Edebiyatın Greenwich Meridyeninde Yer Almak
Selim SOMUNCU
Bir sokak, bir mahalle, bir semt sıradan hatta bayağı da olsa orada yaşanmışlık ve duygu varsa, gökdelenlerin olduğu ve hiçbir yaşanmışlığın olmadığı duygusuz modern bir şehirden daha üstün bir yer bulur. Bir uzama dair yaşanmışlığı güçlendiren şey de hiç şüphesiz oraya ait duyguları geniş kitlelerin deneyimlemesine fırsat veren yazınsal metinlerdir. Böylesi metinler sürekli olarak o mekâna ve yaşanmışlığa dair duygu ve düşünmenin deneyimlerini zihinde çoğaltır, zenginleştirir. Mektup, gezi yazısı, deneme hatta daha da önemlisi bir mekâna ilişkin şiir yahut roman, orayı sıradan bir mekân olmaktan çıkarır, çok güçlü bir imgeye dönüştürür. Bu anlamda tek başına dünyada Paris bütün çağrışımlarıyla edebiyatı hatırlatan, edebiyatla hatırlanan şehirlerden biridir. Aynı şekilde St. Petersburg, Moskova, Prag, Madrid, Londra, Dublin, Napoli, Roma, Aracata ve İstanbul böylesi şehirlerdir. Bu saydığımız şehirlerin çoğu UNESCO yaratıcı şehirler ağına dâhil olmasa da dünyada bir edebiyat şehri olarak kabul görmüştür. Zaten gerçek şöhret tescile ihtiyaç duymayan bilinirlikle inşa olur. Çünkü özü itibariyle “estetik”, nümayişe ihtiyaç duyan bir kavram ya da norm değildir. Kültür Endüstrisi kavramını olumsuzlayan bakış açılarının dayandığı hususlardan biri de bu olsa gerektir.
Geçmişte iyi bir edebî birikime sahip olmak şimdide de iyi bir edebi birikime sahip olacağınız anlamına gelmez. Fakat şimdide iyi bir edebî birikime sahip olmak geçmişte iyi bir edebî birikime sahip olmaktan geçer. Sanat söz konusu olduğunda sürekli olarak tanımlanan şimdiki zaman, evrensel bir sanat saatidir. Şair edebiyatta meşruiyet kazanmak istiyorsa kendini bu saate göre ayarlamak zorundadır. Üstelik kültür endüstrisi de bu saate göre, onunla mütenasip çalışmalıdır.
Kahramanmaraş Osmanlı’dan beri edebiyatta önemli yerlerden biri olmuş. Divan edebiyatında Hafız, Sünbülzâde Vehbi, Halilî-i Maraşî, Hâmi, Kuddusî Baba gibi isimler başlı başına klasik edebiyatta Maraş’ı sıradan bir şehir olmaktan çıkarıyor. Halk şiiri denilince büyük ozanlar; Karacoğlan, Dadaloğlu, Âşık Mahzuni ve geçmişten günümüze onlarca ozanın ismi zikredilebilir. Cumhuriyet döneminde ise modern Türk şiirinin öncü ismi Necip Fazıl Kısakürek’in aslen Maraşlı olması yeni dönemde de Maraş’ı edebiyatın merkezine oturtuyor. Ayrıca Cumhuriyet dönemi romanının avangart isimlerinden Tahsin Yücel’in Kahramanmaraşlı olması ayrı bir değerdir. Böylece sadece şiirde değil modern bir tür olan romanda da en yetenekli şahsiyetlerden birinin Maraşlı olması, Maraş’ı kanonun merkezine oturtuyor. Ve tabi ki Yedi Güzel Adam… Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alaeddin Özdenören, M. Akif İnan, Ali Kutlay… Ayrıca bu isimlerin Maraş’tan çıkmış olması Maraş’ı bu anlamda edebiyatın merkezinde bir yere konumlandırıyor.
Bu bağlamda Maraş edebiyatın Greenwich meridyeninde yer alıyor denilebilir. Casanova’nın ortaya attığı bu kavrama göre; modernite sanatın yegâne şimdiki zamanını, yani bir zaman ölçüsünü yerine oturtmayı mümkün kılan şeyse, Greenwich meridyeni de bir yapıtın değerlendirilmesini, kabul görmesini, ya da tam tersine anakronik veya “taşralı” diye damgalanarak göz ardı edilmesini sağlayan argümandır. Hatta dünyanın merkezi olarak değerlendirilen ve başlangıç meridyeni olarak bilinen Greenwich, hayali bir çizgiyken Maraş’ın meridyeni hiç de hayali bir çizgi olarak durmuyor. Eldeki veriler bunu aşikâre teyit ediyor. Alaeddin Özdenören’in de söylediği gibi, burası müstakil bir ülke, bir şiir ülkesi. Yukarıda adı geçen edebi simalar dışında edebi muhitleriyle, yerelde yayımlanan kitaplarıyla, basılan gazetelerle ve iz bırakan dergileriyle başlı başına bir yazın ülkesi. Maraş; günümüzde yetiştirdiği genç ediplerle de muhteşem bir geçmişe rağmen kültürden kopmuş bir şimdinin şehirlerinden olmadığını teyit ediyor. Nitekim 1970 ve sonrası doğumlu onlarca şairi ve yazarı olan bir şehir. (1970 sonrası Maraşlı Şair ve yazarlar üzerine edebiyat sosyolojisi açısından bir çalışma tarafımızca yürütülmektedir.) Maraş’ın çok kısa bir sürede düşman işgalinden kurtulmasının köklerini de burada aramak lazım. Sanat ve edebiyatı bu kadar güçlü ve canlı olan bir toplumun kolay kolay pes etmesi düşünülemez.