşmaya, saldırılara karşı koymaya, boyun eğmemeye çağırır. “Hakkımızda devlet etmiş fermanı/Ferman padişahın dağlar bizimdir” deyişi onun özgürlüğe düşkünlüğünü ve kendine güvenini ortaya koymaktadır.
DURANİ KOCAĞA
(d.1962 - )
Durani Kocağa, 1962 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesi, Arıtaş kasabasında doğdu. İlk ve ortaokulu Arıtaş’ta, liseyi Afşin ve Samandağ Liselerinde okudu. 12 Eylül Darbesi nedeniyle eğitim sürecine ara vererek çalışma yaşamına başladı. Şiirlerinde Yunus Emre, Karacoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan, Âşık Veysel, Hayati Vasfi Taşyürek, Mahsuni Şerif, Abdurrahim Karakoç, Ahmet Arif ve Nazım Hikmet gibi isimlerin etkisi vardır. Bazı şiirleri radyo programlarında seslendirildi ve birçok antolojide yayınlandı. Bazı şiirleri ise ses sanatçıları tarafından türkü olarak bestelendi.
Durani Kocağa, 2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Devlet memuru olarak başladığı kamu görevi sırasında kamu yönetimi okudu ve hâlen kamu personeli olarak görev yapmaktadır. Tekirdağ, İstanbul, İzmit, İzmir, Kırklareli ve Edirne de yapılan kültürel faaliyetlere konuk olarak katılmanın yanında Tekirdağ Şairler ve Yazarlar Derneğinin başkanlığını yürütmektedir.
DURDU KISACIK
(d.1928 - )
Durdu Kısacık, 1928 yılında Kahramanmaraş’ın Bulanık köyünde fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İmkânsızlıklardan dolayı okula gidemedi. Gençlik yıllarında rençperlik ve çobanlık yaptı. Vatani görevini tamamlayıp döndükten sonra evlendi. Köyünde rençperlik yaparak hayatını devam ettirdi. 1956 yılında Maraş’ta bir fabrikada bekçiliğe başladı. Ailesi ile birlikte şehre taşındı. Araştırmayı ve kendini geliştirmeyi seven şair kendi kendine daktiloyu öğrendi ve bu sayede odacılığa yükseldi. Şiirlerini de daktilo ile yazmaya başladı. Otuz yıllık çalışma hayatından sonra emekli oldu. Emeklilikten sonra bir süre de esnaflık yaptı. Daha sonra kendisini şiire verdi.
Durdu Kısacık’ın şiirlerinde tarlasıyla, koyunu-kuzusuyla, dağı, deresi ile, çobanı, çiftçisi ile kırsal yerleşim yerlerine ait canlı yaşam tabloları görülmektedir. Gariplik, talihsizlik, yalnızlık, aşk, gurbet, doğa gibi bireysel konuları ve yer yer de toplumda gördüğü aksaklıkları ele alan şair yaşadığı yöreyi olumsuz etkileyen olaylar üzerine ağıtlar yakmakta da başarılıdır. Genellikle dörtlüklerle ve 11’li heceyle yazan şair, bent bölümü üç mısradan, kavuştak bölümü de iki mısradan oluşan türkü formunda da pek çok şiir kaleme aldı. Şiirlerinde “Şair Durdu” veya “Âşık Durdu” mahlasını kullandı.
Durdu Kısacık’ın şiirlerinin bir kısmı araştırmacı/yazar Yaşar Alparslan tarafından “Kader Kurbanı” adlı kitapta yayımlandı.
DURDU MEHMET YOKSUL (ÂŞIK MAHFUZÎ)
(d.1923 - ö.2012)
Durdu Mehmet Yoksul, 1923 yılında Kahra manmaraş’ta doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra eğitimine devam edemedi. Ailesine katkıda bulunmak için köşker çıraklığı, kilimci çıraklığı gibi çeşit li işlerde çalıştı. Sonradan iyi bir kilim ustası oldu. Orman muhafaza memuru ve belediyede işçi olarak çalıştı ve emekli oldu.
Genç yaşta halk şiirine ilgi duyan ve Karacaoğlan’ın bütün şiirlerini ezberleyen şairin şiir yazmaya başlaması, 15-16 yaşlarında gördüğü bir rüya sayesinde olur. O rüyada kendisine Hak’tan şairlik verilir.
Bütün şiirlerini hece vezniyle ve koşma biçiminde yazan Durdu Yoksul, hikâyeci ve şair Şevket Bulut’un yönlendirmesiyle, Kilis’te çıkan Hududeli ve Kent gazetelerinde çağdaşı halk ozanlarıyla atışmalara katıldı. Hasan Şahmaranoğlu, Şevket Bulut, Mustafa Zülkadiroğlu gibi şairlerle atışmalar yaptı.
Şiirlerinde “Yoksul” veya “Mahfizî” mahlaslarını kullanan şairin halk şiiri tarzında yazmış olduğu şiirleri Kahramanmaraş’ın ve Kilis’in yerel gazetelerinde yayımlandı. Şiirlerinde; yaşadığı dönemin çarpıklıklarından şikâyet, din, aşk, güzellik övgüsü ve hasretlik temalarını işledi.
Durdu Mehmet Yoksul’a Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kül türel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede kendisine “halk şairi” ün vanı verildi.
Hayatı ve şiirleri, Yaşar Alparslan ve Serdar Yakar tarafından Âşık Durdu Mehmet Yoksul (Âşık Mahfuzî) Hayatı ve Şiirleri adıyla kitaplaştırıldı.
EMRİ KARAKUŞ (GULFANİ)
(d.1962 - )
Asıl adı Emri Karakuş olan Gulfani, 1962 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Ördek Köyü’nde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra öğenimine devam etmedi. Çalışmak için genç yaşta gurbete gitti. Çeşitli işlerde çalıştı.
Çocuk yaşlarında yöredeki ozanlardan etkilenerek şiire ve saza ilgi duymaya başladı. Ozanların bulunduğu ortamlarda şiir yeteneğini geliştirdi. Âşık Bazo Mehmet (Mehmet Ayar) tarafından kendisine “Gulfani” mahlası verildi ve şair şiirlerinde bu mahlası kullandı. Kayseri’de yaşamakta olan şair yalnızca şiir ve müzikle uğraşmaktadır.
Şiirlerini hem söyleyip hem de besteleyen Gulfani’nin bestelenen türküleri çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Yerel ve ulusal televizyon programlarına katılarak çalıp söyledi. Kültür Bakanlığından “mahallî sanatçı” ünvanı aldı.
Âşık Gulfani’nin Bizim Ezgilerimiz, Naz Etmeden Gel, Bizim Eller, Gurbet, Nereye, Gönül Dağıma ve Vay Gönül adlarında yedi adet albüm çalışması oldu.
ERDOĞAN BAŞIBÜYÜK (OZAN DİYARİ)
(d.1959 - )
Erdoğan Başıbüyük, Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Cambaz köyü Güzelbeyli mezrasında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Maddi imkânsızlık nedeniyle eğitimen devam edemedi. İnşaat işçiliği yaptı. Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli oldu.
Bağlama çalmaya ve şiir söylemeye ilkokul yıllarında başladı. Şiirlerinde “Ozan Diyari” mahlasını kullandı. Saza ve söze hakimiyeti yüksek bir şair olan Ozan Diyari, pek çok televizyon programına katılarak sanatını icra etti.
Erdoğan Başıbüyük, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/ âşık” ünvanı aldı.
EROL BOYUNDURUK (GİRYANÎ)
(d.1963 - )
Erol Boyunduruk, 1963’te Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Bakraç (Arıstıl) köyünde doğdu. Çocukluk ve gençlik yılları yoksulluk içinde geçti. İlkokulu köyünde okudu. Şairliğe de ilkokul yıllarında çevresindeki şairlerden etkilenerek başladı. 1985 yılından itibaren Afşin Elbistan Termik Santralinde işçi olarak çalıştı.
Şiirleri yerel gazete, dergi, antoloji ve internet sitelerinde yayınlandı. Çevredeki âşıklarla atışmalara katıldı. Atışma türündeki şiirlerinden bir kısmı Arif Bilgin tarafından yayımlanan Namluya Şiir Sürdüler Atışma ve Mehmet Gözükara tarafından yayımlanan Söz Kuşandı Şairler Kılıçtan Keskin adlı kitaplarda yayımlandı.
Erol Boyunduruk, şiirlerinde “Giryanî” mahlasını kullandı. Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede kendisine “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
ESHABİL KARADEMİR (KARAOZAN)
(d.1947 - )
Eshabil Karademir, 1947 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlkokulu İnönü İlkokulunda bitirdi. Babasının esnaf olması ve oğlunun da esnaf olmasını istemesi nedeniyle Kahramanmaraş Ortaokulundan ayrılmak zorunda kaldı. İrticalen şiir söyleyebilen annesi Hacer Hanım’ın etkisiyle şiire başladı ve âşıklık geleneğine yöneldi. Küçük yaşta saz çalmaya ve şiir söylemeye başladı.
Askerliğini yaptıktan sonra 1971 yılında yerel gazetelerde muhabir olarak çalışmaya başladı. Gazetelerde ve yerel TV’de haber müdürlüğü ve bir dönem Kahramanmaraş Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptı.
1971 yılında Kahramanmaraş ve Kilisli Âşıkları Neşriyat Müdürlüğünü yaptığı Kahramankent gazetesinde yayımladığı şiirlerle atışma geleneğini sürdürdü. 15 âşığın katıldığı bu atışma tam altı ay sürdü. Bu dönemde Bahaettin Karakoç, Hayati Vasfi Taşyürek ve Şevket Bulut’la tanıştı. Uzun süre bu şairlerin sohbetlerine katılarak kendi ifadesiyle “gönül tasını doldurdu.”. Daha sonra ünlü şair Hayati Vasfi Taşyürek’e uzun yıllar çıraklık ederek ondan icazet aldı. İstanbul’da Âşık Akif Timurhan Zevraki ile tanıştı ve ondan 3 yıl ders aldı. Başta Konya ve Kars Âşıklar Bayramı olmak üzere yöredeki birçok etkinliklere katılarak âşıklık geleneğinde Kahramanmaraş’ı temsil etti ve birçok ödül aldı.
Karaozan şiirlerinde aşk, vatan ve millet sevgisi, sosyal hayattaki bozukluklar gibi konuları işledi. Bazı şiirlerinde cinasları başarıyla kullanıldı. Şiir sanatının sınırları içinde taşlamalar yaptı.
Şiirleri Doğuş, Kahramankent, Aksu gibi yerel gazetelerde; Hisar, Alkış, Usare, Mevsimler gibi edebiyat dergilerinde ve antolojilerde yayımlandı. Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucu başkanlığını yaptı.
Basın ve ozanlık hayatını internet ortamında köşe yazıları ve şiirler yazarak sürdürdü ve uzun yıllar Kahramanmaraş Valiliğinde İnsan Hakları Komisyonu üyeliği yaptı.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
EYÜP ŞAHAN
(d.1950 - ö.2020)
Eyüp Şahan, 1950 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Çobanbeyli beldesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Afşin’de, liseyi Artvin’de bitirdi. 1970 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünde işe başladı. İç hizmet kurslarına katılarak metal madenler ve sondaj elemanı olarak görev yaptı. Bu kurumda işçi sendikasına yönetici seçilerek sendikacılık yaptı. Görevi gereği Yurdun her tarafını dolaşan şairimiz yöre kültürlerini yakından tanıma fırsatı buldu. Çeşitli statülerde çalıştı. Ocak 1996 yılında emekli oldu.
İlk şiirini 1966 yılında yazmasına rağmen şiirlerini 2007 yılından itibaren yayımlatmaya başladı.
Eyüp Şahan, kalem halk şairidir. Şiirlerinde “Eyüp” mahlasını kullandı. Şiirlerini halk şiiri formunda yazan, çeşitli şiir yarışmalarında dereceler alan, şiirlerinde oldukça sade ve zengin bir halk Türkçesi kullanan Eyüp Şahan, şiirlerini genellikle hecenin 11’li ölçüsüyle yazdı. Az sayıdaki şiirleri de 8’li heceyle yazılmıştır. Şiirlerinde aşk, ayrılık, gurbet, talihten şikâyet, memleket sevgisi, doğa, adaletsizlikten yakınma, vatan ve millet konularını işledi.
Eyüp Şahan’a Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı verildi.
Eyüp Şahan’ın Bir Dilek Tuttum, Ağla Be Dayı, Bir Yalnız Çınar, Aşkın Badesi, Bir Sazın Telinde Gönül, Bir Gönül Hikâyesi adlı yayımlanmış şiirler kitapları vardır.
Eyüp Şahan, 26 Aralık 2020 tarihinde Ankara’da vefat etti.
FAZLI AYAR (ÂŞIK FAZLI)
(d.1947 - )
Fazlı Ayar, 1947 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesi Kanlıkavak köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra köyünde çiftçilik, bağ bahçe işleri ve arıcılıkla uğraştı. Şair olan kardeşleri Mehmet Ayar ve Musa Ayar’ın da etkisiyle küçük yaşlarda şiir yazmaya ve saz çalmaya başladı. Şiirleri dergi, gazete ve antolojilerde yayımlandı. Yerel ve ulusal kanallarda programlara katıldı. Ünlü halk ozanlarıyla atışmalara katıldı.
Şiirlerinin bir kısmını Hasretim Dağlar (2019) adlı kitapta yayımladı. Kitabın ismiyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: “Çocukken çobanlık yaptım. Koyunlarımızı güttüm. Dağlarda kendi kendime türküler söyledim. Dağlarla ne kadar da iç içe olsam da yine de hep hasret kaldım. Dağlara doyum olmuyor. Şiirlerimi hep dağlarda yazdım. Sazımın teline dağlarda vurdum. Onun için kitabımın adını Hasretim Dağlar koydum.”
Şiirlerinde memleket sevgisi, aşk, doğa, din konularını işleyen ve şiirlerinde “Âşık Fazlı” mahlasını kullanan ozan Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesidir.
FEYZULLAH İSPİR (OZAN İSPİR)
(d.1966 - )
Feyzullah İspir, 1966 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlkokulu Kahramanmaraş’ta okudu. Maddi imkânsızlık nedeniyle eğitimine devam edemedi. Küçük yaşlarda âşıklığa merak sarıp saz çalmaya başladı. Geçimini inşaat işlerinde çalışarak kazandı.
2011 yılından itibaren Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye oldu ve derneğin etkinliklerine katıldı. Öksüz Ozan’dan âşıklık geleneğinin gereklerini öğrendi. Şiir yazmayı ve kendi eserleriyle beste yapma ustalığını geliştirdi. Öksüz Ozan tarafından kendisine “Ozan İspir” mahlası verildi. Şiirlerinde ölüm, yalnızlık, aşk, özlem, ayrılık, yoksulluk, doğa gibi temaları işledi.
Ozan İspir, Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin yönetim kurulunda etkin olarak görev almaya devam etmektedir.
FUAT BOSTANCI (OZAN FUAT)
(d.1965 - )
Fuat Bostancı, 1965 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi Taşburun (Ketizmen) Mahallesi’nde doğdu. İlk orta ve lise ögrenimini Elbistan’da tamamladı. Askerlik görevinden sonra Elbistan Şeker Fabrikasında, PTT’de ve Türk Telekomda teknik personel olarak görev yaptı ve emekli oldu.
Her Elbistanlı şair gibi şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı. Ozanlık geleneğine lise yıllarında başladı. Saz çalıp türküler söyledi. Türkü ve şiir iklimine bu tarihler milat oldu. Çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri yayınlandı.
Şiirlerinde “Ozan Fuat” mahlasını kullandı. Ozanlık geleneğini yerel radyo ve televizyonlarda programlar yaparak sürdürdü. Şiir yarışmalarında dereceler aldı.
Ozan Fuat, şiirlerinin bir kısmını Bağlamamın Yedi Teli (2020) adlı kitabında yayımladı.
GAMZE GÖKÇEK
(d.1987 - )
Gamze Gökçek, Kahramanmaraş’ın Kürtül kasabasına bağlı Hacıdedeler köyünde doğdu. Küçük yaşta büyüklerinin anlattığı destanlar, yaktığı ağıtlar ve söylediği anlam yüklü halk türkülerinden etkilenerek sözlü edebiyata ilgi duymaya başladı. İlkokulu köyünde okudu.
İlkokul beşinci sınıftayken babasının hastalığının iyice ilerlemesi ve bunun sonucunda yaşadığı duygusal atmosferi şiire dökerek hafifletmeye çalıştı.
İlkokulu tamamladıktan sonra çalışma hayatına atıldığı için ortaokulu ve liseyi açıktan okudu. 2006 yılında basın sektöründe çalışmaya başladı. 2017 yılında Hasta ve Yaşlı Bakım Merkezinde görev yaptı. 2019 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji Bölümünden mezun oldu.
Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan Gamze Gökçek’in Yaşadıkça Son Damlalar (2021) adlı yayımlanmış şiir kitabı bulunmaktadır.
GÜNDEŞLİOĞLU
(d.XVIII. yüzyıl sonu - ö.XIX. yüzyıl ortaları)
Halk şairi Gündeşlioğlu, XVII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın ortalarında Maraş’ta yaşamış güçlü bir âşıktır. Hayatı hakkında oluşan hikâye ve hikâyeye bağlı şiirlerin dışında hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Türkmenlerin Dulkadiroğulları boyunun Gündeş oymağından olup bu oymak XVII. yüzyıl sonlarında bir göçle Maraş’a gelmiştir.
Gündeşlioğlu, Maraş’ta kendi adıyla anılan köyü kurmuştur. Rivayete göre, çok zenginken servetini yitirip yollara düşer ve bir beldede, geleneğe göre, uçurulan kuşun başına konmasıyla ülkenin emiri seçilir. Kaybettiklerini yeniden kazanır.
GÜZEL KÖSE (ÂŞIK PERİŞAN)
(d.1918 - ö.2000)
Asıl adı Güzel Köse olan Perişan Güzel, 1918 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Kaşanlı köyünde doğdu. Köyündeki ve yöredeki çoğu insan gibi, çocukluğu ve gençliği yoksulluk içinde geçti. Hayatının önemli bir bölümü köyde ve Maraş’ta geçti.
Güzel Köse, çocukluk yıllarından itibaren babasının da yardımıyla bağlama çalmayı öğrendi ve âşıklık-zâkirlik geleneğine adım attı Köylerine gelip giden âşıkları, zâkirleri dinleyerek ve onlarla vakit geçirerek âşıklık ve zâkirlik geleneğinin inceliklerini öğrendi ve kendini geliştirdi. Bu sayede kendi yöresinde birçok âşıkla, zâkirle tanışarak onlarla dostluk kurdu. Yöre âşıkları gibi, daha sonra âşık tarzında şiirler yazmaya başladı. Son yıllarını Gaziantep’te geçiren şair, rahatsızlanarak köyüne döndü ve 2000 yılında köyünde vefat etti.
Şiirlerinde «Perişan» mahlasını kullanan ve tasavvufi halk edebiyatına ait sembol ve remizleri ustaca kullanarak konu edinen şiirler söyleyen şair, halk şiiri formundaki şiirlerini kendine has özgün ezgilerle besteledi. Perişan Güzel’in bu eserleri Arif Sağ, Mahsun Kırmızıgül, Hüseyin Karakuş gibi saz ve ses sanatçıları tarafından icra edildi.
HACI BEKTAŞ TAT
(d.1959 - )
Hacı Bektaş Tat, 1959 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin İnci köyünde doğdu. Mesleklere olan ilgisi dolayısıyla başta inşaatçılık olmak üzere tamirhanecilik, elektrikçilik, su tesisatçılığı, hububatçılık, kepçe operatörlüğü gibi birçok meslekte çalıştı. Yurt dışına işçi olarak gitti.
Afşin Halk Ozanları Derneği üyesi olan Hacı Bektaş Tat, 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
HACI HASAN UĞUR
(d.1928 - ö.2016)
Hacı Hasan Uğur, 1928 yılında Elbistan’ın Ambarcık köyünde 319 doğdu. İlkokulu Elbistan’da, ortaokulu Malatya’da okudu. Geçimini çiftçilikle sağladı. 1995 yılında Kültür Bakanlığının düzenlemiş olduğu “Aile ve Toplum” konulu yarışmada Türkiye birincisi oldu.
Kalem halk şairi olan Hacı Hasan Uğur, irticalen şiir söyleme ve yöresindeki şairlerle atışma konusunda oldukça başarılıdır. Dörtlüklerle, 8’li, 11’li ve 14’lü heceyle yazdığı şiirlerinde başta vatan, millet, bayrak, memleket sevgisi, din konuları olmak üzere yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarını ele aldı, çevresinde toplumu huzursuz eden tipleri ve durumları istihza ile eleştirdi.
Şiirleri başta Elbistan’ın Sesi olmak üzere birçok gazetede yayımlanan Hacı Hasan Uğur’un biyografi ve şiirleri Elbistanlı Şairler Antolojisi, Kahramanmaraş Şairler Antolojisi, Karacaoğlan’dan Günümüze Kahramanmaraşlı Şairler ve Öncü Şairler adlı antolojilerde de yayımlandı.
Hacı Hasan Uğur’un, Bir Sevda Saçtım Söğütlü’den (1995), Şardağı’ndan Bâd-ı Sabâ, Kervanda Zaman (2005) ve Çınarın Gölgesi (2013) isimli yayınlanmış şiir kitapları vardır.
HACI MUSA TUNCER (OZAN AZABÎ)
(d.1965 - )
Hacı Musa Tuncer, 1965 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Köleli köyünde doğdu. İlkokulu Köleli Köyü İlkokulunda bititirdikten sonra 1976 yılında ailesinin Osmaniye’ye göçmesiyle ortaokul ve liseyi Osmaniye’de tamamladı. Yükseköğrenimini Açık Öğretim Sosyal Bilimler Fakültesinde tamamladı. Askerlik görevinden sonra Balıkesir Polis Okulundan mezun oldu ve polis memuru olarak, emniyet teşkilatına katıldı. Yurdun çeşitli yerlerinde 30 yıla yakın görev yaptı ve 2019 yılında emekli oldu.
Dedesi, annesi, babası, teyzeleri ve dayıları da şiir yazıp söyleyen Hacı Musa Tuncer’in şiire ilgisi küçük yaşlarda başladı. Beş yüzün üzerinde şiirleri olan şairin şiirleri birçok gazete ve dergide yayımlandı.
Şiirlerinde “Azabî” mahlasını kullanan Hacı Musa Tuncer, şiirlerinde genellikle sosyal, hamasi konuları ve kırsal hayatı didaktik ve taşlama türünde dile getirdi. Mizahî yönü çok güçlü olan Ozan Azabî’nin mizah ve taşlama türündeki şiirleri başta Açıkkara Dergisi olmak üzere birçok dergide yayımlanmaktadır.
HACI YENER (ÂŞIK YENER)
(d.1928 - ö.13.10.2009)
Asıl adı Hacı olan Âşık Yener, Afşin’in Tanır kasabasında doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu. Seyhan Düziçi Köy Enstitüsü’nde üç yıl öğretmenlik alanında eğitim gördükten sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü sağlık bölümüne geçiş yaptı. Buradan 1946 yılında mezun oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra sağlık memuru olarak göreve başladı. Evlendi ve sonrasında yedek subay olarak askerliğini yaptı. Yurdun çeşitli yerlerinde otuz yıl görev yaptı. Bu süre içinde Nahiye müdürü olarak yöneticilik görevinde de bulundu. 1976 yılında emekli oldu, İstanbul’a yerleşti ve ömrünün sonuna kadar İstanbul’da ikamet etti.
Annesi bir ağıtçı dayısı da şâir olan Hacı Yener, Tanırlı ünlü türkülü halk hikâyesi kahramanı Yazıcıoğlu Osman Ağa’nın yedinci kuşaktan torunudur. Küçük yaşlarda aile büyüklerinden dinlediği türküler ve halk hikâyeleriyle okuyup ezberlediği Karacaoğlan şiirleri âşıklık geleneğini tanımasında yardımcı oldu. Köy enstitüsü döneminde şiir yazmaya başladı. Saz ve irticalı kuvvetli olmasına rağmen yarışmalara katılmadı, atışmalara girmedi. Saz şiirinin en kuvvetli, en usta âşıklarından biri oldu. Şiirlerinde toplumsal çözülmeyi, sömürüyü, bozuk düzeni, insan sevgi ve eşitliğini ve aşkı işleyen şair, duyarlı ve özlü deyişlerle, yergi ve taşlamalarıyla da ünlendi. Sosyal adalet ilkelerine bağlılığı, toplumda gördüğü çeşitli olaylar karşısındaki tutumu ve davranışları onu zaman zaman güç durumlara düşürdü. Fakat yılmadı, daima haksızlıklarla mücadele etti. Kendi ifadesiyle 3500’den fazla şiire imza attı. 200’den fazla şiiri bestelenerek çeşitli sanatçılar tarafından plaklara ve kasetlere okundu. Bunların arasında “Kız Sen İstanbul’un Neresindensin”, “Yol Ver Dağlar Yol Ver Bana”, “Yol Üstüne Bir Gül Diktim” gibi ünlü şarkı ve türküler de bulunmaktadır.
1989-90 yıllarında İstanbul Gülhane Parkı Etkinlikleri’ne katıldı. Halk Ozanlarıyla ilgili programlar yönetti. Şiirlerini Deyişler Demeti, Şiirler Demeti, Yol Ver Dağlar Yol Ver Bana ve Binboğa’dan Marmara’ya adlı kitaplarında toplayan, hayatının son günlerinde sağlık sorunları artan Âşık Yener, 13 Ekim 2009 yılında İstanbul’da vefat etti ve çok sevdiği bu şehre defnedildi.
HACI ZÜLKADİROĞLU
(d.1902 - ö.1958)
Aslen Andırın’lı olan Hacı Zülkadiroğlu, 1902 yılında Maraş’ta doğdu. Asıl adı Hacı Mehmet’tir. Ali Rifat Efendi’nin oğludur. Halk şiiri formundaki şiirleri mahalli gazetelerde yayımlandı. Çağdaşları Âşık Ahmet Çıtak ve Âşık Durdu Yoksul ile atışmalarda bulundu.
Hacı Zülkadiroğlu’nun Maraş Kahramanlığının Tarihi Destanı (1954) adlı yayımlanmış şiir kitabı vardır. 1958 yılında Andırın’da vefat etti.
HALİL ÇİNPOLAT (SÖYLEMİ)
(d.1950 - )
Halil Çinpolat, 1950 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Binboğa köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Afşin’de, lise öğrenimini Kahramanmaraş Ticaret Lisesinde ve Yüksek öğrenimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesinde tamamladı. Çalışma hayatına 1974 yılında Çankaya İlçe Seçim Kurulu Başkanlığında başladı. Daha sonra Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu ve Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunda seçim danışmanı ve yönetici olarak görev yaptı.
Halil Çinpolat’ın şiire ve müziğe ilgisi 15 yaşlarında başladı. Bu yıllarda amatör olarak şiir yazdı ve yazdığı şiirleri besteleyerek saz eşliğinde söyledi. O günden bugüne geçen 55 yıllık süre içerisinde dost meclislerinde saz çalıp söyledi, nidasıyla kulaklarda yer edindi. Şiirlerinde ”Söylemi” mahlasını kullandı.
Halil Çinpolat, şiirlerini, 2008 yılında Söylemi adı altında bir kitapta toplayıp yayınladı. Bu şiirlerden 36 âdeti bestelendi ve kendisinin çalıp seslendirdiği “Mesaj Geldi” adı altında CD şeklinde yayınlandı. Çinpolat, Musiki Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) ile Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) üyesidir.
Halil Çinpolat, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
HAMİT KOCA (ÂŞIK KUL HAMİT)
(d.1916 - ö.27.01.1987)
Âşık Kul Hamit, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Alemdar köyünde doğdu. Asıl ismi Hamit Koca’dır.
Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında doğan Hamit’in çocukluğu yokluk, fakirlik ve sefalet içinde geçti. Okumayı ve yazmayı okula gitmeden kendi kendine öğrendi. Babasından ve çevresindeki din hocalarından dinî bilgiler aldı. Küçük yaşta aile ekonomisine katkıda bulunmak için çalışmaya başladı. Köyde ırgatlık ve çiftçilik yaptı. Akçadağ Eğitmen Okulundayken Hatay’ın Türkiye’ye katılması dolayısıyla askere alındı. Eğitimi yarım kaldı. Orta yaşlarında bir ara Afşin’e bağlı Kerevin köyünde imamlık görevinde de bulundu. Bu köyde sevdiği kızla evlendi.
Hayatının büyük bir kısmını Afşin’de geçiren Hamit Koca, ailesinin de karıştığı bir kan davası münasebetiyle Kahramanmaraş Merkez’e taşındı Ömrünün son yıllarını doğduğu yerden uzakta geçirdi.
Hamit Koca, badeli bir âşıktır. Şiirlerinde kendi tercihiyle Kul Hamit mahlasını kullandı. Badeli olmasına rağmen saz çalmadı. İrticalen şiir söylemesine rağmen şiirlerini saz eşliğinde çalıp söylemediği için halk şiirinin kalem şuarası arasında yer almaktadır. Şiirlerini enstrümansız ama belirli bir ezgi eşliğinde elini kulağına atarak ve hafifçe sallanarak söylerdi. Geleneğin atışma ve deyişme dallarında da etkinlik gösterdi. 1974 yılında TRT tarafından çekimi yapılan ve içeriğinde Âşık Mahzunî, Âşık Mahrumî, Âşık Meftuni gibi halk şairlerinin de bulunduğu “Maraşlı Günümüz halk Ozanları” belgeselinde tanıtımı yapıldı.
Koşma, semai ve destan nazım biçimiyle yazdığı şiirlerinde genellikle aşk, gurbet, doğa, hasret, vatan ve ağırlıklı olarak da dinî konuları işledi. Zaman zaman toplumsal konularla ilgili şiirler de yazdı.
Kul Hamit’in şiirleri çeşitli tarihlerde Afşin’in Sesi ve Yeşil Afşin gazetelerinde yayımlandı. 1974 yılında 138 şiirini Umut Çiçekleri adlı kitabında yayımladı. Kul Hamit, 1987 yılında Alemdar’da vefat etti.
HANİFİ KARA
(d.1945 - )
Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Alemdar beldesinde doğdu. İlkokulu doğduğu beldede, ortaokulun birinci sınıfını Afşin Ortaokulu, ikinci ve üçüncü sınıfları ise Elbistan Ortaokulunda okudu. Daha sonra Gaziantep Erkek Öğretmen Okulunun yatılı bölümünü kazandı. Bu okulu bitirdikten sonra 1965 yılında öğretmen olarak göreve başladı. Yurdun değişik okullarında öğretmen ve yönetici olarak görev yaptıktan sonra 1994 yılında emekliye ayrıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği üyesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığında kayıtlı halk şairi olan Hanifi Kara’nın şiir ve yazıları yerel ve ulusal gazete ve dergilerde yayımlandı.
Şiirlerinde Allah, din ve peygamber sevgisinden beşeri aşka, memleket meselelerinden yurt sevgisine kadar çok zengin konuları işleyen Hanifi Kara’nın aşkı konu edinen şiirlerinde coşkun bir lirizm, sosyal konuları işlediği şiirlerinde hakimâne bir söyleyiş, millî konuları işlediği şiirlerinde de gür bir ses hâkimdir. Zaman zaman ironik bir söyleyişin görüldüğü bazı şiirlerinde de yergi ve nüktenin güzel örnekleri sergilenmektedir.
Hanifi Kara, şekil bakımından halk şiirinin hece veznine ve dörtlük nazım birimine dayalı biçimini kullandı. Ülke genelinde düzenlenen yarışmalarda pek çok derece aldı. Yine ülke genelinde düzenlenen şiir etkinliklerine katıldı. Birçok il ve ilçede okullarda sanat eğitimi ve şiir konulu konferanslar verdi. Televizyon kanallarında program yapımcılığı ve sunuculuğu yaptı.
Hanifi Kara’nın yayımlanmış eserleri şunlardır: Güneş ve Yarasalar (1995), Gönül Pınarından Damlalar (1996), Yüzdeki İmza (1997), Taşlar Toprağa Bağlı (1998), Bir Avuç Özgürlük (1999), Söze Vuran Dalga (2000), Aynadaki Görüntü (2001), Kalemin Gizlediği (2002), Adın Saklı Durur (2004), Pipetleme (köşe yazıları, 2005), Gel ki Gül Koksun Dünya (2007), Çeşm-i Şehlâ (2009), Yediler Diyarından Esintiler (2014), Sevgi Ekelim (2020).
HASAN GÖREN (ÂŞIK KUL HASAN)
(d.1933 - ö.2010)
Âşık Kul Hasan, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Emirilyas köyünde doğdu. Asıl adı Hasan Gören’dir. İlkokulu 3. sınıfa kadar köyünde okudu. Henüz 6-7 yaşlarındayken, köylerine gelip giden dedeler ve âşıklar aracılığıyla şiirle ve türkülerle ilgilenmeye başladı. Pir Sultan, Şah Hatayî, Seyit Nesimî’nin şiirlerini ezberleyerek yetişti. 1960 yılında köyünden ayrılarak Mersin’e, Silifke’ye ve oradan da Ankara’ya taşındı. Ankara Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğünde bir süre gece bekçiliği yaptı. Ankara Büyükşehir Belediyesinde çalıştı ve emekli oldu.
Âşık Davut Sularî, Âşık Veysel, Âşık İhsanî, Âşık Mahzunî gibi âşıklarla Anadolu konserlerine katıldı. Şiirleri başta Halk Ozanlarının Sesi Dergisi, Yenigün Gazetesi olmak üzere pek çok dergide ve antolojide yayınlandı. 1982 yılında Hacı Bektaş Veli’yi anma törenlerinde “Pirimiz” adlı şiiriyle birincilik kazandı. “Gönlümdeki Köşk Olmasa” adlı sinema filminde Âşık Veysel rolüyle yer aldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede kendisine “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Âşık Kul Hasan, toplumcu bir halk şairi olarak gelenek içerisinde usta-çırak ilişkisi içinde yetişmiş, başta sosyal, siyasî konular olmak üzere aşk, gurbet, tasavvuf konulu şiirlerini taşlama, güzelleme, deyiş, nefes türünde dile getirmiştir.
Âşık Kul Hasan’ın “Bana Bana” ve “Yana Yana” adlı yayınlanmış iki kaseti; Yirminci Yüzyılın İnsanlarıyız, Âşıklar Bahçesi ve Âşık Kul Hasan adlarında üç kitabı yayınlandı.
Âşık Kul Hasan, 12.03.2010 tarihinde vefat etti.
HASAN KISA
(d.1944 - )
Hasan Kısa, 1944 yılında Kahramanmaraş’ın Hartlap köyünde doğdu. Hartlap İlkokulundan mezun oldu. İlkokuldan sonra imkânsızlık nedeniyle öğrenimine devam edemedi. Çiftçilik yaptı ve Bağkur’dan emekli oldu.
Çevresinde Âşık Hasan ismiyle tanınan Hasan Kısa, çocukluk yıllarından itibaren iyi bir dinî eğitim aldı. Siyer, Hazreti Ali’nin cenk hikâyeleri, kıssalar dinleyerek ve okuyarak yetişti. Gençlik yıllarında ise Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel gibi şairleri okudu ve onlardan etkilendi. Komşu köylüsü olan Âşık Mehmet ile arkadaşlık yaptı.
Halk şiirinin kalem şairlerinden olan Hasan Kısa, halk şiiri formunda yazdığı şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk, köy hayatı, din ve hamasî konulu şiirleri işledi. Çevresindeki şair ve dostlarına mektup tarzında şiirler yazdı.
Hasan Kısa, şiirlerinin bir kısmını Güzel Sözlü Tebessümlü Omalı (2008) ve Aşk ve İlham Meyveleri (2021) adlı kitalarında topladı.
HASAN ÖZTÜRK (ÂŞIK MEÇHULÎ)
(d.1946 - ö.2011)
Hasan Öztürk, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Kaşanlı köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. İçine doğduğu çevrenin zengin halk kültürü sayesinde çocuk yaşta sazla tanıştı. Dokuz yaşında irticalen şiir söylemeye başladı. Yaşadığı yörenin âşıklarını kendine usta edindi ve onlardan feyz aldı. On bir yaşlarında yazdığı şiirlerden dolayı yörenin usta âşığı Âşık Kul Hasan tarafından “Sarı Abdal” mahlası verildi. Üç yıl kadar Kul Hasan’a çıraklık etti ve böylece kendi ifadesiyle “âşıklık geleneğinin bir üyesi” oldu
Askerlik dönüşü Ankara’ya taşındı. 1966 yılından sonra “Meçhulî” mahlasını kullanmaya başladı. İsmail İpek tarafından plaklara okunarak seslendirilen “Memo” isimli şiiriyle adını Türkiye geneline duyurdu. İçişleri Bakanlığı bünyesinde memurluk yaptı. Sosyal temalı şiirlerinden ve siyasî görüşünden dolayı askerî darbe döneminde Ankara’yı terk etmek zorunda kaldı. Bir süre cezaevinde yattı. Adana, Osmaniye ve İzmir gibi illerde ikamet etti. 12 Eylül darbesinden sonra Fransa’ya gitti. Hayatı boyunca yalnızlık ve yoksulluk içinde yaşadı. Pek çok şiiri ses sanatçıları tarafından seslendirilen, şiirlerinde sosyal hayattaki bozukluklardan şikâyet, dinî/tasavvufî, aşk, ayrılık, gurbet, dostluk, yoksulluk gibi konuları ele alan Meçhulî, şiirlerini Diri Gezen Ölü (1972) İsyan (1990) ve Dumansız Ataş (2011) adlı kitaplarında yayınladı. Ayrıca şiirlerinden oluşan beş adet kaset doldurdu. Konya’da düzenlenen Konya Âşıklar Bayramı’na katıldı.
Âşık Meçhulî’ye Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Âşık Meçhuli, 2011 yılında Fransa’da vefat etti ve doğduğu Kaşanlı köyüne defnedildi.
HASİBE TÜRKMEN (HASİBE HATUN)
(d.1882 - ö.1945)
Hasibe Hatun, 1882 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Gökahmetli köyünde doğdu. Henüz on dört yaşında yaşadığı muhitin saygın ailelerinden birine mensup olan ve sonraki yıllarda Kadirli’de belediye başkanlığı yapan Mustafa Ağa ile evlendi.
Adana Halkevi İdaresinin Ankara Radyosunda görevlendirilecek kişilerin görevlendirilme tarihini talep eden 16.12.1941 tarihli dilekçesinde ve sonraki yıllardaki resmi belgelerde Hasibe Hatun’un ismi “Hasibe Türkmen” olarak geçmektedir. Bu durum şairin soyad kanundan sonra “Türkmen” soyadını aldığını göstermektedir.
Hasibe Hatun, eşi Mustafa Ağa’yı ve çocuklarını kaybetmenin vermiş olduğu acı üzerine söylediği ağıtları ile yöresinde meşhur oldu. Ali Rıza Yalgın, Yaşar Kemal, Cezmi Yurtsever ve Çukurova yöresinde ağıtlar üzerine derleme yapan birçok araştırmacı, çalışmalarında ondan bahseder. Ağıtçılığı dışında çete kurup Millî Mücadele’ye de katılmış olan Hasibe Hatun, 1945 yılında Kadirli’de vefat etti.
Ağıt deyince ve ağıtçı denince, Yaşar Kemal’in kitaplarında, Çukurova’nın ve Türkmenlerin en ünlü ağıtçısı, diye yazdığı Hasibe Hatun akla gelir. Hasibe Hatun, hem ağıt yakan hem de usta malı şiir söyleme geleneğini devam ettiren önemli bir kaynak kişidir.
Topluluk içinde bulunduğu birçok yerde söz söyleme sanatının inceliklerini kullanan şair, söz ve şiirlerinde yetiştiği yörenin kültürünün izlerini sade bir dille aktarmıştır.
HAŞİM KALENDER
(d.1963 - )
Haşim Kalender, 1963 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Marabuz kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tanır kasabasında, lise öğrenimini Afşin Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. Daha sonra bir kamu kuruluşunda elektrik teknisyeni olarak çalıştı ve 2015 yılında emekli oldu.
Şiire küçük yaşlarda başlayan Haşim Kalender’in şiire ilgi duymasında yöresinde yetişen Hayati Vasfi Taşyürek, Hacı Yener, Derdiçok gibi şairlerin etkisi oldu. Özellikle de Hayati Vasfi Taşyürek’in sohbetleri ve şiirleri şairi şiir yazmaya teşvik etti. Okul yıllarında katıldığı şiir yarışmasında birincilik kazanması da şairi cesaretlendiren olaylardan biri oldu.
Haşim Kalender’in şiirleri Afşin’in Sesi, Yeşil Afşin, Elbistan’ın Sesi gazetelerinde ve Çıngı, Berceste, Vesselam, Sözün Ustaları, Serencam, Somuncu Baba ve Hece Taşları dergileriyle antolojilerde yayımlandı.
2005 yılında Afşin’de yapılan bir şiir yarışmasında ikincilik, 2009 yılında Kapadokya Kültür Derneği Şiir Yarışması’nda mansiyon ödülü aldı.
Haşim Kalander, halk şiiri formunda, dörtlüklerle yazmış olduğu şiirlerde 7’li, 8’li ve 11’li heceyi kullandı. Az da olsa 14 heceli şiirleri de vardır. Bütün şiirlerinde sağlam bir kafiye yapısı vardır. Şiirlerinde sade, akıcı ve zengin bir halk Türkçesiyle aşk, hasret, memleket sevgisi, toplumsal sorunlar, doğa, dinî ve hamasî konuları işledi. Lirik şiirlerinin yanı sıra didaktik ve satirik türde şiirler kaleme aldı. Bazı şiirleri Avrupa Birliği Projeleri kapsamında Makedonca, Sırpça ve Arnavutçaya çevrildi.
Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede kendisine “halk şairi” ünvanı verildi.
Haşim Kalender’in Kalenderce Bakış (2004), Ayrandede Şırıltıları (2012) Aşk Heybesi (2014), Eshab-ı Kehf Laleleri (2015), Kalan Ne Der? (2020), Zaman Paslı Bıçak (2021) ve Sancılı Ana-dolu (2021) adlı şiir kitapları vardır.
HATİCE ALTUK KEŞOĞLU (ÂŞIK SELVİNAZ)
(d.1969 - )
Hatice Altuk Keşoğlu, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Aslanbey köyünde doğdu. Ortaokulu ve liseyi Göksun Lisesi’nde tamamladı. 1988 yılında ekonomik nedenlerden dolayı ailesiyle İzmir’e göç etti.
Âşık Ayhan Aslan’ın çırağı olan Hatice Altuk Keşoğlu, 2004 yılında İzmir Halk Ozanları ve Âşıklar Derneği’ne üye oldu ve bu dönemde âşıklık geleneğiyle ilgilenmeye başladı. Saz çalma ve irticalen şiir söyleme konusunda âşıklardan eğitim almaya devam eden Keşoğlu, ustası Ayhan Aslan tarafından verilen “Selvinaz” mahlasını kullanmaktadır
Şiirlerinde aşk, memleket sevgisi, insan sevgisi gibi temaların yanı sıra toplumsal konulara da yer verdi. Bazı didaktik şiirlerinde yaşam felsefesini dile getirdi. Hem hece ölçüsüyle çalıp söylemekte hem de aruz ölçüsüyle şiirler yazmaktadır.
Türkiye kadın bestecileri arasında yer alan Hatice Altuk Keşoğlu’nun şiirleri gerek kendi facebook sayfasında gerekse dergi ve antolojilerde yayımlanmaktadır.
Hatice Altuk Keşoğlu, 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
HAYATİ VASFİ TAŞYÜREK
(d.1931 - ö.1990)
Hayati Vasfi Taşyürek, 17 Mayıs 1931 tarihinde Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Tanır kasabasında doğdu. Asıl adı Hayati Taşyürek’tir. Babası Yüzbaşı Hüseyin Dede Efendi Hayati Vasfi’yi köyde tarım işlerinin yanında sanat öğrenmesi için Elbistan’da bir kunduracının yanına çırak olarak verdi. Askerlik çağına gelinceye kadar bu kunduracının yanında çalıştı.
Resmî bir eğitim görmeden kendisini yetiştiren şair, bilgisi ve irfanıyla çevresinde seçkin bir statüye sahip oldu. 1964 yılında Afşin’de Efsus adlı bir gazete çıkarttı. Muhtarlık yaptı. Tanır’ın ilk belediye başkanı oldu. Uzun yıllar il genel meclisi üyeliği yaptı.
Hayatının son yıllarında maddi bakımdan sıkıntılar yaşadı. Vefat etmeden önce Ankara sokaklarında jeton satarak geçimini sağlamaya çalıştı. 20 Nisan 1990’da vefat etti.
Annesinin ve dayısının şiirle iştigal etmesi Hayati Vasfi’nin çocuk yaşlarda şiire ilgi duymasını sağladı. Saz bilmesine rağmen çalmayan Vasfi, âşıklık geleneğinin çoğu gereklerini yerine getirmekle birlikte kalem halk şairi sayılmaktadır. Vasfî mahlasını ona arkadaşı ve ustası Ferrahi Sağ vermiştir.
Döneminin usta âşıklarıyla atışmalara katılan şair aşk, sevgi, hasret, memleket, kahramanlık, erdemlilik konuları üzerine bazen lirik, bazen epik, bazen de didaktik şiirler yazdı. Özellikle millî ve ahlâkî konulara yoğunlaştı. Pek çok dergide şiirleri yayımlandı.
Karacaoğlan, Mehmet Akif Ersoy, Abdurrahim Karakoç ve Arif Nihat Asya’dan etkilenen Hayati Vasfi, hayatının son yıllarını geçirdiği Ankara’da Cemal Safi, Halil Soyuer, Ayhan İnal gibi şair dostlarıyla sık sık birlikte oldu.
Şiirlerinin büyük bir kısmını heceyle ve dörtlükle yazan şairin serbest vezinle yazdığı şiirler de vardır. Şiirlerinde zaman zaman yörenin ağız özelliklerini de kullanan Vasfi’nin Kahramanmaraş ağzına ait kelimeleri tanıttığı “Lügatçemiz” adlı şiir çok tanınmış ve sevilmiştir. Bu şiir, Türk halk şiirinde “ağız destanı” adını verdiğimiz bir şiir geleneğinin doğmasına vesile olmuştur.
“Ebesinin Oğlu” ve “Afşar Kızı-Türkmen Beyi” isimli kendisinin dizdiği türkülü hikâyeleri de olan şairin şiirleri Avni Anıl, Taner Şener, Güzide Tarancıoğlu, Zekâi Tunca, Tekin Tokuç, Tufan Şentürk, Mustafa Yıldızdoğan ve daha birçok besteci tarafından bestelendi.
Şiirlerini Kalbimdeki Arzu (1951), Ashabı Keyf (1963), Dile Gelen Anadolu (1973), Ülkü Tomurcukları (1979) Nazar (1992), Barışa Hizmet (2009) adlı eserlerinde toplandı. Ayrıca Mehmet Gözükara tarafından şiirlerinden bir seçki yapılıp kitaplaştırılarak Hayati Vasfi Taşyürek Seçme Şiirler (2022) adıyla yayımlandı.
HAYDAR ALİ TEMUR (BÖHTANİ)
(d.1924 - ö.2016)
Haydar Ali Temur, 1924 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Demircilik köyünde doğdu. Köyünde okul olmadığı için okula gidemedi. Okuma yazmayı sonradan kendi kendine öğrendi. Geçimini çiftçilikle sağladı. İki dönem köyünde muhtarlık yaptı. 2016 yılında vefat etti.
Haydar Ali Temur, içinde yaşadığı yörenin kültürel özelliklerinin de etkisiyle şiire çocuk yaşlarında merak sardı. Yörenin saz ve söz ustalarından etkilendi.
Haydar Ali Temur’un şiirlerinde hüzün ağır basmaktadır. Yaşadığı sıkıntılar, dünyanın hâli, olumsuz sosyal şartlar hayata karamsar bakmasına neden olmuştur.
Şiirlerinde “Böhtani” mahlasını kullanan Haydar Ali Temur, kalem halk şairidir. Şiirlerinin bir kısmını Gönlümdeki Sızılar adıyla kitaplaştırmıştır.
HAYDAR KAYA (ALADELİ)
(d.1930 - ö.1999)
Haydar Kaya 1930’da Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek (Tarlacık) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi. Uzun bir süre köyünde çiftçilik yaparak yaşadıktan sonra Ankara’ya yerleşti. Ankara’da bir ilköğretim okulunda hizmetli olarak çalıştı. 19.06.1999 tarihinde İstanbul’da vapurdan inerken denize düşerek vefat etti.
Haydar Kaya’nın babası Dalgalı Baba da yörenin âşıklarından olup Haydar Kaya’nın küçük yaşlarda âşıklığa ilgi duymasında büyük etkisi olmuştur. İlk bağlama derslerini ve âşıklık geleneğine ait bilgileri babasından aldı. Cemlerde ve meclislerde bulunarak kendini geliştirdi.
Şiirlerinde “Aladeli” mahlasını kullanan Haydar Kaya’nın ağabeyi Rahmi Kaya (Mahrumi) da yörenin tanınmış âşıklarındandır. Genç yaşlarında usta malı deyişler seslendirdi. Sonraki dönemlerde kendi deyişlerini yazıp söylemeye başladı. Şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk, gurbet, hayattan şikâyet temalarını işledi.
Aladeli’nin şiirleri ve felsefesi Mahzuni Şerif, Meçhuli gibi pek çok yöre ozanını etkiledi. 1963 yılında Ankara’da Âşıklar Derneğinin kurucu yönetim kurulu üyeleri arasına yer aldı. Deyişleri-türküleri Mahzuni Şerif, İsmail İpek, Musa Eroğlu gibi ozanlar tarafından plaklara okundu. Bunlardan birisi Musa Eroğlu tarafından seslendirilmiş olan “Kimim Ben” isimli eseridir. Ozanın “Deli Gönül Bizim Ele Gidersen” isimli eseri ise TRT kayıtlarına Sivaslı Şahturna adına Elbistan türküsü olarak geçmiştir.
Hakkında 2021 yılında Mustafa Ertekin tarafından Kimim Ben Hatırlat Bana adlı kitap hazırlandı.
HAYRETTİN ÖNDER (FİGANÎ)
(d.1967 - )
Hayrettin Önder, 1967 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinin Taşoluk kasabasında doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta yaptı.
Hayrettin Önder’in çocukluğu; şiir yazan dedesi, amcaoğulları ve kardeşlerinin arasında geçtiği için onlardan etkilenerek şiir yazmaya çok küçük yaşlarda başladı.
Şiirlerinde Figani mahlasını kullanan şair, şiirlerini geleneksel halk şiiri formunda akıcı ve kıvrak bir dil kullanarak yazdı. Figani’nin Onuncu Köy (2005) ve Aykırı Adam (2010) adlı yayımlanmış iki şiir kitabı vardır.
Şiirin misyonunu “Yağmurlar çorak toprakları yeşertirken, şiir de çorak gönülleri yeşertir.” ifadesiyle özetleyen Hayrettin Önder, şiirlerinin büyük bir kısmında adaletsizliklere, haksızlıklara karşı mazlumların duygu ve düşüncelerini dile getirdi; toplumda görülen yozlaşmaları istihza yoluyla taşladı. Bunun yanı sıra aşk, vatan, memleket sevgisi, gurbet konularını da işledi.
HEZARÎ (BEYOĞLU)
(d.19.yüzyıl - ö.19.yüzyıl)
Kahramanmaraş’ın bir köyünde doğan Hezarî, Beyazıtlı Süleyman Paşa zamanında yaşamış güçlü bir halk şairidir. Şairin asıl adı, doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Süleyman Paşa’nın 1849 yılında vefat etmesinden hareketle şairin bu tarihlerde hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Şiirlerinde “Hezarî” mahlasını kullanmıştır. Bir görüşe göre Hezarî, Beyazıd oğlu Süleyman Paşa ile ilişkili şiirlerinde “Beyoğlu” mahlasını kullanmıştır. Halk şairleri arasında bir şairin iki ayrı mahlas kullandığına pek rastlanmaması Beyoğlu ve Hezarî’nin ayrı kişiler olabileceği fikrini doğurmaktadır.
Hezari’nin şiirlerinden çok azı günümüze ulaşabilmiştir. Sadettin Nüzhet Ergun, Halk Edebiyatı Antolojisi’nde Hezarî için şu ifadeleri kullanmaktadır: “XIX. asrın son yarısında Anadolu’da büyük bir şöhret kazanan saz şairlerinden biri de Kahramanmaraşlı Hezarî’dir. Bu gün deyişleri toplu bir halde bulunmayan bu âşığın elimizde bir numunesi bulunuyor. Fakat bu bir manzume bile onun ne kadar kıymetli bir halk şairi olduğunu göstermeğe kâfidir.”
Elde çok az şiiri bulunmasına rağmen Hezarî’nin, Anadolu’da ve halk edebiyatı vadisinde tanınmış bir şair olduğu görülmektedir. Özellikle Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki düğünlerde, bir usul dairesinde “Yine geldi yaz (ilk) baharın ayları” şeklinde başlayan koşması okunmaktadır. Koşmaları genellikle sevgi, sevgili, özlem ve ıstırap temalı güzellemeler şeklindedir. Şiirlerinde memleketi Maraş’a ve döneminde Maraş’ta yaşamış kişilere de değindiği görülmektedir. Söyleyişine sadelik ve coşkunluk hâkim olan Hezarî’nin şiirleri genellikle 11’li hece ölçüsüyle söylenmiştir.
HİLMİ ŞAHBALLI (ŞAHBALLI)
(d.1953 - )
Günümüz Türk Halk şiirinin güçlü ozanlarından biri olan Hilmi Şahballı, 1953 yılında Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinin Sarılar köyünde doğdu. Asıl adı Hilmi Ballı’dır. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta yaptı. İlkokulda öğrenciyken yazmış olduğu bir şiir öğretmeninin dikkatini çekmiş, bunun üzerine öğretmen yörenin güçlü şairlerinden Hayati Vasfi Taşyürek ile tanıştırmış, Hayati Vasfi’nin imtihan amacıyla verdiği ayağa çok güzel cevap verince şairden büyük iltifatlar görmüş, bu olay Şahballı’yı şiir yazmaya teşvik etmiştir. Yine kendi ifadesiyle 10 yaşlarında Erzurum’a âşıklar şölenine götürülmüş ve Âşık Reyhani, Murat Çobanoğlu gibi güçlü şairlerin de yer aldığı atışma yarışmasında birincilik ödülü kazanmıştır. 1971 yılında Âşık Mahzuni Şerif ile tanıştı ve altı ay boyunca Mahzuni ile birlikte konserlere çıktı.
1972 yılında bir plak şirketinin düzenlemiş olduğu Âşıklar Yarışması’nda birinci seçildi, burada soyadının önüne “Şah” mahlası verildi ve o günden sonra “Şahballı” mahlasını kullandı. Mahkeme kararı iIe soyadını da bu şekilde değiştirdi. 1972 yılında “Ne güzelsin Antep Eli” adlı ilk plağını çıkardı.
Hilmi Şahballı; Abdurrahim Karakoç, Hayati Vasfi Taşyürek, Âşık Veysel, Neşet Ertaş gibi şairleri kendisine rehber aldı. Bir süre Almanya’da kaldı. Ülkesine döndükten sonra Cumhurbaşkanı müzik danışmanı olarak görev aldı. Ulusal televizyon kanallarında “Ozanların Dilinden” ve “Türküler Pınarı” adlı programlar yaptı.
Hilmi Şahballı’nın ozanlığın yanı sıra sinema oyunculuğu da vardır. Gurbet Ölümleri, Bayram Türküsü, Beklenmeyen Misafir, Gülelim Eğlenelim, İbrahim Hakkı Hazretleri adlı filmlerde rol aldı.
Hilmi Şahballı, pek çok ödül aldı. Devlet Sanatçısı (1991), Yılın Altın Adamı (2001), Kültür ve Sanat Adamı (2015) bunlardan bazılarıdır.
Hilmi Şahballı’ya, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Şahballı gençlik döneminde sevda, doğa ve insan sevgisi temalı şiirler yazdı. Olgunluk döneminde ise vatan, millet, birlik, kardeşlik temalarını işledi. Millî, hamasî duyguları şiirleştirdi ve bu şiirlerin bir kısmını besteledi, seslendirdi. “Gidiyorum”, “Kızılırmak”, “Esmerin Adı Oya”, “Bahar Gelmiş Bizim İle”, “Al Beni”, “Bundan İyiydi” gibi bazı besteleri başka sanatçılar tarafından da seslendirilmektedir.
Çok yönlü bir sanatçı olan Şahballı, altı adet sinema filminde oynadı, 63 plak, 26 kaset doldurdu ve 1050 adet şiire imza attı. Şiirlerinde samimi, açık ve akıcı bir ifade bulunan Şahballı, âşıklık geleneğinin tüm özelliklerini icra etmiştir.
Hilmi Şahballı şiirlerinin bir kısmını Aşkı Saldık Gönüllere (2019) adlı kitabında topladı.
HÜSEYİN ATÇI
(d.1955 - )
Hüseyin Atçı, 1995 yılında Kahramanmaraş’ın Şerefoğlu köyünde doğdu. İlkokulu Şerefoğlu köyünde okudu. Çiftçilikle ve ticaretle uğraştı. Bekçilikten emekli oldu.
Şiire yirmi yaşlarında başlayan Hüseyin Atçı, 2014 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi oldu.
Şiirlerinde genellikle aşk, doğa, kır hayatı, talihten şikâyet temalarını işledi. Mahlas olarak kendi adını kullanan şairin bazı şiirleri bestelendi.
Hüseyin Atçı, il genelinde düzenlenen şiir etkinliklerine ve yerel televizyon programlarına katıldı. Şairin Yolcu (2021) adlı bir şiir kitabı vardır.
HÜSEYİN ÇEKER
(d.1961 - )
Hüseyin Çeker, 1961 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçe- 405 sine bağlı Körcek köyünde doğdu. Maddi imkânsızlık yüzünden ilkokulu bitirdikten sonra köyden ayrıldı, 1970’de ağabeyiyle birlikte İstanbul’a gitti. Orada işportacılık yaptı.
Bu dönemde Âşık Hüdai ve Âşık Yener ile tanışma fırsatı buldu. Âşık Hüdai, Âşık Nurşani, Âşık Meçhuli ile dostluklar kurdu. Dayısı Süleyman Dede vasıtasıyla Âşık Mahzuni, Âşık Vicdani, Âşık Ali Hayrani, Âşık Kul Ahmet gibi pek çok ozanla tanışma imkânı buldu. Bu ozanların etkisiyle şiir yazmaya başladı ve ozanlık yoluna girdi.
Ozanları, “Din, dil, ırk, mezhep gözetmeyen insanlardır. Geçmişi geleceğe taşıyan köprülerdir. Toplumun gözüdür, dilidir.” şeklinde tarif eden Ozan Şah Hüseyin, dedesinden kalan ve telleri olmayan curayı at kılından tel bağlayarak tamir etmeye çalışmış, ilk sazına bu şekilde sahip olmuştur. Daha sonra İstanbul’a gittikten sonra Âşık Ali Temel’in sazını satın aldı.
Ozanların hepsi benim ustamdır, diyen Ozan Şah Hüseyin, hiçbir kursa gitmeden sazı öğrendi. Şiirlerinde “Şah Hüseyin” mahlasını kullandı.
HÜSEYİN GÜVERCİN
(d.1945 - )
Hüseyin Güvercin, 1945 yılında Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde doğdu. Herhangi bir okul eğitimi almadı.
Şiir yazmaya 12 yaşlarında başladı. Şiirlerinde “Güvericin” mahlasını kullandı. Hünkâr Hacı Bektaş Veli Dergâhı tarafından Nurhak’a dede olarak tayin edildi. Yıllarca cem törenlerinde ozanların deyişlerinin yanı sıra kendine ait eserleri de söyledi. Altmış yaşından sonra kendi kendine okuma-yazmayı öğrenerek şiirlerini deftere yazmaya başladı.
Hüseyin Güvercin, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
HÜSEYİN PALO (NERGİS HÜSEYİN)
(d.1954 - )
Hüseyin Palo, 1954 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Kaşanlı Haticepınarı köyünde doğdu. Yoksul bir aileye mensup olduğu için ilkokulu köy odasında okudu. Çobanlık yaptı. Babasının sazıyla saz çalmayı öğrendi. Kendisi gibi ozan olan babası, amcasının oğlu Resul Palo ve Perişan Ali ile âşıklık geleneğine bağlı saz ve söz meclisleri kurarak kendini ozanlık yolunda geliştirdi. 17 yaşında gurbete gitti. İnşaatlarda çalıştı. Âşıklık geleneğine uygun olarak saz çalıp söyledi. Şiirlerinde “Nergis Hüseyin” mahlasını kullandı. Yerel ve ulusal basında programlara katıldı.
Hüseyin Palo, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
HÜSEYİN POLAT
(d.1973 - )
Hüseyin Polat, 1973 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Emirli Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Emirli’de bitirdikten sonra tamirci çıraklığı yaptı ve tamirci ustası oldu. Afşin Halk Ozanları Derneği üyesi olan şair derneğin bağlama kurs hocalığını da yürütmektedir.
Şiirlerinde “Hüseyin” mahlasını kullanan Hüseyin Polat, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
HÜSEYİN TENECİOĞLU (ÂŞIK HÜSEYİN)
(d.1896 - ö.1945)
Âşık Hüseyin, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesi Erçene köyünde doğdu. Kimi kaynaklara göre askerlik dönemine kadar doğduğu yörede ikamet eden şair, askerlik sonrasında köyüne dönmeyerek Osmaniye, Bahçe, Kozan, Kahramanmaraş bölgesinde ve Gâvurdağları’nda köy köy gezerek, türküler söyleyerek âşıklık geleneğine uygun bir şekilde yaşadı. Yine araştırmacılar, şairin amcasının soyadının Tenecioğlu olması nedeniyle onun da soyadının Tenecioğlu olacağını düşünerek edebiyat dünyasına bu soy adla tanıtmışlardır.
1915 yılındaki yaşanan seferberlik döneminde, Elbistan ilçesinin Afşin köyünde Âşık Hüseyin dâhil toplam 40 kişi asker kaçağı olarak yakalanıp idam edilmek üzere Gaziantep’e götürülüp darağacına çıkartılır. İdamdan önce, idam mahkûmlarının son dilekleri sorularak makul olanlar gerçekleştirilir. 32 kişi idam edildikten sonra sıra Âşık Hüseyin’e gelir, son dileği sorulur. Âşık Hüseyin bir sigara verilmesini ve gözlerinin ve ellerinin bağının açılmasını ister. Sigarasını içerken Tahsin Bey’e “Arzuhal” isimli türküsünü çığırır. Sanata ve sanatçıya kıymet veren komutan bu türkünün üzerine Âşık Hüseyin’i affederek serbest bırakır
Hayatı çevresinde “Âşık Hüseyin ve Acem Kızı”, “Âşık Hüseyin ve Türkmen Kızı”, “Âşık Hüseyin ve Benli Döne Hatun” hikâyeleri oluşmuş olup onun hikâyeli türküleri Amanos ve Gâvurdağları’nda yaygın olarak söylenmektedir. Âşık Hüseyin’in, 1930’lu yıllarda Çukurova’dan tekrar köyü Erçene’ye göçtüğü rivayet edilmektedir
Âşık Hüseyin, genellikle yaşadığı çevrede tanınmış kişilerin ölümüne ağıtlar yakarak, hoşuna giden güzelleri överek âşıklığını sürdürmüştür. İyi derecede saz çalan şair mahlas olarak “Hüseyin” ismini kullanmıştır.
Âşık Hüseyin’in şiirlerinde coşkun bir lirizm vardır. Bu şiirler güzelleme, taşlama ve nasihat türündedir. Şiirlerinde aşk başta olmak üzere doğa, ayrılık, hasret, zamandan şikâyet gibi temaları işlemiştir.
Âşık Hüseyin tarafından söylenen “Acem Kızı” türküsü Türkiye’ye yayılmış, ancak çeşitli âşıklara ve yöreye mal edilmiştir. Prof. Erman Artun, bu türkünün Âşık Hüseyin’e ait olduğu konusunda kaynaklarda birbirini tamamlayan ve doğrulayan bilgiler olduğunu ifade etmekte, gerek Âşık İmamî, Âşık Feymanî gibi güçlü âşıkların ifadelerinden, gerekse Osman Gökçe, Doğan Kaya, Mehmet Erkoçak gibi araştırmacıların çalışmalarına dayanarak Neşat Ertaş’ın meşhur ettiği “Acem Kızı” adlı türkünün Âşık Hüseyin’e ait olduğunu belirtmektedir.
Yine Çukurova’nın güçlü ozanlarından Âşık Feymani, Acem Kızı’nın yanı sıra “Gayrı Dayanamam Ben Bu Hasrete” ve “Bilemedim Kıymetini Kadrini” adlı türkülerin de Âşık Hüseyin’e ait olduğunu belirtmiş, diğer araştırmacılar da bu bilgiyi desteklemişlerdir.
İLBEYLİOĞLU (ELBEYLİOĞLU, İLBEYOĞLU)
(XVIII. yy.)
XVIII. yüzyıl halk şairlerinden İlbeylioğlu’nun asıl adı Ahmed’dir. Ne zaman ve nerede doğduğu tam olarak bilinmemektedir. Bazı araştırmacılara göre idari yapı olarak Maraş Sancağı’na bağlı bir nahiye olan Düziçi’nin Elbeyli köyünden dir. Bir başka araştırmacıya göre Antep ili sınırları içinde bula nan Barak Türkmen beylerindendir. Kaynakların çoğunda Ma raşlı olduğu belirtilmektedir
İlbeyli boyu; iskân sonucu Adana, Gaziantep, Kahramanmaraş, Elbistan ve Afşin yörelerine dağılmış bir Türkmen boyudur. Halep, Gaziantep ve Maraş’ta yaşayan İlbeyliler geçmişte Maraş İlbeylisi olarak anılmıştır. Çünkü Ayıntap eskiden Maraş vilâyeti sınırları içinde yer alan ve Maraş’a bağlı olan bir yerleşim merkeziydi. İlbeylioğlu, İlbeyli aşiretinin reisidir. Aşiret reisi olduğu için İlbeylioğlu denmektedir
Bir halk hikâyesinin de kahramanı olan İlbeylioğlu’nun koşmaları, hakkında anlatılan hikâyelerle bağlantılıdır. Şiirlerinde “Elbeyoğlu/İlbeyoğlu” mahlasını kullanan ozan; aşiret, beylik, aşk, sevgilinin güzelliği, sevgiliden ayrılık gibi konuları sade bir dille şiirlerinde işlemiştir.
İSA BİNBOĞA (DİRGENOĞLU)
(d.1929 - ö.2014)
Ozan Dirgenoğlu, 1929 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçe 431 - sinin Altunelma kasabasında doğdu. Asıl adı İsa Binboğa’dır. Babası Dirgen Ali, Maraş Kuvayımilliye reislerinden, annesi ise yine yörenin ağıtçı şairlerinden “Kaderi Kara” mahlaslı Hatçe Hatun’dur.
Şair bir ailenin ferdi olan İsa Binboğa, ilk bağlama derslerini ağabeyi Dirgen Aslan’dan aldı. Kısa zamanda kendini yetiştirdi. Dadaloğlu deyişlerini, koçaklamalarını, bozlaklarını yörede en güzel icra eden ozan olarak tanındı.
Âşık Mahzuni’nin çocukluk arkadaşı olan Ozan Dirgenoğlu; Mahzuni Şerif, Osman Dağlı, Âşık Yener, Hayati Vasfi Taşyürek, Nesimi Çimen, Erzurumlu Yaşar Reylani, Mevlid İhsani, Murat Çobanoğlu gibi ozanlarla Konya Âşıklar Bayramı’nda atışmalara katıldı. Şiirlerinde “Dirgenoğlu” mahlasını kullandı.
Hoş sohbet ve şakacı bir mizaca sahip olan Ozan Dirgenoğlu, kır atı ve fötr şapkası ile de meşhurdur. Şiirlerini saz eşliğinde söylemiştir. İsa Binboğa’nın oğlu Mehmet Binboğa da güçlü bir şairdir.
İsa Binboğa, 01 Kasım 2014 tarihinde vefat etti.
İSMAİL BALTACI
(d.1959 - )
İsmail Baltacı 1959 yılında Göksun ilçesinin Ericek köyüne bağlı bir mezrada doğdu. Doğduğu yerleşim yerinde okulun olmaması yüzünden okula gidemedi. Okumayı yazmayı kendi imkânlarıyla kendi kendine öğrendi.
İsmail Baltacı’nın hayatı gurbette geçti. Ülkenin değişik yerlerinde çalıştı. Bir ara işçi olarak Almanya’ya gitti. Daha sonraları çok sevdiği köyüne döndü.
Küçük yaşlardan beri şiir yazıp saz çalan İsmail Baltacı, hemen her konuda şiir yazmasına karşın şiirlerinde aşk, gurbet ve talihe sitem temaları ağırlıktadır. Şiirlerinde akıcı, kıvrak bir dili vardır. Kafiyeye ve ölçüye hâkimdir. Şiirlerinde “İsmail”, “Ozan İsmail”, “Ozan Adak” mahlaslarını kullandı.
İSMAİL İPEK
(d.1942 - )
Halk şairi İsmail İpek, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Örenli köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Köy şartlarında eğitimini devam ettiremedi. Âşıklık geleneği, saz, söz ve muhabbet kültürünün içerisinde büyüyen Ozan, bağlama çalmayı çok küçük yaşlarda, bölgede ozanlığıyla tanınan babası Kâmil İpek’ten öğrendi. Âşık Mahzuni’nin köylüsü, çocukluk arkadaşı ve bir dönem turne yoldaşı oldu
Karasabanı bırakıp eline sazı aldığı günden bu yana bir daha bırakmayan, mahlas olarak soyadını kullanan İpek, 1965 yılında askerden döndükten sonra İstanbul’da Nesimi Çimen, Daimi gibi bazı âşıklarla tanıştı, turne ve festivallere katıldı. 1968‘de “Ötme bülbül ötme” adlı ilk plağını yaptı. Plak tutulunca, müzik çalışmalarını aralıksız sürdürdü.
Zamanla âşıklık geleneğine ilişkin bilgisini pekiştiren İpek, türkü ve şiir çalışmaları yanında bazı tiyatro oyunlarında rol aldı. Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncularıyla birlikte sahneye çıktı. Devlet tiyatrolarında bir buçuk yıl çalıştı.
TBMM, Develi Belediyesi, Nasrettin Hoca Şenliği, Âşık Veysel Kültür Derneği, Kültür Bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlardan ödüller aldı. Hacıbektaş, Hüseyin Gazi, Diyarbakır başta olmak üzere birçok festivale katıldı. 2011 yılında Orhan Şaik Gökyay Şiir Ödülü’ne layık görülen İsmail İpek hakkında yüksek lisans ve lisans bitirme tezleri yapıldı. Değişik dergi ve antolojilerde 200’e yakın şiiri yayımlandı. 78 plak ve 21 ses kaseti çıkarttı. Türküleri çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Avrupa ülkelerine giderek konserler verdi. 1976’da girdiği Ankara Belediyesinden 1994 yılında emekli oldu.
İsmail İpek’e, 1986 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşı yıcısı (SOKÜM) sıfatıyla “halk ozanı/ âşık” kimliği verildi.
İSMAİL KÖŞGER (KUL KÖŞGER)
(d.1945 - ö.2016)
İsmail Köşger, 1945 yılında Andırın ilçesinin Kızık köyünde doğdu. Henüz altı aylıkken önce babası, kısa bir süre sonra da annesi vefat etti. Babaannesi tarafından büyütüldü. İlkokulu Anacık köyünde bitirdikten sonra semerci çıraklığına verildi. 13 yıl semercilik yaptı. Daha sonra Kadirli ilçesinde komisyonculuk yaptı. İşçi olarak Almanya’ya gitti ve burada 38 yıl çalıştıktan sonra emekli oldu ve yurda döndü. Osmaniye’de fırıncılık yaptı. 2016 yılında vefat etti.
İsmail Köşger, şiirlerinde “Kul Köşger” mahlasını kullandı. Doğduğu yörenin dil özelliklerini taşıyan şiirlerinde Andırın ve Çukurova yöresinin doğasını, sosyal hayatını yansıttı. Bunun yanı sıra vatan-millet-tarih sevgisini konu alan hamasi şiirler yazdı.
İsmail Köşger’e, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce 2012 yılında “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı verildi.
Kalem halk şairi olan Kul Köşger, birçok yerel ve ulusal TV kanalına konuk şair olarak katıldı. Yine Osmaniye ORT kanalında yöre kültürünü ve insanını tanıtan programın sunuculuğunu yaptı. Şiirlerini türkü formunda yazdı ve onları besteleyerek seslendirdi. Bundan dolayı şiirlerinde anlam ve biçim mükemmelliğinde ziyade müzikaliteye önem verdi.
Kul Köşger, söz ve müziği kendisine ait olan Atalarımızın Destanı (2015) ve Barış Çağrısı (2015) adlarıyla iki albüm çıkardı. Ayrıca Atalarımızın Destanı adlı şiir kitabı yayımladı.
İSMAİL KUTLU ÖZALP
(d.1966 - )
İsmail Kutlu Özalp, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Çiçek köyünde doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu. İlkokuldan sonra İstanbul’a giderek hafızlık ve temel dinî bilgiler eğitimi aldı. İstanbul’da özel bir mescidde on yıl imam-hatiplik yaptı. Özel bir yayınevinde editörlük yaparak 60 civarında kitabın yayımına katkıda bulundu. 2002 yılından bu yana bir sivil toplum kuruluşunda eğitim derslerine devam etmektedir.
Şiirlerinde bazen “Kutlu”, bazen “Kutlu Ozan” mahlaslarını kullanan İsmail Kutlu Özalp, 80’li yıllarından bu tarafa şiirin bütün nazım şekillerini deneyerek yazmayı sürdürmektedir.
Kültür Bakanlığı tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcısı (SOKÜM) sıfatıyla “halk şairi” kimliği verilen Özalp, erken dönem yazdığı şiirlerinden bir kısmını 2012 yılında “Düşlerimde Kal” ismiyle yayınladı.
“Vaktidir”, “Anne”, “Bir gün”, “Bir garip bir yetim bir öksüz ağlar” ve “Özlem” isimli şiirleri çeşitli sanatçılar tarafından bestelenerek kasetlere okundu.
Atışma türündeki şiirlerinin bir kısmı Mehmet Gözükara tarafından hazırlanan Söz Kuşandı Şairler Kılıçtan Keskin Atışmalar (2012) adlı eserde yayımlandı.
Şair Mehmet Gözükara ile müşterek olarak gerçekleştirdikleri ve halk şiirinin bütün atışma geleneğinin örneklerini taşıyan karşılıklı atışma türündeki şiirlerini de 2017 yılında İki Yürek Bir Ses Oldu Sazsız Atışma adlı eserde yayımladı.
KALENDER EREN (KALENDER)
(d.1942 - )
Kalender Eren, 1942 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Köseyahya köyünde doğdu. Kendisi on iki yaşındayken babası ölünce evin geçim yükünü üstlenmek zorunda kaldı ve ilkokuldan sonra eğitimine devam edemedi. On üç, on dört yaşlarında iş aramak için köyünden ayrılmak zorunda kalan Âşık Kalender Eren, gurbete çıkarak İskenderun, Elâzığ, Malatya ve İstanbul’da çeşitli iş kollarında, yol, köprü, baraj yapımında çalıştı. 1972 yılında İşçi olarak Fransa’ya gitti ve bir müddet orada çalıştı, yurda döndükten sonra emekli oldu.
Kalender Eren, çocukluğunda köyüne gelen âşıkların etkisinde kaldı ve halk şiirini iyi bilen annesi tarafından eğitilerek şiire başladı. Ayrıca arada bir köye gelip nefesler okuyan dedeler ile türküler söyleyen şairler de âşığın şiire yönelmesinde etkili oldu. Şiirlerinde “Kalender” mahlasını kullandı ve yaşadığı hayatın zorluklarını yansıttı. Ayrıca aşk, ayrılık, yurt özlemi ve Tanrı’ya bağlılık konularını içli, duru bir anlatımla dile getirdi.
Kalender Eren’in şiirleri birçok edebiyat dergisinde ve antolojilerde yayımlandı.
KÂMİL BOZKURT
(d.1912 - ö.1982)
Kâmil Bozkurt 1912 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlköğretimini Elbistan Numune Mektebinde tamamladı. Babasının ölümünden dolayı eğitimine devam edemedi.
16 yaşında şiire başladı. Geçimini köşkerlik yaparak sağladı. 1950’li yıllarda mahalli Engizek Gazetesi’nde şiirleri yayımlandı, gazetede diğer şairlerle atışmalara katıldı.
Şiirlerinin bir kısmını Bozkurt’un Sesi ve Şiirleri (1950) adlı kitapta topladı. 1982 yılında vefat etti.
KARACA ERBİL (MELULÎ/LATİFE)
(d.1892 - ö.1989)
Asıl adı Karaca Erbil olan Meluli 1892 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Kötüre köyünde doğdu. On yaşlarında Afşin’de Ermeni aile dostlarının yanına gönderildi ve 20 yaşına kadar Ermeni Okulunda öğrenim gördü. Buradaki öğrenimi süresince Arapça, Ermenice, matematik ve edebiyat dersleri aldı. Şiir ve edebiyata olan ilgisi bu dönemde gelişen Meluli, yöresindeki birçok âşığın şiirlerini öğrenerek kendini geliştirdi. 25 yaşında Bektaşi tarikatına girdi.
Hayatını Alevi-Bektaşi inancı ve ilkeleri doğrultusunda geçiren ve bu doğrultuda dede ocaklarından öte Babagân Bektaşilerinden de feyiz alan Karaca, kendi ifadesiyle “İlahi ilhamı insandan alan bir tasavvuf anlayışına” sahip oldu.
Ticaretle uğraştı. Evlendikten sonra memleketinden ayrılarak farklı diyarları dolaştı, âşıklarla tanıştı. Meluli 14 Kasım 1989’da Afşin’de vefat etti.
Şiirlerinde başta insan sevgisi olmak üzere ilahi aşk, hasret, vahdet-i vücut gibi konuları işlemiştir Şiirlerinin bir kısmında “Meluli” bir kısmında da “Latife” mahlasını kullanan şairin birçok şiiri gazete, dergi, site ve antolojilerde yer aldı. Yine çok sayıda şiiri Sabahat Akkiraz, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Aynur Haşhaş, Cengiz Özkan, Muharrem Temiz gibi ses ve saz sanatçıları tarafından çeşitli müzik albümleri, TV programları ve konserlerde icra edilerek Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu repertuvarına kaydedildi. Torunları Latife Özpolat ve Hamdullah Erbil tarafından hayatı ve şiirlerine ait değerlendirmeleri içeren “Meluli Divanı ve Aleviliğin Tasavvufun, Bektaşiliğin Tarihçesi” (1992) adlı bir kitap yayınlandı.
KARACAOĞLAN
(XVII. yüzyıl)
Asıl adı Hasan olan ve karayağız olduğu için Karacaoğlan mahlasını kullanan Âşık tarzı Türk halk edebiyatımızın en büyük şairlerinden Karacaoğlan’ın hangi yüzyılda yaşadığı hakkında değişik görüşler vardır. Şiirlerinden elde edilen bilgiler ışığında XVII. yüzyılda yaşadığı konusunda araştırmacıların büyük bir kısmı fikir birliğine varmışlardır. Karacaoğlan’ın yaşadığı devir kadar nereli olduğu konusunda da çeşitli fikirler ileri sürülmektedir. Bunun sebebi, Karacaoğlan’ın bazı şiirlerinde, doğum yeri sayılabilecek türlü yer adlarının geçmesidir.
Karacaoğlan’ın şiirlerinde Maraş ve çevresi diğer illere oranla oldukça geniş bir yer tutmaktadır. Hatta bazı şiirleri tamamen Maraş yöresini anlatmaktadır. Onun mevcut şiirlerinde 140 adet yer adı geçmektedir. Bunlardan 40 tanesi Maraş ve yöresine aittir. Aşağıdaki mısralarda görüldüğü gibi Karacaoğlan Maraş’a olan mensubiyetini ve özlemini her fırsatta dile getirmiştir:
“Maraş illerine giden kervancı /Selam söyle bizim ile obaya”
“Vatanımız Adana, Maraş /Çukurova ilimiz vardır.”,
“Turna niyetiniz Maraş mı ola?”
“Ahır Dağı’ndan görün Maraş bağını
Engizek’te derler ilin çoğunu
Bayra’dan, Bertiz’den Konur Dağı’nı
Göksun güzel derler, ilin var dağlar.”
Bazı araştırmacılar, Karacaoğlan’ın Maraş’ın Sır köylerinden olduğunu, sazı Maraş’ın âşıklar kahvehanesinde öğrendiğini ifade etmektedir.
Karacaoğlan’ın nerede vefat ettiği ve mezarının nerede olduğu hakkında da çeşitli rivayetler vardır. Bu rivayetlerden biri de Karacaoğlan’ın Maraş civarında Cezel Yaylası’nda doksan altı yaşında iken vefat edip vasiyeti üzerine tenha bir pınar başına defnolunması ve sazı çürüyünceye kadar başucunda ağaçta asılı durduğudur.
Karacoğlan, Arapça ve Farsçanın etkisinden uzak sade bir Türkçeyle “koşma”, “destan”, “türkü”, “semai” ve “varsağı” türünde şiirler söylemiştir. Şiirlerinde –birkaçı istisna- daha çok dış dünyayı, dünyevi zevkleri, özellikle sevgilinin hâllerini ve güzellere düşkünlüğünü dile getirir. Onun şiirinin kaynağı doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı doğadır. Duygularını gerçekçi bir şekilde dile getirmiştir.
Karacaoğlan, aşk ve tabiat şairidir. Sevdalandığı güzellerin isimleri Elif, Eşe, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice, Zeliha’dır. Karacaoğlan’ın bu güzelleri tasvir etmek için zengin bir benzetme dünyası vardır.
Karacaoğlan, yaşadığı dönemin ve kendinden sonra günümüze kadar gelen halk şairlerinin yanı sıra Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı şairlerini de etkilemiştir. Özellikle Kahramanmaraş’taki zengin halk şairi potansiyelinin kaynağı Karacaoğlan’ın bu yörede yaşamış olması ve sonraki nesilleri etkileyerek halk şiiri geleneği oluşturup şiire yönelmelerine katkı sağlamasıdır.
KÂZIM YILDIZ (TACİM BABA)
(d.1953 - )
Kâzım Yıldız, 1953 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Toprakhisar köyünde doğdu. Asıl ismi Tacim olan şair nüfus cüzdanına Kâzım olarak yazılmıştır. Saz çalıp söyleyen babasının ve kardeşinin etkisiyle saza ilgi duydu ve 7 yaşında saz çalmaya, 13 yaşında şiir yazmaya başladı. Çerçilik, hamallık, çobanlık gibi işlerde çalıştı. 1984 yılında Afşin-Elbistan Termik Santraline girdi. 2004 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra şiir yazma çalışmalarına ağırlık verdi.
Çevresinde “Tacim Baba” olarak bilinen Tacim Yıldız, saza ve şiire nasıl başladığını şu ifadelerle dile getirmektedir: “Ben daha çocukken müzikle haşır neşir oldum. Babam beni saz çalarak uyuturdu. Babamdan esinlendim, hayatım böyle devam etti. 1970’li yıllarda türkü, deyiş ve ağıt yazmaya başladım. Biz müzikle ailecek haşır neşiriz. Şu ana kadar hak ve hakikat yolu için ağıt, türkü, gülbank ve semahlardan oluşan 800 eser yazdım.”
Mahlas olarak “Tacim” adını kullanan şair, şiirlerinde ağırlıklı olarak insan sevgisi, barış ve dünyanın geçiciliği temalarını işledi. Yıldız, yazdığı eserleri besteleyip seslendirmesini de yaptı. Eserleri bazı halk ozanları tarafından da seslendirildi.
MAHİR BAŞPINAR
(d.1961 - )
Mahir Başpınar, 1961 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Çardak beldesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Çardak’ta, lise öğrenimini Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. Afşin Elbistan Linyit İşletmesinde mekanik ustası olarak çalıştı. 2015 yılında emekli oldu.
Şiir merakı ortaokul yıllarında başlayıp lise ve askerlik dönemlerinde devam eden şair, askerlik sonrası işinin yoğunluğu dolayısıyla uzun bir süre şiir yazmaya ara verdi. Daha sonra şiir çalışmalarına devam etti.
Mahir Başpınar, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
İLESAM (İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Birliği) ve ESASDER (Edebiyat Sanat ve sanatçılar derneği) üyesidir.
Şiirlerinde “Mahir” mahlasını kullanan Mahir Başpınar’ın halk şiiri tarzında heceyle yazdığı ve sevgi, vatan, millet, sosyal adalet konulu şiirleri mahallî gazetelerde, internet üzerinden yayın yapan birçok şiir sitesinde yayımlandı. Elbistan’ın Sesi Gazetesi’nde şiir ve makalelerini yayımlamaya devam etmektedir. Ayrıca birçok antolojide şiirlerine ve biyografisine yer verilmiştir.
Mahir Başpınar’ın Talan Oldu Hayâller Mahirce Şiirler-1 (2017) ve Gülüm Bana Gülmüyor ki Mahirce Şiirler – II (2019) adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
MAHMUT AĞDAK (ÂŞIK MEDENİ KARATAŞ)
(d.1980 - )
Asıl ismi Mahmut Ağdak olan Âşık Medeni Karataş, 1980 yılında Andırın’da doğdu. İlkokul dördüncü sınıftayken orman hakkında yazdığı bir şiir öğretmeninin dikkatini çekti. Ortaokuldayken de koşma tarzında yazdığı şiirin Türkçe öğretmeni tarafından beğenilmesi ve öğretmenin şiiri tahtaya yazması Mahmut Ağdak’ı şairliğe teşvik eden en önemli olaylardan biri oldu. Daha sonra Âşık Feymani ile tanıştı ve onun çırağı oldu. Feymani’den aldığı âşıklık bilgileriyle kendi yolunu çizmeye başladı. Kendisine başta Âşık Feymani, Abdurrahim Karakoç ve Âşık Yaşar Reyhanî olmak üzere Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Seyrani, Âşık Şenlik, Âşık Veysel gibi usta şairleri örnek aldı.
Bağlama çalıp şiir yazan, besteler okuyan âşık, radyo ve televizyonlarda âşıklık üzerine sunuculuk ve program yapımcılığı yaptı. İrtical atışmalara, festival ve konserlere katıldı. Yarışmalarda ödüller kazandı. 2002 yılında profesyonel bir kaset yaptı. Askerlik dönüşünden sonra 15 yıl şiire ara verdi. Ticaretle uğraştı. 2017 yılında âşıklığa geri döndü.
Âşıklığın halk içinde hak ile dolaşmak olduğuna inanan âşık, sanatın ve şiirin gücüyle kötülüklerle ve yozlaşmayla mücadele edilebileceğini düşünmektedir. Şiirlerini “Âşık Medeni Karataş” müstear adıyla yazan ve “Medeni” mahlasını kullanan şair, dörtlüklerle, 8 ve 11’li heceyle yazdığı şiirlerinde ağırlıklı olarak vatan millet sevgisi, millî birlik ve beraberlik ve sosyal konuları işledi, toplumsal aksaklıkları eleştiren ironik şiirler yazdı. Şairin Bir Yiğit Bir Muamma Bir At Hikâyesi ve Bu Çağ adlı yayımlanmış şiir kitapları bulunmaktadır.
MAHMUT BOSTANCI
(d.1950 - )
Mahmut Bostancı, 1950 yılında Kahramanmaraş’ın Yusuflar Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Kurtuluş İlkokulunda tamamladı. Fakir bir aileye mensup olduğu için eğitimini devam ettiremedi. Dede ve baba mesleği olan bakkallığa başladı. Bakkallar, Bayiler ve Şekerciler Odası Başkanı oldu ve 20 yıl bu odanın başkanlığını yürüttü.
Şiire karşı küçük yaşlarda ilgi duymaya başlayan Mahmut Bostancı, kendisini Karacaoğlan’ın şiirlerini okuyarak geliştirdi. Şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk, ayrılık, memleket sevgisi, tabiat konularını işledi.
Kahramanmaraş Edebiyat-Sanat Derneği üyesi olan ve derneğin etkinliklerinde etkin rol alan Mahmut Bostancı, şiirlerini kitaplaştırma aşamasındadır.
MAHMUT EYNALLI (OZAN DURANOĞLU)
(d.1956 - )
Asıl ismi Mahmut Eynallı olan Ozan Duranoğlu 1956 yılında Andırın’ın Beşbucak köyünün Eynallı obasında doğdu.
İlkokulu Andırın Gökahmetli İlkokulu ve Soğancılar İlkokulunda okudu. İlkokul öğretmeni Fatma Kayıran’ın ona bildiği türküleri söyletmesi, yeni türküler öğretmesi ozanlığının temel harcını oluşturdu.
Köylerde pamuk çapasına giderek kazandığı parayla mandolin aldı. Sazın şeytan icadı olduğu gibi birtakım dinî anlayışlarından dolayı, onun saz alması dedesi ve çevresi tarafından hoş karşılamadı. Mandolini samanlığa sakladı. Fakat babası onu anlayışla karşıladı. İlk bağlamasını yine tarım işçiliğinden kazandığı parayla satın aldı.
Ortaokulu Osmaniye Merkez Ortaokulunda okudu. İlk şiir denemesini bu okuldaki Türkçe öğretmeninin teşviki ile yazmaya başladı. Ortaokuldayken şiir ve yazıları okulun duvar gazetesinde yer aldı. Bu sayede yazma isteği arttı, edebiyatla ilgilenen arkadaşlar edindi.
Öğrencilik yıllarında düğün, mezuniyet törenleri gibi özel günlere davet edilerek, saz çalıp türküler söylemeye başladı ve okul harçlığı çıkardı. Ortaokuldan mezun olduktan sonra Osmaniye Lisesine kayıt oldu. Lise yıllarında Osmaniye’deki yerel gazete ve dergilerde yazı ve şiirleri yayımlandı. 1976 yılında lise ikinci sınıftayken Osmaniye Orman İşletme Müdürlüğünün düzenlediği “Liseler Arası Ağaç Konulu Şiir Yazma Yarışması”nda, birinci oldu. Liseyi bitirdikten sonra Urfa Eğitim Enstitüsüne kayıt oldu. Urfa’da kaldığı süre içerisinde yerel sanatçılarla tanıştı. Geleneksel Urfa sıra gecelerine katıldı.
1979 yılında Urfa Eğitim Enstitüsünden sınıf öğretmeni olarak mezun oldu. Aynı yıl ilkokul öğretmeni olarak göreve başladı. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptıktan sonra 2006 yılında emekli oldu.
Âşık Halil ile aynı köyden olan Duranoğlu’nun âşıklık geleneğine ilgi duymasında ailesi ve yaşadığı çevrede bulunan âşıklar etkili oldu. Aynı yörenin şairlerinden Âşık Ali Demir’e kısa süreliğine de olsa çıraklık yaptı. Saz çalmayı, türkü söylemeyi ustası sayesinde geliştirdi. Onun aracılığıyla diğer âşıkları tanıdı, onlarla birlikte sahneye çıktı. Bölge âşıklarından, özellikle de Âşık Feymânî’den, gelenekle ilgili bilgiler aldı.
Mahmut Eynallı, uzun yıllar “Havayi” mahlasıyla şiirler yazıp türküler söyledi. Babasının adı Duran olan şair, 2011 yılından itibaren “Duranoğlu” mahlasını kullanmaya başladı.
Ozan Duranoğlu, 2000’li yıllardan itibaren yerel radyo ve televizyonlarda programlara konuk olarak katıldı. Bildiği usta malı türkülerden başka, kendine ait 19 adet türküsü vardır. Bu türkülerinin her birinde farklı bir makam kullandı. Şiirlerini dörtlüklerle, hecenin 8 ve 11’li ölçüsüyle, semai ve koşma nazım biçimiyle yazan şair, genellikle aşk ve sevgili temalarını işledi.
Ozan Duranoğlu, 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
Şiirleri başta Tirşik, Güneyde Kültür, Öğretmenim, Medyagazete olmak üzere pek çok dergi ve gazetede yayımlanan şairin şiirlerinin bir kısmı Sevda Çıkını (2008) adlı kitapta toplandı. Ayrıca hakkında Dr. Ali Doğaner tarafından “Ozan Duranoğlu (Hayatı-Sanatı-Şiirleri)” adlı bir kitap yayımlandı.
MEHMET AVCI (ÂŞIK MEHMET)
(d.1942 - ö.2011)
Âşık Mehmet Avcı, 1942 yılında Kahramanmaraş’ın Dereboğazı köyünde doğdu. İlkokul eğitimini Hartlap İlkokulunda aldı. İlkokuldan sonra öğrenim görmedi. Kur’an kurslarında dinî eğitim aldı. Askerlik dönemine kadar bahçe işleriyle uğraştı, Kahramanmaraş Ovası’nda ırgat olarak pamuk topladı, çapa yaptı, ticaretle uğraştı. Ayşe Hanım’la ev lendi. Askerlik dönüşünde Kahramanmaraş ve çevre illerde inşaat işlerinde usta ve taşeron olarak çalıştı. Ömrünün son yıllarında Mersin’in Erdemli ilçesinde küçük bir market açarak vefatına kadar marketçilik yaptı. Eğitimci/araş tırmacı-yazar Ramazan Avcı’nın da babası olan Âşık Mehmet, 2011 yılında vefat etti.
Mehmet Avcı, şiir yazmaya gençlik yıllarında başladı. Karacaoğlan, Dadaloğlu, yörenin âşıklarından Âşık Mısdılı gibi usta ozanların deyişlerini dinleyerek kendini yetiştirdi. O dönemde ozanlar arasında yaygın olan destan yazma geleneğine ilgi duy du ve destanlar yazdı. Ünü Kahramanmaraş’ın özellikle batı köylerinde yay gınlaştı, şiirleri ezberlendi. Hilmi Şahballı, Hasan Kısa gibi halk şairle riyle arkadaşlık yaptı. Şiirlerinde “Âşık Mehmet” mahlasını kul landı.
Kalem halk şairi olan Âşık Mehmet, araştırmacı yazar Ömer Kaya tarafından tespit edildi. Yaşar Alparslan ve Serdar Yakar’ın hazırladıkları Ömer Kaya’nın Defterlerinden Kahramanmaraş Kırsal Şairleri adlı kitapta şiirlerine yer verildi.
MEHMET AYAR (AYAROĞLU)
(d.1942 - ö.2008)
Mehmet Ayar, 1942 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Kanlıkavak köyünde doğdu. İlkokul üçüncü sınıftayken nişanlandı ve on dört yaşında evlendi. Çocuk yaşlardayken evlendirilmesini bir şiirinde de dile getirmektedir:
“İlkokulu yedi yılda bitirdim
Tam yaşımı on dördüne yetirdim
Güzün düğün edip gelin getirdim
Yenice kendimi bildiğim zaman”
Geçimini çiftçilik ve marangozluk yaparak sağladı.
Ayaroğlu, şair bir aileden gelmektedir. Annesi Hatice, küçük kardeşleri Musa ve Fazlı da yörede ozan olarak tanınmaktadır.
Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladı. Genellikle “Ayaroğlu” mahlasını kullandığı halk şiiri formundaki şiirlerinde ince bir mizahın hâkim olduğu görülmektedir. Zaman zaman yöresel kelimelerle zenginleşen yalın, sade ve kıvrak bir dili vardır.
Ayaroğlu, badeli bir âşıktır. Kendisi yedi yaşında iken rüyasında aksakallı yaşlı birinin deve üzerinde yeşil şişe içinde bir su içirdiğini anlatır. Şiirleri ve hikâye anlatıcılığı ile çevresinde çok sevilen bir şahsiyet olan Mehmet Ayar, 2008 yılında vefat etti.
Mehmet Ayar’ın Gönülden Esintiler 1, Gönülden Esintiler 2 adlarıyla yayımlanmış iki şiir kitabı vardır.
MEHMET BUDAK
(d.1957 - )
Mehmet Budak, 1957 yılında Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesinin Şahinkayası Mahallesi’nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. 1973 yılında bir kaza sonucu sol elini bileğinden kaybetti. 1974’de bir kamu kurumunda işe başladı ve 1990 yılında buradan emekli oldu. 1992 yılında Kahramanmaraş Ortopedik Engelliler Derneğini kurdu. 1998-2000 yılları arasında Türkiye Ortopedik Engelliler Federasyonu Yönetim Kurulunda görev aldı. 2003’de oğlunun vefatının acısıyla görme yeteneğini büyük oranda kaybetti.
Mehmet Budak, geçirdiği kazadan sonra şiirle ilgilenmeye başladı ve bağlama çalmayı öğrendi. Şiirlerinde çeşitli temalar bulunmakla birlikte toplumsal sorunlar ve kendi özel durumuyla ilgili yaşadığı sorunlar ağırlık kazandı. Mehmet Budak, tek eliyle özel bir düzenekle bağlama çalan bir halk şairi ve müzisyen olma özelliği taşımaktadır.
Mehmet Budak, 2005 yılında Maraş Halk Ozanları Derneğinin kurucu yönetiminde görev aldı ve bu görevi uzun süre sürdürdü. 2008 yılında Kars’ta düzenlenen Uluslararası Âşık Murat Çobanoğlu Kars Şenlikleri’ne katıldı.
Şiirlerinde bazen “Mehmet”, bazen de “Sefil Mehmet” mahlasını kullanan Mehmet Budak’a, 2012 yılında Kültür Bakanlığı tarafından “halk ozanı/âşık” sertifikası verildi.
Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanan Mehmet Budak’ın Bizim Kavgamız (2006) adlı bir şiir kitabı vardır.
MEHMET GÖZÜKARA
(d.1962 - )
Mehmet Gözükara, 1962 yılında Elbistan’ın Eldelek köyünde doğdu. İlkokulu dördüncü sınıfa kadar kendi köyü olan Eldelek’te, beşinci sınıfı ise Küçük Yapalak’ta tamamladı. Ortaokulu Elbistan Mustafa Kemal Ortaokulu ve Adana Çukurova Ortaokulunda okudu. Lise öğrenimini Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesinde yaptı.
Afşin-Elbistan Termik Santralinde teknisyen olarak çalıştı. Buradan 2016 yılında emekli oldu.
Şair bir aileye mensup olan Mehmet Gözükara’nın şiire başlamasında ailesi, yöre şairleri ve bilhassa Hayati Vasfi Taşyürek, Adem Kılınç ve Hafız Ataç’ın etkisi oldu.
Yazı ve şiirleri başta Kardeş Kalemler, Hece Taşları, Aşkın (e) Hali, Alkış, Güneysu, Berceste, Şardağı, Yosun, Yaprak, Açıkkara olmak üzere pek çok edebiyat-sanat dergisinde ve antolojilerde yayımlandı. 2003 yılından beri “Elbistan’ın Sesi Gazetesi”nde köşe yazarlığı yapmaktadır.
Elbistan ağıtları üzerine derlemeler yaptı ve Ömer Hakan Özalp’la birlikte derlediği ağıtları Elbistan Ağıtları (müşterek) adıyla iki cilt hâlinde yayımladı.
Mehmet Gözükara’nın 22 şiiri TRT ses sanatçısıları Salih Turan, Mehmet Üçer, Halil Atılgan ve İsmail Tatar tarafından besteleyip seslendirildi.
Avrasya Yazarlar Birliği üyesi olan Mehmet Gözükara katıldığı şiir yarışmalarında çeşitli ödüller aldı.
Şiiri, “Şiir nesnenin görünür yanından bakarak, görünmez yanını sezme sanatıdır.” şeklinde tanımlayan Gözükara, 2012 yılında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi tarafından, âşıklar şölenine yaptığı katkılardan dolayı teşekkür plaketiyle taltif edildi.
Şiirlerinde “Gözükara” mahlasını kullanan şaire, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığınca 2012 yılında “halk şairi” ünvanı verildi.
Gözükara’nın yayımlanmış eserleri şunlardır: Söz Alev Aldı (2002), Söz Beledim Beşiğe (2003), Boyun Büktüm Güle Doğru (2007), Namluya Şiir Sürdüler / Atışma (2008), Seyr-ü Sefer (2010), Elbistan Ağıtları (Müşterek) (2011), Söz Kuşandı Şairler Kılıçtan Keskin Atışmalar (2012), Çark-ı Devran (2013), Söz Açarı -Atışma-Şiir (Müşterek) (2014), İki Yürek Bir Ses Oldu / Sazsız Atışma (2017), Altın Çıkını - Anadolu’dan Hikâyeler (2020), Seyyah Yazar - Gezerken Gördüklerim (2020), Hayati Vasfi Taşyürek’ten Seçme Şiirler (2022).
MEHMET HANİFİ SARIYILDIZ (DOSTOZAN)
(d.1931 - ö.2008)
Mehmet Hanifi Sarıyıldız 1931 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Henüz ilkokul sıralarında şiir yazmaya başladı. İlk ve ortaöğrenimini memleketinde, yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinde yaptı. Kamu kuruluşlarında memurluk, Konya, Amasya ve Kahramanmaraş’ta Köy Hizmetleri İl Müdürü olarak görev yaptı ve emekli oldu. Kahramanmaraş Güreş ve Halter İhtisas kulübü- Kahramanmaraş Turizim Derneğinde başkan olarak uzun süre görev yaptı.
Öğrencilik yıllarında Kahramanmaraş için yazdığı “Mektuplar” başlıklı şiirleri mahallî 12 Şubat dergilerinde yayınlandı. 2004 yılında şiirlerinden bir kısmını “Maraşca ve Kar” adıyla kitaplaştırdı. Şiirlerinde “Dostozan” mahlasını kullandı.
Dostozan’ın beğendiği, etkisinde kaldığı ve şiirlerinde izlerini taşıdığı şairler Yunus Emre, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Abdurrahim Karakoç ve Hayati Vasfi Taşyürek’tir
Kalem halk şairi olan Dostozan, memleketi olan Kahramanmaraş’a olan büyük sevgisini yansıttığı şiirleriyle tanındı. Dostozan kadar Maraş üzerine şiir yazan ikinci bir şair yoktur. Onun şiirleri adeta Kahramanmaraş’ın Şehrengizi gibidir. Kahramanmaraş’ın coğrafyası, tarihi, dili, sosyal hayatı Dostozan’ın şiirlerinde terkip olmuştur. Yazmış olduğu yüzlerce şiirinde Kahramanmaraş’ı nakış nakış işlemiş, Maraş’ı Kahramanmaraş yapan hususiyetleri şiirlerinde tablolaştırarak geleceğe taşımış; kendi şahsında Kahramanmaraşlının aşkını, kederini, sevincini, zevkini dile getirmiştir.
Halk şiirinin nazım şekli, nazım birimi ve temiz, akıcı, sade Türkçeyle dile getirdiği şiirlerinde memleket sevgisi, aşk, tabiat ve millî/hamasî konuları işledi. Dostozan, 20.12.2008 tarihinde vefat etti.
Hayatı ve şiirleri 2012 yılında Serdar Yakar tarafından “Dostozan M. Hanifi Sarıyıldız Hayatı ve Şiirleri” adıyla kitap haline getirilerek yayınlandı.
MEHMET KAPLAN
(d.1946 - )
Mehmet Kaplan, 1946 yılında Kahramanmaraş’ın Yeniyapan (Kale Mahallesi) köyünde doğdu. Küçük yaşlarda babasını kaybedince ailenin geçimine katkıda bulunmak için çalıştı. Askerlik dönüşünden sonra kamyon şoförlüğü ve ticari taksi şoförlüğü yaptı. Ticaretle uğraştı ve 2001 yılında emekli oldu.
Yörenin ünlü şairlerinden Âşık Mıstılı’nın torunu olan Mehmet Kaplan, dedesinden etkilenerek halk şiiri formunda şiirler yazmaya başladı.
Şiirlerinin bazıları mahalli gazete ve dergilerde yayımlandı. Âşık Feymani, Ceyhanlı Kara Mehmet, Kozanlı Arzu Bacı gibi âşıklarla yol arkadaşlığı yaptı.
Koşma ve semai biçiminde yazmış olduğu şiirlerinde aşk, memleket, sosyal taşlama konularına yer veren Mehmet Kaplan şiirlerinin bir kısmını Dön Gel Geri (2017) isimli kitapta topladı.
MEHMET KİPER
(d.1911 - ö.1965)
Mehmet Kiper, 1911 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Babası Millî Mücadele şehididir. Küçük yaşta bağlama çalmayı öğrendi. Sonraki yıllarda İstanbul ve Ankara radyolarında da bağlama çaldı. Kahramanmaraş Valiliğinde bahçıvan olarak görev yaptı. 1965 yılında İstanbul’da vefat etti.
İrticalen şiirler söyleyen Mehmet Kiper, şiirlerinde mahlas olarak bazen “Mehmet” bazen de “Kiper” mahlasını kullandı. Yerel ve millî günlerle ilgili kutlama törenlerinde şiirler okudu. Doğaçlama şiir söyleme yeteneğini âşık atışmalarına katılarak gösterdi. Konya Âşıklar Bayramı’na katılarak orada ödül aldı. Şiirlerinde memleket sevgisi, gurbet, sevgi temalarını işledi.
Halkevlerinde ve TRT’de saz sanatçısı olarak yer aldı ve yurdun farklı illerinde konserlere katıldı. Kahramanmaraş türküsü olarak yaygın bir şekilde söylenen “Maraş senin yazın var.” türküsü Mehmet Kiper’e aittir.
Plak çalışması da yapan Mehmet Kiper, şiirlerini Maraşlı Âşık Mehmet Kiper (1939) adlı kitabında topladı.
MEHMET KONAK (HAFIZ RAHMİ)
(d.1907 - ö.1964)
Asıl ismi Mehmet Konak olan Hafız Rahmi, 1907 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Arıstıl köyünde doğdu. Yedi yaşındayken yakalandığı çiçek hastalığı nedeniyle gözlerini kaybetti. On üç yaşlarında hafızlık eğitimi için gittiğ Konya’da rüyasında gördüğü bir güzel aşkına bade içmiş, o günden itibaren “Rahmi” mahlasını kullanmaya başlamış ve çevresinde de “Hafız Rahmi” olarak isim yapmıştır. Hafız Rahmi, bade içme olayını şöyle anlatmıştır: ‘Rüyamda bu gün bile güzelliğini tarif edemeyeceğim kadar sihirli, buğday benizli, bir duman gibi gözleri olan H…’yi gördüm. Bir pir, ‘Hafız, bu senin maşukandır, al bunun aşkına.’ diye bir şerbet verdi. İçtim. Başım döndü, sadece pirin ‘Altmış yaşında bir vuslat ümidin ola.’ dediğini hatırlıyorum. Başka hiçbir şey ne bilir, ne hatırlarım. O rüyanın bende, bu zindan içindeki ömrümce gönlümü yakan bir ateşi kaldı.”
Dönemin ve yetiştiği coğrafyanın şartları gereği yoksul bir hayat süren Hafız Rahmi, şiirlerini irticalen söyledi. Yörenin ünlü âşıklarından Derdiçok’la arkadaşlık yaptı, onunla atışmalarda bulundu.
Hafız Rahmi, yörede yetişen pek çok halk şairini etkilemiş, şiirlerinde beşeri ve ilahi aşkı dile getirmiş, lirik ve didaktik özellikte şiirler yazmıştır.
MEHMET KÖSE (ÂŞIK DERMANİ)
(d.1959 - )
Mehmet Köse, 1959 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesi Efirağzı köyünün Kadirli obasında doğdu. İlkokulu Darıovası köyünde, ortaokulu Andırın Ortaokulunda tamamladı. Bir dönem Kahramanmaraş Yetiştirme Yurdunda kaldı. Çırak olarak başladığı fotoğrafçılıkta kendini geliştirdi. Andırında fotoğraf stüdyosu açarak mesleğini sürdürdü. 1996 yılında Millî Eğitim Bakanlığında hizmetli kadroyla göreve başladı ve Andırın Anadolu İmam Hatip Lisesinde çalıştı.
Şiir söylemeye ve saz çalmaya 15 yaşlarında başlayan Mehmet Köse’nin ustası yörenin tanınmış ozanlarından Âşık Ali’dir. Şiirlerinde “Dermani” mahlasını kullandı. 2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği’ne üye olan Âşık Dermani, koşma, semai türkü nazım şekilleriyle yazdığı şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk ve sevgili güzelliği temalarını işledi.
Mehmet Köse, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
MEHMET NAFİZ KARAKOÇ
(d.1941 - ö.2022)
Mehmet Nafiz Karakoç, 1941 yılında şair bir ailenin ferdi olarak Elbistan’ın Cela (bugün Ekinözü ilçesi) köyünde doğdu. Babası Ümmet hoca, annesi Fatma Hanım’dır. Beş erkek kardeşin en küçüğüdür. İlköğretimini Cela’da yaptı. Ortaokulu ve liseyi dışarıdan Maraş’ta bitirdi. 1966 yılında Devlet Demir Yollarında memur olarak göreve başladı, otuz dört yıl çalıştıktan sonra 2000 yılında buradan emekli oldu.
Mehmet Nafiz Karakoç, şair bir aileye mensuptur. Babası Ümmet Karakoç, kardeşleri Bahaettin, Abdurrahim, Ertuğrul ve Osman Naci de şairdir.
Şiir yazmaya dokuz yaşında başlayan şair Gaziantep’te Kurtuluş ve Güney Postası gazetelerinde kendi ismiyle ve daha sonra “Celali Ozan” mahlası ve “Mehdi Battal” müstear ismiyle şiir ve makaleler yazdı. Şiirleri yerel ve ulusal gazetelerde yayınlandı.
Mehmet Nafiz Karakoç, kendisini babası Ümmet Karakoç ve üstat olarak kabul ettiği abisi Abdurrahim Karakoç’tan ilham alarak geliştirdi. Şiirlerinde aşk, vatan-millet sevgisi, din ve sosyal konuları işledi. Toplumun aksayan yönlerini taşlamalarıyla dile getirdi.
Mehmet Nafiz Karakoç’un Dağlar Yol Vermez Ki Dosta Gideyim (2004) ve babası Ümmet Karakoç’un defter hâlindeki şiirleriyle kendisine ait şiirlerin bir kısmını bir araya getirerek yayımladığı Babam ve Ben (2013) adlı şiir kitapları vardır.
Mehmet Nafiz Karakoç 2022 yılında vefat etti.
MEHMET ÖZCAN (OZAN MEHMET)
(d.1946 - )
Mehmet Özcan, 1946 yılında Kahramanmaraş’ın Önsen köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde okudu. Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesindeki öğrenimini yarım bıraktı. Askerlikten sonra nakliyecilik işiyle uğraştı. Ünlü bağlama ustası Mehmet Bağlar’dan saz dersleri aldı. 2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği’ne üye olduktan sonra saz ve şiir becerisini geliştirdi. Abdurrahim Karakoç ve Neşet Ertaş’tan etkilendi. 2010 yılında emekli oldu ve şiire daha fazla zaman ayırma imkânı buldu.
Genellikle usta malı şiirler söyleyen Mehmet Özcan, kendi şiirlerinde kahramanlık, gurbet, talihten şikâyet, vatan sevgisi temalarını işledi.
Mehmet Özcan, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
MEHMET ÖZGÜL (TAKİ)
(d.1924 - ö.?)
Asıl adı Mehmet Özgül olan şair Taki, 1924 yılında Afşin’in Hurman köyünde doğdu. Babası ve ilk hocası Hafız Muhammed Efendi’dir. İyi bir dinî eğitim alan Mehmet Özgül, köy imamlığı yapmış ve çevresinde Fakı Mehmet lakabıyla anılmıştır.
Şiirlerinde “Taki” mahlasını kullanan Mehmet Özgül, ilim, hüsnühat, edebiyat alanlarında kendi kendini yetiştirmiştir. Afşin köylerini ve Çukurova’nın birçok kısmını imamlık yaparak dolaşmıştır.
Yunus Emre’nin ve Ruhsati’yi kendisine örnek alan Taki, şiirlerinde ağırlıklı olarak Türkmen aşiretlerinin konar-göçer hayatına ait gözlemler, aşk, din, tabiat, memleket sevgisi, gurbet duygusu konularını işlemiştir.
MEHMET ZARİFOĞLU
(d.1923 - ö.1991)
Dededen toruna şair bir aileye mensup olan Mehmet Zarifoğlu, 1923 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Dönemin sosyal ve ekonomik şartları nedeniyle öğrenimine ilkokuldan sonra devam edemedi fakat okuma eylemini hayatı boyunca sürdürdü. Pek çok meslekte çalıştıktan sonra hayatının son dönemlerinde postane önünde arzuhalcilik yaptı.
Mehmet Zarifoğlu, arzuhalcilik yaptığı sıralarda şair Bahaettin Karakoç’a şiir defterini teslim eder. Bahaettin Karakoç da yıllar sonra bu defterdeki şiirleri değerlendirmesi için araştırmacı yazar Serdar Yakar’a verir. Serdar Yakar ve araştırmacı-yazar Yaşar Alparslan, Mehmet Zarifoğlu’nun şiirlerini düzenleyerek Balaban Bahışlı Dudu Dilli Yâr (2017) adıyla kitaplaştırırlar.
Mehmet Zarifoğlu’nun şiirlerinden dile olduğu kadar saza da hâkim olduğu anlaşılmaktadır. Şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk ve hâlden, gönülden şikâyet konularını işledi. Az da olsa dinî ve didaktik özellik taşıyan şiirler de yazdı. Hayata Karacaoğlan gibi bakan şair samimi ve coşkun bir dille kaleme aldığı şiirlerinde “Zarifoğlu” mahlasını kullandı.
MESUT TÜRKKAHRAMAN
(d.1957 - )
Mesut Türkkahraman 1957 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Erçene köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Afşin’de, liseyi Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesinde okudu. Yükseköğrenimini Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde tamamladı. Kamuda memur olarak göreve yaptı.
Şiir yazmaya yöredeki diğer şairler gibi küçük yaşta başlayan Mesut Türkkahraman’ın halk şiiri tarzında kaleme aldığı şiirler çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı.
Şiirlerinde ağırlıklı olarak sosyal, toplumsal, dinî ve felsefî temaları işledi. Yörenin şairleriyle yaptığı karşılaşma, atışma ve deyişme tarzındaki şiirleri yerel gazetelerde ve Arif Bilgin tarafından hazırlanan “Şiir Döşedik Yollarına Elbistan’ın Afşin’in” adlı eserde yayınlandı. Şiirleri ve biyografisi pek çok antolojide yer aldı.
MUHAMMET KÂMİL AĞDAŞ (BAHÇECİ HOCA)
(d.1909 - ö.1966)
Muhammet Kâmil Ağdaş, 1909 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Babası bahçecilik yaptığı için kendisi de “Bahçeci” lakabı ile anıldı. Geçimini bahçecilik yaparak kazandı. Bahçeciliğin yanı sıra radyo tamirciliği, kitap ciltçiliği, köşker iğnesi imalatı gibi işler yaptı. Dönemin yöneticileriyle dünya görüşünün uyuşmaması nedeniyle evine çekildi, dışarı ile ilişkilerini kopararak münzevi bir hayat yaşadı. Kendisini okumaya ve talebe yetiştirmeye verdi. Onlarca hafız yetiştirdi. Rasim Özdeniren, “Gül Yetiştiren Adam” romanını Muhammet Kâmil Ağdaş’ın hayatından ilham alarak yazmıştır.
Genellikle halk şiiri formunda yazdığı didaktik türdeki şiirlerinin hemen hemen tamamı dinî ve ahlâkî özellik taşımaktadır. Bu şiirlerde dinî vecibelerin yerine getirilmesi hususunda telkinler, uyarılar vardır.
Dinî – tasavvufi halk şiirinin temsilcilerinden biri olan Muhammet Kâmil Ağdaş, şiirlerinde “Kâmili” mahlasını kullandı. Dinî bilgilere hâkim olan şairin şiirlerinde yer yer Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalara rastlanır. Şiirlerini genellikle 7’li ve 11’li hece ölçüsüyle, az sayıdaki şiirlerini de 8’li hece ölçüsüyle yazdı. 1966 yılında vefat etti.
Muhammet Kâmil Ağdaş’ın şiirleri Ömer Kaya tarafından Bahçeci Hoca (1999) ve Yaşar Alparslan ile Serdar Yakar tarafından da Muhammet Kâmil Ağdaş (Bahçeci Hoca) Hayatı ve Şiirleri (2009) adıyla kitaplaştırılarak yayımlandı.
MURAT AKDEMİR (OZAN MURAT)
(d.1973 - )
Murat Akdemir, 1973 yılında Kahramanmaraş’ın Karamanlı köyünde doğdu. İlkokulunu köyünde tamamladı. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladı. 2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye olduktan sonra sazını ve şiir becerisini geliştirdi. Öksüz Ozan’dan saz ve halk şiiri geleneği dersleri aldı. Birçok etkinlikte ozanlarla atışmalara katıldı.
“Ozan Murat” mahlasını kullanan şair şiirlerinde aşk, talihten şikâyet, yoksulluk gibi temaları işledi.
Murat Akdemir, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
MUSTAFA BOZ (KOZANOĞLU)
(d.1960 - )
Asıl ismi Mustafa Boz olan ve Kozanoğlu mahlasıyla şiirler yazan şair 1960 yılında Kahramanmaraş’ın Bertiz Kale köyünde doğdu. Çocukluğu ve gençliği köyde geçti. Engizek Dağlarında çobanlık, Çukurova’da pamuk işçiliği ve ırgatlık yaptı. Sosyal ve ekonomik imkânsızlıklardan dolayı okula gidemedi. Okumayı ve yazmayı kendi kendine öğrendi. Askerden döndükten sonra evlendi. Çiftçilikle uğraştı. 1987 yılında köyünden şehre, Kahramanmaraş’a taşındı. İşçilik yaparak geçimini sağladı.
2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye oldu ve yönetim kurulunda görev aldı.
Mustafa Boz, şiirlerinde “Kozanoğlu” mahlasını kullandı. Şiirlerinde zamandan şikâyet, aşk, sosyal adaletsizlik, tabiat başta olmak üzere hemen her konuyu işledi. 8’li ve 11’li heceyle yazdığı şiirlerinde sağlam bir kafiye yapısı vardır. Son derece doğal bir dil kullanan şair, zaman zaman yerel sözcük ve söyleyişlere de yer vermiştir.
Mustafa Boz, 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şiirlerinin bir kısmı yaşar Alparslan tarafından 2014 yılında “Kozanoğlu Şiirler” adı altında kitaplaştırıldı.
MUSTAFA BOZKURT (KURTOĞLU)
(d.1969 - )
Mustafa Bozkurt, 1969 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Kale Mahallesi’nde doğdu. Şiir yazmaya 1992 yılında başladı. Marangozluk, PVC gibi çeşitli işlerde çalıştı. Yurt dışına gidip geldi. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde işçi olarak çalıştı. Afşin Halk Ozanları Derneği üyesi olan şair şiirlerinde “Kurtoğlu” mahlasını kullandı.
Mustafa Bozkurt, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şiirlerinde aşk, vatan sevgisi, gurbet, doğa, zamandan şikâyet gibi temaları işledi
MUSTAFA BUĞRAHAN (DEVAÎ)
(d.1957 - )
Asıl adı Mustafa Çıplak olan Âşık Devaî, 1957 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Sarıçiçek köyünde doğdu. İlkokul öğreniminden sonra yoksulluk nedeniyle öğrenimine devam edemedi. Ekonomik kaygılarla 1979 yılında Kayseri’ye taşındı, burada hizmetli olarak çalıştı. Libya’ya giderek bir süre işçi olarak çalıştı.
Daha sonra Kahramanmaraş’a, oradan da 1997 yılında Mersin’e göçtü. Aynı yıl, okulda çocuklarıyla alay konusu olmasından dolayı “Çıplak” olan soyadını mahkeme kararıyla “Buğrahan” olarak değiştirdi. Mersin’e yerleşen âşık, burada âşıklık çalışmalarına ağırlık verdi, yurt içi ve yurt dışı etkinliklere katıldı. 2006 yılında SSK’den emekli oldu.
Çevresindeki ve Türkiye genelindeki âşıkların şiirlerini dinleyerek âşıklığa özenen Devaî, irticalen çalıp söylemeye Kayseri’de başladı.
Devaî mahlası, 1983 yılında Kayseri’deki âşıklar kahvehanesinde “sağlık” konulu atışmada gösterdiği başarıdan dolayı Prof. Dr. Tuncer Gülensoy tarafından verildi.
Devaî, âşıklık geleneğine usta-çırak ilişkisiyle başlamamıştır. Onun belirli bir ustası yoktur. Çocukluğundan itibaren Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Yunus Emre, Mahzunî, Reyhanî, Murat Çobanoğlu, Davut Sularî, Âşık Veysel, Neşet Ertaş gibi usta âşıkların şiirlerini dinleyerek veya okuyarak kendisini yetiştirmiştir. En fazla da Mahzunî, Reyhanî ve Murat Çobanoğlu’ndan etkilenmiştir.
Mahalli, ulusal ve uluslararası pek çok âşıklar bayramına, festivallere, şenliklere, atışmalara katılarak geleneği sözlü kültür ortamlarında icra eden ve pek çok ödül alan Devaî, şiirlerinin bir kısmını 1992 yılında Gönül Pencerem adlı şiir kitabında topladı. Bunun yanı sıra dört kaseti bulunmaktadır.
Şiirleri pek çok mahalli ve ulusal gazete ve dergide yayımlanan Devaî, çeşitli mahalli ve ulusal radyo ve TV kanallarında programlara katıldı.
Şiirlerine âşık şiirinin aşk, özlem, ayrılık, memleketin çeşitli güzellikleri, gurbet, dünyanın faniliği ve doğa gibi başlıca konularını işlemekle birlikte genellikle içinde yaşadığı toplumun, siyasî, sosyal ve ekonomik sorunlarını da çarpıcı bir şekilde dile getirdi.
Özellikle vatan ve millet sevgisi, millî değerlere sahip çıkılması, birlik ve beraberlik içerisinde yaşamanın önemi üzerine söylediği şiirler, lirik ve coşkulu üslubuyla önemli mesajlar içermektedir.
Âşık Devaî hakkında Doç. Dr. Nilgün Çıplak Çoşkun tarafından 2009 yılında “Âşık Devaî Hayatı, Sanatı ve Şiirleri” adlı biyografi kitabı hazırlandı.
MUSTAFA DOĞAN (ÂŞIK MEFTUNÎ)
(d.1949 - ö.2015)
Mustafa Doğan, 1949 yılında Kahramanmaraş’ın Öksüzlü köyünde doğdu. İlköğrenimini köyünde yaptı. Çok istemesine rağmen yoksulluk nedeniyle eğitimine devam edemedi. Âşıklık geleneğine ve şiire küçük yaşlardan itibaren ilgi duymaya başladı. 11 yaşında bağlama çalmayı öğrendi. Köylerine gelip giden dede ve zakirler aracılığıyla kısa sürede kendini geliştirdi. Bağlama çalması ve geleneği öğrenmesinde aynı zamanda cemlerde zakirlik yapan amcası Ahmet’in özel yardımı ve desteğini gördü. 1968 yılında plak doldurdu. Kısa sürede ünü ülke geneline yayıldı.
1974 yılında TRT tarafından çekimi yapılan ve içeriğinde Âşık Mahzunî, Âşık Mahrumî, Âşık Kul Hamit gibi halk şairlerinin de bulunduğu “Maraşlı Günümüz halk Ozanları” belgeselinde tanıtımı yapıldı.
1979 yılında Anadolu Halk Ozanları Derneği başkanlığı görevine getirildi. Bu dönemde Âşık Mahzunî, Ruhi Su, Meçhulî gibi âşıklarla dostluklar kurdu. 1987 yılında Fransa’ya yerleşti.
Hem halk ozanı, hem de bestekâr olan Âşık Meftuni; Yunus Emre, Şah Hatayi, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Veysel gibi ozanların izinde yürümek için yola çıktı.
Halk ozanının görevi toplumu aydınlatmaktır, diyen Âşık Meftunî, güftesi ve bestesi kendine ait türkülerden oluşan 22 plak, 3 kaset ve 3 cd hazırladı. Şiirlerinin bir kısmını Ateşten Gömlek (2004) adıyla kitap hâlinde yayınladı.
29 Temmuz 2015 yılında Fransa’da vefat etti. Memleketi Kahramanmaraş’ın Öksüzlü köyünde toprağa verildi.
MUSTAFA HAMİŞ
(d.1958 - )
Mustafa Hamiş, 1958 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Afşin’de tamamladı. Afşin Belediyesinde, Türkiye Elektrik Kurumunda görev yaptı. 2011 yılında TEDAŞ’tan emekli oldu.
Mustafa Hamiş, emekli olduktan sonra şiirle daha fazla ilgilenmeye başladı. Âşık Mahzuni Şerif ’le görüşerek onun âşıklık bilgisinden yararlandı. Şiirleri mahalli ve ulusal gazetelerde, internet sitelerinde yayımlandı.
Şiirlerinde “Hamiş” mahlasını kullanan Mustafa Hamiş; aşk, memleket sevgisi, doğa, geçmişe özlem, zamandan şikâyet gibi bireysel temaların yanı sıra toplumsal bozuklukları taşlayan şiirler yazdı.
Mustafa Hamiş, şiirin yanı sıra yağlı boya resim çalışmaları da yapmakta ve sanatın bu alanında da başarılı eserler vermektedir.
Mustafa Hamiş, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yöner gesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Mustafa Hamiş’in Afşin’im (2009), Binboğa’nın Üç Çiçeği, Mustafa Hamiş Şiirleri, Hey Gidi Günler, Yalan İmiş, Turnalar, Afşin’den Esintiler, Atlas Dağı, Eshab-ı Kehf ’in Güllerin, Umudun Çiçekleri, Dağlar adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
MUSTAFA HARTLAP (ÂŞIK MISDILI)
(d.1880 - ö.1952)
Mustafa Hartlap, 1880 yılında Kahramanmaraş’ın Hartlap köyünün Kadılı mezrasında doğdu. Eğitim hayatı hakkında elde bir bilgi olmamakla birlikte sonraki yıllarda maliye gibi önemli bir devlet dairesinde çalışması, şiirlerinde Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalara yer vermesi ve divan şiiri tarzında şiirler de yazması, şiirlerinde derin bir tarihî bilginin varlığı, muhasebecilik yapması Âşık Mısdılı’nın dönemin şartlarına göre iyi bir eğitim aldığını göstermektedir. Köyden Maraş merkeze göçerek Ekmekçi Mahallesi’nde ikamet etti. Önce maliyede çalıştı daha sonra özel işletmelerde muhasebecilik yaptı.
Şiir vadisinde kendi kendini yetiştirdi. Sosyal, siyasî, tarihî, kültürel gelişmelere karşı son derece duyarlı olan şair, bu gelişmelerin toplumda ve kendisi üzerinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri, güçlü gözlemleriyle genellikle taşlama türünde dile getirdi, bir halk şairi sorumluluğuyla içinde yaşadığı toplumun cesur bir sözcüsü oldu. Sosyal taşlamaları nedeniyle daha çok hiciv şairi olarak tanındı. Ancak hicviyelerinin yanı sıra dinî ve millî konu lu şiirler, memleket sevgisini dile getiren tabiat şiirleri ve beşerî aşkı konu edinen şiirler de yazmıştır.
Kalem halk şairi olan Âşık Mısdılı, hayattayken şiirlerini kitaplaştıramadı, defterlere yazdığı şiirlerinin büyük bir kısmı kayboldu. Hakkında, Yaşar Al parslan tarafından 2009 yılında “Büyük Hiciv Şairi Âşık Mısdılı Hayatı ve Şiirleri” adıyla bir kitap yayımlandı.
MUSTAFA UĞUR
(d.1945 - )
Mustafa Uğur, 1945 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlkokuldan sonra öğrenimine devam edemedi. Reklam ve tabelacılık işiyle uğraştı. Şiirlerinin bir kısmını Âlemin Âlemi adlı kitabında topladı.
Şiirlerinde bazen “Uğur”, bazen “Mustafa Uğur” mahlasını kullanan şair; aşk, ayrılık, zamandan şikâyet, toplumda görülen düzensizlik gibi konuları işledi.
Mustafa Uğur, 1986 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
MUSTAFA ZENGİN (KUL MUSTAFA)
(d.1934 - ö.2021)
Mustafa Zengin, 1934 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Boztopraklı köyünde doğdu. İlköğrenimini Andırın’da yaptı. Daha sonra bazı âlimlerden dinî bilgiler alarak kendini yetiştirdi. Geçimini esnaflık yaparak kazandı.
Okumaya ve araştırmaya karşı büyük tutkusu olan şairin zengin bir kütüphanesi vardır. Allah ve peygamber sevgisi, dünyanın geçiciliği, tabiat güzelliği, zamandan şikâyet, vatan sevgisi, ihlasa davet gibi didaktik şiirlerinden oluşan Arzuhal adlı bir kitabı vardır.
Şiirlerinde Kul Mustafa mahlasını kullandı. Şiirlerin tamamı, ilahi ve koşma biçiminde yazılmıştır.
MUSTAFA ZÜLKADİROĞLU
(d.1927 - ö.1994)
Mustafa Zülkadiroğlu, 1927 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra kuyumculuğa başladı.
Askerlik görevini bando takımında yaptı. Sonraki yıllarda Kahramanmaraş Belediyesinde memurluk yaptı ve buradan emekli oldu.
Kahramanmaraş’ın kurtuluş bayramlarının değişmez sunucularından biri oldu. Uzun süre TRT temsilciliği yaptı. Halk şiirinin koşma, türkü ve semai nazım şekilleriyle aşk, tabiat, memleket sevgisi ve sosyal içerikli şiirler yazdı. 1994 yılında vefat etti.
Şairin Maraş ve Dolayları (1964), Bomboş (1967), Asker Mektubu (1968) adlı eserleri vardır.
Şairin hayatı ve bazı şiirleri Yaşar Alparslan ve Serdar Yakar tarafından “Âşık Mustafa Zülkadiroğlu Hayatı ve Şiirleri” adıyla kitaplaştırıldı.
MUZAFFER ASLAN
(d.1955 - )
Muzaffer Aslan, 1955 yılında Kahramanmaraş’ın Hacınınoğlu köyünde doğdu. İmam Hatip Lisesindeki eğitimini köydeki ailesinden ayrı kalmanın verdiği özlemle yarıda bıraktı. Kahramanmaraş’ta esnaflık yaptı. Esnaf olmanın getirdiği imkânla şehirdeki insanların acılarına, hüzünlerine ve duygularına şahit oldu ve bu gözlemlerini duygularıyla bütünleştirerek şiirleştirdi. Özellikle son yıllarda şiir yazmaya ağırlık verdi.
Şiirlerinde aşk, sevgi, dostluk, aile, mutluluk, çocuk sevgisi, köydeki çocukluk yıllarına özlem, ölüm temalarını işledi. Özellikle ailesine olan düşkünlüğü nedeniyle şiirlerinde aile sevgisine daha fazla yer verdi.
Muzaffer Aslan, şiirlerinde toplumsal konuları da eleştirel bir bakış açısı ve dille ele aldı. Taşlama türündeki bu şiirlerinde toplumdaki düzensizlikleri ve bu düzensizliklere neden olan kişileri iğneleyici, zaman zaman sert bir üslupla eleştirdi.
Bütün şiirlerini halk şiirinin biçim özelliklerine göre yazdı. Halk şiirindeki mazmunlardan çok kendine ait imgeleri kullanmaya özen gösterdi.
Şiirleri Ömre Adanmış Şiirler (2023) adıyla Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlandı.
NURETTİN KARDİŞ (OZAN NURİ)
(d.1968 - )
Asıl adı Nurettin Kardiş olan Ozan Nuri, Kahramanmaraş’ın Sarıgüzel köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Ailesinin fakir oluşu nedeniyle eğitimine devam edemedi. 15 yaşına kadar köyünde çobanlık yaptı.
Şiire ve saza karşı ilgisi 15 yaşında başladı. O yıllarda çok istemesine rağmen fakirlikten dolayı bir saza sahip olamıyordu Köyde sazı olmasına rağmen bir türlü çalmayı öğrenemeyen bir şahsın sazını satılık etmesi üzerine saza talip oldu. Köylüsü, tarlasını sürme karşılığında Nurettin’e sazını vereceğini söyledi. Bunun üzerine Nurettin büyük bir sevinç ve coşkuyla o şahsın tarlasını üç gün üç gecede sürdü ve sazı aldı. Bir ay içinde sazı öğrendi ve omzundan düşürmedi.
1990 yılında askerden döndükten sonra evlendi ve Kahramanmaraş merkezine taşındı. 15 yıl inşaat boyacılığı yaptı. 2007 yılında hizmetli kadrosuyla Kahramanmaraş Belediyesine girdi. 2007 yılında yerel Aksu televizyonunun kurulmasıyla birlikte beş yıl boyunca “Ozanlar Diyarı” isimli program hazırlayıp sundu. Bu programda yörenin ve çevre illerin ozanlarıyla çalıp söyledi. 2015 yılında yine aynı televizyonda “Ozan Nuri ile Bizim Eller” isimli program hazırlayıp sunmaya başladı. 2017 yılında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinden emekli oldu.
Ozan Nuri, 2017 yılında Kahramanmaraş Ozanlar ve Şairler Kültür Derneğini kurarak derneğin başkanlığına seçildi. Şiirlerinde Ozan Nuri mahlasını kullandı ve özellikle Âşık Mahzunî ile Neşat Ertaş’tan etkilenerek bu ozanları kendine örnek aldı. Yörenin ve bölgenin ozanlarıyla atışmalar yaptı. Kültür Bakanlığı tarafından kendisine halk ozanı/âşık ünvanıyla sanatçı tanıtma kartı verildi.
Ozan Nuri, şiirlerinin bir kısmını besteledi ve seslendirdi. 2016 yılında Ömür Kazanı adlı albümü CD ortamında çıktı. 200 civarındaki şiirlerini kitaplaştırma aşamasındadır.
NURGÜL KAYNAR YÜCE
(d.1971 - )
Nurgül Kaynar Yüce, Kahramanmaraş’ın Kaynar köyünde doğdu. İlkokulu Turan İlkokulu ve Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulunda tamamladı. Ortaokulu Cumhuriyet Ortaokulunda, liseyi Kahramanmaraş Ticaret Meslek Lisesinde okudu. Yükseköğrenimini Gaziantep Üniversitesi Kahramanmaraş Meslek Yüksekokulunda yaptı.
İlkokuldayken, babasından dinlediği Karacaoğlan şiirleri ve Yunus Emre’nin ilahileri şiire ilgi duymasını sağladı. Şiir yazmaya Türkçe öğretmeninin yönlendirmesiyle ortaokul döneminde başladı. Yine bu dönemde Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Tahir ile Zühre gibi efsaneleşmiş hikâyeleri okudu ve şiirlerine halk kültürü zemini oluşturdu.
Şiirlerini uzun süre defter hâlinde muhafaza eden Nurgül Kaynar Yüce’nin şiirleri 2017 yılından itibaren Hayal Bilgisi Dergisi, Kültür Ajanda, Çıngı, Mevsimler, Yeni Vesselam, Açıkkara, Yarpuz, Dergizan, Edebiyatın Başkenti dergilerinde yayınlandı. Bir’İz Edebiyat Fasl-ı Muhabbet Atışma Programı’nın moderatörlüğünü yaptı. 2019 yılında kendisine Kültür Bakanlığı tarafından “Kalem Halk Şairi” ünvanı verildi. Şiirlerine; Yaşayan Şairler Antolojisi, Bugünden Yarına Bir’İz (1-2) Antolojisi, Anadolu Şiir Antolojisi, Kahramanmaraşlı Şairlerde Peygamber Sevgisi gibi pek çok antolojide yer verildi.
Nurgül Kaynar Yüce, şiirlerinin bir kısmını Al Yanaklı Kirazlar (2011) adlı kitabında yayınladı.
NURİ DEMİR (SİYAMİ)
(d.1935 - ö.2010)
Nuri Demir, 1935 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. İlkokulu Afşin, ortaokulu Göksun, liseyi Maraş’ta okudu. Yükseköğrenimini Adana’da yaptı. Adana, İzmir, Aydın ve Afşin’de görev yaptıktan sonra emekli oldu. 2010 yılında vefat etti.
Kalem halk şairi Nuri Demir, şiire ilkokul yıllarında başladı. Lise yıllarında katıldığı şiir yazma yarışmasında ödül aldı. Yörede yaşayan Derdiçok, Hayati Vasfi Taşyürek gibi şairlerden etkilendi. Hayati Vasfi Taşyürek tarafından kendisine bir mahlasname ile “Siyami” mahlası verildi. Mahlasnamenin son dörtlüğü şöyledir:
“Gönlünüze Hak’tan hidayet dolsun,
Terbiyeniz üstün ilhamı bolsun,
Ey Nuri mahlasın Siyami olsun,
Vasfi’den teberrük kabul edersen.”
Şiirleri çeşitli antolojilerde ve mahalli gazetelerde yayımlanan Siyami’nin koşma ve semai nazım şekliyle yazdığı şiirlerinde aşk, talihten şikâyet ve hamasi konular ağırlıktadır. Bunun yanı sıra sosyal taşlamalar da yapmıştır.
NURİ PEKER (ÂŞIK FİDANÎ)
(d.1967 - )
Nuri Peker, 1967 yılında Afşin ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise öğrenimini ilçesinde tamamladı. 1980 yılında Afşin Meyvecilik Üretme İstasyonu Müdürlüğünde çalışmaya başladı. Daha sonra Kahramanmaraş ve Afşin tarım müdürlüklerinde çalıştı ve 2018 yılında emekli oldu. Emekli olduktan sonra zamanının büyük bir kısmını ozanlığa ve dernek çalışmalarına ayırdı.
Şiir yazmaya ortaokul yaşlarındayken başladı. Daha sonra bağlama çalmayı kendi çabasıyla kendi kendine öğrenerek yazdığı şiirleri bağlama eşliğinde seslendirmeye başladı.
Yöresinde yaşamış olan Hayati Vasfi Taşyürek, Abdurrahim Karakoç, Âşık Yener, Kul Hamit, Âşık Mahzuni gibi güçlü şairlerden etkilendi.
Nuri Peker, 1995 yılında açılan Afşin Ozanlar Derneğinin kurucu üyesi olup derneğin yönetim kurulunda genel sekreter olarak görev yaptı, derneğin etkinliklerinde aktif rol aldı.
Afşin Ozanlar Derneğinin kuruluş yılında en genç ozan olması nedeniyle Afşinli ozanlardan Âşık Pınari (Ali İhsan Başpınar ) tarafından kendisine “Fidanî” mahlası verildi ve şiirlerinde bu mahlası kullandı.
Şiirlerini halk şiirinin koşma ve semai nazım biçimiyle yazmaktadır. Bu şiirlerde genellikle aşk, doğa ve genel hayat şartları gibi konuları işledi. Bazı yerel ve ulusal kanallara konuk olarak katıldı.
Nuri Peker, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
OSMAN ÇAPAR (ERVAHİ)
(d.1974 - )
Osman Çapar 1974 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Besbucak köyünde doğdu. Babasının memuriyeti nedeniyle sekiz yaşında köyden ayrıldı ve Kahramanmaraş’ın çeşitli köylerinde kaldı.
Askerlik görevinden sonra bir petrol şirketinde dört yıl tanker şoförü olarak çalıştı. 2000 yılında Kahramanmaraş İl Millî Eğitim Müdürlüğüne memur olarak atandı.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği yönetim kurulu üyesi olan Osman Çapar’a Âşık Cemal Divani tarafından “Ervahi” mahlası verildi. Şair şiirlerinden bu mahlası kullanmaktadır.
OSMAN DAĞLI (ÂŞIK MAKSUDÎ)
(d.1936 - ö.2007)
Osman Dağlı, 1936 yılında Afşin’in Hunu (şimdiki adı Arıtaş) köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Köylerine gidip gelen çeşitli âşıkların ve Âşık İhsanî, Kul Hasan ve Davut Sulari gibi usta ozanların etkisiyle şiire başladı. Sonraki yıllarda Mahzuni, Kul Hasan, İhsani, Nesimi Çimen gibi birçok âşıkla Türkiye’nin hemen her bölgesini dolaştı.
“Maksudî” mahlasının yanında, adını ya da soyadını da kullanan Dağlı, şiirlerinde aşk, din, toplumsal sorunlar gibi her konuyu işledi. Şiirleriyle birçok âşığı etkileyen Dağlı’nın çeşitli eserleri başta Feyzullah Çınar ve Âşık Mahzunî olmak üzere değişik sanatçılar tarafından bestelendi. 1962 yılında açılan Ankara Halk Ozanları Derneğinin kurucuları arasında yer aldı. 1971 yılında Almanya’ya yerleşerek yaşamını orada sürdürmeye başladı.
Çeşitli şenlik ve konferanslara katılan Osman Dağlı’nın eserleri birçok gazete, dergi ve araştırmada yayımlandı. Şiirlerinin bir kısmı Ara Beni (2004) adlı kitapta toplandı. Osman Dağlı, 4 Ekim 2007 tarihinde vefat etti.
OSMAN KONAK (KONAK)
(d.1929 - ö.2022)
Osman Konak, 1929 yılında çiftçi bir ailenin çocuğu olarak Afşin’in Bakraç köyünde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Yoksulluktan dolayı okula gidemedi. Askere gidinceye kadar çiftçilik yaptı. Babasından kalan bir çift öküzle geçimini sağlamaya çalıştı. Fakat öküzlerin aniden ölümü Osman Konak’ı çok sarstı. İlk şiirini ölen öküzlerinin üzerine yazdı. Daha sonra şiir yazmayı sürdürdü. Pamuk tarlalarında, inşaatlarda, termik santralinde ve PTT’e çalıştı. 1992 yılında PTT’den emekli oldu. 26 Temmuz 2022 tarihinde 93 yaşında vefat etti.
Ozanlık geleneğinin tüm canlılığı ile yaşandığı bir yörede yaşayan Osman Konak, Hafız Rahmi ve Karacaoğlan’dan etkilendi, bu şairlerin şiirlerini ezberleyerek kendini yetiştirdi. Şiirlerinde semai ve koşma nazım biçimlerini kullandı. Başta köyüne olan sevgisi olmak üzere aşk, tabiat ve sosyal temalı şiirler yazdı. Şiirlerinde bazen “Konak”, bazen de “Osman Konak” mahlasını kullandı. Şiirlerini telden değil dilden söyledi.
Bazı şiirleri Afşinli ozanlar tarafından bestelenen Osman Konak’ın şiirleri mahalli dergi ve gazetelerde, antolojilerde yayınlandı. Gönül Irmağı (?) ve Sen Ol (2015) adlı yayımlanmış bir şiir kitapları vardır.
OSMAN NACİ KARAKOÇ
(d.1933 - )
Osman Naci Karakoç 1933 yılında Kahramanmaraş’ı Elbistan ilçesi Cela köyünde (Ekinözü ilçesinde) doğdu. Babası Ümmet Karakoç da bir halk şairidir.
İlkokulu bitirdikten sonra o günün şartları nedeniyle eğitimine devam edemedi. Çocukluk hayatı Cela köyünde Salavan Dağı’nın eteklerinde, bağ ve bahçelerde geçti. Bağ bahçe işleriyle uğraştı, ağabeyi Abdurrahim Karakoç’un yanında marangozluk ve mobilyacılık yaptı. 1965 yılında Elbistan Adliyesine memur olarak girdi. 1996 yılında emekli oldu.
Osman Naci Karakoç’un kardeşleri olan Bahaettin Karakoç, Ertuğrul Karakoç, Abdurrahim Karakoç ve Mehmet Nafiz Karakoç da şairdir. Şair bir ailedeki şiir atmosferinden hâliyle kendisi de etkilendi. Şiirleri Engizek gazetesinde yayımlandı.
Şiirlerinde aşk, kahramanlık, memleket sevgisi, din temalarını işledi. Toplumsal aksaklıklarla ilgili taşlamalar yazdı.
OSMAN SALMAN (ÂŞIK SALMANÎ)
(d.1952 - ö.2017)
Osman Salman, 1952 yılında Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinin Kılılı Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Kılılı’da okudu. Ekonomik nedenlerden dolaylı eğitimine devam edemedi.
1968 yılında Çukurova Radyosunun yapmış olduğu sınavda başarılı oldu ve burada çalıştı. Küçük yaşlarda başladığı çalışma hayatından dozer operatörü olarak emekli oldu.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucu üyelerinden olan Osman Salman’ın ustaları Âşık Ali Ercan ve Öksüz Ozan’dır. Ustası Âşık Ali Ercan tarafından kendisine “Âşık Salmani” mahlası verildi.
Âşık Salmani, şiirlerinde aşk, gurbet, memleket sevgisi temalarını işledi. Deyişlerini saz eşliğinde dile getirdi.
Çeşitli radyo ve televizyon programlarına katılarak eserlerini icra etti. 2017 yılında vefat etti.
ÖMER GÜNDOĞAN
(d.1971 - )
Ömer Gündoğan 1971 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Tanır kasabasında doğdu. İlk ve ortaokulu Tanır’da okudu. Ordu Fatsa Endüstri Meslek Lisesi Elektrik bölümünden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdi. 1989 yılında Afşin Elbistan Termik Santralinde elektrik teknisyeni olarak işe başladı.
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Ömer Gündoğan şirlerinde aşk, ayrılık, yoksulluk, talihten şikâyet gibi bireysel konuların yanı sıra toplumsal aksaklıkları, adaletsizlikleri konu edindi. Şiirlerinin bazıları ses sanatçıları tarafından bestelenip icra edildi. Ömer Gündoğan, usta malı şiirlerin yanı sıra kendisine ait eserlerden oluşan bestelenmiş şiirlerini de saz eşliğinde çalıp söylemektedir.
Ömer Gündoğan, 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şiirlerinde “Ömer” mahlasını kullanan Ömer Gündoğan’ın Yürekten Kopanlar (2018) ve Hayata Dair (2020) adlı şiir kitapları vardır.
ÖMER KARA (SEYMANİ)
(d.1985 - )
Ömer Kara, 1985 yılında Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 639 doğdu. İlk ve orta öğrenimini Pazarcık’ta tamamladı. 2004 yılında polislik sınavını kazanarak İstanbul’da bulunan Şükrü Balcı Polis Meslek Yüksek Okuluna girdi. 2006 yılında mezun oldu ve sırasıyla Bolu, Mardin ve Gaziantep illerinde görev yaptı. 2023 yılında emekli oldu.
Ömer Kara, kendisine Abdurrahim Karakoç’u ve Âşık Mahzuni Şerif ’i örnek aldı.
Şiirlerinde aşk, ayrılık, vatan, millet sevgisi, zamandan şikâyet gibi bireysel temaların yanı sıra toplumda görülen aksaklıkları, bozuklukları ve yozlaşmayı yansıttı. Sosyal konulu şiirlerinde mizahi bir dil ve anlatımla ironik taşlamalarda bulundu.
Ömer Kara, 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Bazı şiirlerinde “Seymani” veya “Kul Seymani” mahlasını kullanan şairin, Köroğlu’nun Bıraktığı Yerden (2006) ve Aykırı Şiirler (2016) adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
ÖMER KAYA
(d.1987 - )
Ömer Kaya, 1987 yılında Elbistan’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Elbistan’da okudu. Yükseköğrenimini Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Elbistan Meslek Yüksek Okulunda tamamladı. TEDAŞ’ta başladığı iş hayatını Türk Telekom’da sürdürdü.
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Ömer Kaya, şiirlerinde de “Ömer Kaya” mahlasını kullandı. Şiirlerini 8’li ve 11’li heceyle yazan şair şiirlerinde aşk, aile, memleket sevgisi, doğa, vatan ve millet sevgisi konularını işledi.
Şiir ve yazıları başta Elbistan Pusula Gazetesi olmak üzere çeşitli gazete, dergi ve antolojilerde yayılmamdı. Bazı şiirleri yerel sanatçılar tarafından bestelenip seslendirildi.
Ömer Kaya’nın Kardelen Uykusu (2021) ve Salkım Söğüt Düşleri (2022) adlı yayımlanmış iki şiir kitabı vardır.
ÖMER LÜTFİ PİŞKİN (DERDİÇOK)
(d.1874 - ö.1937)
Asıl adı Ömer Lütfi olan Derdiçok, Elbistan’ın Kızılcaoba Mahallesi’nde doğdu. Düzenli bir eğitim görmedi. Balıkçıl köyünde imamlık yapan babası Hafız Mehmet’in yanında hafızlığa başladı. Bir rivayete göre Afşin’deki Eshab-ı Kehf mağarasını ziyaret ettiği bir gün mağara yakınında uykuya daldı ve rüyasında pir (veya yedi uyurlardan biri olan Yemliha) tarafından ağzına mısır akıtıldı; bunun üzerine dili çözülerek irticalen şiirler söylemeye başladı. Böylece badeli âşıklar kervanına katıldı.
Babasının, onu kendisi gibi din adamı yetiştirmek istemesi ve âşıklığına karşı çıkması aile içinde huzursuzluk oluşturdu. Bir ara Balıkçıl köyünden ayrılıp Afşin’e gitti ise de geçimini sağlayamayıp tekrar babasının yanına dönerek bağ-bahçe işleriyle uğraştı. Tarlada çalışırken gönül verdiği gelinle şakalaşması üzerine babasının hiddetle attığı bir taş Ömer Lütfi’nin kolunun kırılmasına sebep oldu. O günden sonra “Derdiçok” mahlasını kullanmaya başladı. Elbistan ve Afşin’in çeşitli köylerinde imamlık yaptı. 23 yaşından sonra tamamen şiirle ilgilendi. Kuvvetli irticali ve saza olan hâkimiyeti ile kısa sürede tüm çevrede tanındı. Adı ve aşkları etrafında hikâyeler geliştirildi. Âşıklarla atışmalar yaptı.
Zamanında en çok tanınan ve en usta âşıklardan birisi olan Derdiçok, soyadı kanunu çıkınca “Pişkin” soyadını aldı.
Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün, Türk Saz Şairleri adlı eserinde asrımızın son değerli temsilcilerinden biri olarak tanıttığı Derdiçok’un şiirlerinde mahallî ağza ait hususiyetler görülür. Sade, tabii ve güzel Türkçesiyle aşk, ayrılık ve tabiat konularında koşma ve semailer söyledi. Şiirlerinin, konu, dil, anlatım ve biçim bakımından Karacaoğlan’ın şiirlerine çok benzemesi onu 20. yüzyılın Karacaoğlan’ı yapmıştır.
Derdiçok, altmış üç yaşındayken kışın katıldığı bir düğün dönüşünde zatüreye yakalandı, iyileşemedi ve Tanır’da vefat etti.
PENAHİ EMİRLİOĞLU (ÂŞIK PENAHİ)
(d.1952 - )
Penahi Emirlioğlu 1952 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Yeşilyurt Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Göksun’da, ortaokulu Afşin’de okudu. Lise eğitimi için Kahramanmaraş’a gitti. Lise yıllarında okulda düzenlenen çeşitli etkinliklerde saz çalıp türküler söyleyen Âşık Penahi, kısa sürede okulda öğretmenler ve öğrenciler tarafından tanındı. 1974 yılında Göksun Orman İşletme Müdürlüğünde işe başladı. Meslek hayatı boyunca çeşitli ilçelerde görev yaptı. 1995 yılında kurulan Afşin Ozanlar Derneğinin kuruluş aşamasında çeşitli görevler üstlendi, derneğin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 2002 yılında emekli oldu.
Şiire yönelmesinde dayı sı Âşık Yener’in, şiirlerini kendisine yazdırmasının etkisi büyük olmuştur. Çekmiş olduğu sıkıntılar, ailesinden uzakta kalması, maddi zorluklar yaşaması, halkının yaşadığı zor luk, ülke sorunları, sevdiklerini kaybetmesi şiir yazmasında etkili olmuştur.
Âşık Penahi, yörenin ünlü ozanı Âşık Mahzuni’yi rehber ve usta kabul etmiştir. Şaire “Penahi” mah lasını da yine Mahzuni vermiştir. Şiirlerinde aşk, sevgi, gurbet, sıla, ölüm, tabiat, memleket sevgisi, din, zamandan şikâyet, toplumsal so runlar gibi geniş bir tema zenginliği vardır.
Çeşitli ulusal ve mahalli TV kanallarındaki âşık programlarına katılan Penahi Emirlioğlu’nun Telli Senem (1988), Atlas Dağı (1992) ve Anlarsın Dost (2005) adlı kaset ve albümleri vardır.
RAHMİ KAYA (ÂŞIK MAHRUMÎ)
(d.1932 - ö.2006)
Asıl adı Rahmi Kaya olan Âşık Mahrumî, 1932 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek köyünde doğdu. Dört yaşındayken annesini, sekiz yaşındayken babasını kaybetti. İmkânsızlıktan dolayı ilkokuldan sonra öğrenimine devam edemedi. 12 yaşında köyün sığır çobanlığını yaptı. Geçimini bir süre bahçıvanlık yaparak sağladı. Afşin-Elbistan Termik Santralinde çalıştı ve buradan 1990 yılında emekliye ayrıldı.
Rahmi Kaya’nın halk şiirine ve âşıklığa yönelmesinde babasının ve dedesinin ozan oluşu etkili olmuştur. Köylerine gelip giden âşıklardan ve katıldığı cem merasimlerindeki dedelerden de etkilendi.
Badeli âşıklardan olan Rahmi Kaya, saz çalmayı ağabeyinden öğrendi. Önceleri usta malı deyişler söyleyen âşık, sonraları kendi şiirlerini söylemeye başladı. Köylüsü ve yörenin tanınmış âşığı olan Âşık Mahzunî Şerif ’in de saz hocalığını yaptı. Atışma, deyişme, irticalen söyleme gibi âşıklık geleneğinin gerektirdiği bütün becerilere sahipti. Mahzunî Şerif başta olmak üzere yöresindeki pek çok sanatçı üzerinde etkisi oldu.
Kendisine, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Âşık Mahrumî’nin şiirlerinin bir kısmı, araştırmacı yazar Arif Bilgin tarafından “Ne Ararsan Kendinde Ara Âşık Mahrumî” adlı kitapta toplandı.
RAMAZAN MENGİLLİ (ÂŞIK SELAMİ)
(d.1953 - )
Asıl adı Ramazan Mengilli olan Âşık Selâmi, 1953 tarihinde Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinin Kılılı Beldesinde doğdu. İlkokul öğrenimini köyünde tamamladı. Maddî imkânsızlıklardan dolayı öğrenimine devam edemedi. Çobanlık, ırgatlık, işçilik yaptı. Uzun yıllar bir kamu kurumunda mevsimlik işçi olarak çalışan Ramazan Mengilli, Kahramanmaraş Sıtma Savaş Daire Başkanlığında işe girdi ve buradan 2003 yılında emekli oldu.
Soyunun Avşarlara dayanmasının ve şiire olan merakının Ramazan Mengilli’nin sanatçı olmasında payı olmuştur. Yunus Emre’yi ve Karacaoğlan’ı kendisine rehber edindi. Durdu Yoksul ve Abdurrahim Karakoç etkilendiği şairlerin başında gelmektedir. İrticalen şiir söyleyebilen, âşık meclislerinde bulunarak atışma, deyişme gibi geleneğin pek çok unsurunu yerine getiren Mengilli, halk hikâyesi de anlatabilmektedir
Şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanan şair koşma, semai ve destan nazım şekilleriyle memleket meselelerini, millî ve hamasî duyguları ve ağırlıklı olarak da dinî-tasavvufi konuları işledi. “Selami” mahlasını kullanan ozan bu mahlasla Türkiye genelinde konser, şenlik ve festivallere katıldı, ödüller aldı. Selçuk Üniversitesi tarafından düzenlenen Konya Âşıklar Bayramı’nda birincilik ödülü kazandı. Çalışmaları mahallî gazetelerde yayımlandı.
Âşık Selami’ye Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede kalem “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Şiirlerinin bir kısmını Rüzgâr, Şecaat ve Âşık Selâmi adlı kitaplarında topladı. Hakkında Yaşar Alparslan ve Serdar Yakar tarafından Âşık Selamî (Ramazan Mengilli) Hayatı ve Şiirleri (2012) adlı bir kitap yayımlandı.
RAMAZAN PAMUK
(d.1966 - )
Ramazan Pamuk, 1966 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin İğde kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini İğde’de tamamladı. Elbistan Mükrimin Halil İnanç Lisesinde başladığı lise eğitimini maddi imkânsızlıklar nedeniyle yarım bıraktı. 1992 yılına kadar terzilik yaptı. 1992 yılında İğde Belediyesine memur olarak girdi. Bu arada liseyi dışarıdan bitirdi. 2015 yılında Elbistan Devlet Hastanesine atandı ve memurluk görevine burada devam etti.
Şiir yazmaya ilkokuldayken başlayan Ramazan Pamuk’un halk şiiri tarzındaki şiirleri birçok gazete, dergi, antoloji ve web sitesinde yayımlandı. Şiirlerinde “Hilkati” mahlasını kullandı. Şairin, “Aslan Mehmetçik” adlı şiiri Jandarma Genel Komutanlığı tarafından bestelenerek marş hâline getirildi ve geniş kitlelerin beğenisini kazandı. Şiirden dolayı Jandarma Genel Komutanlığı tarafından plaketle ödüllendirildi.
Ramazan Pamuk’un atışma türündeki şiirlerinden bir kısmı Arif Bilgin tarafından hazırlanan “Namluya Şiir Sürdüler Atışma” ve “Şiir Döşedik Yollarına Elbistan’ın Afşin’in” adlı eserlerde yayımlandı. Şairin Aşk Gönlüme Girince (2021) adlı yayımlanmış şiir kitabı vardır.
RIZA ÇİFTÇİ (ÂŞIK RIZA)
(d.1965 - )
Rıza Çiftçi 1965 yılında Kahramanmaraş’ın Şerefoğlu köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Kahramanmaraş Ortaokulunda okudu. Tarlalarda çapa yaparak ailesinin geçimine katkıda bulundu. Askerde bandocu olarak görev yaptı. Terhis olduktan sonra müzikle ilgilenmeye devam etti. Asker dönüşünden sonra fabrikada çalışmaya bir yandan da düğünlerde çalıp türkü söylemeye başladı. 1990 yılında Kahramanmaraş Belediyesi Konservatuvarı Türk Halk Müziği Korosuna katıldı. Kahramanmaraş Belediyesinden emekli oldu.
Âşık Rıza, başta babası olmak üzere çevresindeki âşıklık geleneğine göre çalıp söyleyenlerden etkilenerek küçük yaşlardan itibaren şiir söylemeye ve saz çalmaya başladı. İrticalen atışmalara katıldı. Yurdun çeşitli yerlerinde türküler söyledi. Konserlere katıldı. Kahramanmaraş Belediyesi konservatuvarında ses sanatçısı olarak görev yaptı. Öksüz Ozan’la birlikte Aksu Televizyonunda “Ozanlar Dergâhı” adlı program yaptı.
“Âşık Rıza” mahlasını kullandığı ve halk şiiri formatında yazdığı şiirlerinde aşk, yoksulluk, memleket, insan sevgisi gibi konuları işledi. Âşıklık geleneğinin bütün özelliklerini taşıyan Âşık Rıza, çeşitli atışmalara katıldı. Hem usta malı şiirleri hem de kendi şiirlerini sazı ve sesiyle icra etti ve gerek konserlerde gerekse televizyon programlarında sesini geniş kitleye duyurdu. Şiirlerinin bazılarını besteledi ve seslendirdi. Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin yönetim kurulu üyesi olarak da görev yaptı.
“Dallı Basma” adlı bir kaset çalışması olan Âşık Rıza’ya Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “ses sanatçısı” ünvanı verildi.
SABRİ ORAK (HÜDÂİ)
(d.1940 - ö.2001)
Asıl adı Sabri Orak olan Âşık Hüdâi, 1940 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinin Yoğunoluk köyünde doğdu. Maddî imkânsızlıklar yüzünden okula gidemedi. Henüz çocuk yaşlarında pamuk tarlalarında çalıştı, zaman zaman çobanlık yaptı. On bir yaşından sonra irticalen şiirler söylemeye başladı. “Hûdâi” mahlasını Kadirli Âşıklar Gecesi’nde gösterdiği başarı sebebiyle aldı. Asker ocağında okuma-yazma öğrenen Hüdâi, halk hikâyelerini, Kuracaoğlan, Sümmani gibi usta şairlerin şiirlerini okuyarak kendini yetiştirdi. Askerlikten sonra elinde sazı, dilinde sözü Anadolu’yu dolaştı. Ömrünün son yıllarına kadar yoksul ve işsiz bir yaşam sürdü. Uzun yıllar İstanbul’da ve Ankara’da ikamet etti. Bir ara Ankara Çankaya Belediyesinde çalıştı.
Âşık Hüdâi, âşıklık geleneği tabiriyle hem “dilden” hem de “telden” söyleyebilen bir âşıktır. Konya’da yapılan Âşıklar Bayramı’na katılan şair, 1968 yılında şiir dalında birinci olarak Fuzulî ödülünü, 1969 yılında atışma ve şiir dallarında ikinci olarak Dadaloğlu ve Yunus Emre ödüllerini kazandı. 1970 yılında şiir dalında Karacaoğlan, atışma dalında Müdamî ödüllerini aldı. Sazı ve sözüyle âşıklık geleneğinin bütün özelliklerine sahip olan Hüdâi, şiirlerinde sade bir Türkçeyle daha çok tabiat, aşk, insan ilişkileri ve tasavvuf konularını işledi.
Âşık Hüdâi’ye Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı verildi.
23.11.2001 tarihinde vefat eden şairin, Gönül Diyarından Deyişler (1971), Yaralar Beni (1977), Âşık Hüdai-Şiir (1995), Sevgi Bizim Dinimizdir (2001) adlı eserleri vardır.
SEFER DEMİR (OZAN SERFANİ)
(d.1956 - )
Sefer Demir 1956 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Bakraç Şahinkaya Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu Elbistan’da okudu. Ortaokul ikinci sınıfta mandolin ve saz çalmayı öğrendi. İlk şiirini “Güzel Elbistan” adıyla yazdı. Lise öğrenimini Tarsus’ta tamamladıktan sonra 1976 yılında İskenderun Demir-Çelik fabrikasında memur olarak girdi ve burada 11 yıl görev yaptı. Isparta Eğitim Enstitüsünü bitirmesine rağmen öğretmenlik yapmadı, memur olarak görevine devam etti. Daha sonra Afşin Elbistan kömür işletmesine geçti. 28 yıl çalıştıktan sonra 2016 yılında emekli oldu.
Afşin Şairler ve Halk Ozanları Derneği üyesi olan Sefer Demir, şiirlerinde “Ozan Serfani” mahlasını kullandı.
Ozan Serfani, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı aldı.
SEYDİ KALENDER (SEYYİDİ)
(d.1961 - )
Seydi Kalender, 1961 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Dağlıca Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu Tanır’da okudu. Daha sonra eğitimine devam edemedi. Küçük yaşlarda şiir yazmaya ve saz çalmaya merak sardı ve sazı kendi kendine öğrendi. Özellikle yöresinde yetişmiş olan ünlü şair Hayati Vasfi Taşyürek’ten etkilendi ve onu kendisine örnek aldı. 100’ün üzerinde şiiri bulunan şair, şiirlerini henüz kitaplaştırmadı. Afşin Ozanlar Derneği yönetim kurulu üyesi olan ve dernek çalışmalarına etkili olarak katılan Seydi Kalender, aynı zamanda dernek başkanı olan Erbabi tarafından kendisine verilen “Seyyidi” mahlasını kullanmakta ve şiirlerinde bazen “Seyyidi”, bazen de “Kalender” mahlasını tapşırmaktadır.
Seydi Kalender, koşma ve semai biçiminde söylediği şiirlerde genel olarak aşk, yoksulluk, talihten yakınma gibi konuları işledi. Şiirleri yerel gazetede ve antolojilerde yayımlandı.
Seydi Kalender, 2016 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
SIDDIK ÖZER
(d.1947 - )
Sıddık Özer, 1947 yılında Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde doğdu. İlköğrenimini Ekinözü’nde, ortaöğrenimini Elbistan’da, yükseköğrenimini Akçadağ İlköğretmen Okulunda tamamladı. Çeşitli okullarda öğretmenlik yaptı ve emekli oldu.
Halk şiirinin kalem şairlerinden olan Sıddık Özer, aşk, tasavvuf, kahramanlık, memleket sevgisi temalı şiirleriyle halk şiiri vadisinde kendisine yer buldu. Eğitimci olmasının da etkisiyle eğitici yönü olan şiirler yazdı.
Dörtlüklerle, 7, 8 ve 11’li heceyle yazdığı şiirlerinde sağlam bir kafiye ve özgün imgeler vardır. Şiirleri yerel ve ulusal çeşitli kültür-edebiyat dergilerinde, gazetelerde ve antolojilerde yayımlandı.
Sıddık Özer’in Vuslat (1997) ve Ayna (2018) adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
SİBEL ORÇAN
(d.1973 - )
Sibel Orçan, 1973 yılında Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesine bağlı Beyoğlu Mahallesi’nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı.
Antalya’nın Manavgat ilçesine yerleşti. Turizm sektöründe yönetici asistanlığı yaptı.
Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi olan Sibel Orçan şiirlerinde aşk, yalnızlık, doğa, zamandan yakınma temalarını işledi. Sanatsal etkinliklere ve projelere katıldı.
Şiirleri çeşitli dergi, antoloji ve sosyal medyada yayımlanan Sibel Orçan, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
SÜLEYMAN BULUT (GARİP OZAN)
(d.1935 - ö.2006)
Süleyman Bulut, 1935 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Büyükyapalak köyünde doğdu.
Şiire, yöredeki diğer şairler gibi küçük yaşlarda başladı. Şiirlerinde “Garip”, “Garip Süleyman” veya “Kul Garip” mahlası kullandı.
Saz çalmayan Garip Süleyman, irticalen şiirler söyledi, sözlü atışmalara katıldı. Şiirlerinde ağırlıklı olarak din, tasavvuf ve toplumsal konularını işledi.
Süleyman Bulut’un oğulları Ahmet ve Bahattin de güçlü ozanlardır.
Süleyman Bulut, 27 Eylül 2006’da vefat etti.
ŞAZÎ
(d.XVIII. yüzyıl sonu - ö.XIX. yüzyıl ikinci yarısı)
Âşık tarzı halk şairi Şazî, Kahramanmaraş’ın Çınarpınar kö- 695 yünde doğdu. Asıl adı ve doğum-ölüm tarihi bilinmemektedir. Şiirlerinden hareketle XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılın ortalarında yaşadığı tespit edilmiştir. Mensup olduğu aileden birçok şair yetişmiştir. Nitekim kardeşi Şirazi ve amcaoğlu Zarif de güçlü halk ozanlarıdır. Şiirlerinden Maraş’tan Mısır’a gönderilen Kalender Paşa kumandasındaki ordunun içinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Rivayete ve şiirlerinden anlaşıldığına göre kendi köyünden bir kızla nişanlıdır. Mısır’a gönderildiği dönem çok sevdiği nişanlısından uzunca bir süre ayrı kalmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılık ona çok ağır gelmiş ve Kalender Paşa’ya “Meded sende kaldı ey gani vezir /Himmet edin gedek ellerimize / İstemem Mısır’a etsen Şah Veled /Nice can muntazır yollarımıza” dörtlüğü ile başlayan koşmasını söylemiştir
Koşma türünde söylemiş olduğu şiirlerinde aşk, sevgili, özlem ve ayrılık temalarını işledi. Şiirleri cönklerde yer almakta olup halk arasında dilden dile dolaşmaktadır. Şazî’nin altı tane türkülü hikâyesinin mevcut olduğu tespit edilmiştir. Türkülü hikâyelerinde günlük olaylarla ve tarihî şahsiyetlerle ilgili deyişlere de yer verilmiştir.
ŞERİF CIRIK (ÂŞIK MAHZUNİ)
(d.1939 - ö.2002)
Âşık Mahzuni, 17 Kasım 1939 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Berçenek (şimdiki adı Tarlacık) köyünde doğdu. Asıl adı Şerif Cırık’tır. Ancak adını sonradan Şerif Mahzuni olarak değiştirdi. Âşıklık geleneğini küçük yaşlarda öğrendi. İlk derslerini de amcası Âşık Fezalî’den aldı. 12 yaşında bağlama çalmaya başladı.
Köyünde ilkokul olmadığı için Elbistan Alembey köyünde bulunan Lütfü Efendi Medresesine giden Mahzuni, burada Kur’an öğrendi. Köyüne ilkokul yapıldıktan sonra da ilköğrenimini tamamladı. Daha sonra Mersin Astsubay Hazırlama Okuluna girdi ve burayı bitirdikten sonra 1959 yılında Ankara Ordonat Tekniker Okuluna geçti. Bu arada dayısının kızı Emine Hanım ile evlendi. 1961 ylında Kuleli Askeri Lisesine devam etti. Maddi zorluklar ve bir İtalyan kızına aşkı yüzünden öğrenimini tamamlayamadı ve 1961 yılında okuldan ayrıldı. Bundan sonra kendini ozanlığa adayan şair, Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel, Davut Sularî gibi âşıklardan etkilendi.
Henüz yirmi yaşındayken “İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım” adlı ilk plağını çıkarttı ve bu plağıyla geniş bir kitlenin beğenisini kazandı, Âşık Veysel tarafından da takdir gördü. 1963 yılında Fikret Oytam ile tanıştı. Ondan yardım gördü, radyolarda türkü söylemeye başladı. Büyük Sinema’da verdiği konser büyük ilgi gördü ve bunu diğer konserler takip etti. Okuduğu şiirlerden ve plaklarından dolayı kovuşturmalara uğradı, yargılandı ve aklandı. 1973 yılından sonra Ankara’da Gençlik Parkı’ndaki bir gazinoda çalıştı. Plaklar doldurdu.
1989-1991 yılları arsında Halk Ozanları Derneği Genel Başkanlığı, Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Merkez Disiplin Kurulu Başkanlığı, Hacı Bektaşî Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu üyeliği ve Ozan-Der Onur Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulunan Mahzuni, kitleleri coşturan özgün deyişlerini ezgi yaratmadaki ustalığı ile çalıp söyleyerek kısa zamanda yurt genelinde tanındı.
1960’tan sonra toplumsal konularda eser vermeye başlayan Mahzunî, toplumda görülen sosyal aksaklıklar üzerine şiirler yazdı. Onun geniş halk kesimi tarafından sevilmesinde yoksul Anadolu insanının sesi olmasının büyük payı vardır. Halk şiiri geleneği ile toplumcu görüşü ve gerçekçi tutumu birleştirmeye çalıştı. Sosyal içerikli türkülerinden dolayı hemen her dönemde hakkında dava açılan Mahzunî 1960’lı yıllardan itibaren özellikle politik taşlamalarda ekol olmuş âşıkların başında yer aldı. Yaklaşık 3000 kadar şiiri olan Mahzunî, 400’ün üzerinde 45’lik plak, 15 kadar LP, CD ve 50’den fazla kaset doldurdu. 1985 yılında Hürriyet gazetesinin Altın Kelebek ödülünü kazandı. “Domdom Kurşunu”, “Amman Doktor”, “Çeşmi Siyahım”, “Gizli Gizli”, “Bilmem Ağlasam mı”, “Boşu Boşuna”, “Dumanlı Dumanlı Oy Bizim Eller” gibi Türküleri başka sanatçılar tarafından da okunan Âşık Mahzunî, Türkiye’nin hemen her yerinde ve Türkiye dışında birçok ülkede konserler verip çeşitli şenliklere katıldı. Çağının bazı ozanlarını etkiledi.
Âşık Mahzuni’ye Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk ozanı/âşık” ünvanı verildi.
Kendisi ve şiirleriyle ilgili olarak pek çok tanıtım kitabı hazırlanan Âşık Mahzuni, şiirlerinin bir bölümünü Dolunaya Tül Düştü (1995) adlı kitapta topladı.
Âşık Mahzuni, 17 Mayıs 2002 yılında vefat etti ve Hacıbektaş’ta toprağa verildi.
ŞİRAZİ
(d.XVIII. yüzyıl sonu - ö.XIX. yüzyıl ikinci yarısı)
Şirazi, Kahramanmaraş’ın Çınarpınar köyünde doğdu. Asıl adı ve doğum-ölüm tarihi bilinmemektedir. Şiirlerinden hareketle XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılın ortalarında yaşadığı tespit edilmiştir. Napolyon’un 1798 yılında Mısır’a asker çıkarması üzerine Osmanlı Devleti’nin Kalender Paşa kumandasında Mısır’a sevk ettiği askerî birlikte kardeşi Şazi’nin de yer alması, Şirazi’nin bu yıllarda yaşadığını gösteren önemli bir belge olmuştur. Yine kardeşi Şazi’yle beraber “Maraşlı Süleyman Paşa’nın şairleri” olarak anılmaları, yaşadığı dönem hakkında fikir vermektedir.
Şirazi, koşma türünde söylemiş olduğu şiirlerinde aşk, doğa, ayrılık temalarını işledi. Karacaoğlan geleneğini sürdürmekle birlikte şiirlerinde kullandığı dilde bulunan Arapça-Farsça kelimelerin fazlalığı dikkat çekmektedir. Şiirleri cönklerde yer almakta olup halk arasında dilden dile dolaşmaktadır. Eldeki şiirlerin hemen tamamı aşk, sevgili, ayrılık üzerine yazılmıştır.
TAHİR GÖRENLİ
(d.1963 - )
Tahir Görenli 1963 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Armutalan köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokul ve lise öğrenimini ise Kahramanmaraş’ta tamamladı. Çocukluk yıllarında Hayati Vasfi Taşyürek, Abdurrahim Karakoç, Hacı Yener, Kul Hamit gibi şairleri dinleyerek onlardan ilham aldı ve yazmaya başladı. Şiirlerinde ustası Mansur Ekmekçi tarafından verilen “Zahiri” mahlasını kullandı. Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı. Şiirlerinde vatan, millet, bayrak, tarih sevgisi, aşk, millî birlik ve beraberlik konularını işledi.
Bir kamu kurumundan emekli olan Tahir Görenli, televizyon programlarında ve Türkiye’nin birçok ilinde şiir gecelerine katıldı. Şiirleri; Şiir Fırtınası Antolojisi, Adanalı Yazarlar, Şairler ve Ozanlar Antolojisi, Karacaoğlan’dan Günümüze Kahramanmaraşlı Şairler, Binboğa’nın Söz Pınarı, Şuaranın Yaşayan Yüz’ü adlı kitaplarda yer aldı. Hece Taşları, Sözün Ustaları, Vesselam, Alkış gibi muhtelif dergi ve gazetelerde şiirleri yayımlandı.
Kahramanmaraş Edebiyat Sanat Derneği üyesi olan Tahir Görenli’nin Ömür Mevsimlerim (2017) ve Yunus da Bizim (2019) adlı yayımlanmış şiir kitapları vardır.
TAHSİN SEDEFOĞLU
(d.1965 - )
Tahsin Sedefoğlu, Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Başdoğan (İnekçiler) köyünde doğdu. 13 yaşına kadar köyünde büyüklerinden Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Deli Boran gibi şairlerin şiirlerini ve halk hikâyelerini dinleyerek büyüdü. İlkokulu köyünde, ortaokulu ve liseyi Kadirli’de okudu. 1993 yılında Türk Telekomda çalışmaya başladı. 2016 yılında emekli oldu.
Şiire ilgisi küçük yaşlarda başlayan şairin 16 yaşındayken Andırın Postası Gazetesi’nde şiirleri yayımlandı. Delikanlılık çağında kendisinden yaşça büyük olan âşıklarla atışmalara katıldı. Şiirlerinde “Âşık Vebali” mahlasını kullandı. “Tahsin” mahlasını kullandığı şiirleri de vardır. Şiirleri başta Andırın Postası Gazetesi olmak üzere birçok gazete ve dergide yayımlandı.
Âşık Vebalî, yöredeki âşıklarla atışmalarıyla da şöhret bulmuş bir şairdir. Yörenin âşıklarından Âşık Enis, Âşık Ahmet Mızrakçı, Ali Bakırcıoğlu, Abdulvahap Kocaman, Âşık Dertli Polat gibi şairlerle atışmaları vardır.
Âşık Vebali’nin “Gözleri” adlı şiiri Mustafa Yıldızdoğan tarafından bestelendi. Âşık Feymani’nin çıraklarından olan Âşık Vebali, şiirlerinde aşk, ayrılık, özlem, memleket sevgisi gibi temaların yanı sıra kişi ve sosyal taşlamalara yer verdi.
ÜMMÜ SOĞANCI
(d.1956 - )
Ümmü Soğancı, 1956 tarihinde Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Beşbucak Mahallesi’ne bağlı İspirler obasında doğdu. Beşbucak İlkokulunu bitirdi. Daha sonra eğitimine devam etmedi.
“Yavrum” adlı ilk şiirini oğlu Yener’in rahatsızlanması neticesinde hastaneye yatırılması üzerine yazdı. Gerek yakınlarının ve gerekse de sevdiği insanların vefatından sonra birçoğuna ağıt türünde şiirler yazdı. Yaktığı ağıtların sayısı 100’ün üzerindedir.
Özellikle eşinin rahatsızlanmasından ve vefatından sonra şiir yazmayı adeta sığınacak bir liman ve tutunacak bir dal olarak gördü. Bütün acılarını, dertlerini ve hatta sevinçlerini söze dökerek kayıt altına aldı.
Ümmü Soğancı, yazdığı şiirleri türkü formatında bestelemektedir. Böylece yaktığı türkülerin zihinlerde kolayca yer almasını da sağlamaktadır.
Şiirlerinde bazen “Ümmü”, bazen “Soğancı” bazen de “Ümmü Soğancı” mahlasını kullanan şairin akıcı bir dili, sağlam şiir tekniği vardır.
Türkülerinde oluşturduğu nağme ve ezgiler Çukurova ve Toroslara has yarı bozlak türünde eserlere birer örnektir. Ümmü Soğancı; Karacaoğlan, Âşık Mahzuni Şerif ve Delibal mahlaslı şair Celil Çınkır’ı kendisine örnek aldığını ifade etmektedir.
Şiirlerini Benden Öte Şiirler (2019) adlı kitabında topladı.
VAHİT KAHVECİ
(d.1954 - )
Vahit Kahveci, 1954 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Geben kasabasında doğdu. İlköğrenimini Geben’de yaptı. Kahramanmaraş’ta yerel bir gazetede çalıştı. Ali Saim Emirmahmutoğlu ve Nadire Tolun gibi usta gazetecilerden destek alarak köşe yazarlığı yaptı. Ticaretle uğraştı, siyasete girdi.
Geben’de 1999-2009 yılları arasında belediye başkanlığı yaptı. Meclis üyesi oldu. Sivil toplum kuruluşlarında görev aldı.
Vahit Kahveci’nin şiir ve yazıları başta Alkış Dergisi olmak üzere farklı gazete ve dergilerle antolojilerde yayımlandı.
Alkış dergisinin yazı kadrosunda yer aldı. Şiirlerini oğlu Servet Kahveci’nin şiirleri ile birlikte Dile Bedel (2019) adlı kitapta topladı.
VEYSİ KABACA
(d.1963 - )
Veysi Kabaca, 1963 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Gökgedik Mahallesi’nin Kabacalar mezrasında doğdu. İlkokulu Çuhadarlı Köyü İlkokulunda, ortaokulu Kadirli İmamhatip Lisesi orta kısmında, liseyi Bor Şehit Nuri Pamir Lisesinde okudu.
1983 yılında Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümüne kaydoldu. Özel nedenlerden dolayı buradaki eğitimini bırakarak askere gitti. Askerliğini bitirdikten sonra iki yıl muhtelif işlerde çalıştı. 1988 yılında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesine bağlı Niğde Eğitim Yüksek okuluna kayıt yaptırdı ve buradan mezun oldu. 1990 yılında öğretmen olarak atandı ve bu görevten 2023 yılında emekli oldu.
Şiir yazmaya ortaokul yılarında başladı. Lise yıllarında duvar gazetesi yöneticiliği ile başlayan sanat ilgisi, dergi yönetmenliği, köşe yazarlığı, yayın kurulu üyeliği, çeşitli edebi yarışmalarda jüri üyeliği gibi etkinliklerle devam etti. Yerel ve ülke genelinde katıldığı yarışmalarda ödüller aldı. Şiirleri birçok yayın organında yayımlandı.
Şair, halk şiiriyle olan ilişkisini “Yaklaşık on yıldır, medâr-ı iftiharımız Âşık Feymani gibi bir deryanın kıyısında onun meltemiyle ruh ve gönül dünyamı serinletmenin bahtiyârlığını yaşıyorum. Çocukluğumuzda pilli bataryalı plaklardan Neşet Baba, Çobanoğlu, Hacı Taşan, Mahzuni Şerif, Mahmut Taşkaya, Ali Ercan gibi değerli üstadları dinledim.” ifadeleriyle dile getirmektedir.
VİRÂNÎ
(d.1247/1831 - ö.1329/1911)
Asıl adı Ahmet olan Virânî, 1831 yılında Elbistan ilçesinin Izgın köyünde doğdu. Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yer almamaktadır. Elbistan’ın ileri gelen ailelerinden birine mensup olup zengin bir yaşam sürmüştür. Yörenin ünlü şairlerinden Behlül Ali’nin dedesidir.
Eserleri toplu hâlde bulunmayan Virânî’nin antolojilerde yer alan bazı şiirlerinden hareketle onun edebî kişiliği hakkında bilgi edinmek mümkündür
Şiirlerinde işlediği dinî-tasavvufî tema ve terimlerden hareketle iyi bir eğitim gördüğü tahmin edilmektedir. Şiirleriyle çağdaşı halk şairlerini etkileyen Virânî’nin şiirleri dilden dile aktarılarak bugüne ulaşmıştır.
Tekke-Tasavvuf halk şiirinin temsilcisi olan Virânî’nin şiirlerine mutlak güzelliğe yönelerek Allah’a kavuşma gayreti ve dünyanın geçici bir mekân olmasından hareketle edebî huzur ve mutluluğu arayış hâkimdir. Şiirlerinde ilahi aşk, peygamber ve Hacı Bektaş-ı Veli sevgisi konuları ağırlıklı olarak işlenmiştir.
Virânî’nin şiirlerini sade bir dille ve saz eşliğinde terennüm etmesi hem eserlerin akılda kalıcılığını artırmış, hem de oldukça geniş bir çevreye yayılmasını sağlamıştır. Şiirlerini hece ölçüsüyle, nefes nazım şekli ve dörtlük nazım birimiyle kurmuştur.
YAKUP KÖSE
(d.1976 - )
Yakup Köse, 1976 yılında Kahramanmaraş Kurucaova köyünde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde, ortaokulu Köseli köyünde, liseyi ise Kahramanmaraş İbrahim Çalık Lisesinde okudu. Yurdun çeşitli illerinde çalıştı. Gurbet acısı ve sıla özlemi şiire yönelmesinde etkili oldu.
Yakup Köse, şiirle lise yıllarında ilgilenmeye başladı. 2014 yılından sonra şiir çalışmalarına daha fazla yoğunlaştı. Şiirleri çeşitli dergilerde ve antolojilerde yayımlandı. Düzenlenen şiir etkinliklerine ve televizyon programlarına katıldı.
Yakup Köse’nin şiirleri başta Sözün Ustaları dergisinde birçok yayın organında yayımlandı.
Yakup Köse, 2019 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şiirlerinde “Yakup” mahlasını kullanan şair genel olarak memleket sevgisi, doğa sevgisi, millî birlik ve beraberlik temalarını işledi.
YAŞAR ÖKSÜZ
(d.1966 - )
Yaşar Öksüz, 1966 yılında Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin 737 Dağlıca (Marabuz) Mahallesi’nde doğdu. İkokulu köyünde okudu. Kırsal bir bölgede ve kalabalık bir ailede yaşamasından dolayı eğitimine devam edemedi. Küük yaşlarda meslek hayatına atıldı. Gurbete gitti ve 35 yıl İzmir’de yaşadı. Sonra tekrar Afşin’e döndü.
Yaşar Öksüz’ün şiire ilgili çocukluk yıllarında başladı. Akrabası olan yörenin ünlü şairi Hayati Vasfi Taşyürek’in şiirlerinden etkilendi. Şiirlerinde “Yaşar” mahlasını kullandı. Şiirlerinde “Yaşar” mahlasını kullanan şair gurbet, aile, geçmişe özlem; memleket, vatan, millet sevgisi konularını işledi.
Yaşar Öksüz, 45 yaşına kadar yazdığı şiirleri kayıt altına almadığı için bu şiirler zamanla kayboldu. Daha sonra şiirlerini bir defterde kayıt altına almaya başladı. Yakın zamanda bir şiir kitabı çıkarmayı planlamakadır.
Yaşar Öksüz, 2019 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
YEMLİHA ERTEKİN
(d.1927 - ö.2009)
Yemliha Ertekin, 1927 yılında Kahramanmaraş’ın eski adıyla Yarpuz olan Afşin ilçesinde doğdu. İlkokulu Yarpuz’da okudu. Daha sonra kardeşiyle birlikte Düziçi Köy Enstitüsüne kaydoldu. Babaları, Düziçi’ne çocuklarını görmeye gittiğinde hâllerini kendince perişan bulup çocuklarını okuldan alarak tekrar Yarpuz’a götürdü. Yemliha, kardeşi Feramuz ile birlikte köşkerliğe başladı, babasının çiftlik işine yardım etti.
Askerlik sonrasında ailenin geçimini bir süre köşkerlik yaparak sağladı. Sonra bir hayvanla çerçilik yaptı. Bu iş yeterli geliri getirmese de köylerde yeni arkadaşlıklar kurmasına ve farklı kültürlerle tanışmasına vesile oldu. Daha sonra bakkallık yapmaya başladı.
1960’tan sonra arzuhalcılığa başladı. Başta Mahzuni olmak üzere geniş bir ozan grubuyla yakın dostluklar kurdu. Mahzuni, kendisinin fikrî olganlaşmasında Yemliha Ertekin’in önemli bir yerinin olduğunu belirtmiş ve şu mısraları onun için yazmıştır:
“Ömür ona acı acı
Yemliha’m başımın tacı
Felek vurmuş arzuhalcı
Afşin’de Yemliha’m kaldı
Aklımı başımdan aldı dost”
Yemliha Ertekin, 1990’lara kadar arzuhalcılık yaptı. Sonrasında yazları Afşin’de, kışları Ankara’da yaşamayı sürdürdü.
Şiirlerinde “Yemliha” mahlasını kullanan Yemliha Ertekin, genellikle sevda, doğa ve toplumsal konularda şiirler yazdı.
Şiirlerini Gönülden Damlalar (2000) adlı kitapta topladı. Yaşamı ve bölge ozanları ile kültürel ilişkileri “Yemliha Abi” adlı çalışmaya konu oldu. Yemhiha Ertekin, 13 Haziran 2009’da vefat etti.
YETER ŞARLAK
(d.1970 - )
Yeter Şarlak, Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinin Fatih Mahallesi’nde doğdu. İlkokulu kendi mahallesinde okudu. Küçük yaşlardan itibaren radyodan dinlediği türküleri ezberleyerek ve bu türkülerden etkilenerek saz çalmaya ve şiir yazmaya ilgi duydu.
2004 yılından sonra ustası Ali Rıza Kozludere’den bağlama çalmayı öğrendi. 2005 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye oldu. Dernek başkanı Öksüz Ozan’la değişik kurum, kuruluş, il ve ilçelerde konserlere katıldı.
Yeter Şarlak, şiirlerinde ustası Öksüz Ozan tarafından verilen “Yeter Bacı” mahlasını kullanmaktadır. Genellikle 8’li hece ölçüsüyle ve semai türünde yazdığı şiirlerinde talihten şikâyet, dünyanın geçiciliği, Tanrı’ya yakarış gibi temaları işledi.
YUSUF EYNALLI (ÂŞIK İSLAMİ)
(d.1950 - )
Yusuf Eynallı, 1950 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Gökahmetli köyünde doğdu. İlkokulu Beşbucak (Araplar) ve Kadirli’nin Akmaşat köyünde, orta ve lise öğrenimini Osmaniye’de tamamladı.
1970 yılında Haruniye İlköğretmen Okulunu bitirdikten sonra öğretmen olarak göreve başladı. 33 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2002 yılında emekliye ayrıldı.
Şiirlerinde “Âşık İslami” mahlasını kullandı. Şiirleri başta Andırın Postası Gazetesi ve Tirşik Dergisi olmak üzere birçok gazete ve dergide yayımlandı.
YUSUF HAFIZ ATAÇ (HOZALOĞLU)
(d.1935 - ö.2009)
Yusuf Hafız Ataç, 1935’te Afşin ilçesinin Pınarbaşı Mahallesi’nde doğdu. İlköğreniminden sonra uzun süre babasının yanında terzi olarak çalıştı. Asker dönüşü çalışmak için yurdun çeşitli illerine gitti. Bir dönem yurt dışında işçi olarak çalıştı. Geçimini işçi olarak sağladı ve emekli oldu.
Yusuf Hafız Ataç, 1988 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
Şiirlerinde “Hozaloğlu” mahlası kullanan şair aynı yörede yaşamış olan halk şairleri Kul Hamit, Beyazıt Yurtsever ve Hayati Vasfi Taşyürek’ten etkilendi. Çocukluğunda âşıklara özenerek arkadaşlarıyla doğaçlama atışmalarda bulundu. Saz çalmayan şair, şiirlerinde ağırlıklı olarak toplumsal konulara ve didaktik temalara yer verdi. Şiirlerini genellikle koşma ve semai türünde ve sade bir dille yazdı. İl ve ülke genelinde şiir etkinliklerine katıldı. Şiirleri Afşin’in Sesi, Yeşil Afşin gibi mahallî dergilerde ve antolojilerde yayımlandı.
ZAHİDE ESKİCİ (AYKIZ)
(d.1974 - )
Zahide Eskici, 1974 yılında Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinin Beşbucak köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okuduktan sonra öğrenimine devam edemedi.
Zahide Eskici, usta-çırak geleneğiyle değil, kendini yetiştirerek şair oldu. Başta ozan olan babası Kasım Eskici olmak üzere Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Veysel ve Halit Araboğlu’ndan etkilenerek 12 yaşında şiir yazmaya başladı. Şiiri kendisi için bir yaşam biçimi olarak kabul eden Zahide Eskici halk şiiri formunda yazdığı şiirlerinde ağırlıklı olarak 11’li ve 8’li hece ölçüsünü kullandı. Az da olsa 12 ve 14’lü heceyle de yazdı. Şiirlerinde sevda, memleket sevgisi, doğa güzellikleri gibi konuların yanı sıra didaktik konulara yer verdi.
Şiirleri; Alkış, Vesselam, Şelale gibi edebiyat-sanat dergilerinde ve antolojilerde yayımlandı. Âşıklar Bayramına, festivallere, şiir etkinliklerine katıldı ve bu etkinliklerde şiir, hikâyeli ağıtlar ve türküler okudu. Şiirlerinde kendisine Öksüz Ozan (İhsan Öksüz) tarafından verilen “Aykız” mahlasını kullanan Zahide Eskici, şiirlerini Aşkın Gözyaşları (2003), Gadasını Aldığım Şiirler (2019) ve Gönül Yongası (2020) adlı kitaplarında yayımladı. Yörenin halk kültürüne kaynak kişilik yapacak kadar hâkim olan Zahide Eskici, derlemiş olduğu Andırın yöresine ait halk hikâyeleri, destanlar, türküler, ağıtlar gibi sözlü kültür ürünlerini Gadasını Aldığım Hikâyeli Türküler ve Ağıtlar (2017) ve Köroğlu’nun Deli Tayı (2018) isimli kitaplarda yayımladı.
Zahide Eskici, 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarının Tespiti ve Kayıt İşlemleri Yönergesi” kapsamında yapılan değerlendirmede “halk şairi” ünvanı aldı.
ZEKERİYA TUNÇ (OZAN TUNÇ)
(d.1964 - )
Zekeriya Tunç, 1964 yılında Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Türkoğlu’nda okudu. İlkokul yıllarında zekâ seviyesinin yüksek olması nedeniyle öğ retmenleri tarafından Zekeriya yerine Zeki ismi ile çağrıldı. Zeki ismi zamanla Zekeriya’nın önüne geçti. Kahraman maraş Merkez Endüstri Meslek Lisesinde başladığı otaöğrenimi ni ailesinin ekonomik nedenlerinden dolayı yarım bıraktı.
Zekeriya Tunç, geçimini düğünlerde ve kına gecelerinde çalıp söyle yerek sağladı. Kahramanmaraş’ta yerel yayın yapan radyolarda ve çeşitli yerel televizyon kanallarında programlar yaptı. Özel saz eğitimi dersleri de verdi.
Zekeriya Tunç, çocukluk yıllarından itibaren şiire ilgi duydu. Türkoğlu ve çevresindeki şair ve âşıkları büyük bir dikkatle dinleyerek ve örnek alarak kendini yetiştirdi. İlk şiirini ilkokul beşinci sınıfa giderken 1977 yılında ağabeyinin vefatı dolayısıyla kaleme aldı. Saz çalmayı kendi kendine öğrendi. Babasının karşı çıkmasına rağmen harç lıklarıyla bir saz aldı, şiirlerini sazı ile söylemeye ve bestelemeye başladı.
Geleneğin atışma ve deyişme dallarında da kendini gösteren sazı ve irticali güçlü olan şair, şiirlerinde en çok 11’li ve 8’li hece ölçülerini kullandı. Şiirlerinde ağırlıklı olarak aşk, dostluk, zamandan şikâyet, vatan ve millet sevgisi konularını işledi.
ZEKİYE TOLU (TOLUNAY)
(d.1972 - )
Zekiye Tolu, Kahramanmaraş merkeze bağlı Çakırdere köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Açık öğretim Ortaokulunu ve Lisesini bitirdi.
Özel sektörde, Kahramanmaraş Millî Eğitim Müdürlüğünde, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde çalıştı. Parti teşkilatlarından görev aldı. Bağlama, ses eğitimi, bilgisayar, girişimcilik, sağlık bilgisi, hasta bakım ve trikotaj kurslarına katılarak kişisel ve meslekî gelişimine katkı sağladı.
Zekiye Tolu, çocukluğunda radyo ve kasetleri dinleyerek müziğe karşı ilgi duymaya başladı. Şair olan babası Osman Bey’den de şiir bilgisi edindi. 2016 yılında, Türk halk müziği sanatçısı olan kızıyla birlikte Kahramanmaraş Belediye Konservatuarında çalıştı. 2007 yılında Kahramanmaraş Halk Ozanları Kültür ve Dayanışma Derneğine üye olduktan sonra edebiyat çevresi genişledi ve şiir bilgisi gelişti. Derneğin etkin kurullarında görev aldı. Müziğin yanı sıra şiir çalışmalarına da ağırlık vermeye başladı. Ustası Öksüz Ozan tarafından kendisine “Tolunay” mahlası verildi ve şiirlerinde bu mahlası kullandı.
Zekiye Tolu, 2020 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının açmış olduğu “Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları Değerlendirme ve Tespit Kurulu Sınavı”nda başarılı bulunarak “ses sanatçısı ”kimlik kartı almaya hak kazandı.
Zekiye Tolu, ozan ve ses sanatçısı olarak televizyon programlarına konuk olarak katıldı ve yurdun çeşitli illerinde düzenlenen pek çok ozan etkinliklerine davet edildi.