ABDURRAHİM KARAKOÇ (D.1932-Ö.2012)

   Elbistan’da doğdu. İlk tahsilini burada yaptı. Daha sonra okumadı ise de okumaya ve yazmaya devam etti. Elbistan Belediyesinde muhâsebecilik yaptı. Buradan da emekli oldu. Ankara’ya yerleşti. Günlük bir gazetede günlük köşe yazarlığı yaptı.

   Karakoç Maraşımızın şiirde yüz akıdır. Şiirleri toplumun ne kadar sosyal konusu, yarası varsa onların üzerinedir. Şiirde fevkalâde başarılıdır. Üzerine çok sayıda inceleme yapılmıştır. Birçok şiiri de bestelenmiştir.

Eserleri; Hasan’a Mektuplar (1964), El Kulakta (1969), Haberler Bülteni (1969), Vur Emri (1972), Bütün Şiirleri (1973), Kan Yazısı (1977), Suları Islatamadım (1980), Şiirler (1981), Dosta Doğru (1984), Beşinci Mevsim (1986), Gökçekimi (1991), Akıl Karaya Vurdu (1994), Yasaklı Rüyalar, Gerdanlık-I (2000), Gerdanlık–II, Parmak İzi (2002)’dir.

MİHRİBAN (AŞK)

Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Yâr, deyince kalem elden düşüyor;
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor.
Lâmbamda titreyen alev üşüyor…
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban.

Önce naz, sonra söz ve sonra hile..
Sevilen seveni düşürür dile.
Seneler, asırlar değişse bile,
Eski töre bozulmuyor Mihriban.

Tabiblerde ilâç yoktur yarama;
Aşk deyince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama,
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne;
Kar koysan köz olur aşkın külüne.
Şaştım kara bahtım tahammülüne;
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

Tarife sığmıyor aşkın anlamı;
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı.
Bir kör düğüm baştan sona tamamı..
Çözemedim, çözülmüyor Mihriban..

ADİL ERDEM BAYAZIT (D.1939-Ö.2008)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Bir süre İstanbul Hukuk Fakültesine devam etti. İstanbul’da bulunan Maraş Okutma ve Yardım Derneği’nin genel sekreterliğini yaptı. Derneğin yayın organı Edik dergisinin yayımına katkıda bulundu. Maddi imkansızlıklar nedeniyle bir süre sonra kaydını Ankara Hukuk Fakültesine aldırdı. Askerlik dönüşü hukuk tahsilini bırakıp Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydını yaptırdı.
Buradan mezun oldu. Edebiyat öğretmenliği ve kütüphane müdürlüğü yaptı.

   İlk şiiri Maraş’ta Demokrasiye Hizmet gazetesinde yayınlandı. Aynı gazetede şiirlerinin yanı sıra siyah-beyaz desen çalışmaları da yer aldı. Arkadaş gurubu ile birlikte Hamle dergisine katkıda bulundu. 1959’da Gençlik gazetesinin sekreterliğini yaparken 1960’da Cahit Zarifoğlu ile birlikte İnkılâp gazetesini neşretmeye başladı.

   Büyük Doğu ve Diriliş ekolünün öncü isimlerindendir. Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisine katkıda bulundu. 1976’da bir gurup arkadaşı ile birlikte Mavera dergisini çıkarttı. İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarının kuruluşu sırasında genel sekreter olarak çalıştı. Daha sonra Sanayi Bakanlığı İnsangücü Eğitim Dairesi başkan yardımcılığı görevini yürüttü. 1981 Temmuzunda Ajans 1400 adına Rusya’ya karşı bağımsızlık savaşı vermekte olan Afganistan’a gitti ve gezi notlarını kitaplaştırdı. Bu eser 1983’de Türkiye Yazarlar Birliği’nin Gazetecilik Ödülü’nü aldı.

   İkinci şiir kitabı “Risaleler” de 1988’de yine Türkiye Yazarlar Birliği’nin Şiir Ödülü’nü aldı. 1987 Milletvekili seçimlerinde Kahramanmaraş milletvekili oldu. 5 Temmuz 2008’de vefat etti.

Eserleri; Sebeb Ey (1972), İpek Yolundan Afganistan’a (1985), Risaleler (1987), Şiirler (1993), Gelecek Zaman Risalesi (1999)’dir.

BİRAZDAN GÜN DOĞACAK

“Nuri Pakdil’e”
Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direne
insanlığın
Saçlarınız ıstırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.

Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylânların gözyaşına sünger.
Gün doğar rüzgâr eser bulut dolanır
Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.

Ey bizim sabır yüzlü toprağımızın kutsal ağacı
Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin
Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin
Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli
sıcaklığı.

Ey damarlarımızda donan buz yüklü heykeller
Beldesinden
Yıkıntılar sonrası sarındığım şefkât anası
Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz
eden rüzgâr
Ey âlemi donatan ışık toprağa can veren el.

Gün olur toprak uyanır ağaç uyanır uyanır böcekler
Sarı bozkır titrer çıplak dağlar yeşerir gök yıkanır
kirli dumanlardan
Su coşar deniz kabarır canlanır ölü şehirler
Yemyeşil bir rüzgâr eser yıldızlar arasından.
Şimdi siz taşıyorsunuz müjdenin kurşun yükünü
Çatlayacak yalanın çelik kabuğu
Sizin bahçenizde büyüyecek îmanın güneş yüzlü
çocuğu.

A. HANİFİ AKAR (1963)

   1963 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini bu kentte tamamladı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Kahramanmaraş Sütçü İmam Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliği yapmaktadır.

   Şiire, yerel bir gazetenin sanat edebiyat sayfasında başladı. Kızılırmak, Sayha, İkindi Yazıları, Kadın ve Aile, İnsan Saati, Muştu, Sütçü İmam, Uzunoluk, Edik gibi gazete ve dergilerinde şiirleri yayımlandı.
 

UĞULTU

Ellerin kopuk ellerimden
Gözden de ıraktın
Çağıldardın kalbimin
Gizli ırmaklarında
Şimdi
Boş bir uğultu kaldı
Kulaklarımda
Ve derin bir uçurum
Penceremde ne bir kuş
Ne çocuk cıvıltısı sokakta
Masamda
Bir çift karanfil
Saçları dağılmış
Hayatla ölüm arasında.

KUŞLAR SAĞOLSUN

Durup dururken
Büyüttüğüm
Bu kederi
Sağolsun
Kuşlar aldı götürdü
Karanlık ülkenin
Kara prensine.

AHMET TEVFİK PAKSU (D.1926-Ö.2017)

   1926 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini doğduğu kentte tamamladı. İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’ndan mezun oldu. 1966 seçimlerinde Kahramanmaraş senatörü sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. Kahramanmaraş’tan Millet Vekili seçildi, bir süre Çalışma Bakanlığı yaptı. Evli, dört çocuk babasıdır.

   Çalışmalarını “Şiirlerim” (Fetih Yayınevi, İstanbul 1973) adlı eserinde topladı.

MARAŞ’IN KURTULUŞU

Senin şehit kanıyla yoğrulmuş dağın, taşın
Tarihle yaşıyacak, büyük iman savaşın,
Eğilmedi küffara, eğilmeyecek başın
Selam, Allah yolunda, can veren arkadaşım,
Selam size gaziler, selam sana Maraş’ım

Sen imana güvendin, İslam’dı senin yolun,
Allah’ına dayandın, bükülemezdi kolun,
Çıkarsa yeni savaş, tarihler şahit olun.
Feda olsun yolunda, benim de canım, başım,
Selam size gaziler, selam sana Maraş’ım

Cihan düşmanın olsa, yine gelmezdin dize,
İslam nuru taşıyan köle olmaz dinsize,
Din, namus, vatan için sefer olursa bize,
Yine destan olacak tarihlerde savaşım,
Selam size gaziler, selam sana Maraş’ım.

Kur’an’dı senin yolun, son resuldü rehberin,
Kardeşlikti şiarın, tevhiddi gayen senin,
İmandan kal’an vardı, meleklerden askerin,
Böyle gaza olursa, ben de size yoldaşım,
Selam size gaziler, selam sana Maraş’ım

BEKLEYİŞ

Top gibi gürlesene, nerede kaldı sesin?
Sen iman çamurundan yoğurulmuş çehresin.
Cihanın beklediği son nurlu ışık sensin!
Yeter, bunaldık artık; söyle sen neredesin?

Her kafadan bir avaz, hakikat boğulmakta,
Doğruyu söyleyenler her yerden kovulmakta
Niçin gelmedin diye her zaman sorulmakta,
Yeter, bunaldık artık; söyle sen neredesin?

Kalbler ümitli, fakat yol görünmez dumandan,
Bir cephe kurulmalı kenetlenmiş imandan,
Silahı iman olan ey muhteşem kumandan
Yeter, bunaldık artık; söyle sen neredesin?

Bir tarafımız deniz, domuz olmuş solumuz,
Allah’a ilticada karar kıldı yolumuz,
Hızır’ı al yanına, mutlak birlik olunuz,
Yeter, bunaldık artık; söyle sen neredesin?

Feryadıma cevap ver, vakit yok beklemeye,
Acele et ulaş ki bıçak indi kemiğe,
Belki lüzum da yoktu bunları söylemeye,
Ama, bunaldık artık; söyle sen neredesin?

AHMET DOĞAN İLBEY (D.1954)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğremini Maraş’ta tamamladı. Açıköğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Önlisans bölümünü bitirdi. Memur olarak görev yaptı.

   Dolunay ve Gülbang dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Türkiye Yazarlar Birliği’nin Kahramanmaraş Şubesinde görev aldı. Yazıları; Dolunay, Gülbang, Alkış, Dört Mevsim Maraş vb. kültür sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlandı.

Yayınlanmış eseri; Bir Hüzünkârın Tahrir Defteri (2000)’dir.

ALAEDDİN ÖZDENÖREN (D.1940-Ö.2003)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İkizi Rasim Özdenören’dir. Annesi Nezahat hanımın bir rüyasına dayanılarak Alaüddevle Beyin anısına adı Alaeddin olur. Babanın memuriyeti dolayısıyla Tunceli ve Malatya’da bulunur. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamlar. Öğrencilik yıllarında mahalli gazetelerde sanat edebiyat sayfaları düzenler.

   Henüz 15 yaşında roman yazmaya kalkışır. Maraş Lisesi Kültür Kolu’nun yayın organı Hamle dergisinde ilk şiirleri yayınlanır. Kavgacı bir mizacı vardır. Maraş Lisesi eline tastiknameyi verince liseyi bitirmek için İstanbul’a gider. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirerek Maraş’a öğretmen olarak döner.

   Mahalli gazetelerde başlayan yazı hayatı; İstiklal, Diriliş ve Edebiyat dergisinde devam eder. 1976’da kurucuları arasında yer aldığı Mavera dergisi çıkar ve orada yazmaya başlar. Yeni Devir ve Milli Gazete de köşe yazarlığı yapar.

   İlk kitabı Güneş Donanması, Edebiyat dergisi yayınları arasında neşredilir. İkinci şiir kitabı Yalnızlık
Gide Gide (1996) ile Türkiye Yazarlar Birliği’nin şiir ödülünü alır. Emeklilik sonrası yerleştiği Balıkesir’de 23 Haziran 2003’de vefat eder.

Eserleri; Güneş Donanması (1975), İnsan ve İslam (1982), Batılılaşma Üzerine (1983), Devlet ve İnsan (1986), Yakın Çağ Batı Dünyası ve Türkiye’ye Yansımaları (1986), Şiirin Geçitleri (1996), Yalnızlık Gide Gide (1996) Bütün Şiirler (2002), Unutulmuşluklar (1999), Açılı / Yorum (2004), Geleceğin İnsanı (2004)’dır.

GÜNEŞ DONANMASI

I
Melon şapkalı bir takım adamlar
Gördüler görülecek yerlerini kentin
Selâmladılar halkı saygıyla
Kavisler çizerek şapkalarıyla.
İşte ilk o sırada gördüm seni
Camlarına sinekler üşüşmüş bir kahveden
Oldukça uzun bir ekmek kuyruğunda
Sırtında yorgun bir yağmurluk
Ve bomboş gözlerle.
Geçerek aralarından
Üç aşağı beş yukarı dolaşan
Havai bahriyelilerin
Sana geldim.
Ekmekle makyaj arasındaki farkı düşündük seninle
Ve çok eskiyi.
Birlikte çiçek falına baktık
Çitlenbik kokulu bir yatakta.
Kente giren ilk muhacir
Altın ışıklarıyla donanmış güneşin
Göğsünde iri bir gül
Bilinmez serüvenlere işaret.
Garson bir çay acele olsun
Cevap bekleyen biri var çünkü
Hangi sur taşının altında kimbilir
Emniyete alınmış yalnızlığıyla.
Bu kente bir tek kapıdan girilir
Sürünerek otlar boyu
Ölüm sularından içilir.

II
Haydi muhacir kalk
Önce gider susuzluğunu
Sonra sevgiyle uyandır çocukları
Yüzlerinde yeni haberler uçuşan.
Ve öğret onlara
Kelimelerin nasıl dizildiğini
Usta askerler gibi.

ALİ AKBAŞ (D.1942)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Maraba köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu Elbistan’da, liseyi Maraş’ta bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Öğretmen ve yönetici olarak görev yaptı. TRT’de çalıştı.

Eserleri; Masal Çağı (1983), Kuş Sofrası (1991), Gökte Ay Portakaldır (1992).

ŞİİR OLUYOR

Leyla’nın başına örttüğü tül gibi ince dolunay
bir buluta bürününce şiir oluyor

kumsalda bir kedi gibi uysal dalgalar
ayağımı yalıyor şiir oluyor

bahçede çim biçiyor bir ihtiyar kokusu
genzime doluyor şiir oluyor

apansız bir yıldız düşüyor göğümüzden içimize
köz düşüyor şiir oluyor

siyeci bozulmuş viran bahçelerde
güller soluyor,
şiir oluyor

kelimeler gözlerimde bir avuç kum
çıkarıyorum,
şiir oluyor.

ALİ BÜYÜKÇAPAR (D.1968)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk, orta, lise tahsilini Maraş’ta yaptı. Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Din Felsefesi konusunda mastır yaptı. Öğretmen olarak görev aldı. Muhtelif gazete ve dergilerde şiirlerini, denemelerini yayınladı. “Milcan” adlı aylık sanat edebiyat gazetesini çıkarttı.

Eserleri; Malabâbi (Şiir, 1996) Kitap Pusulası (1997), Kırk Hadis (1998), İsm-i A’zam (Esmaülhüsna 1999), Necip Fazıl (2003), Ulu Kapı Sırlı Yol (Destan Şiirler 2006) Hafız Osman Sandal (2007).

EFLATUN ÇIĞLIK

Aklımı yağmaya verdiğim dem
Ötelerden kervanımın çıngırakları duyuluyordu
Önceden sonraya
Küfürden imana
Mâveraya

Gözlerimin feri tükendi
Kervanım şehirlerden geçmeyecek
Biliyorum yolumuz ipek yolu
Yükümüz anason
Biz asma bağlarına gideriz.

Kervanım denklerini almış beni çağırır
Gideceğim evet gideceğim
Göl buz tutsun dağlara kar yağsın
Zemheride mor bir gömlek giyeceğim
Tütün balyalarını denkleştirip
Sevgilimin gözlerinden öpeceğim

ALİ KARAÇALI (D.1960)

   Kahramanmaraş’ın Gafarlı köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Öğretmen olarak görev yaptı.

   Yazı hayatına lise öğrencilik yıllarında başladı. Yazı ve hikâyeleri Edebiyat dergisinde yayınlandı. Hece dergisinin kurucuları arasında yer aldı.

Eserleri; Kamçı (1982), Maraşlı Âşık Behlül Ali (2008)’dir.

ALİ KEMAL NACAROĞLU (D.1950)

   Kahramanmaraş’ın Yenicekale köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Hacettepe Üniversitesi İşletme Fakültesi Teknik Meslek Yüksek Okulunu bitirdi. Memur olarak görev yaptı.

   İmam Hatip Lisesi öğrencilik yıllarında Gonca dergisini, yüksek öğrenim yıllarında Çağa Kıyam dergilerini yönetti. Şiir ve öyküleri çeşitli dergilerde yayınlandı.

Eseri; Alaz (1978)’dır.

ALİ SAİM EMİRMAHMUDOĞLU( 1914-2000)

   1914 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlköğrenimini Kahramanmaraş’ta, Ortaöğrenimini Adana Erkek Muallim Mektebi’nde tamamladı. 16 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra gazeteciliğe başladı. Kahramanmaraş’ta yayımlanan Hizmet gazetesini Demokrasiye Hizmet adıyla sürdürdü. Daha sonraları ayrı ayrı yayımlanan Engizek ve Demokrasiye Hizmet gazeteleri kapatıldı. Bu iki gazetenin yerine Memleket gazetesi çıkarıldı. Bu iş, 8 yıl sürdürüldü. Gazetecilikten memuriyete döndü. Bir yıl Kahramanmaraş İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü yaptı. Yeniden Kurtuluş İlkokulunda öğretmenliğe başladı. Serintepe İlkokulu Müdürlüğü yapmakta iken, Dumlupınar İlkokulu Müdürlüğüne atandı. Bu okulda çalışmakta iken emekli oldu.

   17 Aralık 2000 tarihinde vefat etti.

   Tasvir, Son Posta, Milliyet gazetelerinin muhabirliğini yürüttü. Karacaoğlan ve Ashab-ı Kehf konusunda özgün çalışmalar yaptı. Şiirler yazdı. Ne yazık ki, bunları kitap haline getiremedi. Bazı çalışmaları yayımlandıkları yerlerde kaldı.

ESERLERİ:
Derdiçok ve Şiirleri (Ali Oğuz Özavşar ve Mehmet Ali Küçükpınar’la beraber), (1946).
Maraş İçin, (1946).

MEZARCIYA

Öpmeye kıyamazdım mezarcı onu,
Dolaştı o beyaz kegfenden ağa.
Bilmemki! Nedir bu hicranın sonu?
Kırılası elin koydu toprağa...

Mezarcı, mezara aşkımı gömdün,
Bu dar karanlıkta aşkım yanacak,
Mezarcı, aradan geçmeden bir gün
Bu kazdığın mezar parçalanacak..

Mezarcı, mezarı açta geniş kaz;
Burda yatan aşkım o; incinmesin
Taşına tarihi sert çelikle yaz,
Asırlar silinsin, o silinmesin...

HAYATIM

Yalnızım, kimseler yok, bu uzayan yollarda
Gidiyorum, yerimde sayarak gidiyorum.
Ancak dokuz senede gitmişim dokuz yarda
Her adımda ayağım kayarak gidiyorum.

Gidiyorum, başımda dönüyor yıldırımlar
Şimşek parıltıları yırtıyor geceleri.
Gidiyorum, yolumda kararan bir şafak var,
Sarıyor karanlıklar hızla, gittiğim yeri..

Bu yollarda korkudan hep tüylerim ürperdi,
Yanarken karanlıklar kızıl bir aylev gibi.
Haykırdım “Rabbim” diye şeytanlar kanat gerdi
Beni boğmak istedi uçurumlar dev gibi...

ARİF BİLGİN (D.1951)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Elbistan’da tamamladı. Mersin İlköğretmen Okulunu ve Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesini bitirdi. Öğretmen olarak görev yaptı.

   Çalışmalarını; Mavera, Dolunay, Gül Çocuk, İkindi Yazıları, Doğuş, Gündönümü, İkinci Fecir gibi dergilerde yayınladı. Şardağ dergisinin yazı kurulunda yer aldı.

   Hat çalışmaları da yaparak Kızılcaoba Yeni Camii ile Ümmet Baba Camiinin iç yazılarını da yazdı. Şiir, masal, hikâye ve denemenin yanı sıra araştırmacılık yönü de vardır.

Eserleri; Cumhuriyetin 70. Yılında Elbistan (müşterek 1994), Üç Gül Düştü Gönlümüzden (müşterek, 1997), Âşık Mahrumi (2000), Ne Ararsan Kendinde Ara
(2000), Seyit Ahmet Kutuzman Gül Dağları (2002), Terk Eden Elbistan 1 (2005), Elbistanca Sözlük Örnekleriyle Elbistan Ağzı (2006), Terk Eden Elbistan 2 (2007), Terk Eden Elbistan 3 (2007), Namluya Şiir Sürdüler Atışma (2008), Kör Edilen Serçeler (2008)’dir.

DÜŞLERİMİN EN GÜZELİ

Geceler bir rüyâda kısaldı
Gülü baş tacı gördüğüm
Muştuladı sevgilinin selâmını
Dertlerden acı gördüğüm

Yokuşlar kuş kanadı
Sevgi denizi gönüller
Tutuşur el ele insan
Kardeş-bacı gördüğüm

Çocuk toprakta ekin
Kahkaha vardı dudaklarda
Zincir-sâde-pas bağlamış
Her çağda umacı gördüğüm

Yeryüzü yeşille ışıl ışıl
Huzuru çarpan yürekler
Ulular cûşa gelmiş postlarında
Umut ağacı gördüğüm
Ömrüm bu rüyâya uzasın
Gülü baş tacı gördüğüm

ARİF EREN (D.1939)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta tahsilini memleketinde yaptı. Gümüşhane Öğretmen Okulunu bitirdi. Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünden mezun oldu. Öğretmen oldu. Çok muhtelif yerlerde öğretmenlik yaptı. 1997’de emekli oldu.

   Çok sayıda dergilerde yazdı.

Şiirlerini; Bu Kent Sende Kalsın (1965), Yurt Tesbihi (1975), Hayatı Huzura Ayarlamak (1985), Görkemli Denge (1996), Zaman Yerinde Durmaz (2006) adlı kitaplarında topladı.

BİR KUŞTUR ZAMAN

İnsanı yaşatan kalp ve dildir
Birisi durduğu zaman öldürür
Öbürü kendi haline bırakılınca
Âdem’den bu yana durum böyledir.

Yüzde kaşlar nasıl yakışmışsa gözlere
Dil konuşurken öyle olmalı kelimeler
İnsan yüreği yufkadır
Kırılır kötü sözlere

Kökü derinde olan sabrın
Sonunda hep hayır vardır
Zaman ufkundan güneş örneği
Bir gün doğar beklenen yarın

Aceleyle tanış olmak niye
Belirli bir zaman sonra
Yeşil ekin değirmende un olur
Sabır en iyi sermaye

Vicdanıyla baş başa kalınca
Sorguya çekmeli kendini insan
Hatanın tekrarına izin yok
Kafesten çıkan bir kuştur zaman

ÂTIF BEDİR (D.1965)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. Asıl adı Abdurrahman Başpınar. Dil Tarih Coğrafya Fakültesini bitirdi. Muhtelif dergi ve gazetelerde yazdı.

   Şiirlerini “Ateş Salâları” (1998) adlı kitapta topladı.

ESKİZLER

akşam
çekip gidersen ikindi bakışlı vedayla
öfkelenir zamanın ihtiyar soluğu
çekip gidersen eksilir günün tenhası
kızgın şehir yağmurlarına aldanır
kırılgan sokaklar
kalır geriye acı bir boşluk
çatılardan ağan sensin
sofralara rahmet gibi süzülen
pirincin taşını gözleyen
bulgurun kıvamını
ekmeğin buğusunu bağışlayan sensin
gün doğmadan söylediğim ne varsa
arkasındayım hepsinin gün batmadan
sığınacağım bir yürek olsun
tutacağım bir el yeter
aklından geçeyim tutunayım dalına

akşamın en acil yerinden seslen
kapanırken son yaz tomurcuğu
bu kösnül bu hoyrat bu geç sözler-
den kaçıp gider sokağın endişesi
orada olayım aradığın vakit
bu saatler sabırsızdır fazla durmaz
gecikirsem kaçar tüm kuşlar
anneler kaçar ve çocuklar

bir köprünün korkuluğu varsa
şehir orada asılı kalır
silüetine sığınır farların
kar yağmışsa ölümün üzerine
deniz bir anne gibi ısıtır martıları
eve döner baba
ev döner babası olmayan
çocuklara akşam gelir kapıya
dayanır
eli kolu dopdolu

AVNİ DOĞAN (D.1951)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Güblüce köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Elbistan’da yaptı. Mersin öğretmen okulunda okudu. A.Ü. Eğitim Önlisans
bölümünden mezûn oldu. Muhtelif yerlerde öğretmenlik yaptı. Emekli oldu. Milletvelliği yaptı.

   Çeşitli dergilerde şiirleri yayınlandı.1999’da Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü aldı.

   Şiirlerini “Ortadoğu Çocukları” (1986), “Gelirdim İnce Sessizliklerle” (1991), Ehrenfeld Akşamları” (1993), “Bir Gökyüzüdür Yürek” (1996), “Bu Sevda Benim Değil” (1998) adlı kitaplarda topladı.

KANAYAN RÜYALAR GELİR UYKULARIMA

Bu rüzgârlar beni aydınlığa çıkaramaz
Git gide kararır gözlerimdeki anlam
Her an içimde ölümü duymasam olmaz
Ölümki diri tutar bizi-kimse anlamaz
Ölümki bizimle var ve biz ölümle tamam.

Ey çoğalan yalnızlığım seni seviyorum
Sürekli şahlanan küheylanımsın benim
Kanayan rüyalar getir uykularıma
Aşkın bengi suyuyla yıka /
Ayrılıklara ayarla beni.

Uzatsan ülkeme ellerini tutunur muyum
Çıkar gelirmisin bir güney rüzgarıyla
Kurak bir yaz geçirmişim biraz yorgunum
Yüreğimden vurulmuşum devâ bulur muyum
Çıkamadığım dağların yağmuruyla karıyla.

Ey umut! ey karanlıkları delen güneş
Bilmez miyim seni yüreğime filizleyen gücü
Sen olmasan kim olurdu bu dost hüzünlere eş
İşte parladı doruklarda yaktığımız ateş
Damarlarımda akan suyun doğan günün bilinci.

BAHAETTİN KARAKOÇ (D.1930-Ö.2018)

   Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde doğdu. Aile boyu şair bir ailenin ferdidir. İlk okulu Ekinözü’nde okudu. Ankara Hasanoğlan Köy Enstitüsünü bitirdi. Sağlık memuru olarak görev yaptı.

   Şiire erken başladı. Şiirde ödüller aldı. Dolunay Sanat ve Edebiyat Dergisi’ni çıkardı. Dolunay Yayınlarını kurdu. Şiiri ayağa kaldırmak için her şeyi yaptı. Ekol ortaya çıkardı. Büyük emekler verdi. Modern şiirde Kahramanmaraş’ımızın yüz akıdır.

   1983’de Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü, 1991’de Diyanet Vakfının münacat yarışması birincilik ödülünü, 1993’de ise Kazakistan “Büyük Abay” ödülünü aldı.

Eserleri; Mevsimler ve Ötesi (1962) Seyran (1973), Sevgi Turnaları (1975), Ay Şafağı Çok Çiçek (1983), Kar Sesi (1983), Zaman Bir Beyaz Türküdür (1984), İlkyazda (1984), Bir Çift Beyaz Kartal (1986), Menzil (1991), Uzaklara Türkü (1991), Güneşe Uçmak İstiyorum (1993), Beyaz Dilekçe (1995), Güneşten Öte (1995), Dolunay Şiir Güldestesi (1996), Leyl ü Nehar Aşk (1997), Aşk Mektupları (1999), Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman, Ay Işığında Serenatlar (2001), Ben Senin Yusuf’un Olmuşum (2006), Sürgün Vezirin Aşk Neşideleri (2004)’dir.

KAVİLNÂME

Bir salkımsöğütün yere değen ince dalları gibi
Hani ellerini hiç çekmeyecektin benim üstümden?
Has çiçekli yaylak bulmuş bir arı gibi
Gözlerin, gözlerimden balözü sağacaktı,
Yel esse, bulut kıpırdasa mutluluk yağacaktı
Mut şöyle dursun bu karanlıkta
Ellerin, gözlerin hani?

Hani iyi günde, kötü günde
Sevgin tek katık olacaktı ömür ekmeğime,
Sesin kanatlarım olacaktı sessizlik denizini geçerken
Kokun tek konalgam olacaktı hasret dağını aşarken
Ben senden gayrisini almadım yüreğime
Hangi toprağı avuçlasam daha kepir
Sevgin, sesin, kokun hani?

Işıktan bir düğüm atıp yüreğime
Bu düğüm çözülmez demiş, güven vermiştin
Bir çift atın çekeceği aşk arabasını
Tek at çekiyor şimdi sapa yollarda
Suskunluk yalnızlığın kırık sazı
Senin yüreğin hani?

Hani, ne kazansak bölüşecektik;
Bir bıçak ağzı acı, bir kaşık dolusu kan veya
mutluluk?... Dün akşam bir yıldız kaydı
uzaklara, ben seni düşünürken
Nereye, kim için bu sonu meçhul yolculuk?
Bir yerlere yağmur yağıyor, duyuyorum,
İçimde şimşekler balkıyor, biliyorum
Bizim kavlimiz hani?
Kavlimiz sonsuzlukla sınırlıydı,
Zaman üstüneydi bembeyaz yeminlerimiz…
Hangi hoyrat bıçak bu eti kemikten sıyırdı,
Hangi yangınlarda kaldı kavilnâmemiz?
Parmak izleri de bizim, bu imzalar da
Hani bu kalıplar ötesine taşan dünyamız,
Ölümle sınırlı vefa hani?

BAHTİYAR ASLAN (D.1971)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta yaptı. Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Muğla Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı.

   Muhtelif gazete ve dergilerde çalışmalarını yayınladı. Dergi çıkarttı. Dereceler kazandı.

“Su” adlı bir şiir kitabı vardır.

KARABAĞ TÜRKÜSÜ

Şehriyâr’ın aziz ruhuna
Karabağ’ım kara bahtın ağ olsun
Dört bir yanın bulağ olsun bağ olsun
Evlatların ilelebet sağ olsun
Kar yağdıkça bu dağa

Bayrağımın şavkı vurur toprağa
Karabağ’ım beni de al bağrına
Merhem olam bağrındaki ağrına
Karanfilsiz çıkılır mı yarına
Duysun düvel kan akmadan şan olmaz
Bu topraklar düşmana vatan olmaz

Karabağ’ım yüzün gülsün ağlama
Saçın yolup karaları bağlama
Cavanınam yüreğimi dağlama
Belki bugün güneşim ölgün doğar
Yarın olur parıl parıl gün doğar

Karabağ’ım karlı dağlar yıkılır
Karanlıktan ağ alınla çıkılır
Bir gün zafer meşalesi yakılır
Candan özge yakacak çerağ mı var
Karabağ’dan başka bize bağ mı var.

BÜNYAMİN KÜÇÜKKÜRTÜL (D.1970)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Resim A.S.D. bölümünü bitirdi. Öğretmen olarak görev aldı. Suluboya ve karışık tekniklerle soyut resimler yaptı. Sergiler açtı. Aynı zamanda şiir, deneme ve hikâyeler yazdı. İnsan Saati dergisini arkadaşlarıyla birlikte çıkarttı. Şiirlerinde Bünyamin K. müstearını kullandı.

   Eserleri; Yanımdaki (1992), Dağ Hazırlığı (1996), Hiçbir Baloda Yokum (2002), Bak Anne Geliyor Bir Kara Tren (2008)’dır.

BEYAZ EZBER

Kuru benim yasam elmam
kulpundan aşağı incik kabukları soydurmadan
Annem hallaç görmemiş pamuklara yaslanır.
kızar yasak elmam
etimin derimin suresi tutmazsa kızar.
Hanginiz oğulsunuz çor tutup
bıçak bıçak nâs okunmuş köz sularıyla
uyur ölmesin diye düşünüzdeki nahoş
delişmen ve yasak
ilk sevgilinize ilk
okul kırıp dualar ezberlemiş

Giymek kolay
ya kabuğunu soydurup
hanginiz
üryan doğup daha da
soyunarak yunup keskin
beyazlar içinde döne dura
sebağını verememiş.

CAFER KEKLİKÇİ (D.1977)

18 Aralık 1977’de Kahramanmaraş’ın Karadere Mahallesi’nde doğdu. Hoca Ahmet olarak bilinen Ahmet Bey ile Emiş Hanım’ın dördüncü çocuğudur. İlkokulu Karadere Harmancık İlkokulu’nda (1992), ortaokulu Elmacık Ortaokulu’nda (1995), liseyi Kahramanmaraş Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nde (1998) tamamladı. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü (2014) bitirdi. İstanbul’da yaşıyor. Yayınevinde editörlük (2002) ve kolejde kütüphane memurluğu (2003–2004) yaptı. 2009’dan beri Milli Gazete’de köşe yazarlığı yapmaktadır.

Şiir yazmaya ilkokul sıralarında başlayan Cafer Keklikçi’nin ilk şiiri Sessiz Ağıt 1996 yılında Gülistan dergisinde yayımlandı. Daha sonra şiirleri; Dergâh, Kırklar, Kaşgar, Kökler, Öteki–Siz, Edebiyat ve Eleştiri, Le Poete Travaille, Yitik Düşler, Okuntu, Derkenar, Yedi İklim, İkindi Yağmuru, Az Edebiyat, Merdivenşiir, Hece, Türk Edebiyatı, Mühür, Papirüs, İtibar, Kuşak Edebiyat, Karabatak ve Muhit’te; şiir üzerine yazdığı eleştirel denemeleri ise; Dergâh, Kırklar, İkindi Yağmuru ve Yeni Şafak Kitap’ta yayımlandı.

Şair, öykü çalışması da yaptı.

Cafer Keklikçi, poetik düşüncelerini temellendirdiği; Sosyal Gerçekçi Şiir’i savundu.

Tahammül Şeridi kitabıyla 2011 Zemçi Çetinkaya Şiir Ödülü’nü aldı.

Eserleri: Tanınma Korkusu (1. Baskı: Şûle Yayınları, İstanbul Mart 2004, 2. Baskı: Ülke Yayınları, İstanbul Mayıs 2015), Yasak Bölge (1. Baskı: Lamure Yayınları, İstanbul Ocak 2007, 2. Baskı: Ülke Yayınları, İstanbul Haziran 2015), Tahammül Şeridi (1. Baskı: Timaş Yayınları, İstanbul Mart 2010, 2. Baskı: Ülke Yayınları, İstanbul Haziran 2015), Havarya (Ülke Yayınları, İstanbul Nisan 2015), El İzleri (Ülke Yayınları, İstanbul Nisan 2015), Ses Ayrıcalığı (Ülke Yayınları, İstanbul Mayıs 2015), Açık Saatler (Ülke Yayınları, İstanbul Haziran 2015), Sevinç Ülkesi (Kayalıpark Yayınları, İstanbul Haziran 2017)’dir.

BAKIR DURUŞMALAR

benim neyim var parmağımın ucunda gülüşmeler
ütüsüz çıkarılmış güneşler güneşler
eğiliyorum tırnaklarım dökülüyor
yatsı ezânı geçiyor bir yerlerden
nefesim duruyor: parmağımın ucunda gülüşmeler

bir gün bir ırmak görürsek eğer

bak bu bizim koşumuz bakır duruşmalar
en ufak bir iz bırakmıyor geceler giysiler
bir köprüdür duruyor aramızda zaman
kızlara göre uyunur artık gözlerim nerede
gözlüğümü çıkarıyorum: bakır duruşmalar

nefesimi tutmadan söylerim

bitli bir yerdeyim körüm ayrıntısız akşamdır
beni niye yoruyorsun ağlamak vakit ister
genişleteyim seni bu ırmağa karşı dostum
iyi dur kelimelerden kırılmasın dişlerin
kaç âyine geçti ki: ayrıntısız akşamdır

seni biliyorum ay doğuyor

güneşi alınca gürültü artıyor ceketimde
unuttuğum anılar hizama geliyor
yollar çürüyor topuklarımda ayakkaplarımda
bu uyku nereyi gösteriyor habire
selâmları alınca: gürültü artıyor ceketimde

_sahi benim neyim var…

                                               (1998)


CAHİT ZARİFOĞLU (D.1940-Ö.1987)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. Babasının memuriyeti sebebiyle ilk ve orta öğrenimini çeşitli illerde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra dil eğitimini geliştirmek için bir süre bazı Avrupa ülkelerine gitti. Öğretmenlik, çevirmenlik, TRT Genel Müdürlüğü Mütercim Sekreterliği ve İstanbul Radyosunda Denetçilik görevlerinde bulundu.
Yazmaya lise öğrencilik yıllarında başladı. Maraş’ta mahalli gazetelerde sanat edebiyat sayfaları düzenledi. Erdem Bayazıt’la birlikte “İnkılâp” adlı bir yerel gazete çıkarttı. Bir sayılık Açı dergisini yayınladı. Diriliş, Edebiyat ve kurucuları arasında bulunduğu Mavera dergilerindeki şiir, hikâye ve günlük yazılarıyla tanındı. Ulusal gazetelerde müstear isimlerle köşe yazarlığı yaptı. Son dönemlerinde çocuk edebiyatına yöneldi. “Yürekdede İle Padişah” isimli eseriyle 1984’de Türkiye Yazarlar Birliğince yılın yazarı seçildi.
   Edebiyatın birçok dalında eserler verdi. 7 Haziran 1987’de İstanbul’da vefat etti.

   Eserleri: İşaret Çocukları (1967), Yedi Güzel Adam(1973), İns (1974), Menziller (1977), Yaşamak (1980), Katıraslan (1983), Ağaçkakanlar (1983), Serçekuş
(1983), Yürekdede İle Padişah (1984), Savaş Ritimleri
(1985), Korku ve Yakarış (1985), Bir Değirmendir Bu Dünya (1986), Sütçü İmam (1987), Küçük Şehzade (1987),
Motorlu Kuş (1987), Kuşların Dili (1988), Gülücük (1989), Romanlar, Ağaç Okul (1990), Zengin Hayaller Peşinde (1999), Şiirler (bütün şiirleri, 1989), Hikâyeler (bütün hikâyeleri, 1996), Konuşmalar’dır.

SAVAŞTIĞIMIZ GÜNLER KENDİMİZLE

Başın çok yükseklerde eğil selvi boylu
Eğil bir kez nasıl bir şeysin göreyim

Nasıl liman çocukları zalim
Nağra atarlar gecenin koynuna

Daha başkaları da var
Tabiatlarını mayalarını açıklayan

Ya sen selvi boylu nesisin
Ya ben neyiyim körlüğün

Eğil hakkımızla
Birlikte bağralım içine esirliğin

Ben hırsız olayım kendi malıma ha!
Ben yakalanayım eşkiyama

Gardiyanların değişti başka no’oooldu
Haydi soyun bir kez daha kırbaçlan kendi dallarına

Dağ özlemin sarı bir kanarya oldu
Ötüşsüz uçtu uçamadı kondu
konamadı

Akıl ve hikmet emzirirdi mağara
Yarasa doldu. Yüz çarpılır göz
kayar

Güneşin tozu yağmuru ateşleri taşları
Gelse gelse elimin vuruşma özlemini
alsa

Selvi boylu eğil ikiye katlan
Bak şairin yarım şiirin köle kaldı

CELALETTİN KURT (D.1960)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini doğduğu ilçede yaptı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Öğretmenliğe başladı. Değişik yerlerde öğretmenlik yaptı. Öğretmenlikten emekli oldu.
   Çeşitli gazete ve dergilerde ürünleri yayınlandı.
   Katıldığı birçok yarışmada dereceler kazandı. Yılın öğretmeni seçildi. Her dalda eser verdi.

Eserleri; Elbistanlı Şairler Antolojisi I-II (1995), Gönlünüz Çiçek Tarlası (1996), Üç Gül Düştü Gönlümüzde (müşterek, 1997), Çiçekler Artık Solmasın, Gülnâre, Adın Kaldı Yüreğimde, Dibace-i Aşk, Mavi Kuşun Rüyası ve O Amcalar Umutlarımızı Çaldılar’dır.

GÜL EZGİLİ BİR ŞÖLEN

Kara körfez üstünde beyaz martılar
Gün sarısı başaklar avucumda ıpıslak
Değirmen çıkrığı başım efsunlu suda
Efkârın büyüğü içerimde kol kanat
Uzağımda deniz gözlü bir sevda

Kara körfez üstünde beyaz martılar
Yitik sevdalara kanatlanan bölük bölük
Gül bezeyin mor bulutların perçemine
Bülbülleri çağırın şakısın gökyüzü
Kanat kıran dalgalara kan çökmesin
Kara körfez üstünde beyaz martılar
Suyu delip geçen güneş ikliminde
Müjdesiz dönmeyin sonsuz mavilerden
Buz kesmesin Karadeniz ahımdan
Pür mateme boğulmasın gökler

Kara körfez üstünde beyaz martılar
Gül ezgili bir şölen tutun etrafımda
Deniz gözlümle, gelin yüreğime tüneyin
Beşikdağı kamburuyla gölge vursun denize
Hasret üstümüze, deli deli kurşun sıkmasın

CEMAL NAR (D.1955)

   Kahramanmaraş’ın Hartlap köyünde doğdu. İlköğrenimini Maraş’ta tamamladı. Liseyi Diyarbakır İmam Hatip Lisesinde okudu. 1977’de Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdi.
   Kahramanmaraş’ta Arapça ve İslâmî ilimlerde özel dersler aldı. Uzun yıllar İmam Hatip Lisesinde eğitim ve öğretim, değişik yerlerde de irşad ve tebliğ hizmetlerinde bulundu. 2003 yılında emekli oldu.
   Yazıları çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. Kendi şahsına ait www.cemalnar.com adlı internet sitesini kurdu.
   Eserleri; Anılar ve İbretler (1994), Bu Sistemden İslâma (1996), İslâmlaşma Bilinci (1996), İslâm Sancısı (1997), Arş Gölgesi (1998), Tasavvufun Anahtarı (1998), Alimin Önderliği (2006), İslâmda Devlet ve Siyaset (2007), İlim ve Özgürlük (2007), İlim ve İktidar (2007), İmanın Kıymeti ve Korunması (2008), Aydınlanma Yolu Tasavvuf (2008), İnançta Arınma (2008), İnançta Kirlenme (2009)’dir.

HÜZÜN

Bir gölge gibi çıkıp içimden
Geçti karşıma oturdu hüzün.
O bir dağ olurken savruldum gittim
Sarı yapraklar gibi döküldüm güzün.

Başımdan bir karış havada iken
O zaman aklımı beğenirmişim
Gururu aşkıma üstün tutarken
Erkeklik diyerek herze yemişim.

Akıl ve ideal el ele verip
Aşkı katletmeyi zafer sanmışlar
O güzel ahuyu vurup devirip
Bir ömür ağlayıp yasta yanmışlar.

Bir ateş var yan da dursanyanarsın
Bir ateş ki, ortasında donarsın.
İdeal ölürmüş akıl pörsürmüş
Oysa aşk içinde sönmeyen volkan

Yokmuş ömür gibi telafi aşka,
Bor elden giderse Niğde kaçıyor,
Yar dediğin her gün çıkmaz karşına
Atı alan Üsküdar’ı geçiyor.

CEVDET ALPEREN (D.1954)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladıktan sonra Isparta Eğitim Enstitüsünün Matematik Bölümünde yüksek tahsilini tamamladı. Çeşitli okullarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Tebessüm Eğitim, Kültür ve Çevre Derneği Genel Başkanı ve Tebessüm Dergisinin sahipliği görevlerini üstlendi.
   Şiir ve makaleleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı.

   Eserleri; İlimiz Kahramanmaraş (1986), Baharın Koynunda Zindan (1989), Meslek Matematiği (1991), Kahramanlık Şiirleri (1995), Şiirlerle Öğretmen (1997), Hoca Ahmet Yesevi (1999)’dir.

ZAMAN

Bir sel gibi akıp gitmekte zaman
Ömür uzun değil kandığın kadar
Değmez bunca ah vah, değmez bu aman
Ateş sıcak değil yandığın kadar.
Örümcek ağı günler ince ve zarif Karanlığı görür kırılıverir
Bir sır ki hayat edilmez tarif
Varlıktan yokluğa sarılıverir
Buluşur gök ile yer zaman zaman
Bin bir hâlden, bin bir hâli doğurur
Zamanın avucunda bir “hiç”tir insan
Zamanı avuçlayan insan bulunur.

Sessizce sürerken bu uzun hayat
Zaman ezer geçer binlercesini…
Şu sağır kulaklara şu acı feryat
Her an aşıp gider ses perdesini

Zaman varlıklara ayarlı tufan
Gelip geçen ondan bir parça çalar
Yaşamak çok kısa, küçücük bir an
Zaman tükenmez değil sandığın kadar.

COŞKUN ÇOKYİĞİT (1959)

   1959 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İ. Ü. Edebiyat Fakültesi’ne devam etti. Tarih ve Türk Edebiyatı okudu. 1987’de mezun oldu. Öğrencilik yıllarında gazetecilik yapmaya başladı. 1983 yılında mesleki bir gazete ile birlikte Dağarcık dergisini çıkardı. 1985’ten itibaren Tercüman gazetesinde muhabirlik, muharrirlik ve idarecilik yaptı. Halen Türkiye gazetesinde çalışmaktadır. Evli, iki çocuk babasıdır.
   Doğuş Edebiyat, Türk Edebiyatı, Türkiye Günlüğü dergilerinde şiirler, Tercüman ve Türkiye gazetelerinde yazılar yazdı.
   Şiirlerini “Gitmesen Olmaz mı?” (1996) adlı eserinde topladı.

GÜN DOĞUYOR

Bak! Yine gün doğuyor;
Sessiz, derin ve içten.
İçimdeki sevinçten,
Bak, yine gün doğuyor.

İnsanlar darda kalır,
Sevdâlara yaslanır,
Ufuklar aydınlanır,
Bak, yine gün doğuyor.

Hayat bir bilgedir, der:
Ver, kendinden bir şey ver,
Unutma hepsi geçer,
Bak, yine gün doğuyor.

Zaman birgün silecek,
Hiç kimse bilmeyecek,
Biziz, biziz gelecek,
Bak, yine gün doğuyor.

VE SENSİZLİK

Sensizlik içimde bir kara bulut,
Doluyor gönlüme hiç durulmadan.
Nasıl bir ağacı oyarsa bir kurt,
Sensizlik de beni, hiç yorulmadan.

Tenha gecelerde yollarda şimdi,
Adım adım gölgen bir hayal gibi.
Taşıyamam artık bu sensiz beni,
Gömerim bir yere hiç duyurmadan.

GİDERİM

Hüzün ki, gönlüne dağ dağ oturur,
Giderim, ardımdan bakar kalırsın.
Kalbin bir güvercin, çırpınır durur,
Giderim, ardımdan bakar kalırsın.

Bir başka baharda seçtik günleri,
Yaz rüzgarlarıyla geçtik günleri,
Dersin, sular gibi içtik günleri,
Giderim, ardımdan bakar kalırsın.

Saçların bir hoyrat ele düşer de,
Kalırsın bir kara, onmaz kederde,
Artık bir hâtıra ömür eder de,
Giderim, ardımdan bakar kalırsın...

CUMA TAHİROĞLU (D.1952)

   Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Çobanbeyli kasabasında doğdu. İlköğrenimini Afşin’de, liseyi Maraş’ta okudu. Ankara ADMMYO’dan 1978’de inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Öğrencilik yıllarından itibaren sosyal ve siyasi faaliyetler içinde yer aldı. Çalışma Bakanlığı ve Ortadoğu Amme İdare Enstitüsünde görev yaptı. 1987’de Devlet Su İşlerine girdi. 1999’da Kahramanmaraş Belediye Başkan Yardımcısı oldu. 2005’de DSİ’den emekli oldu.
   Teknik Elemanlar Derneği adına dergi yayınladı.
Çeşitli gazete ve dergilerde şiir ve makaleleri yayınlandı.
   Eserleri; Kalbime Sığdıramadıklarım (2004), Gül Medeniyeti Kurtlar Sofrasında (2004), Gönlümün Sesi (2004), Milli Hassasiyet ve Manevi Mesuliyet (2006), Gül Medeniyeti Çölde Bir Pınardır (2008)’dir.

GÜZELİM

Hadi gel gezelim
Sen anne ol ben de kuzu
Şu otlak senin bu dağ benim
Seni yitirme korkusuyla
Bîtap düşsün peşinde bedenim
Bir pınar başında çimler üstünde
Acıkmış, yorulmuş kuzuyu
Tüm anneler gibi besleyiver
Seni seyreder, yemeden doyarım
İste yeter ki ne istersen yaparım
Annem değil misin yorulunca
Yavrular gibi sokulurum koynuna
Hasretle dolanırım boynuna
Sımsıkı sar beni der uyurum
İstersen sen kuzu ol ben anne
Gözüm gibi korurum yabandan seni
Ekmeğini suyunu etmem eksik
Yeter ki ağlama kesik kesik
Nerde görsem tümsek esik
Yıkılır diye düzlerim
Yorulsa gözlerim, dizlerim
Seni gözden ırak etmez izlerim
Dağ olurum arkanda kocaman
Tehlike çıksa da yaman
Aslan kesilirim vermem aman
Kuzucuğum kaptırmam senikurda
Tertemiz sularla sularım
İstediğin yere götür beni
Seni çok sevdim elinde yularım

DURAN BOZ (D.1958)

   Kahramanmaraş’ın Hacıeyuplu köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta yaptı. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinden mezun oldu. Öğretmen oldu. İdarecilik yaptı. Çeşitli dergilerde yazdı. Şiirlerinde Ömer Erinç ismini kullandı.
   Dost ve Dört Mevsim Düşünce dergilerini görev yaptığı okullar adına çıkarttı.
   Eserleri; Turna Gözleri ve Karanfil (1991), Geniş Zaman Süvarileri (1999)’ Bir Şimdikizaman Şairi Mehmet Akif Ersoy (2008), Yahya Kemal Kitabı (2008), Kitaba Çağrı Sınavında İnsan (2009)’dır.

TIRPAN

saçların tayların doğası rüzgârlar
estiriyor içimde bir sus da geçeyim
kendisi hiç paslanmayan ateşlerin süresiz
hükümlüsüyüm gökyakut
kıvılcımlarından hicretle ayarlanan kum
saati şimdinin

kurak okyanus köşeleri

çözülüyor düğüm
yaz toprağın ilmiği
çevik koşumlarda kısraklar
ekinlerin öyküsünden
coşumsuz bir bahar yeli
birim saniyede öpülüyor
tırpanların ortası
artık tarayabiliriz saçlarımızı aynasında
gümüş kabartmalı surların kalaylanmış bakır
güğümler susmalarımızı bozuyor güvercinim

daha kaç mevsim sürecek böyle

DURMUŞ ALİ EKER (D.1937)

   1937 yılında Ekinözü’nde doğdu. Durdu Mehmet Eker’le Raziye Hanım’ın oğludur.
   İlkokulu Ekinözü’nde, ortaokulu Elbistan’da, liseyi Kahramanmaraş’ta bitirdi. Hukuk Fakültesi’nde başladığı eğitimini yarıda bıraktı.
   Öğretmenlik yaptı. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldu. İktisat İşleri Müdürlüğü yaptı. Çalışma Bakanlığı’nda Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı ve Genel Müdürlük görevlerinde bulundu. Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü Kurucu Meclis Üyeliği, MESDER Genel Başkanlığı yaptı.
   Eserleri; Şiir: Toprak Sırrımı Bildi, 1995. Su ve Hayal, Ankara 1999. Roman: Yukardaki Çukurlar, 1999.

GİTTİ

Şu benim başıma neler gelmedi
Ellerin sözünü dinledim gitti
Ela gözün o efsunkar sırrını
Bütün gün düşündüm bilmedim gitti.

Geçen günler geri gelmez ne çare
Düşünmeden yaşamışım boş yere
Bir periye mektup yazdım kaç kere
Beş aydır cevabın almadım gitti

Geçirmedim hiç bir günüm kaygısız
Yar gurbette ben ayakta uykusuz
Hayallerim nice kaldı aç susuz
Ağzımın dolusu gülmedim gitti

Hatırlamam bugünümü dünümü
Gözüm bakar görmez imiş önümü
Üç beş kere hesap ettim sonumu
Aklıma hiçbir şey gelmedi gitti

O’NA

Yine gördüm bugün çarşı başında
Gözleri değişmiş, saçı değişmiş
Nefret okuyordu çatık kaşında
Yalnız boyu değil içi değişmiş

Okudum bakışı bana karşıydı
Ürperen saçları isyan marşıydı
O son tebessümü aşk güftesiydi
Dava aynı dava suçu değişmiş

GÖZLERİNLE GÜL

Her bakışın başka bir anlam taşır
Bazen puslu olur bazen nemlidir
Gün olur gülerken çok sinirlenir
Gözlerinle konuş gözlerinle gül

O yalan söylemez o hile bilmez
Göz izleri mendil ile silinmez
İçin için yanar ateşi sönmez
Gözlerinle konuş gözlerinle gül

O gözler, o gözler neler söylüyor
An olur bir hece bazen bilmece
Anlayan olursa onun dilinden
Gözlerinle konuş gözlerinle gül

EJDER OKUMUŞ (D.1967)

   Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra Erzurum Atatürk ve Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat fakültelerinde okudu. Öğretmen olarak görev aldı. Yüksek lisans ve doktora yaparak 1994’de Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde araştırma görevlisi oldu. 2002’de doçent oldu.
   Makaleleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Kitap tercümeleri yaptı.
   Eserleri; Kur’anda Kur’an (1990), Kur’an’da Toplumsal Çöküş (1995), Türkiye’nin Laikleşme Serüveninde Tanzimat (1999), Gösterişçi Dindarlık (2002), Toplumsal Değişme ve Din (2003), Meşrutiyet Ekseninde Din ve Devlet (2003) ve Dinin Meşrulaştırma Gücü (2005)’dir.

ERTUĞRUL KARAKOÇ (D.1936-Ö.2015)

   Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde doğdu. İlkokulu Ekinözü’nde, ortaokulu Elbistan’da okudu. Gaziantep Öğretmen Okulunu bitirdi. Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu. Öğretmenlik, idârecilik, müfettişlik yaptı.
   Yazmaya erken başladı. Çok değişik yayın organlarında yazdı.
   Eserleri; İlk (1956), Kan Ağrısı (1966), Altay Türküsü (1966), Yurt Güzellemesi ve Turnama Ağıt Yakamam’dır.

BİR RÜZGÂRIM O RIHTIMDA

Bir rüzgârım şimdi o en karanlık rıhtımlarda
Yosunlu teknelerle gelip-giderim
Tüm tayfalar bildiklerimdir
Yabancısı değilim denize düşen yıldızların

Aynalarda üşüyorum, yağmurlarda değil
Gecelerde çığlık çığlığa çocuk oyuncaklarım
Bir saati durdurmuşlar az ötede
Baktıkça bastırıyor korkularım.

Denizlerin durulduğu bir
çağda Alıp başımı gitmek
istiyorum.

Bir rüzgârım şimdi o en karanlık rıhtımlarda
Saat sıfır bir, sıfır iki, sıfır dört
Uyanmayın bölünmesin düşleriniz
Ben sizler için de ıslanıyorum.

FATİH OKUMUŞ (D.1968)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlköğrenimini doğduğu yerde, ortaöğrenimini Kayseri Develi İmam Hatip
lisesinde yaptı. Yüksek öğrenimini Mısır’da Ezher de tamamladı. Yüksek lisansını Sütçü İmam Üniversitesinde yaptı. Araştırma görevlisi olarak çalıştı. Amsterdam Teoloji Fakülte-sinde “Avrupa’da İslam” alanında öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
   “Sevgili Kasîdesi” (1992) adlı eseriyle tanınmaktadır.

MEŞGULÜM

Yaşamakla ölüm arasında savaşım
bir öte’ye bir beri’ye gidip gelen
kadîm sarkaca bağlanmış başım
bir ucu sevinmeye, bir ucu hüzne değen

Meşgulüm
önümde yapmam gerekenler
sırtımda Kaf Dağı sorumluluklarım/emanetler
vah cılız bacaklarım!

Benden izin almadı dönmek için dünya
mevsimler değişiyor bana sorulmadan
koynumda sakladığım kalbim bile benden habersiz
yağmalanan şehirlerde kalmadı benden bir iz

Kırgınım beni yok sayan bu dünyaya
şehirlere, beni küçülten insanı
rakamla ifade edebilen düşüncelere
kin besliyorum

Kelimeleri kovdum şiirimden
fakat anlamıyorsunuz diye beni
affettim hepsini yeniden

FETHULLAH BADEM (1982)

   12. 2. 1982 tarihinde Kahramanmaraş’ın merkez Dereboğazı köyünde doğdu. Ev hanımı Lutfiye Hanım’la inşaat ustası Ali Badem’in oğludur.
   Dereboğazı Köyü İlkokulu’nu (1993), Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi’ni (1999), Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümlerini bitirdi. Vakit gazetesinin Kahramanmaraş temsilciliği, muhabirliği görevlerini üstlendi. Fatih Kültür Merkezi’nin İşletme Müdürlüğü’nü yaptı (K.maraş). Yunus TV’de program yapımcılığı ve sunuculuğu, muhabirliği, Selam TV’de Reklam departmanı olarak çalıştı. Halen Tuana Ajans Matbaa, Turizm şirketinde çalışmaktadır.
   Şiirlerinde Mirzaoğlu mahlasını kullandı. Müzikle ilgilendi. İki adet müzik albümü çıkardı.

   Eserleri; Diyar-ı Nur, müzik albümü, Berekat Yayınları, İstanbul 2002. Bir Tane Bahar, müzik albümü, Berekat Yayınları, İstanbul 2002.

AĞLAYI AĞLAYI

Uzat bana da elini
Savur narımın külünü
Gönül bahçeme gülünü
Dikem ağlayı ağlayı

Tutuyşayım ben harında
Hem narında, hem nurunda
Ol mübarek huzurunda
Çökem ağlayı ağlayı

Vuslattayken kelam eyle
Hasretteyken selam eyle
Nur yolunu belam eyle
Çekem ağlayı ağlayı

Yılanlar girmiş koynuma
Türlü engeller yoluma
Aşk kemendini boynuma
Takam ağlayı ağlayı

GEL SULTANIM

Sensiz neyler bu âlem
Gel sultanım sultanım
Dört bir yan acı elem
Gel sultanım sultanım

Dert sarmış ki amansız
Gelmiş ansız zamansız
Sensiz her şey anlamsız
Gel sultanım sultanım

Sensin en büyük nusret
Sensiz sılada gurbet
Âlem nuruna hasret
Gel sultanım sultanım

ANADOLU’MUN

Elde mızrap var dilde nameler
Teli bir başkadır Anadolu’mun
Yanan gönüllere buz gibi eser
Yeli bir başkadır Anadolu’mun

Adı tüm cihanda dostluğa çağrı
Yiğitlere mekan cefakar bağrı
Uzanır yalnızca sevgiye doğru
Eli bir başkadır Anadolu’mun

Muhabbete götürür dikenli yolu
Her yanı gönül dostuyla dolu
Maraş, Antep, Konya, Elazığ, Bolu
İli bir başkadır Anadolu’mun

Nice gönül dostu burada yatar
Gönüle her dostun bir sözü yeter
Her üç sözün biri sevgiyle biter
Dili bir başşkadır Anadolu’mun

BİR TANE BAHAR

Bataklıkta açan nice güller var
Bulanmadan akan nice seller var
Alemlere rahmet benim efendim
Mevsimler içinde bir tane bahar

Aşkından almış rengini güller
Nurlanır, ballanır ismiyle diller
Onu can bir kere görmeye dursun
Şâd olur bekleyen mahzun gönüller

Kâinata akseden ilahi seda
Hakikati haykıran şefkatli nida
Kulların içinde yalnızca onun
Adını yazmış, adıyla Hudâ

HACI ALİ ÖZTURAN (D.1947-Ö.2020)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesini bitirdi. Afşin-Elbistan Termik Santrali ve DSİ’de görev yaptı. 2007’de emekli oldu.
   Yazı çalışmalarını 1981’den itibaren Küçük Dergi, Doğuş, Türk Edebiyatı, Milli Kültür, Dolunay ve Alkış dergilerinde ve mahalli gazetelerde yayınladı. Maraş Ağzı
Köroğlu çalışması ve Maraş Yemekleri, Maraş Çocuk Oyunları gibi birçok mahalli çalışmalar yaptı.
   Eseri; Kahramanmaraş’ın Kurtuluş Öyküleri (2009)’dir.

HASAN EJDERHA (D.1962)

   Kahramanmaraş’a bağlı Karadere köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ta yaptı. Açık Öğretim Fakültesini bitirdi. Devlet memuru olarak görev aldı. Değişik kurumlarda çalıştı.
   Şiirlerini “Seni Yaşamadan Olmaz” (1993) adlı kitapta topladı.

KARTALLAR GÖĞE YARAŞIR

Suskun yapraklar kucaklaşır
Toprağın teniyle dostça
Güneşe selâm verir bir çiçek
Bir kartal alır selâmı
Salar geciktirmeden güneşe

Kartallar göğe yaraşır
Atlar ise yere,
Kelebekler selâm gönderir
Ay’a selâm ulaşır
Ay nere, kelebek nerde
İnsana gök, yer kadar yakın
Yer, gök kadar uzak yerde.

Her gece gülümser ya yıldızlar
İnsanlara mı, mezarlara mı bilinmez
Aşikârdır, mezara götürür yıllar
Zamanı gelmeden de mezara girilmez.

HAŞİM KALENDER (1963)

   1 Ağustos 1963 tarihinde Afşin’in Dağlıca Nahyesi’nin Kurtuluş Mahallesi’nde doğdu. Hüsne Hanım’la çiftçi Ahmet Kalender’in oğludur. Tanır İlkokulu’nu, Tanır Ortaokulu’nu, Afşin Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nü bitirdi (1983).
   Afşin/Elbistan Termik santral yapımında görev üstlenen Foster Wheeler adlı Amerikan firmasında elektirikçi olarak çalıştı (1983-86). 1986 yılının Haziran ayında askere gitti. Askerliğini İzmir/Gaziemir’de tamamladı.
   Halin, Afşin/Elbistan (A) Termik Santrali E.Ü.A.Ş. İşletme servisinde elektrikçi olarak çalışmaktadır.
   Kahramanmaraş Liseler arası “Dostluk Kardeşlik” şiir yarışmasında “Dostluk Kardeşlik” adlı şiiriyle birincilik ödülü (1982), Kahramanmaraş N. Fazıl Kültür Derneği’nin Kutlu Doğum haftası nedeniyle yapmış olduğu şiir yarışmasında “”Nursun Muhammed Nursun” adlı şiirimle Mansiyon (2004), İstanbul Şair ve Yazarlar Derneği’nin yaptığı şiir yarışmasında “Öğretmen” adlı şiiriyle Onur Belgesi (2005), Vatan ve Bayrak adlı şiiriyle Afşin’de yapılan şiir yarışmasında ikincilik ödülü aldı (2005).
ESERİ
1. Kalenderce Bakış, Şiir, Serdal Matbaası, Elbistan 2004.

UNUTMADIM

Üstüme geldikçe omuzun kalkar.
Ben yere baktıkça sindi mi sandın.
Bakma gözlerime yaş içe akar.
Gözümün yaşları dindi mi sandın.

Bu yangın artarak devam edecek.
Sevgin yüreğimde kabre gidecek.
Kardelen misali yalnız bir çiçek.
Açmadı soğuktan dondu mu sandın.

Kurudu çağlayan akışı durdu.
Gözüm görmez oldu bakışı durdu.
Kor etti içimi yakışı durdu.
Ateşiyle sevgin yandı mı sandın.

Defnettim içimde sırdı gizledim.
Hatıralar hayal dönüp izledim.
Bir ömür bekledim artık özledim.
Alev görmeyince söndü mü sandın.
İçimdeki narı buzda sakladım.
Sensizim seninle saçı akladım.
Sanma ki üstüne çiçek kokladım.
Kalender sevdana kandı mı sandın.

YALNIZIM

Boğuyor geceler sabah olmuyor.
Nerdesin sevdiğim yine yalnızdım.
Bir çile hayatım günüm dolmuyor.
Serdesin sevdiğim yine yalnızım.

Aradım yıllardır hep adım, adım.
Yükseldi duymadın arşa feryadım.
Bağrım nara döndü divane adım.
Hardasın sevdiğim yine yalnızım.

Dünya bir virane yaşamıyorum.
Bağlanmış bendimi aşamıyorum.
Derman yok dizimde koşamıyorum.
Ferdesin sevdiğim yine yalnızım.

El kalmadı haber diye gezdiğim.
Bu kaçıncı beyit sana yazdığım.
Ey dağlarda hayal edip çizdiğim.
Kardasın sevdiğim yine yalnızım.

Yeter gayri arasam da boşuna.
Kalender sor yaylaların taşına.
Ben ağlarken gözümdeki yaşına.
Terdesin sevdiğim yine yalnızım.

ADINI ANMAM.

Serzeniş mi sandın yalvarışımı.
Alsan şu canımı adını anmam.
Mazur gör bağışla davranışımı.
Kırsan her yanımı adını anmam.

Hayat seninle var seninle güzel.
Sen yoksun yaprağım oluştu gazel.
Seni hayal ettim senden de ezel.
Sarsan tüm anımı adını anmam.

Serseri mi sandın sefil gezerken.
Deli olmakta var daha çok erken.
Seni sana derim sitem ederken.
Döksen de kanımı adını anmam.

Bir volkan kaynıyor dışa vurmadan.
Yüreğim sen derdi köz kavurmadan
Küle döndüm yetiş yel savurmadan.
Elleme sinemi adını anmam.

Derman sende kalsın dert bana yeter.
Aldığım nefessin seninle biter.
Kalender geçmişin gözünde tüter
Unut her günümü adını anmam.

ÖĞRETMEN

İlmin tezgahında, insan kilimdir.
İlmek, ilmek onu, dokur Öğretmen.
Karanlığı silen, tek şey ilimdir.
İlmini kullara, okur Öğretmen.

Karanlıkta yüzen, o bir ışıktır.
Küçük fidanlara, onlar aşıktır.
Dünya kurulalı, ilme beşiktir.
Karanlığa ışık, yakar Öğretmen.

Bir harfine kırk yıl köle olunur.
İlim Çin’de olsa, gidip alınır.
Karanlıkta meşaledir salınır.
Cahilin surunu, yıkar Öğretmen.

Çiçektir bilene, açar ve kokar.
Geçmişi örnektir, ileri bakar.
İlmin ışığında, su gibi akar.
Çaydır öğrenciye, akar Öğretmen.

Kalplerin Sultanı, saygındır yeri.
İlimsiz beyinin, olur mu feri.
Cahilin kurduğu, tuzaktan beri.
Hep gider ileri, bakar Öğretmen.

Dilsizlere dildir, körlereyse göz.
Hoş sohbet olurlar, birde tatlı söz.
Engeller kalkıyor, onlar ile düz.
Engel aşar teker, teker Öğretmen.

Öğretmene boynum, kıldan incedir.
Sevgin büyük saygıdan da öncedir.
Kalender gözünde, o bir goncadır.
Kokladıkça nice, kokar Öğretmen.

DEĞİŞİYOR

Mevsimler karıştı, iklim uymuyor.
Yağış değişiyor, çığ değişiyor.
Çakal kurt kesildi, kurtsa duymuyor.
İlmek değişiyor, bağ değişiyor.

Aslanla kediler ayni masada.
Akçeler eridi kitli kasada.
Hormonu zerk ettik çıkan hasada
Yayla değişiyor, dağ değişiyor.

Tilki beylik sürer, dağlara kral.
Keklik uçamıyor, yaralı maral.
Kıyamet yaklaştı, gün sayar her hâl.
Tuzak değişiyor, ağ değişiyor.

Karga şahin oldu, serçe peşinde.
Kuzgun kartallığı görmüş düşünde.
Akbaba leş arar, kendi işinde.
Mirler değişiyor, tuğ değişiyor.

Kalender geçmişe giden bir bağdır.
Uymaz eskilere bu yeni çağdır.
Kendini yaşamaz, sanma ki sağdır.
İnsan değişiyor, çağ değişiyor.

HAYRULLAH SAFA (1976)

   1976 yılında Kahraman Maraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kahraman Maraş’ta tamamladı. Karamanlı İlkokulu’nu, İmam-Hatip lisesi’nin orta kısmını, Endüstri Meslek Lisesini bitirdi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkoloji Bölümü’nden mezun oldu. İzmir’de kısa dönem askerlik yaptı. Muhtelif zamlanlarda ve muhtelif yerlerde işçilik yaptı.
   Yorgunluk Marşı adlı ilk şiiri Yalnızardıç dergisinde yayımlandı. 1995 yılında Re dergisini (tek sayı) çıkardı. İnsan Saati, Yalnızardıç, Kırklar, Le Poete Travaille dergilerinde şiir ve hikaye yazdı. Kuyudaki Koro dergisini çıkarmaktadır.

BURSA’DA

Mari uçamadığını ne zaman anladı
bulutlar taşlanınca mı ?

Günler mutlu geçse de mari bunu bilmezdi
sabah bir şeyi yoktu, uzun bir Yeşili giydi

Bir suç mu gizli içinde, yer bakır Gökdere
Günlerden hep pazartesi

Nuri bey’in çatıda iki kedi iskeleti yan yana
mermer şadırvana yorgun sular
Ve en çok Mari’nin beni emzirmeyişi

Defnelerin ardında kaldı yorgunluğum
Gündoğarsa beni uyandır, sakın gitme Bursa’ya

YANYANA İKİ YOLDAŞ GİBİ

ıslık çalarak dolaşıyorum dünyayı
koynumda taptaze yılanlar
omzumla sevişiyorum
öperek
çıplak iki kardeş gibi
siz ne kadar uzun boylusunuz
bir evin merkezine koşarak
sahte güz topuklarıyla
yan yana iki yoldaş gibi

-iki dakika sonra gelecek sanki
saray kadınları düşlerinden geçerek
yazgısını almaya ellerimden
siz ne kadar yorgunsunuz
öperek ceplerinden
yan yana iki yoldaş gibi

-kırık bir düeollodan çıktm
genç Leandros gibi bastırıyorum açlığımı
söyleyin şimdi
denize tüküren dört ihtiyar
denize kusan bir delikanlı
ifritin paltosu ne yakışır bana

Praslin Reefer Şilili gemi
kokuşmuş bakireliği tabiatın
nasıl olsa yeni kentler var
ne yeni uluslar
sonunda tarihin bir oyuncağı olmaktan
bakın hemen satın aldım sizi de
ve satın alırım da kıçıkırık sevgilinizi

HİLMİ ŞAHBALLI (D.1953)

   1953 yılında Türkoğlu ilçesinin Sarılar köyünde doğdu. İlk ve ortaokuldan sonra liseye devam etti. Lise’den mezun oldu. Saz ustası Mahmut Coşkuner, söz ustası Hayati Vasfi Taşyürek, çırağı Uğur Geylânî’dir. Uzun müddet Almanya’da kaldı. Müzik eğitimi gördü. Bir süre Ankara’da ikamet etti. TGRT’ye “Ozanların Dilinden” adıyla program yaptı. Kanal 6 (Altı)’da “Türküler Pınarı” programını yürüttü.
İstanbul’da ikamet eden Şahballı evli, beş çocuk babasıdır.
   Şahballı farklı özelliklere sahiptir. Uzun müddet yurt dışında kalması nedeniyle üç dil bilmekte, Divan Edebiyatı’yla ilgilenmektedir. Altı adet sinema filminde oynayan Şahballı, 63 plak, 26 kaset doldurmuştur. 530 adet eser (türkü) okumaktadır. 1050 adet şiire imza atmıştır.
   Tanınmış eserlerini şöylece sıralayabiliriz: Yürüyorum, Yoruldum, Kızılırmak, Al Beni, Dokunmayın, Çok Fenayım, Esmerin Adı Oya, Bundan İyiydi.

CEVİZ AĞACI

Hani biri vardı yıllar öncesi
Yaprağın yollardı o benim işte
Kazmayla kürekle arık yaparak
Bahçeyi sulardı o benim işte

Akşam sabah hiç gölgenden çıkmazdı
Tembel yatar işe güce bakmazdı
Bir atkısı vardı hiç bırakmazdı
Boynuna dolardı o benim işte

Ayaklarım yalın yırtıktı yakam
Bir canlı kuluyla olmazdı şakam
Bir kırık saz ile nefreti makam
Söylerdi çalardı o benim işte

Bazen başı ipe giden gibiydi
Bazen ruhsuz kalmış beden gibiydi
Bazen suyu kesik fidan gibiydi
Açılır solardı o benim işte

Kuşlar uçamazdı senin bölgende
Çünkü lastik sapan var idi bende
Yoğurt pekmez yerken koyu gölgende
Parmağın yalardı o benim işte

Hatırlıyor musun bak geldi yine
Yumruğun vururdu hep sinesine
Deliler misali kendi kendine
Ağlardı gülerdi o benim işte

Bir Şahballı vardı sorma ne için
Şimdi hatırladın kavruldu için
Komşu kızına hoş görünmek için
Hep namaz kılardı o benim işte.

ALLAH’LA KUL ARASINA GİRMEYİN

Dedikodu ölü etine benzer
Dudakla dil arasına girmeyin
Allah emrederse bulutlar süzer
Yağmurla sel arasına girmeyin

Her kulun başında dert ayrı ayrı
Kimi hasta gezer kimisi sayrı
Baktın vakit tamam gidiyor gayrı
Yolcuyla yol arasına girmeyin

Nergiz sümbül menekşenin adı var
Lalenin gönlünde bir muradı var
Her çiçeğin ayrı ayrı tadı var
Arıyla bal arasına girmeyin

Ötüşü bir başka bağı mest eder
Sesini duyanlar olur derbeder
Biri fiğan eder, biri naz eder
Bülbülle gül arasına girmeyin

Çobanın sürüyü ünlemesi var
Koyunun kavalı dinlemesi var
Her sazın başka bir inlemesi var
Mızrapla tel arasına girmeyin

Yolunu borana kışa tuttular
Sevdalı gözleri yaşa tuttular
Zalimler Leylasın taşa tuttular
Mecnunla çöl arasına girmeyin

Ferhat dağ delerken Şirin’de sızı
Aslı bile bile üfledi közü
Yanan da razıdır yakan da razı
Kerem’le kül arasına girmeyin

Şahballı’m içinden geleni söyle
Bu fani alemin ahvali böyle
Bana suçlu gibi bakmayın öyle
Allah’la kul arasına girmeyin

HÜSEYİN BURAK US (D.1977)

   Kahramanmaraş merkez Karadere kasabasında doğdu. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Kahramanmaraş’ta yaptı.
   “Bir Çocuk Tutar Ellerimden” (1997) ve “Antoloji” (1997) adlı eserleri vardır.

ÖLÜVEREN ÇOCUK

bir damla giryede saklamışsın canını
ağlarım yüreğimi yakar da

a çocuk
ağzında yıldızları geveliyorsun
…..
mavi bulutlar örtüyor annesi üstüne
toprağa yâsin sürüyor
laleler ıssızlığa doğru gidiyor

annesi mavi bulutlar örtüyor
ay ışığı oluyor
medineye taşıyor
denizini kaybetmiş bir ırmak oluyor
anne ve çocuk
anne ve
anneler
ıssızlıktan toplanmıyor laleler

HÜSEYİN KÜÇÜKKÜRTÜL (D.1967)

   2. 2. 1967 tarihinde ailenin Bünyan’da ikameti sebebiyle Kayseri/Bünyan’da doğdu. Kerzibânu Hanım’la şair Alaaddin Küçükkürtül’ün oğludur. Ali Küçükkürtül’ün kardeşi, Bünyamin Küçükkürtül’ün ağabeyidir.
   Karamanlı İlkokulu’ndan (1979), İmam Hatip Lisesi’nden (1986), Burdur Eğitim Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1989).
   Kalıpçılık, Camcılık (1987-89), Vekaleten imamlık (beş ay 1989-90), Şeker Pancarı kantarı işçiliği, sınıf öğretmenliği (1990) yaptı. Askerliğini “asker öğretmen” olarak tamamladı (1992-93).
   Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir okulda sınıf öğretmenliği yapmaktadır.
   Çalışmalarını Marmara gazetesinde, İnsan Saati ve Sühan dergilerinde yayımladı. Şiirlerinde Türabi mahlasını, düz yazılarında Salih Duru, Ahmet Turap Başyüce müstearlarını kullandı.
   Yeni Ufuk dergisinin öykü yarışması ödülünü aldı.
   Eseri; 1. Aşk Yolları Tuttu, roman, Uludağ Yayınları, İstanbul 2002.

KORKUM AĞIR BASIYOR

Gözlerin kapalı, içerikli bir şarkıyı
Dinlersin ya hani
Senin zevk aldığın türden
Öyle dinliyorum annemi
İyi cinsten bir zevk alıyorum
Beşikteyim

Bir adım ki atıp atmamakta tereddüt
Var içimde
Kazanıp kazanmama nevinden
İki ayağım ayrı ayrı seğirmekte
Ne gel diyen var ne git diyen
Eşikteyim

Yıldızlı yıldızsız herhangi bir gece
Ağaç dalındayım
Yarasa uykusu cinsinden
Bir alıp bir vermekteyim.
Bir mektupla aynı kanıda
İlişikteyim

ÖRTÜN ÜSTÜMÜ ÖRTÜN

Bu imha mevsiminde bir dağ var
Dağda şehir var
Dağ, dağ değil

Şehrin bir ucundan bir ucuna sevda var
Şehirde iki ev var
Biri Leyla’nın
Şehir bana zimmetli
(Mecnun’un evi yok)

SIRAYLA NEFES ALIYORUZ

1-
sinan ağlıyor anne
az dur
kuru ekmekle koma beni

bu ekmek çamur
bu çocuklar çamur
beni ıssız bir odada koma anne
bu oda çamur

çocuk ağlıyor anne
anne Bahira ağlıyor
bu ağıtta bir garip his var
herkes ağlıyor

sinan ağlıyor anne sinan
elinden ekmeği düşmüş
annesi düşmüş

hava serin
gittikçe üşüyorum anne.
Ben ağlıyorum artık anne,
Herkes ağlıyor

2-
bir tütsü yakılmış olmalı
Ahırdağı’na
Sırayla nefes alıyoruz
Bir hücrenin penceresinden
Sırayla bakıyoruz

Anne Gülbahar’ın penceresi yok
Gülbaharsız olmanın...

Hücrede katlıyorum kendimi
Bir köşeye koyuyorum
Ömrümü topluyorum avucuma
Bir hesapta

Bir ömre bedel bir nefes
Bir nefese topluyorum ömrümü
Sadece bir nefes
Abiler bir nefes

3-
Bahira! Bahira!
Dağılmışım ey papaz
Devşir beni
Ağıtını bana ver
Ayakkabını
Kalemini uzat bana
Bana gözlerini
Bana ver kiliseni, incilini
Dudağını
Kalemini kağıdını

Bana ver
Yarım saatini
Gel, çıkagel
“Ay ezgisi” söylüyorum
Sen de gel safa buyur.

YOĞUN BAKIMDA CİNNET

Bir ti verin Eshabil’e
Çıkıp yaylaya
Bir ses getirsin doruktan inse ve cinne
Toprağa bir gül diksin aşk paratoneri olsunluğa
Elemteradan aşağı okusun
Okusun ve üflesin Adem Baba’dan son evlada
Bir çiğ olsun kayada

Bir ti verin Eshabil’e
İskeletle aşkın ne alakası var araştırsın.
Bir kafatasına sığan fezayı toprağa yem etsin
Ne öğrenildiyse toprağa miras kalan
Kemikler arasından böcekler alsın
Fezanın elemanı bir ota iade etmeye

Bir ti verin Eshabil’e
Cennete su taşısın dünya küpüyle
Ağaç diksin, ev yapsın vira vira
Cenneti mamur etsin

Bir ti verin Eshabil’e
Antik çağları bir bilgisayarda derç edip
Bana baksın
Zülkarneyn ordusunu, Süleyman tahtını
Musa’dan asa, İbrahim’den kurban
Ve başucumdaki ayak izi portresini
Tufanda Nuh’un gemisiyle taşısın
Zaman aşırı sahte çağa
Kavimlerin
Hesabını tamamlamaya
İsa’yı göndersin

Bir ti verin Eshabil’e
Ayırt etsin argümanları
Çorbam pişerken ocakta
Misafir olsun bana Adem Baba’dan son evlada
Liste çıkarsın ve portrelerini çizsin

GİT AZ DAHA GİT

Son içtiğimiz
Kahvenin
Üzerinden kırk yıl geçmeden
Bir kez daha
İçelim
Kahveler benden olsun
Borcumuz “hatır” olsun
Hatır gönül aşkına

İBRAHİM SARI (D.1953-Ö.1999)

   Kahramanmaraş’ın Gafarlı köyünde doğdu. İlk ve orta okulu köyünde, liseyi Maraş’ta İmam Hatip Lisesinde bitirdi. Ticaret ve Sanayi Bakanlığı bünyesinde memur olarak görev yaptı. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi sekreteri olarak görev yapmakta iken teröristler tarafından kaçırılarak 1999’da öldürüldü.
   İlk yazı çalışması lise öğrencilik yıllarında okul dergisi olan Gonca’da yayınlandı. Milli Gazete, Edebiyat, Mavera ve kayıtlar gibi gazete ve dergilerde yazdı. İbrahim Gaffarlı imzasını da kullandı. Mahalli TV’lerde kültürel ağırlıklı programlar hazırladı.
   Eserleri; Çalkantı (1992), Şehrimiz Diyarbakır (1996)’dır.

İBRAHİM ZARİFOĞLU (D.1957)

   Kahramanmaraşlı Zarifoğlu ailesindendir. İstanbul Fatih’de doğdu. Babasının görevi gereği ilk ve orta öğrenimine beş ayrı ilde devam ederek mezun oldu.
Yükseköğrenimini İstanbul Spor Akademisi ve Eğitim Enstitüsünde tamamladı. 1976’da memuriyete başladı. Çeşitli okullarda öğretmenlik, İSKİ’de yöneticilik yaptı. Şiirleri çeşitli dergilerde neşredildi.
   Eserleri; Bir Demet Alev, Kendimi Beklerken, Mirac-i Duruş, Güneşi Beklerken ve Mor Kayıkta Bekleyenler’dir.

Ey Yüreğini Bende Unutan… Sevgili.

Haydi tut ellerimden
Gecenin nemli yüzünü tutar gibi
Öp gözlerimden
Yıldızları öpen ay gibi
Soluklansın tüm hülyalarım
Neşelensin bir bad-ı sabah.!

Essin yaylalarda ruhum
Sessiz bir kumsalda,
Garip kum tanesi olayım-ezileyim.!
Minik bir dere gibi çarpayım başımı taştan taşa
Yeter ki kıyında olayım
Kıyında olayım yeter ki..

Ey yüreğini bende unutan sevgili…!

İNCİ OKUMUŞ (D.1971)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra Ziraat Fakültesini kazandı ise de bu okula devam etmeyerek şiirle ilgilendi. Kalite Yönetim Sistemleri ve Proje Yönetim Mentorlüğü üzerine eğitim aldı.
   Şiirleri; Gençliğin Sesi, Dolunay, Seviye, Milli Kültür, Yeni Ufuk, Güneysu, Sandal, Ayna, Kırk Başak, Genç Kardelen, Külliye, Tebessüm, Harman vb. kültür sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlandı. Çeşitli yerel gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Dolunay Şiir Şöleni etkinliklerini düzenleyenler arasında yer aldı.
   Şiirlerini Düğün Gönüle Kurulur (1999) adlı eserde topladı.

AŞKIN ELİF HALİ

elif gibi uza yüreğime
acıyla yansam da
seni üzmeyeceğim
çölde her şey sudur, burada ateş
gözyaşının sere serpe indiği derin
ırmaklara
elif diyeceğim

zindanındayım yusuf’un
yüreğimden sızı sızı
sökülen ipliğin
adı: elif olsun

dökülür fuzuli kasidesinden su içimde elifçe akan ateş hükümsüz kalır doğrusu
çöl razı, ateş razı burada kalmama
razı değilsin sen
yangınlar içinde çaresiz
yağmurlarca ağlamama
gecesi yok, gündüzü yok ümit kapısında beni meftun kucaklayan öpüşün adı: elif olsun
ey aşkın elif hali
dönülmez yollarda dağlanmış bir ses bırak içime seni bulduğum yerde durur mecnunun yitirdiği
ister göklere yükselt beni ister girdaplara düşür yine
bir hummalı sevda içinde
kimi tutkun kimi vurgun
dudaktan dudağa düşenin
adı: elif olsun

elif gibi uza yüreğime
acıyla yansam da
seni üzmeyeceğim
mazimin adı Elif
istikbalimin adı Elif
dertlerimin tadı Elif
asıldığım dalın adı Elif
aşka sürgün giden kalemin
adı: elif olsun

İSMAİL KILLIOĞLU (D.1947)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğreniminden sonra A.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. Çalışma Bakanlığında İş Müfettişi olarak görev yaparken 1978’de öğretim üyeliğine geçti. M.Ü. İlâhiyat Fakültesinde felsefe tarihi okuttu.
   Maraş İmam Hatip lisesinde öğrenci iken şiir ve hikâye ile yazı hayatına başladı ve hikâyede karar kıldı. İlk çalışmaları Gonca dergisi ve Memleket Gazetesi’nde yayınlandı. Hareket, Çıkış, Diriliş, Edebiyat, Gelişme, Kalem, Mavera, Yönelişler, İslâm, İlim ve Sanat, Kadın ve Aile, Türk Edebiyatı, Altınoluk, Yeni Devir, Milli Gazete gibi dergi ve gazetelerde yazdı. Kesit adlı hikâyesi TV filmi oldu.
Eserleri; Ateş Yalımı Üstünde Bir Toplantı (1974), Hayata Uyanış (1984), Düşünce ve Duyarlık (1986), Edebiyat ve Suç (1988), Ahlak-Hukuk İlişkisi (1988), Düşünce ve Özgürlük (1992), Gül ve Ateş (1993), Aşkın İzi (1999)’dir.

KADİR TANIR (D.1953-Ö.2011)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraşta tamamladı. Yıldız Üniversitesi Mimarlık Bölümünü bitirdi. K.Maraş Belediyesinde memuriyete başladı. İmar Müdürlüğü, Müdür muavinliği, Park ve Bahçeler Müdürlüğü gibi idareci kadroda hizmet yaptı. Daha sonra K.Maraş Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü’nde mimar olarak görevini sürdürdü. 1998 yılında emekli oldu. Halen serbest mimarlık ve müteahhitlik yapmaktadır.
   On üç yaşında okul gazetelerine yazdığı şiir ve hikâyelerle başladığı ve daha sonra Edik dergisiyle sürdürdüğü yazı hayatına üniversiteyi bitirdiği yıllardan itibaren daha yoğun bir şekilde devam etti.
   1976 yılında Mavera dergisinde öyküleri yayınlanmaya başladı. 1982 yılında ilk kitabı olan Alagün’ü çıkardı.
   On seneye yakın ara verdiği yazı hayatına 2002 yılından beri tekrar, yoğun bir şekilde başladı. Bu tarihten itibaren Yedi İklim, Alkış, Kaşgar gibi kültür ve edebiyat
dergilerinde yazdı. “Sonsuz Uzun Ölüm” romanı ile Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2008 yılı roman ödülünü kazandı.
   Eserleri; Alagün (1982), Güz Yağmurları (1998), Savaş İmparatorluğu (2004), Şeytan Sarmalı (2006), Küskün (2008), Sonsuz Uzun Ölüm (2008)’dür.

KÂMİL AYDOĞAN (D.1956-Ö.2018)

   Kahramanmaraş’a bağlı Kertmen köyünde doğdu. Orta ve lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta yaptı. Ankara Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Öğretmenlik ve idârecilik yaptı. Şiirlerini muhtelif dergilerde yayınladı.
   Eserleri; Köy Yazıları (1982), Yük (1996), Hayat Kaç Köşeli (1999), Hayatın Şiire Sığmayan Yüzü (2004) ve Memur Sendikacılığında Yeni Yaklaşımlar’dır.

YÜREĞİNDEKİ DÜĞÜMLERDEN

Yağmurlara uyanmış bir rüyanın arkadaşı olarak tanırlardı
Yasaklara meydan okumuş en çok
Ateşler yakmış dağlarda
Yorgun düğümler vurulmuş yüreğine
Kaç haber geldiyse uzaklardan
Kaç bakışın uzun bir öyküsü olsun istediyse
Kara trenlerin yolcusu olarak
tanırlardı Ölmüş ceylanların kardeşleri
olarak

Mavi çerçeveli resimdeki adam diye tanırlardı
Siyah bir şapka takardı başına
Alaylı bir gülümseme gözlerindeki
Benim olsun isterdi uzayan tüm yolculuklar
Tüm yalanlar dolsun diye içeriye
Açık tutardı pencereyi
Dik tuttuğu başından tanırlardı en
çok Bakıp gri, yüksek binalara
Tüm mavi hayalleri toplayarak yanına
Etinden parçalar kopartan kerpeten
gibi Yoksulluğundan
Yalnızlığından

Aşka mı, ayrılığa mı dayamış sırtını
En yiğit yoldaş etmiş dağları korkularına
Yüreğinden
Yüreğindeki düğümlerden

Derelerdeki kurbağalardan tanırlardı
Başındaki yılanlardan
Köpüklerine sarılmış öfkesinden denizlerin
Anlatamadıklarından
Anlayamadıklarından

Yüreğindeki düğümlerden tanırlardı
Beyaz bir atın terkisindeki türkülerden
Üst üste konmuş fotoğraflar gibi savrulan hayatı
Evin köşesine atılmış kirli bir çorap gibi
Yalanlardan
Yılanlardan
İsyanlardan tanırlardı.

KANDEMİR KOÇ (D.1952)

   1952 yılında Göksun ilçesinin Hacıömerli köyünde doğdu. İlköğrenimini köyünde, Ortaöğrenimini Göksun Lisesi’nde tamamladı. 1979’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Halen Göksun İmam Hatip Lisesi’nde Felsefe öğretmeni olarak çalışmaktadır.
   Şiirlerini, “Arayış” (1993) adlı eserinde topladı.

VEFÂKAR KANATLAR

Üzücü günler yaşandı
O, geride bıraktığımız günlerde
Kimi silahlarıyla dağlara sığındı,
Kimi kentlerde paralı patronlara.

Şükürler olsun bize de
Şiir sahip çıktı;
Derin bir soluk aldık
O vefâkâr kanatlarında.

BANA BİR KURŞUN

Bana bir kurşun!
Bu çirkefliği, daha omuzlarımda
Taşımak istemiyorum.
Ölmek istiyorum.
Bana bir kurşun!

Beni içinizden
En temizi, en günahsızı vursun.
Benden farksız, benden kötü
Birinin kirli elleriyle
Ölmek istemiyorum.

Beni içinizden
En temizi,
En günahsızı vursun!
Ölmek istiyorum işte,
Bana bir kurşun!

GÖZYAŞLARIMIN NEDENİ

Anılarımda hâlâ
Çocukluğumdan bugüne
Bir doğa sofrasında
Kara kara
Binlerce karıncalarca
Bölüşülen bir tırtıl böceğinin
Acı dramı; kıvranışlar içinde
Anlıyorum şimdi o günlerdeki
Gözyaşlarımın nedenini
Ve artık niçin ağladığımı.

GALİLE’NİN EVRENİ

Kara tahtanın karşısında
Kendinden geçmiş Galile,
Düşünürken tahtaya çizdiği bir çemberde,
Birden irkiliverir duyduğu sesle!

“Senin çizdiğin o
Çemberde Tanrı var mı?”

Soruya dikkati çekilen Galile öfkeli
Ve biraz da şaşırmış bir tavırla
Dönüp bir bakmakla yetinir öğrencisine
Sessiz ve anlamlıca…
Sonra yeniden dalar problemini
Çözmek için tahtadaki çembere
Ama bırakmaz yakasını öğrencisi

Aynı soruyu yöneltir yine öğretmenine

“Senin çizdiğin o çemberde Tanrı nerde?”

Galile öfkeli ve biraz da şaşırmış bir eda ile
“Ne bileyim ben bir metematikçiyim,
Rahat bıraksanıza beni canım!”
Diyerek yeniden döner tahtadaki o çembere.

Oysa biraz sonra yine
Cevaplanmamış aynı soru
Bir kere daha yankılanır sınıfta
Sanki kulakları yırtarca!.
“Senin çizdiğin o çemberde,
Yani bütün evrende
Tanrı nerde?
İşte O’nu soruyorum ben O’nu
O her yerde var olan
Ve hiçbir yerde görünmeyen Tanrı’yı”

Sonunda sorulan sorudan
Kurtulamayacağını gören Galile
Cevaplar soruyu bir haykırışla,
Kara tahtadaki o büyük çemberin
Ortasına elindeki beyaz tebeşiriyle
Bir nokta koyarak öğrenciye döndüğü yerde
“O, ya senin kendi içinde,
Ya da senin için hiçbir yerde.”

MAHZÛNÎ (D.1943-Ö.2002)

   Günümüz sanatçısı ve saz şairi. 1943 yılında Afşin ilçesinin Tarlacık (Berçenek) köyünde doğdu. Asıl adı Şerif, soyadı Cırık’tır. Döndü Hanım’la Zeynel Cırık’ın oğludur.
   İlkokulu bitirdikten sonra askerliğe ilgi duydu. 1956 yılında Mersin Üçüncü Astsubay Hazırlama
Okulu’na kaydoldu. 1959’da bu okuldan mezun oldu. Ankara Ordonat Tekniker Okulu’nda okudu, kısa süren bir eğitimden sonra Sivas’ta Ekreol Tepe’de 5 ay stajyerlik yaptı. Bir müddet sonra askerlikle ilişkisini kesti. Evli, sekiz çocuk babasıdır.
   Aşıklar derneğinin kuruluşuyla ilgili çalışmalara katıldı. Büyük Sinema’da verdiği konserle ilgi topladı. 1955-56 yıllarında saz çalmaya, şiir söylemeye başladı. Behlül Cırık’a çıraklık etti. Mahalli gazetelerde şiirleri yayımlandı. Plak ve kasetlere şiirler okudu, konserler verdi. 1973 yılından sonra Ankara Gençlik Parkı’ndaki gazinoların birinde çalıştı. Adından sık sık sözettiren şair bir çok sanatçıyı etkiledi. Şiirlerinden dolayı takibata uğradı ve yargılandı. 17 Mayıs 2002 tarihinde vefat etti. Mezarı, Hacı Bektaş ilçesindedir.
   Şiirlerini henüz kitaplaştırmamıştır. Şairle ve şiiriyle ilgili bazı derleme ve değerlendirmeler yapılmıştır. Bunları şöylece sıralayabiliriz:
   Süleyman Yağız, Berçenekli Aşık Mahzuni, (1976).
   Battal Pehlivan, Domdom Kurşunu, (1985).
   İhsan Aktaş, Anadolu’yu Kucaklayan Ozan Mahzuni Şerif, (1990).

YARAM KERBELA YARASI

Deyme tabip sızılıyor
Yaralarım, yaralarım
El deydikçe bozuluyor
Yaralarım, yaralarım

Bitmiyor gönlümün yası
Dünya yalancı dünyası
Yaram Kerbela yarası
Yaralarım, yaralarım

Hangi avcı vurdu beni
Akıttı sinemden kanı
Hiç bir tabip sarmaz bunu
Yaralarım, yaralarım

Mahzûnî feryadım bitmez
Hayali gözümden gitmez
Merhem sardım sargı tutmaz
Yaralarım, yaralarım

YAYLALAR

Bahar gelip lâle sümbül açınca
Boz bulanır ehli söker yaylalar
Bizim eller Binboğa’ya göçünce
Bostan bellerine çöker yaylalar

Konya’nın düzlüğü inci ovası
Hani Berçenek’in Cülük Babası
Başı melûl melûl, tuzlu kayası
Yiğidin kahrını çeker yaylalar

Bizim yaylaların karı tükenmez
Aşretin aşrete şeri tükenmez
Koca Elbistan’ın eri tükenmez
Haziran’da çelik büker yaylalar

Mahzunî Şerif’im hey gidi âlem
Mevlam nasip eyle yaylada ölem
Cerit dağlarından Maraş’a selâm
Mahzunî göz yaşın döker yaylalar

DEMEDİM Mİ

Ela gözlüm kara günler
Gelip geçer demedim mi
Ağlayıp üzme kendini
Artık yeter demedim mi

O yari gördüm düşümde
Hayali gitmez karşımda
Baykuş bir gün baş taşımda
Konar öter demedim mi

Mahzûnî’nin ömrü çamur
Gören onu dertsiz sanır
Bir ecel var bir de ömür
Gelir çatar demedim mi

UYAN ÇOBAN

Uyan çoban uyan süründe kurt var
Mor koyun yaralı kuzu perişan
Şakiler dönüyor inliyor dağlar
Mecnun çöle dargın yazı perişan

Canavar bürünmüş kuzu postuna
Karışmış sürüye canlar kastına
Hekim defterini çekmiş üstüne
Ciğer pare pare, sızı perişan

Gemiler delinmiş yelkeni berbat
Zehire garkolmuş misk ile şerbet
Sanma ki dünyanın sultanı rahat
Bazan dalgın gezer, bazı perişan

Uyan çoban uyku zarar getirir
Her taşın başında bir kurt oturur
Sürmeli yavruyu alır götürür
Parça parça koymaz bizi perişan

Yabaniler gezer dostun bağında
Mecnun dolaşmıyor Leyla dağında
Halden hale kaldım gençlik çağımda
Mahzunî yan yatar sazı perişan

BİTMEZ TÜKENMEZ GECELER

Sanki ömrüm bir bilmece
Bitmez tükenmez geceler
Uzun uzun yollar gibi
Bitmez tükenmez geceler

Yağmur yağar hışım hışım
Amman ne belalı başım
Ne hayalim ne de düşüm
Bitmez tükenmez geceler

Bir evim, bir eşiğim yok
Bir lambam, bir ışığım yok
Yorganım yok, döşeğim yok
Bitmez tükenmez geceler

Bir kar yağar bir de yağmur
Geldi geçti bunca ömür
Mahzunî’nin ömrü demir
Bitmez tükenmez geceler

DAĞLAR

Duman duman aşamadım başını
Bugünlük ben size mihmanım dağlar
Garibim silemem gözüm yaşını
Artık sizde kaldı gümanım dağlar

Afşin ellerinde atlas yarası
Beni yakar şu dağların karası
Yanık tüter Ashab-ı Kehf’in çırası
Sana bakan yoktur cananım dağlar

ŞERİF’İN EMEKLERİ

Bana dışarıdan gülen dostlarım
Girdab-ı belâya girin de görün
Halim seyretmeye gelen dostlarım
Bir ayna önünde durun da görün

Adam akıllıyken deli olurmuş
Zır deli başına veli olurmuş
Âşık maşukunun kulu olurmuş
Bunu bir kâmilden sorun da görün

Yolunu yolsuza düşürmeye gör
Bir defa dünyada şaşırmaya gör
Altın kapta bakır pişirmeye gör
Gör efendim işte, görün de görün

Mahzunî Şerif’im vay emeklerim
Yıllardır ağlardım dert mi beklerim
Çekildikçe çıkar ince köklerim
Beni bir bıçakla vurun da görün

GARDİYAN

Akşam oldu gene hapis kitlendi
Demir perdeleri çekme gardiyan
Ne yârdan haber var, ne mektup salan
Bir de sen belimi bükme gardiyan

Bizi seven dostlar şimdi çekildi
Gam tarlama dert kasavet ekildi
Umuduma yeni fidan dikildi
Kırıp dallarını sökme gardiyan

Mahzûni Şerif’im iki yüzlüler
Yaktı yüreğimi bağrım sızılar
Fadime’m yol bekler ağlar kuzular
At mektubu beni yıkma gardiyan

MANSUR BALCI (D.1952)

   3 Nisan 1952 tarihinde Göksun’da doğdu. Muhittin Balcı ve Kebire Hanım’ın oğludur. İlk, orta ve lise öğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. G. Ü. Eğitim Enstitüsü’nden mezun oldu (1979). İzmir’de öğretmenlik yapmaktadır.
   Eylül adını taşıyan ilk şiiri Ayrım Şiir dergisinde yayımlandı (1987). Çalışmalarını Sonbahar, Bikem, Edebiyat ve Eleştiri, Berfin, Bahar, Dilizi dergilerinde sürdürdü.
   Eserleri; Şiir: Zar Zaman ve Tiner, Piya Kitaplığı, İstanbul 1988. Kumdan Kule, Top. Araş. İzmir 1992.

BİRGÜN, BİRGÜNDEN ÇOK

ne zaman serçe parmağım üşüyüp de
nevrozum, diye yüzümü uzatsam
bir tilki beni sorguluyor
sanki aklım büyük sularda anafor,
yeraltından gelen seslerle uyuyor
sonra gözlerim körleşince
göremez olunca gölgem beni
yakınlık koşarak uzağa sığınıyor
veya
birşeyler ip gibi uzayarak,
bir kuş oluyor ve beni sınıyor

HERKESİN ÇIĞLIĞI KENDİSİNİ ÇAĞIRIR

seni yüzümden silemem
yıkayıp yüzümü atamam ki
yüzüm dersem, sen yüreğimi anla
seni bir yerlere unutamadım
tutunamıyorum dersem sen kendini hatırla
ben yüzümü yüzünle kapadım
kapandım dersem, şizofrenimdir
şizofreni dersem, beni dinlersen
zenci şarkılarında yüzümü ara
sabahları aynamda seni dinliyorum
dinliyorum dersem, çığlığımı ara
gecenin tülüyle kapadığım aynamda
yaktığım yüzümün külünü arıyorum
külümü dersem, yağmurları hatırla
yağmurlar yağarsa gecikme, yağmurlarla gel
külümde yüzümü ve yüzünü ara

MEHMET AKİF BALTUTAN (D.1966-Ö.2011)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta tahsilini Maraş’ta yaptı. Ticarete atıldı. Yazdı. Yazdığını çeşitli yerlerde yayınladı.
   Şiirlerini “Kan Kırmızı Geceler” (2000) adlı kitabında topladı.

ÇOCUK

Ağlama be çocuk
Güzel gözlerin yaşla dolmasın
Ağlama be küçüğüm
Şimdiden ağlarsan zarardasın

Sen asıl büyüdüğünde ağlayacaksın
Hayatın yükü omuzlarına binince
Seni bağrına basıp avutacak
Anan da olmayacak

Ağlama be çocuk niçin ağlıyorsun
Gözyaşlarını boş yere harcama
Sen ağlamayı oyun mu sanıyorsun

Ağlama be çocuk yüzün gülsün biraz
Hatta çoşkuyla kahkahalar at
Gül oyna neşeyle her saat

Büyüdüğünde oyun oynayamazsın
Oyun oynayacak oyuncakta bulamazsın
Çünkü sen bir oyuncak olacaksın
Hayat seninle oyun oynayacak

Ağlama be çocuk
İlerde ağlamaya vaktin çok olacak…

MEHMET AKİF GÜNERİ (D.1943)

   1943 yılında Elbistan’da doğdu. Kahramanmaraş Lisesi’ni (1962) ve İstanbul Teknik Üniversitesi’ni bitirdi (1967). Aynı yıl, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nda Petrol Yüksek Mühendisi olarak göreve başladı. Bu kuruluşta mühendis, müdür, grup başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı (1994-99) görevlerinde bulundu. Halen, Genel müdür danışmanlığı görevi yapmaktadır.
   Türkiye’nin petrol politikasını ilgilendiren çalışmalarını Cumhuriyet, Akşam, Dünya, Daily News gazetelerinde yayımladı. Meslek dışı çalışmalarını ve şiirlerini Çağrı, Tömer Dil Dergisi, Türk Dili, Kanat, Ana, Pencere dergilerinde yayımladı.
   Eserleri; Bulutların Ardındaki Akşamı, şiir, İstanbul 1995. Gülmira, Pervaz Yayınları, şiir, Ankara 2001.

SEN NEREDEYDİN

mavi penceresinde gördüm
kankırmızı tüller içinde
kalbinden vurdular zamanı...

şaşırıp kaldı martılar
rüzgar mevsimlerce koştu
siyah önlüğünden
ak saçlarına kadar
suları...

kıyısı yoktu denizin
sevginin özlemin
ellerini tutar gibi bekledim
durdurup gözlerinde akşamı
sen neredeydin...

ÖZLEM

dolu bir şişeydi sonbahar
bir kadehlikti akşam
mor-gri saniyeler altında
sırılsıklam
saçlarından tırnaklarına kadar
seni özledim...

kıskandım yeşilden sarıya
renk renk yaprakları
ılık rüzgarlarla sarmaşdolaş
bir an bile sonrayı düşünmeden...

kalkıp gelemezdim ki, sana
eski yarınlar yoktu
bir yudum bir yudum
daha derken
sulara düştü uzaklar
pembe-kızıl
dudakların kadar sıcak
seni çağırmak geldi içimden
yapamadım
dolu bir şişeydi sonbahar
bir kadehlikti akşam...

YAĞMUR YAĞMUR
ÇİÇEK AÇAR
ÖZLEMİN...

denizlerim sensin pınarlarım sen
ırmak ırmak akar coşar özlemin
iklimlerim sensin rüzgarlarım sen
yağmur yağmur çiçek açar özlemin

yorgun sabah sensin sarhoş akşam sen
geceyi kördüğüm yaptı özlemin
vurgunluğum sensin gönül yaram sen
aklımı başımdan aldı özlemin

her bir yolum sensin yol kavşağım sen
şu sıra dağları deldi özlemin
alınyazım sensin sen durağım sen
seni bile geldi geçti özlemin...

MEHMET AKİF KİREÇÇİ (D.1967)

   1967 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini bu kentte tamamladı. 1988’de Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Bir üniversetede araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.
   Şiirlerini İkindi Yazıları, Mavera, Dergah, Kayıtlar, Albatros ve Yönelişler dergilerinde yayınladı.

NİTELEMELER

Ey denizlerin dalga dalga eridiği uğrunda
Bir bohça gibi katlanıp dürüldüğü okyanusların
Peşisıra

Yağmur dualarının bereketi ey!
Dağlara saplanıp kalan şimşek.

Yerinden oynatan, süzen geceleri
Çelikte yumuşak izler bırakan
Sonsuzluğu eritebilen bakışlar sahibi

Dinmeyen, dinmeyen bir sel gibi
Yerinde durmayan soylu atınla ey!
Düşmanın üzerine üzerine
Ayın kristal ışıltılarından akan
Sonsuz sayıda ordular sahibi

Karanlıkları küçülten ateş yalımı
Alnımın işareti.

GEOMETRİ

Pencere önünde
Memnun bir gülümseyişle oturan adam
Kuşları görüyor yumdu gözlerini
İşte kuşlar gidiyor
Minarenin ucunda aydınlık, ayçiçeği
Ayrılığa verilen armağan.
Güvercinler ihtimalleri çalkalıyor
Sepette kalan birkaç mısra
İntihara ilişkin buğday taneleri.

Bir düş kurmalı
Hayatla ölüm arasında
Yepyeni kıvranışlar
Tabut desenli taşların
Uzağına koşan

Geçip gitti alnımda ıslak izlerle
Ölüme doğru yürürken değişmeyen
Yağmur taneleri gördüm
Öfkeli alevleri ürküten

Gidin artık şölen bitti
Şu eskiyen yerlerine dokunun sabahın
Güneşe dinç avuçlarımda
Kanmak istiyorum.

Fırtınalı bir hamleyle
Boyumu mızrağıma ölçmüş olmam
Yeni bir isim veriyor sabaha
Çocuklar derin yerlerinde
Balıkları şaşırtan bir rahatlıkla
Sandıklarını kurcalıyorlar hayatın

Hazır yummuşken gözlerini
Yeni bir düş
Gökyüzüne sevgiler bizden
Savaşların
Kar gibi tükenmeyen ıssızlığına hayıflanmam
Meydanları düşündükçe öfkelenen ırmaklar bile
Yetmiyor yılgınlığımı eşelemeye.

Sen karanfil sesli kız
Gözlerinde piramit sırrı
Masallar söyle bize
İnanılmaz şeyler
Kafdağının yücelerinde
Kaç metrekare döşeği
Çayırkuşlarının.
Sen söyle ki
Gücenmesin öpüşlerinden
Çocukların yüzünde patlayan vahşet.
Ölümlü cümlelerle dolansın
Nur yüzü toprağın
Küçük işaretler bırakıp eriyen alev
Söyle gidenlere kılavuz olsun
Uçsun anka kuşu
Zümrüt kanatlarına alıp beni.

Yeni coğrafya rotaları üzerinde
Çalışabiliriz güneşle
Gecenin ıslığı
Dalgın yakalanır üniformasıyla
Terleyen kareler
Üç adım öne.

Keşif uçuşundayız
Bir tek mevsimi kaldı hikayenin
Halka
Dönüp duruyor içimde
Şeytanlar yorulunca
Yeniden kontrol ediyorlar
Işıkların sürgüsünü
Bu uğraş onlara kocaman
İnatçı bir dairenin
Yarıçapını hesaplamaktan
Zevkli geliyor olmalı.

Yücelerden sessizce atlıyor
Altın tenli kız
Saçlarından yakalıyor yıldızlar onu
Bazan çıplak bir ses oluyor
Şafağı tırmalayan
Bütün palyaçolar olta atıyorlar
Kızın saçları değmiyor hiç birine.
İşte bu tedirgin kaderiyle
İkizkenar üçgenin hikayesi.

MEHMET ALPEREN (D.1956)

   Kahramanmaraş’da doğdu. Ortaokul öğrencisi iken yarıda bıraktığı öğrenimini daha sonra dışarıdan tamamladı.
   Deneme türü yazıları yerel gazetelerde yayınlandı. TV yöneticiliği yaptı, gazete ve dergi çıkarttı. Roman yazdı.
   Eserleri; Kurtuluş Destanının Manevi Mimarları
(1992) Ruhların Parmakları (1996), Varolmak Kavgası
(1999), Hatice (2005), Sütçü İmam (2006), Çöl Arslanı
(2006), Sıla (2006), Mahşerin Atlısı (2008)’dir.

MEHMET DELİGÖNÜL (1923)

   Cumhuriyet dönemi şairi. 1923 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk, ortaöğrenimini Maraş ve Adana’da tamamladı. 1948 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.
   Maraş Lisesi Edebiyat öğretmenliğine atandı. Lise adına “Ardıç” adında bir dergi çıkardı. Kastamonu Lisesi Edebiyat öğretmenliğinden sonra Yozgat Lisesi Müdürlüğüne atandı. 1957 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi Raportörlüğü görevine başladı. 1958’den sonra Yüksek Öğretim Şube Müdürlüğü, Müfettişlik, Talim ve Terbiye Dairesi üyeliği görevlerinde bulundu.
   Şiirlerini, “Yalnız” (İstanbul 1945) adlı eserinde topladı.

BİR BAHARA ŞİİR

Saksıda karanfiller kızardı;
Dağlar, hazır bir sevda oyununa;
Rüzgâr delicesine sevişiyor,
Baharla koyun koyuna..

Akşamın çıplak musikisinde,
Parça parça bulutların cümbüşü ne hoş!
Meyveler dallarında sarhoş!
Bir çocuk ol oyna, sıçra, koş!
Haykır göğe, denize pervâsız!..

Kimsesiz yollar mı kaldı şimdi?
Dağlar, en diri saatlerini yaşıyor.
Beklenenler şen, bekleyenler mes’ut;
Uçuşuyor göklerde mesâfe, hudut;
Uzak, yakın nedir artık?
Yollar senden, yollar benden aşıyor…
Şarkılar duyulur, dağlara sığmaz;
Sesler uzaklaşır, sesler yaklaşır;
Sular uyur, sular uyanır uykulardan,
Zaman, öylesine akıp gider,
Âzâde bütün korkulardan.

Bu uçarı günlerden bana yâdigâr,
Ne bir damla ışık, ne bir damla bahar;
Ancak hatıralarımda gülümser durur,
Simsiyah iki göz, bahtiyar…

YAĞMUR

Esnedi saksımda çiçek;
Yelkovana takılıkaldı zaman,
Yağmuru penceremden seyrettiğim an.

İçimde gerindi yalnızlık;
Öptü yağmuru toprak;
Düşündüm, ufuklar ötesi vedâını,
Bir çocuk gibi ağlıyarak.

MEKTUP

Bulutlar taşıyor haberini;
Yollara sığmıyor selâmın.
Ve böyle seni her bekleyişim,
Bir yağmur sonu, süzülüşüdür gökte
Alâimisemanın…

Sana nemli meltemler yolluyorum,
Sana kınalı kuşlar yolluyorum cenuptan.
Sana, tren çığlıklariyle dolu
Mendilimi yolluyorum…

MÜNÂCÂT

Kuşlar, uyku gibi süzülür..
Maviliği helâl bir süt gibi içemezsem Rabbim,
Gönüldür bu, üzülür…

Arı, bir buseye bal verir;
Çiçeğim, ince bir ışık yağmuru içinden
Dal verir.

Âşık olsun, olmasın,
Yüreğinden insafsızca yaralanır narım;
Suların dilsizleştiği yerde Rabbim,
Mehtabı öpemediğime yanarım.

M. HANEFİ SARIYILDIZ (D.1931-Ö.2008)

   1931 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş’ta tamamladı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara, Konya, Diyarbakır ve Amasya illerinde Ziraat mühendisliği görevini yürüttü. Bu illerde müdür yardımcılığı ve müdürlük yaptı. 1974 yılında Toprak İskan Müdürlüğü göreviyle Kahramanmaraş’a tayin yaptırdı. 1994 yılının Ekim’inde Kahramanmaraş Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü görevini yürütmekte iken geçirdiği baypas ameliyatı sonucu emekli oldu. Kahramanmaraş’ta ikamet etmektedir.
   Mahalli gazetelerde şiirlerini yayımlamakta olan şair “Dost Ozan” mahlasını kullanmaktadır.

ŞARKI

Elimde bir demet pembe gül ile
Geldim huzuruna çevirme beni
Her müşkül hollolur tatlı dil ile
Sen dil yarasıyla devirme beni
Ruhumda ıstırap gözlerimde yaş
Bekledim yıllarca yüreğimde taş
Sabrı hasretime ettim arkadaş
Reddedip âleme güldürme beni

Gönlümün tahtında değişmez yerin
Gün batmak üzere gelmez haberin
Bilirim nemlendi güzel gözlerin
Ne olur, ölmeden öldürme beni

AŞK

Dağılmış saçların çözülmüş örgün
Bir giren mi oldu gönül bağına
Açsaydın kapını bana da bir gün
Kapanır öperdim ayaklarına

Gönül dosyasını açtım okudum
Aşık oldum bülbül gibi şakıdım
Yunus Emre gibi sevgi dokudum
Bıraktım kendimi yar kucağına

Varım, yokum senin ne var ise al
Gir gönül odama ve orada kal
Eğer dostlar benden ederse sual
Düştü dersin o da aşk ocağına

Bu aşkı ne Mecnun ne Leyla anlar
Ferhat da duysaydı kalırdı nâçâr
Dost Ozan derdini Mevla’ya açar
Bakarsın kar verir yanar dağına

İSTİKLAL VE CUMA

Oniki Şubat’tı günlerden bir gün,
Ümit çırasını yaktı Maraşlı.
Vatanın sathını kaplarken hüzün,
Silkindi ayağa kalktı Maraşlı.

Acıydı, kederdi, hicrandı hayat,
İsyan ediyordu zulme tabiat,
Öldürmek değildi ölmekti murat,
Her iki zevki de tattı Maraşlı.

Cuma günü idi hutbede imam,
Mahzundu, karşıda bayraksız kale’m,
Dedi: “Bu takdirde Cuma’yı kılmam”
Hışımla burçlara baktı Maraşlı.

Hürriyet, imanla bir olur ancak,
Kalenin burcunda durmalı sancak,
Kiminde mavuzer, kiminde bıçak,
Bayrağa madalya taktı Maraşlı.

Yediden yetmişe, ayakta vatan,
Bir iman seliydi kaleye akan,
Sanki bir kasırga, sanki bir tufan,
Namluya sürülmüş oktu Maraşlı.

MEHMET DOĞAN (D.1949)

   08. 10. 1949 tarihinde Elbistan’ın Güblüce Köyü’nde doğdu. Nakşiye Hanım’la Orman Muhafaza Memuru Tahir Mehmet Doğan’ın oğludur.
   İlk, orta ve lise tahsilini Elbistan’da ikmal etti. 1971 yılında Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oludu. 1971
yılında Antakya Lisesi Edebiyat öğretmenliğine tayin edildi. 1973 yılında Elbistan Mükrimin Halil Lisesi Edebiyat öğretmenliğine naklen atandı. 1975’te kısa dönem askerlik görevini İzmir-Bornova’da topçu olarak yaptı. 1976-1978 yıllarında Eskişehir Eğitim Enstitüsünde Batı Edebiyatı dersleri okuttu. Siyasi çalkantıların yaşandığı 1979 yılında, Ankara-Beypazarı Lisesi Edebiyat öğretmenliğine atandı. 1980’de Eskişehir Anadolu Lisesi’nde Edebiyat öğretmenliği yaptı. 12 Eylül 1980’den sonra kendi isteğiyle devlet memurluğundan istifa ederek ayrıldı.
   Eskişehir’de kısa müddet ticaretle meşgul oldu. Başarısızlıkla sonuçlandı. Bir yıl, Eskişehir Gazetesi’nde yazı işleri müdürü ve yazar olarak çalıştıktan sonra Adana’da özel bir okulda öğretmenliğe döndü. 1983’te İstanbul’a geldi, özel bir okulda öğretmenliğe başladı. 1986’da buradan ayrıldı. Lise öğrencilerini Üniversiteye hazırlayan Özel bir dersanede çalışmaya başladı. 1991’de Özel bir televizyon için “Bizim İller” adıyla Anadolu belgeseli yaptı.
   1998’den bu yana Özel Fatih Üniversitesi’nde Türk Dili okutmanlığı yapmaktadır.
   Yeni Devir gazetesinde (1976), Mavera, Yönelişler, Sızıntı, Yağmur dergilerinde denemeler yazdı. Mehmet Tahiroğlu, M. Garip müstearlarını kullandı.
   Eserleri; Garibname, Şiir, Çağlayan Yayınları, İzmir 1986. Bu eser, M. Garib imzasıyla yayımlandı. Selâm Yolcuları, deneme, Merkür Yayınları, 1999. Dua Devleti, deneme, Merkür Yayınları, 1999. Aşk Devleti, deneme, Merkür Yayınları, 1999. Gül Yağmuru, deneme, Merkür Yayınları, 1999. Sembol Tepe ve Sembol Türbe, deneme, Merkür Yayınları, 1999. Hüsn ü Aşk’ta Masal Unsurları, yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi.

RUHTAKİ SEYİR

Düşmüşüm bir derde ki
Konuşmaz bin dili var
Hiç görmedim nerde ki
Özlenen o nazlı yâr?

Sezilir söylenemez
Rüyâ hissidir bu bir
Ona görmek de denmez
Nedir ruhtaki seyir?

Görünür diye bir gün
Ölmez ümit beklerim
Sanki ruhta bu sürgün
Ben, bende emeklerim...

IŞIK TUT

Canımı binbir tereddütle
Uzatır çekerim veremem
Gel bana aşkı öğütle
Yanmamış kalbim göremem

Tebessüm et gözlerindeki
Işıkla çekip çağır beni
Yavaşça kulağıma de ki:
Bu ışıkta erit gölgeni.

Önümden çekme ellerini
Aradığım daldı ellerin
Sevemedim güzellerini
Atıverdiğin yad ellerin

Cılız sesime sesini kat
Korksun ruhum kendi sesinden
Kanat açsın göklere kat kat
Şifalar bulsun nefesinden

HASRET

Taşan duygularımı döküyorum
Her hecesi hıçkırık mısra mısra
Günden güne eriyip çöküyorum
Gidecek güç yok aşkın ardı sıra

İçimde ayrılık, içimde gurbet
Seven bir âşinâ yüze hasretim
Ağla ey ruhum sevdânı çek sabret
Seni çağıracak söze hasretim.

MEHMET KILIÇ

   4 Şubat 1955 tarihinde Kahramanmaraş’ta doğdu. Emine Hanım’la Halil Kılıç’ın oğlu, Bahaettin Karakoç’un damadıdır. İlk ve orta öğreniminden sonra Ankara Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi.
   Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda sınıf öğretmenliği yaptı. 15 Ekim 2004 tarihinde emekli oldu.
   Memleket gazetesinde, Hasat ve Kahramanmaraş dergilerinde şiirleri ve denemeleri yayımlandı.
   Eserleri; Vurgun Yaşamak, Dolunay Yayınları, Ankara 2001. Bilinen Adrese Doğru, Dolunay Yayınları, Ankara 2002.

SEVDAM GÜLE BENZER

Umutsuz akşamda, yolun başındayım
Yamaçlar kararırken perde perde
Maviliğin yüzündeki kart ayaz
İçime doğru ilerliyor deli poyraz
Dost bildik eski dostlarım nerde?
Güneşe hasret fidan yaşındayım
Sallanıp duruyorum sağa sola
Bakışlar körleşiyor, duygular susuz
Sabahın gören gözlerim, hala uykusuz
Ancak gerçek sevgide olur mola

Sevdanın güle benzer aşkındayım
Sevgi parlarken gözlerimizden
Çiçekler de başkalaşır görünce
Yıldızlar dökülür, aşk kalbe girince
Çünkü; hedefe giden yol özlerimizden

VURGUN YAŞAMAK

Ruhun penceresi, kalbin aynası
Gönül seyrangâhı, nimetlerin hası
Âlemde âlemlerin sanat oyası
İbret özlerini özünde toplayan;
Gözlerine vurgunum.

Sen bakınca erir buzullaşan kar
Gülümsersin, yerler gökler ışıldar
Konuş, ey bahtıma cemre gibi düşen yâr
Yeryüzü bahçesinde;
Sözlerine vurgunum.

Seke seke gelir, uçar gidersin
Ne yaparsan bedelini ödersin
Her çiçekten ballar imâl edersin
Dört mevsimin üçü de güzel amma
Yazlarına vurgunum.

Yürü demiş ise Rabb’i kuluna
O kul nasıl düşmez Rabb’in yoluna?
Hakka kulluk edenlerin haline
Yalan ateşini söndürüveren
Özlerine vurgunum.

Gün gelir adres değişir
Vakit hasat vakti, aklını devşir
Konuşmadan önce sözlerini pişir
Haram şöyle dursun meşru keyflerin bile
Azlarına vurgunum.

GÖRDÜM

Her sabah güle baktım
Gül yüzünü gördüm
Aşkına yandım seherde
Seni gülden güzel gördüm

Seher yeli seni bana getirir
Gül kokunu sinemde yetirir
Emrin, yarım işleri bitirir
Canı, cananla uykuda gördüm

Kayıp canı sende buldum
Bahçende eğlendim kaldım
Nice hayallere daldım
Neye baktımsa seni gördüm

Damla damla göz yaşımsın
Ekmeğimsin, aşımsın
Yüreğimsin, başımsın
Her yerimde seni gördüm

SONSUZLAR UZAK

Yayla turnaları indi göle
Benim gönlüm döndü çöle
Sevdim seni bile bile
Devam et yollara, yollara

Yanyana görünme; düşersin dile
Seninle ayrılmamız nafile
Yolun açık olsun, git güle güle
Yâ Rab, yardım et, kullara, kullara

Soramam kurtlara, kuşlara
Aşkından dayanırım yokuşlara,
Hatırını sorarım, tuşlara
Mektuplarını yaz, güllere, güllere

Ne aşkım biter, ne yollar
Her şeyi söyler eller.
Kalp söyler, gönül dinler
Aman ha bakma, dillere, dillere.

MEHMET GEMCİ (D.1966-Ö.2019)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Maraş’ta yaptı. Açık Öğretim Fakültesi İktisat bölümünü bitirdi. Bir kamu kurumunda görev aldı.
   İlk şiirleri mahalli gazetelerin sanat sayfalarında yayınlandı. Işık gazetesinde edebiyat sayfası düzenledi. Yalnızardıç dergisini çıkardı.
   Görevi gereği Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Werdohl şehrinde dört yıl kaldı.
   “Yanlış Parantez” (2005) adını taşıyan bir şiir kitabı vardır.

KARLARA BULANMIŞ MARAŞ

Ahır dağı eteklerinden
binlerce yıldır
yalnızlığının sırrını döküyor
orada Yalnızardıç
hâlâ mütevekkil
şehirdeki tuhaf insanlara,
uzun beton yapılara bakıyor
orada Yalnızardıç
hâlâ mütevekkil
ıpıl ıpıl bir kar yağıyor
sokaklarına Maraş’ın
sen yoksun mavi gözlü çocuk
yarım kalan Mona Roza da
şimdi Pınarbaşı’nda derin bir keder
Kanlıdere’den soluklanan rüzgâr
Deliklitaş’ta
çocukluğumuzun şarkısını söyler

Kümbet geçit vermez bir küheylandır
bağrına sıkılan kurşunlara aldırmaz
Tekke huysuz tay gibi kişner yamaçta
yükselir bir Mevlevi ezgi Kapalıçarşı’dan,
Taşhan’dan…

Ahır dağı eteklerinden
binlerce yıldır
yalnızlığının sırrını döküyor
orada Yalnızardıç
hâlâ mütevekkil
şehirdeki tuhaf insanlara,
uzun beton yapılara bakıyor
orada Yalnızardıç
hâlâ mütevekkil

MEHMET NARLI (D.1963)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Yüksek öğrenimini 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yaptı.
   Bahattin Karakoç üstüne yüksek lisans, Orhan Kemal’in romanları üzerine doktora tezi hazırladı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde bir süre görev yaptıktan sonra doçent olarak Balıkesir Üniversitesine geçiş yaptı.
   Eserleri; Çiçekler Satılmasın (1988), Ruhumun
Evvelyazıları (1999), Orhan Kemal’in Romanları Üzerine
Bir İnceleme (2002), Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri
(2006), Roman Ne Anlatır (2007), Şiir ve Mekan
(2007)’dır.

GÜZDEN KALMA BİR GECEDE AŞK

Ayın şavkı kaybolmuş
Güzden kalma bir gece
Sokaklar çakır keyif
Yüreğim şiircedir
Sordum kendi kendime
Gece böyle yarı kışken
Beni ısıtan nedir?
Baktım ki
Saçların gece gibi dağılmada
Baktım ki
Yüzün ay gibi doğmadadır.
Kalırmı tende üşüme
Kalırmı yürekte sızı
Avucumun ortasında
Vururken aşkın nabzı.

MEHMET REŞİT AYHAN (D.1942-Ö.2010)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini burada yaptı. Mimarlık bitirdi. Devletin çeşitli kademelerinde görev yaptı.
   Eserleri; Beddua (1985), Günah (1985), Memleketim (1985), Gurbet (1985), Atalarım (1985), Yorgunum (1986), Hayat Acıları, Gözlerin, Kahır, Kırık Dökük, Ören (Virane) Gönüller, Yıkıl Dünya Yıkıl, Dost, Yalan Yaşam’dır.

DİNLE

Sevgilim
Dinle sevgilim
Köpek ulumasını
At kişnemesini
Böcek cızıltısını
Dinle.
Kedinin mırıltısını,
Çocuğun nefesini
Gecenin sessizliğini
Dinle.
Şu senfoniyi
Karışık müziği
Ölüm şarkısını
Dinle.

MEHMET TAŞ (D.1951)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Elbistan’da yaptı. Mersin Öğretmen Okulu’nu okudu. Muhtelif yerlerde öğretmenlik yaptı. Emekli oldu. Çeşitli yerlerde şiirlerini ve yazılarını yayınladı. Ödüller aldı.
   Şiirlerini “Güz Çiçeği” (1992), “Berivan” (1998) ve “Acı Deniz” adlı kitaplarda topladı.

SEVDALIM

Bahar yağmurlarının bereketinde
Ölüm kokan toprağa sevdalandım
Ölüm kokan diyorum ya
Sevda çıkmazının son dönemecinde
Ölümle birleşir öksüz duygular
Yalnızlar ormanından geçtin mi heç
Hen ağaç kendince bir dünya
Her yaprak başka hüzün.

MELİHA KAR

   15 Ağustos 1959 tarihinde Elbistan’da doğdu. Emine Hanım’la esnaf Ali Kar’ın kızıdır. İlk ve Ortaokulu Elbistan’da okudu. Kahramanmaraş Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nü bitirdi (1977-78). AÖF. İktisat Fakültesi’nin 2. sınıfından ayrıldı (2001).
   Afşin Elbistan Termik Santralında Amerikan Şirketi olan Foster Wheeler’de çalıştı. Bir süre, okul öncesi bir kolejde öğretmenlik yaptı. 2003 yılının Ekim ayında emekli oldu.
   Mersin Şairler ve Yazarlar Derneği (MEŞYAD) yayın organı Maki dergisinin yayın yönetmenliğini yapmaktadır.
   İlk şiiri, Mersin Haber gazetesinde (22 Haziran 1992, Sayı, 133) yayımlandı. Yeni Adana, Elbistan’ın Sesi, Ak Kahve gazeteleriyle Maki, Dikili, Aykırı Sanat, Yeni Ufuk dergilerinde şiirleri yayımlandı.
   Evli, iki çocuk annesidir.

   ESERİ
1. Pastel Umutların Albenisi, Şiir, MEŞYAD Yayınları, Mrsin 2000.

AY TAKSIN ZÜLFÜNE

Bir tamburun teline takın
Yaşamın terkisinde unutulan
sevdaları

Koyun başını
yüreğinizin dizlerine

Ne çok kemandık
Ne çok yay inletti bizi

Yakama ilişen sevinçti
İlk ezberlediğim şiir

-Anabell Lee-
Omuzlarımda saçaklanır
tülleri şimdi

Yol uzun
Cebimdeki yakınla
Giderim giderim varamam menzile
Gün döktü yapraklarını

Sus
sarı sazım
içli neyim
Kuş uykusuna yatırdım acılarımı

Lir çal
Eros’un elinden
Ay taksın zülfüne
Hiroşima yüzlü kadınlar

GİTTİN YA

Gittin ya
Issızlığını kollarımda yatılı bırakıp
El oldu sevdiğim şehir
Gurbete kesti geceler...

Özlemlerdeyim
Kirpiklerimde
dolam
dolam
hüznün leylakları
Zamanın körnoktasında üşür
günyüzüm
şen kahkaham

Hadi
En eski zaman sevdalarıyla
çal kapımı
Allansın
mor çuham
Her gece
Takılı kalası boşluğun gizine
gözlerim bilenir
Öyle bir sensizlik ki bu
Girerim içine
kendime yolculuğun

Kimsesizlerin elemine
söner lambam

VAY

Ufuklara kanatları değen göçmen yüreğime
Bir koşumluk yoldu doruklar
Yön bilmez yaşam kervanında
Tozak tozak savrulan tüylerim vay

Coşkunun cumbasında demlenen
Turkuvaz kakmalı bir ezgiydi zaman
Her gün bir umudun göçüne seyirci kalan
Mavi sundurmalı düşlerim vay

Daha kaç mevsim çiçek açar ömrüm
Kaç mehtap öper ki yakamozlarımı
Bekle gelmez anların kıskacında
Bin parçaya bölünen bütünlerim vay

Kurudu içimin en insancıl dalları
Viraneliklere türedikçe baykuşlar
Anıların duldasında ağlaşır
Yitik bahçelerde solan güllerim vay

ARSIZ DÜNYA

Ey uslanmaz arsız dünya
Ne çok semah edersin ne çok
Ismarlama sevgiler kulvarında
dörtnala koşan yıllarını
Kırık yürekte kırk sitemle çürütmedik mi?

Bir gülen göz uğruna
Yapay dostlukların ıssız sokaklarında
Kaç kere vurulup göğsümüzden
Çiy tanesi kadar narinken
Çınar görkeminde yıkılmadık mı?

Parolasız düştük zaman çölüne
Gökkuşağını emzirse de sevdamız
Çelişkili doyumsuzluklarda
-aşk adına-
Çoğul buselerin ar damarlarını çatlatmadık mı?

Çağrılara sağır dört yanımız
Dört yanımız bencilliğe donanımlı
Usumuzun çözülmez bilmecesinde
Kör yüreğe umar olsun diye
Gökyüzünden yıldızlar çalmadık mı?

Ey uslanmaz arsız dünya
Ne çok semah edersin ne çok
“Dünyayı döndüren sevgidir” dedikte
Yaşama katmaya geç kalmadık mı?

KURŞUN BÖLER DÜŞÜMÜ

Seherleri sobelerken ıslığım
Tarihi yok saatler çöker üstüme
Ermeden tadına eyvah
Yalınayak bir gitmede inatlaşır
gün ortası

İkilemler örgüsüyle çıkagelir
dünya içime
Şaşarım
nasıl tutulur eli
Bir ucu karnaval
Bir ucunda Filistin yanar
Ve izi düşer takvime

Bu çelişkiler salkımsöğüdünde
Yabanılım iç bakışlarınıza
Ah aysız geceler
Yılan dili ürküsü verir tene
Takın
takın maskelerinizi yüzünüze

An şaşar da
Toy suların sesine düşerse gölgem
Umut doğurur enim boyum
Bakir düşler çalarım
tanrıçaların koynundan

Aklımı
avuçlarımın arasında tuttuğum andır
Ekmek kokulu
ince uzun sokakların
yapışması yakama
İnsanlık kadar ötedir bu
Kurşun böler düşümü

Yine de
Eski bir alışkanlık bildiğim
kendime barışın
Kafdağında konaklı tanyeli olur
Kirpiklerinin gölgesine yatırıp
öperim gözlerini

Hadi
Kırın dallarını
Dehlizlerinizde yeşeren
adı şer ağaçların

MEVLÂNA İDRİS ZENGİN (D.1966)

   Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde doğdu. İlk öğrenimini Andırın’da, orta okul ve liseyi Maraş’ta okudu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
   Şiirlerini muhtelif yerlerde yayınladı. Birçok ödül aldı. Daha çok çocuklara yönelik yazdı.
   Eserleri; Kuş Renkli Çocukluğum, Çınçınlı Masal Sokağı, Kirpiler Şapka Giymez, Sufi İle Pufi, Vay Canına, Ütüsüz Ayakkabılar, Hayal Dükkanı, Tehlikeli Bir Kipat, İyi Geceler Bayım (1997)’dır.

DEVRİM

Adını bildiğim çiçekler için
Siz gidin ağlayın ben devrim yapacağım
Baharın kaç harfi varsa ezberimdedir
Her akşam göğe çekilen bir deniz olmanın yorgunluğu
Gözlerimdedir
Kapıyı açıyorum odam boş
Siz gidin ağlayın ben devrim yapacağım
Odamı dolduracağım yıkılışımla
Yere düşer düşmez bir çiçek olacağım
Gelenler
Çiçek adlarından başka bir şey bulamayacak

MEVLÜT OZAN (D.1965)

   Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde doğdu. Ortaokul öğrencilik yıllarından itibaren şiir yazmaya başladı. Fakir bir ailenin çocuğu olarak tahsilini devam ettiremedi. İşçi olarak yurtdışına gitti.
   Şiirlerini “Sevda Yağmuru” (1999) adlı eserde topladı.

BAŞLAMIŞ DURUMUM

Yön verdi duygularım
Güzelleşmeye
Hız verdi gönlüm
Derde düşmeye
Dost gönlümü bağladı
Yaralarımı deşmeye
Hayatım başladı çoktan

Azrail ile pençeleşmeye
Benim haberim yok
Başlamış durumum
Kötüleşmeye

M. NAFİZ KARAKOÇ (D.1941)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. Aile boyu şâir bir âilenin efrâdıdır. Orta okul ve liseyi Elbistan’da bitirdi. Memurluk yaptı. Emekli oldu.
   Şiirlerini “Dağlar Yol Vermez ki Dosta Gideyim” (2004) adlı kitapta topladı.

BEKLETME BENİ

Sen gittin gideli aylar oluyor
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.
Aklıma geldikçe gözüm doluyor
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.

İnsan bu dünyaya bir keregelir
Kimi figan eder, kimi şâd olur
Sen yokken bu gönlüm huzur mu bulur Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.
Derdim, acım olsa kimlere derim
Sensiz dünya benim olsa ne derim
Belki sana kavuşmadan giderim
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.

Akşamlar olmuyor sabah olmuyor
Gönül hiçbir yerde huzur bulmuyor
Gidenler nedense geri gelmiyor
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.
Gençlik gitti, ömür bitti, ne kaldı
Ayrılık acısı bağrımı deldi
Dosta kavuşmanın zamanı geldi
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni

Çok yoruldum yollarına bakmadan
Sabreyledim usanmadan bıkmadan
Bu bedenden son nefesim çıkmadan
Tez gel gülüm, tez gel, bekletme beni.

MURAT AYKAÇ ERGİNÖZ (D.1944)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu Elbistan’da okudu. Lise eğitimine Maraş’ta başlayıp Tokat’ta tamamladı. Cenevre Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini bitirdi. Paris’te serbest mimar olarak çalıştı. Yurda döndükten sonra Kültür Bakanlığı’nda danışmanlık yaptı. Amerika’ya giderek senaryo tekniği konusunda araştırmalarda bulundu.
   Fransızcadan Türkçeye çok sayıda eser tercüme ettiği gibi Türkçeden Fransızcaya da birçok eseri tercüme etti.
   Fransızcadan yaptığı çeviriler nedeniyle Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın “Legion D’honneur” nişanı ile ödüllendirildi. Ayrıca Fransız Dilini Geliştirme Ödülü’nü aldı. İktidardakiler romanıyla Fransa Kültür Bakanlığı’nın Akademik Palmiye Roman Ödülü’nü aldı. Roman ve senaryoları TRT tarafından filme alındı. Taç ve Taht adlı eseriyle 1987’de Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları En İyi Oyun Ödülü’nü aldı.
   Eserleri; Yazdan Kalma Bir Gün (1971), Tılsımlı Gömlek (1973), Nakşidil (1974), Tutku (1980), İktidardakiler (1984), Gönül Süsü (1984), Taç ve Taht (1987), Ekolojik Mimari (1987), Bir Yabancı Konuk (1988), Türkiye’nin Panoraması (1988), Yıkım (1993)’dır.

MUSTAFA AYDOĞAN (D.1964)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta yaptı. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümünü bitirdi. Erken dönemde şiir yazmaya başladı. Çeşitli dergilerde yazdı.
   “Kendini Aynalarda Çoğaltan Şehir” (1997), “Bir Dolu Bakır Yaz” (1999), “Bahar Köpüğü” (2004) adlı kitapları vardır.

ŞAİRİN SESİ

Sahibin benim!
Sahibin benim!

Vatan tuttuğun aşklara
Ve zaferlere
Yol veren yoldaş olan arzunun
Ben verdim kanatlarını sana

Avuçlarını ısıtan o mücevherleri de
Ben koydum oraya
Dik dursun diye başın
Masumların öcü için yola çıktığında

Üzerindeki zırhı çıkar, atının eğerini sök
Saftır dili kâinatın saf kal
Bütün koşuların galibi olacak yüreğin
Yeter ki yol ver sen fışkırmak tutkusuna

Sahibim sensin!

MUSTAFA OKUMUŞ (D.1932)

   Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesi Beyoğlu beldesinde doğdu. İlk öğrenimini köyünde, orta öğrenimini Düziçi Köy Enstitüsü’nde yaptı. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünden mezun oldu. Öğretmenlik yaptı. İdareci olarak görev aldı. Emekli oldu.
   Çok çeşit edebi ürünler ortaya koydu. Çok çeşit yerde yayınladı.
   Şiirlerini “Gönül Bahçesi” (1996) ve “Uzaklara Özlem” (2007) adlı kitaplarda topladı.

SEYİR DEFTERİM

Silerim seyir defterimden
Eskimiş anıları
Boşa düşerim kimi zaman
Yüreğim daralır

Dağıttığında hoşgörü esintilerim
Benliğimin uçarı bulutlarını
Tan düşer karanlığıma
Ruhum aydınlanır
Beklentilerim gerçekleştiğinde
Umutlarım çiçeğe durur
Bir kiraz ağacına döner gökyüzü
Gönlüm gönenir

Baharı yaşarım böyle anlarda
Akasyalar iğdeler çiçek açar bende
Dostluk başlar böceklerle beyazlarda
Doğa ana doğurganlaşır
Erguvan sarı beyazda
Bir arı olur yüreğim
Peteğime bal doldurur
Kovanım bereketlenir

Dipdiri anılarla yeniden
Dolar seyir defterim

MUSTAFA PINARBAŞI (D.1968)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta yaptı. Sağlıkcı olmak için kursa katıldı. Sağlıkcı oldu. Hollanda’ya yerleşti.
   Eserleri; Orada Çiçeksin Sen” (1992), “Akşam İner Yağmura Tutunarak” (1997)’dır.

DALLARI YOK GECEDE

Bir hasret büyütüp gözümün önünde
Eser ılgıt ılgıt
Ve ansızın yeşeren bir Eylül gününde
Saçları memleketim kadar güzeldir.

Konuşur buğular ama
En çok portakal sevdiğini bilirim
O, uzak uzak bakarken de

Yalnızlık; resitalleri taşınan yüreğime
Yalnızlık, dudaklarının pembeliğidir…
Uysal bulutların başucunda
Şimdi sevdiğim

Bir yağmurdur selvi boylu
Ve dalları çok gecede
Karıncayı bile incitmemiştir.

NECDET EKİCİ (D.1955)

   Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Arıtaş köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Hatay Dörtyol’da tamamladı. Samsun Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe bölümünü bitirdi. Öğretmen olarak görev aldı.
   Hikâye, deneme ve incelemeleri Türk Edebiyatı, Milli Kültür, Milli Eğitim, Töre, Türk Yurdu, Yeni Birlik, Konevi, Güneyde Kültür, Hasat, Güneysu, Kardelen dergileriyle Yeni Düşünce, Türkiye gazetelerinde yayınlandı.
   Türk Edebiyatı Vakfı’nın Ömer Seyfettin Hikâye yarışmasında 1995’de ikincilik, Yeni Düşünce gazetesinin İslamiyet ve Gençlik konulu inceleme yarışmasında birincilik aldı.
   Eserleri; Yüreğimi Sana Bıraktım (1988), Yüreğimdeki Cemre (1991), İdeoloji ve İnsan (1992), Gül Olacaksın (1997)’dir.

NECİP EVLİCE (D.1956)

   Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde doğdu. İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptı. Orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Dil Tarih Coğrafya Fakültesinin Kütüphaneci-lik bölümünü bitirdi. Muhtelif yerlerde yazdı.
   Eserleri; Batı Topu (1983), İkindi Tayfaları (1991)’dir.

RÜZGÂR ATINDAN HİÇ İNMEDİ

a
gözlerinin kesiti su gibi ak
sözün zehir zemberek senin
sesin keskin
aramızda zaman
üstümüzde gece
yüreğimiz bin kez girdi şiire
şiir dolu dolu yaşamaktı

gözlerinin kesiti süt beyaz
yüzün kan revan senin

b
onu bunu bilmem
yolculuk tamamlanacaktır
rüzgâr atından hiç inmeyecek
yüreğimde darağaçlarıyla dans eden
ne bir kadın
ne bir aşk kalacak
hiçbir şeyi bilmediğim kadar biliyorum
yerimde bir avuç boşluk da kalmayacak
ve dahi çare yok
yanmaktır yolculuk

ateşten korkmuş su gibi
her zaman soluk yüzüm

NECİP FAZIL KISAKÜREK (D.1905-Ö.1983)

   Kahramanlaraş’tan İstanbul’a gitmiş ve orada yerleşmiş bir ailenin çocuğu. İstanbul’da doğdu. Çeşitli mekteplerde okudu. Bahriye mektebi dahil kaydını yaptırdığı yüksek okulların hiçbirini bitiremedi. Eğitimini yarıda bıraktı. Banka memurluğu ve öğretmenlik yaptı. Üniversitede ders verdi.
   Yere göğe sığmadı. Sonunda asıl yerini buldu. Basın hayatına girdi. Basın ve yazı hayatında kimsenin yapamadığını yaptı. Ağaç dergisini ve ardından Büyük Doğu’yu çıkarttı. Müesseseleştirdi. Partileştirdi. Ekol oluşturdu. Şiirde ülkenin en büyüğü oldu. Tarih tezleri geliştirdi. Yakın tarihle alakalı kimsenin konuşamadığı şeyleri dile getirdi. Abdülhamit’i yazdı. Sultan Vahdettin’i kaleme aldı. İşi Menderes’e kadar uzattı. Son dönemin din mazlumlarını kitaplaştırdı. Ceremesini de çekti.
   Dil davasını yazdı. Dilin yozlaşmaması için mücadele verdi. Dînî, tasavvufî eserler kaleme aldı.Tam bir fikir adamıdır. Her konuda düşünceler, tezler ortaya koyar. Millî davayı her kalemde eksiksiz anlatır, savunur.
Hikâyecidir. Romancıdır. Senaryo kaleme alır. Eser sâdeleştirir. Fikri eserler neşreder.
   Anadolu insanını söz sahibi yapmak için her şeyi yapar. Yollara düşer. Konferanslar verir. Tam bir umut ve heyecan adamıdır. Mahkemelere çıkar, hapse girer, mücadeleden vazgeçmez. “İdeolocya Örgüsü”nün sahibidir. Yani dünya görüşü ortaya koymuştur. Kimsenin giremediği konulara girmiş, kimsenin yazamadığı kadar yazmıştır. Eserlerinin sayısı yüzü aşkındır.
   25 Mayıs 1983’de İstanbul’da vefat eder.

ANNEME MEKTUP

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içine mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.

Böylece bir lahza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.

Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.

NİHAT YÜCEL (D.1949)

   Kahramanmaraş’ın Süleymanlı bucağında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. İstanbul’da İ.T.İ.A’yı bitirdi. Memur olarak görev yaptı.Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Bir grup arkadaşıyla Öncüler dergisini çıkardı. Alkış dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü üstlendi.

Eseri; Utku Türküleri’dir.

SONUNÇ

Bir sancıysa yüreğimdeki
Bir sancıysa yüreğindeki
Yüreğimizdeki bir sancıysa
Kurtuluşun muştusudur
bu sancılar
Bu sancılarla büyür Türkeli’m
Bu sancılarla doğar
Büyük Türkeli’nin
Muştusudur
bu sancılar

NUH ÖMER ÇETİNAY (D.1960)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. Yıldız Üniversitesi mimarlık Fakültesi’ni bitirdi.
   Şiirleri Adam Sanat, Çağdaş Türk Dili, Karşı, Varlık ve Yazıt dergilerinde yayınlandı. Yüreği Kurşun Edem (Maraş Destanı) şiiriyle 1988’de Akademi Kitabevi Şiir Mansiyon Ödülü’nü aldı.
   Eserleri; Yüreği Kurşun Edem (1988), Kanrevanmaraş (1990)’dir.

YOL UZUNDUR

Kaç urum kızının
yüreğini titretti Tarkan

Titretirdi yeri göğü
çekince kılıcını Karacaoğlan

Titredik biz de
resimli romanlar gibi

ayaz gecelerde

NURİ PAKDİL (D.1934-Ö.2019)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu kentte yaptı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Avukatlık yaptı. Devlette hukuk müşâvirliği gibi birçok işte çalıştı. Yer yer ayrıldı. Yayıncılık yaptı. Emekli oldu.
   Erken dönemde mahalli gazetelerde yazdı. Büyük şehirlere gitti. Edebiyat dergisini çıkardı. Tarz oluşturdu ve kendi tarzında yazan bir gençliğin yetişmesine vesile oldu.
   Gayet velûd bir şair, bir yazardır. Çok sayıda eseri ve tercümeleri vardır. Kalem oynatmadığı alan yok gibidir.
   Eserleri; Batı Notları (1972), Biat I (1973), Biat II (1977), Bağlanma (1979), Bir Yazarın Notları I-II (1980), Put Yapımevleri (1980), Biat III (1981), Bir Yazarın Notları III (1981), Bir Yazarın Notları IV (1982), Kalbimin Üstünde Bir Avuç Güneş (1982), Edebiyat Kulesi (1984), Derviş Hüneri (1997), Arap Saati (1997), Klas Duruş (1997), Umut (1997), Korku (1997), Sükût Suretinde (1997), Ahid Kulesi (1997), Kalem Kalesi (1998), Osmanlı Simitçiler Kasîdesi (1999), Otel Gören Defterler 1: Çarpışan Sesler (1999), Otel Gören Defterler 2: Yazının Epik Resmi Çekildiği Sırada (2000), Otel Gören Defterler 3: Büyük Sorgu (2001), Otel Gören Defterler 4: Simsiyah (2002), Otel Gören Defterler 5: Ateş Hattında Harf Müfrezeleri (2003), Otel Gören Defterler 6: Yazmak Bir Mucize (2005)’dir.

DÜŞ GÖREN ATIN ŞİİRİ

I
Dağ yürür bir yerinde
Çıkar üstüne dağın
Bu çelik çağında
Ata iyi binin

Kalbinde bir gül bu atın
Ceyhan sızar gibi gözlerinden
Düş gören at
Bellidir gözlerinden

Ses yüklediler
Varacağı üs Kudüs
Titretir güney yeli
Bir dal buğdayı

Alın bu atı denize atın
Geçer denizden de
Bakıyor özenle
Sayfalarına kitabın

İnsan saçı yelesi
Yürüyen bir fabrika
Tüylerinde oyun
Roman şiir

OĞUZ PAKÖZ (D.1947)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Biyokimya uzmanı olarak görev yaptı.
İlk makalesi Kahraman Kent gazetesinde 1976’da yayınlandı. Şiir ve yazıları; Aksu, Kahraman Kent, Yorum, Doğuş, Madalyalı Tek Şehir, Milad, Türk Yurdu ve Alkış gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. Mahalli radyo ve TV’lerde kültür sanat programları hazırladı. Sosyal
faaliyetlerin içerisinde oldu. Türkocağı, Güreş İhtisas Kulübü, Kültür Sanat Evi gibi kuruluşların yöneticiliğini yaptı. K.Maraş Kültür Sanat Evi Adına Alkış dergisini çıkardı. 1997 yılında Türk Tabibler Birliği Behcet Aysan Anlatı Özendirme ödülünü aldı.

Eserleri; Kılgı (1998), Var Varanın (2000)’dır.

YANGI

Gönül telimin tınısı
Yürek yürek ezgi çalar
Sevdiceğim türkü yakar
Yankılanır yangı bende

Yangı alnımın yazısı
Muştu muştu dilek açar
Sevdiceğim gönenç saçar
Oyalanır yangı bende

Özümün özgesi utku
Petek petek özlem yapar
Sevdiceğim umut katar
Yuvalanır yangı bende

Gönlümün örgüsü tutku
Kıvanç kıvanç sevgi tutar
Sevdiceğim özlem takar
Iralanır yangı bende
Mayalanır yangı bende

OSMAN SARI (D.1946)

   Kahramanmaraş’a bağlı Sarımollalı köyünde doğdu. İlköğretimini köyünde tamamladı. Liseyi Maraş İmam Hatip Lisesinde okudu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Türkiye’de İş Denetimi adlı tezi ile aynı okulda doktorasını yaptı. Çalışma bakanlığında İş Müfettişi olarak görev yaptı. Sakarya Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
   İlk şiirleri lise öğrencilik yıllarında Gonca dergisinde yayınlandı. Daha sonra Çıkış, Defne, Diriliş, İlim ve Sanat, Edebiyat, Mavera gibi dergilerde yazdı.
   Eserleri; Bir Savaşçıdır Kalbim (1975), Aydınlar İhaneti (1991), Önden Giden Atlılar (1992), Şiirler (1995)’dir.

BATI

Kopardın bütün çiçeklerimi
Irmaklarımı kuruttun
Zincire vurdun rüzgârı bile
Kavurdu alevlerin
Otları çimenleri
Ağaç dallarını
Kana ve ateşe boğdun bizi

Kendine ayırdın bütün hakları
Ve bütün zulümleri bize

ÖMER AKSAY (1961)

   02.11.1961tarihinde Kahramanmaraş’ın Kuyucak Mahallesi’nde doğdu. Ferdane Hanım’la Orman Başmüfettişliğinden emekli Abdülbaki Aksay’ın oğludur.
   İstanbul/İcadiye İlkokulu’nu (1971), İstanbul Paşakapısı Ortaokulu ve Lisesi’ni, İstanbul Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Bölümü’nü bitirdi (1986).
   İstanbul’da 9 ayrı Reklam Ajansında grafikerlik, metin yazarlığı ve art direktörlük yaptı. Halen, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir Anadolu Lisesinde Resim öğretmenliği görevini yürütmektedir.
   Burgaçlar adlı ilk çalışması Edebiyat dergisinde yayımlandı.
   Edebiyat, Hece, Yedi İklim, Gergedan, Argos, İkindiyazıları, Kitap-lık, Yom, Kırklar, Atlılar, Derkenar, Merdivenşiir, Le Poete Travaille dergilerinde yazdı.
   Bilâl Cerîr müstearını kullandı.
   Eseri; Eski Bir Yalnızlık Dilinde, şiir, Siyahkalem İstanbul, 2002

vıı. telmîh

Kaçkaçta ninem Elif hatun kolunu kırdı
bir olgu bir etmen olarak alıyorum bunu
azınlık kaçarken çoğunluğun evi
bahçesi yağmalanıyor ulemadır dedem
kara müftü
yerli çoğunluktan süratsiz ve pusatsız
ben bilmem o zaman yoktum daha
rahmindeydim zamanın sûretsiz
bir erkeğin sulbünde embriyon şeklinde
henüz eve getirilmemiş bir erzaktım sözgelimi
tümüyle azınlık ve çoğunluk için inen
ruhların çekildiği topraktan hıdrelilyastan
süzülen ince çiğ tabakası olarak
levhi mahfûzdaydım belki henüz
döllendim
korkuyu zulmü katıp kemiklerimi çattı üç melek
dediler çıkacaksın birkaç ay sonra
yaz bir geçsin güneşin ısınını özümle
babanla o güzel adamla
orman işletme müdürü Abdülbaki bey
sana bir Maraş bayramının inorganiğini
taşısın yediği kurban eti dördüncü günde
huzursuz bir akşamı huzurla geçiren
insanların içkorkularını duyumsa bakalım
şimdilik yumurta sperm kan halinde
yayılan gizil intıbâlar dinlenen uyarılarla
yerliler bu defa kendi içinde sürgünlüğe
zorlanacak çünkü o zaman başladı
hukukla ilgisiz bir ruhsal alan
kamusal kütle maşerî bölge kuytu vicdan
evlerin içi yatak odaları gardıroplara kadar
çekmecelerin içi çeyiz sandıkları
içten içe ne kadar çekilirse o kadar özel
bir av sunacak insan kendi yalnızlığında
kendine ait muştuyu bularak.

Oysa ha evet içerdeki televizyonun sesiyle
geçiyor bilmemnerdeki saldırı haberini ırzına
büyük bir vahşetle
sabahtan akşama kadar
geçiyor
gemilerle boğazlardan
şarkılarla bandlarla starlarla perdelerden
yollardan kanallardan postallarla tanklarla
fakslarla uydulardan uyduruktan
ruhlarla mesajlarla hava sahalarından
üslerden tezkerelerle sinsice
izbeliklerden derelerden yogalardan
sevişmelerden damarlardan enjektörlerle
borulardan arterlerden kablolarla
hormonlarla spermlerle haplarla
kandaki mikroorganellerin tarihinden
geçiyor ırzına büyük bir şehvetle yaşam
düşümdeki kız kardeşimin.

Nesnelerin ruhu olduğunu mu öğrenecektim
bunu da sığdıracak mıydı iğrenç havsalam
ki birincisi kursak ikincisi mîde üçüncüsü anlak
dördüncüsü de leğen
olmak üzere bütün anlamlarıyla iğrenç
bir dizifilm izlerken istifrağ ettiğim leğende
vaktini boşa geçirmeyi erdem sananların
arasında onlar adına onlar için
nesnelerin ruhsal bütünlüğüne mi kavuşacaktım
bir vücûdu kurmak için yeterli olan aşksa
ölünce ölmeden uyanınca uyurken
biricik şûh nesneye
ilişkin yani yüreğimdeki sevgiliye
mahsûs
mahpus bir kul olarak buldum kendimi
arınmış bir ruhla durdum
eşyasız eşeysiz eşkalsiz
öznesiz nesnel nesnesiz öznel
ölümsüzuyumsuzbirsugibi
bilindimindim
incindimirkildimindirildimdirildim.

ÖMER ARSLAN (D.1970)

   Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Afşin’de tamamladı. 1993’de memur olarak göreve başladı.
   Şiir yazmaya küçük yaşta başladı. Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı.
   Eserleri; Tılsımlı Gözler (1990), Şerare ve Şule (2005)’dir.

JUMNA

Gözlerin mi güzel
Jumna ırmağı mı
İkisini de görmedim…
Birisi İndinaya da
Birisi benden çok uzak
Jumna ırmağının kenarındaki otları
Şafakta, çiğ damlaları süsler
İstemem senin kirpiklerini;
Göz yaşların süslemesin
James Gardan’ın bahşişi kadar olmasa da
Gönlümden bir şeyler bırakmak isterim
Gönül ceplerine…
Ve yine bir gün
Yağmur kokulu parfümümden sürünüp
Denize çiçek atmaya gitmek isterim
Senle beraber…
Yalnızlık beynimde depremler oluşturdu
Yalnızlık katranlı gecelere benzer…
En umulmadık anda gelir duygular…
Ve işte girdiler gönül penceremden
Hoş geldiniz…

ÖMER FARUK AYTEMİZ (D.1919)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Ankara’da Aytemiz Radyo laboratuarını kurdu.
   Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı. 5 ciltlik radyo ve elektrikle ilgili teknik bir kitap yazdı.
   Eserleri; Otuzbeş Damla (1955), Dal (1956), Hangi Rüzgar, Dönüşü Yok Bu Yolun, Sulusepkin ve Topçu Çıkmazı’dır.

AHIR DAĞI

Ahır Dağı kusuk
Sel – sel iner yazıya,
Bir yağmur başlar incesinden
Ahır Dağı pusuk.

Baş verir Ahır Dağı sır vermez!
Ahır Dağı bahşiş ister yol vermez,
Kızanlar der: “Bu bellerden geçilmez.”
Ahır Dağı küsük.

Kekik kokar, keklik öter doruğunda; Yücesinden sesler gelir
Tanrıca Yer–gök zangır zangır iniler
Ahır Dağı kuduruk.

ÖMER KAYA (D.1943)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta okulu Elbistan’da, liseyi Maraş’ta okudu. Ankara İlahiyat Fakültesini bitirdi. Öğretmenlik mesleğine atandı. İlk görev yeri Denizli Çivril Lisesi’dir. Buradan sonra, değişik seviyedeki okullarda görev yaptı. En son Kahramanmaraş İlköğretim Okulu’ndan 1996’da emekliye ayrıldı.
   Maraş halk kültürünü araştırmak için köy köy gezdi. Farklı alanlarda araştırmalar yaptı. Birinci Dünya Harbinde Ermeni Çetecilerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği’nin başkanlığını yaptı.
   Çeşitli gazete ve dergilerde şiir, araştırma ve öyküleri yayınlandı.
   Eserleri: Acıpayam’ın Tatlı Verimi (I. Kitap 1971), Bilgehan (1972) Elbistan Bilmeceleri (1976), Bahçeci Hoca (1999), Yüz Yaşın Sırrı (2002), Mahallî Kelimeler Sözlüğü (Müşterek; 2003), Kahramanmaraş’ta Ceridoğulları (Müşterek; 2003), Osman Sadi Kazancı Camii ve Damlalar (2005), Hüsne Hatun (2006), Damlalar (2008)’dir.

DAMLALAR

Zulmetse bir dağ dağa, zulmeden dağ yıkılır;
Mazlum bir “âh!” eylese, zâlim yere çakılır.

Diyen der, biz demezdik; “ân”ı bilebilseydik;
Ne olurdu dünyaya, yine gelebilseydik.

Ok yaydan fırladıysa, bekleme gelmeyecek.
Eceli gelen, gayrı; dirilip ölmeyecek.

Zerreyi miktar hayrı, görüp gözeten O’dur.
Sevdiğini sevdirir, gönlü bezeten O’dur.

RASİM ÖZDENÖREN (D.1940)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlkokula Maraş’ta başladı ise de babasının görevi gereği Malatya’da, ortaokulu Tunceli’de tamamladı. Liseyi Maraş’ta okurken mahalli gazetelerde ve okul dergisi olan Hamle’de hikâyeler yazdı.
   İlk hikâyeleri; Varlık, Akarsu, Türk Sanatı ve Arayış gibi dergilerde yayınlandı.
   İ.Ü. İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsünü ve İ.Ü. Hukuk Fakültesini bitirdi. Bu yıllarda Sezai
Karakoç’la tanıştı. Bu tanışıklık sanat hayatı ve düşünce dünyasının şekillenmesinde etkili oldu. Devlet Planlama Teşkilatına uzman yardımcısı olarak girdi. Yüksek lisansını Amerika’da yaptı. Bir süre Kültür Bakanlığı Bakanlık Müşaviri olarak görev yaptı ise de askerlik sonrası yeniden DPT’ye girdi.
   Yeni İstiklal Gazetesinin sanat sayfasını yönetti.
A.Gaffar Taşkın imzası ile köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı
Hastalar ve Işıklar’ı 1967’de yayınladı.
   Çok Sesli Bir Ölüm (1984) ve Çözülme (1973) adlı hikâyeleri Tv filmi yapıldı. Prag’da yapılan Uluslararası TV Filmleri Yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.
   Bir süre hikâyeye ara vererek özellikle 1983’den itibaren düz yazıya yöneldi.
   D.P.T. Genel Sekreteri olarak görev yapmakta iken 2005’te emekli oldu. Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.
   Eserleri; Hastalar ve Işıklar (1967), Çözülme (1973), Çok Sesli Bir Ölüm (1974), Çarpılmışlar (1977), İki Dünya (1977), Gül Yetiştiren Adam (1979), Denize Açılan Kapı (1983), Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler (1985), Yaşadığımız Günler (1985), Ruhun Malzemeleri (1986), Yeniden İnanmak (1987), Çapraz İlişkiler (1987), Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı (1987), Müslümanca Yaşamak (1988), Red Yazıları (1988), Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti (1996), Ben ve Hayat ve Ölüm (1997), İpin Ucu (1997), Acemi Yolcu (1997), Kent İlişkileri (1998), Yüzler (1999), Köpekçe Düşünceler (1999), Kuyu (1999), Hışırtı (2000), Ansızın Yola Çıkmak (2000), Eşikde Duran İnsan (2000), Toz (2002), Yazı İmge ve Gerçeklik (2002), Aşkın Diyalektiği (2003), Düşünsel Duruş (2005)’dur.

RECEP ŞÜKRÜ GÜNGÖR (D.1971)

    Kahramanaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketinde tamamlayarak Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Öğretmen olarak görev aldı.
   Öyküleri Martı, Okuntu, Yalnızardıç, İnsan Saati, Destina, Sühan, Duyuş ve Düşünüş, Kuyudakikoro, İksir, Yedi İklim, Yitik Düşler, Eylül Öykü ve Kaşgar gibi dergilerde yayınlandı. Derleme ve sadeleştirmeler yaptı.
   Eserleri; Yüreğimin Mevsimi (2001), Kuruluş / Kurtuluş (2002) Hüsn ile Aşk (2003), Adem ile Havva (2005), Yas Ayini (2005)’dir.

REMZİ ÇAYIR (D.1959)

   Kahramanmaraş’ın Abbaslar köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesine kayıt yaptırdı. Öğrencilik yıllarında tutuklandı ve 13 yıl hapis yattı. 1991’de mahkumiyeti bitti. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde sistem operatörü olarak çalıştı.
   Cezaevinde bulunduğu yıllarda hikâye ve roman yazdı. Hikâyeleri Türk Edebiyatı, Bizim Ocak, Aylık Dergi, Mavera, Vahdet, Birliğe Çağrı, Gözyaşı ve Dolunay gibi dergilerde ve Gündüz gazetesinde yayınlandı.
   Eserleri; Koğuş Türkiye Koğuş Dünya (1986), Onlar Diridirler (1987), Zerafet’in Fal Çiçekleri (1988), Kelepçemin Türküsü (1989), En Büyük Silah Barabellum, Zibilde Papatya Açtı (1990), Medeniyetinizden İstifa Ediyorum (1995)’dir.

RIDVAN BAĞRIAÇIK (D.1930-Ö.2009)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlköğrenimini Maraş’ta, orta öğrenimini Malatya’da tamamladı. Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirerek öğretmen olarak görev yaptı. 1979’da emekli oldu.
   Şiirleri çeşitli dergilerde yayınlandı.
   Eserleri; Modern Koşmalar ve Çocuk Şiirleri, Hac Yolunda Gördüklerimiz (2000), Kabe Yolunda (2001)’dir.

HINZIRIN DÖLÜ

Yüksekten görünür Kumaşır Gölü
Bir kızı kaçırmış hınzırın dölü
Boynuna dolamış bir yumak hörü
Ölümün arıyor hınzırın dölü

Evlenmek isterse vardır bir yolu
Mahallemiz bizim kız ile dolu
Elleme kaçarken kırılsın kolu
Ölümün arıyor hınzırın dölü

Güzel Emine’yi kim tutar artık
Çirkin kızını da altınla tarttık
Bizim oğlana diyormuş mırtık
Ölümün arıyor hınzırın dölü

Gitsin de bizleri herkese sorsun
Getirin kızını turşusun kursun
Kabırına onun baykuşlarkonsun
Ölümün arıyor hınzırın dölü

Altın kemer taksın ince beline
O ölürse kına yaksın eline
Konuşurken sahip olsundiline
Ölümün arıyor hınzırın dölü

Bıraksın da gitsin gurbeteline
Kapılmasın akan tufan seline
Allah düşürmesin el diline
Ölümün arıyor hınzırın dölü

SEMA SABUNCU (D.1973)

   1973 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Enver Sabuncu ile Şükran Sabuncu’nun kızıdır. İlk ve orta öğrenimini Döryol’da bitirdi. Tokat/Zile Gazi Osmanpaşa Üniversitesi İnşaat Yüksek Okulu’ndan mezun oldu (1997).
   Türk Edebiyatı, Güneysu, Genç Kardelen, Hizmet, gök çekimi dergilerinde şiirler ve hikayeler yayımladı.
   Şiirlerini, Yüreğimin Şehri (1998) adlı eserinde topladı.

GÜL MEVSİMİNE UYANMAK

Gecenin sessizliği uzar saçlarımda,
Ağır ağır örülür kırk ince belik
Çözmek için sabahları beklerim,
Sabahlarım dehliz, soğuk bir delik.

Sevdalarımı verdim,
Bir gece yağmur sularında.
Mektuplarını yırttım
Bir sabah rüzgarında.

Hasreti,
Gecelerde;
Sevdayı,
Gül mevsiminde yaşamaya
Çoktan alıştım ben.

ANLAT AY

Ağaçlar kalemin olsun,
Mavi gök kağıdın...
Yaz bizi!
Anla o geceki erişilmez sevgiyi
Şimdi onlar bize hatıra
Hiç yaşanmamış saydığımız
Geçen yılları anlat.
Yeminleri anlat,
Dilek tutulmuş yıldızları!..
Gecenin bir sur ördüğü sevgimize
Erişemeyen yürekleri anlat!
Saalere tusak verdiğimiz
Sevgimizi anlat.

KARLI DAĞLAR YAKAR YÜREĞİMİ

Bu gece yağmur yağıyor,
Senden uzaklarda yalın yalnızlığıma.
Yokluğunda bir namludur gözlerim.
Söz dinletemiyorum ulaşılmazlığıma.

Bu gece hasret kokuyor karanlıklar,
İçimde buram buram yâr sevdâsı
Ah o dağlar!...
Bizi ayıran karlı dağlar..
Umutsuzluğumuza, hasretimize dayanır da
Yol vermez sana haber gönderdiğim rüzgârlara.

Bu gece yağmur yağıyor
Senden çok uzaklarda yalnız yüreğime.
Ağaçlar son yapraklarını döküyor
Karlı dağların a ötelerinde.

SERDAR YAKAR (D.1965)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirdi.
   İlk hikâyesi Erciyes dergisinde yayınlandı.
   Yazı çalışmaları; Milli Gazete, İslam, İlim ve Sanat, Altınoluk, Sur, Mavera, Uzunoluk, Kurtuluş, Dört Mevsim Maraş, Alkış, Yorum, Kahramanmaraş’ın Sesi, Buğün, Manşet, Cesur Haber, Ukde Haber, Kimlik gibi dergi ve gazetelerde yayınlandı.
   1992 yılında Kahramanmaraş Belediyesinde memur olarak göreve başladı. Bir süre Belediye Özel Kalem Müdürlüğü görevini yürüttü. 1993 yılında atandığı Yazı İşleri Müdürlüğü görevini 12 yıl sürdürdü. Aynı zamanda Belediye Memurları Sendikası (BEM-BİR-SEN)’in şube başkanlığını da yaptı.
   Bir gurup arkadaşıyla birlikte kurduğu Ukde Basın Yayın ve Organizasyon bünyesinde haftalık “Ukde Haber” gazetesi, ve “Kurtuluş” dergisini çıkarttı. Kitap yayıncılığı yaptı. Yerel yayın yapan Yunus TV’de haftalık “Ukde Sanat Edebiyat” programları düzenledi.
   Yüksel lisansını Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yaptı. “Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri: Kahramanmaraş Belediyesi Örneği” adlı çalışması ile “Kamu Yönetimi Uzmanı” unvanını aldı.
   Belediye Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğüne 2005’de kurucu müdür olarak atandı. Bir süre Belediye Terminal Müdürü olarak da görev yaptı.
   Kahramanmaraş yerel mahkemelerinde belediyecilikle ilgili adli davalarda Bilirkişilik yaptı.
   Eserleri; Necip Fazıl ve Mücadelesi (1995), Gönül Dostu Mehmed Zahid Kotku ve Bağlanma (1995), Kurtuluşa Dair Üç Eser (Derleme, 1996), Memleketime Dair Tarihi, Ekonomisi, Sosyal Yapısı ile Kahramanmaraş (1997), Hayatı ve Mücadelesi İle Hafız Ali Efendi (Müşterek, 1998), Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri (2003), Kahramanmaraş’ta Ceridoğulları (Müşterek, 2003), İstiklâl Savaşında Maraş (Müşterek, 2008), Memleketime ve Şahsıma Dair Bir Hukuk Mücadelesi (2008), Âşık Durdu Mehmet Yoksul (Âşık Mahfuzî) Hayâtı ve Şiirleri (Müşterek, 2008), Âşık Mustafa Zulkadiroğlu Hayâtı ve Şiirleri (Müşterek, 2008), Muhammed Kâmil Ağdaş (Bahçeci Hoca) Hayâtı ve Şiirleri (müşterek 2009), Maraş’ta Divanından Parça Kalmış Halk Şairleri (müşterek 2009)’dir.

SIDDIK ELBİSTANLI (D.1945-Ö.2018)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji bölümünü bitirdi. Öğretmen oldu. İdarecilik yaptı. Modern şiirin Maraş’ta ilk temsilcilerindendir. Dergi çıkardı. Muhtelif dergilerde yazdı.
   Eserleri; Doğrulup Yeniden (1990), Kırmızı Papatyalar (1998), Bir Pancur Aç (2003)’tır.

BİR PANCUR AÇ

Bir pancur aç günün bir saatinde
Sen ey kaygısız ve sessiz uyuyan
Güz sonunun yorgun kıyılarına
Bir güvercin uçur rüyalarından

Limon limon gözlerinin bebeği
Cesur bekçileri karanlık sokakların
Belirgin bir aşk yaşatır
İki gül yaprağı dudakların

Sen uyu, soluyuşunla güller açılsın
Ve ben uyku meleğin senin
Yeni görünüşler aramaya gidiyorum
Özünü vermek için güzelliklerin

SIDDIK ÖZER (D.1947)

   Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde doğdu. İlkokulu Ekinözü’nde, ortaokulu Elbistan’da tamamladı. Akçadağ İlköğretmen Okulunu bitirdi ve öğretmen olarak görev aldı. 1995’te emekli oldu.
   Şiir yazmaya lise öğrencilik yıllarında başladı. Halk şiiri geleneğine uygun tarzda şiirler yazdı. Şiirleri Elbistan’ın Sesi, Yeşil Afşin, Pazarcık, Kahramanmaraş, Aksu, Ortadoğu, Türkiye, Madalyalı Şehir, Yeni Hasat, Dava, Uzunoluk, Öğretmen Dergisi, Tepe Edebiyat, Türk Edebiyatı gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı.
Eseri; Vuslat (1997)’dır.

SALAVAN DAĞI
Seni her gün görsem ‘Salavan Dağı’
Yine de doyamam görmek isterim.
Zirvenden üç asır önceye dönüp,
Gökdelen saçların örmek isterim.

Doruktan uzanır etrafa bakar,
Uç dalınlagöğü yarmak
isterim!

Bulutlar yükselir yüce tepende.
Tavşanlar sekende, keklik ötende.
Sılasın ellere hasretin bende;
Yirmi yıldır seni sarmak isterim.

Delikli Kaya’dan gağlığa çıkan
Üçler Konağı’na varmak
isterim.

Gök menekşe sarp kayanda işlenir,
Dostluk çiçeninde sevda ıslanır,
Lâlelerin, sümbüllerin seslenir
Yüreğimi serip dermek isterim.

Koyaklara, yatağıyın başına:
Sabâ yeli ile girmek isterim!...

ŞEREF TURHAN (D.1937-Ö.1999)

   Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Ankara Konservatuvarı Devlet Tiyatrosu Çocuk Bölümü’nü bitirdi.
   Devlet Tiyatrosu’nda görev aldı. Yeni Sabah Yeni İstiklâl gazetelerinde muhabirlik yaptı. Memleketine dönerek gazetecilik yaptı. Matbaa kurdu. Işık gazetesini çıkardı. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün Anadolu Basınını Özendirme Yarışmalarında sekiz kez Türk Dili dalında birincilik aldı.
   Şiir, deneme ve hikâyeleri Varlık, Pazar Postası, Dost, Yeditepe, Türk Dili, Çağrı, Türk Sanatı gibi sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı.
   TRT Kahramanmaraş il temsilciliği yaptı. Mahalli TV’lerde görev aldı.
   Eserleri; Maraş’lı Şairler Antolojisi (1960), Bildiri (1960)’dir.

DİLEKÇE

En can alıcı anında zamanın
Bir şarkı başlamalı geceden
Büyük düşüncelerin sonsuzluğunda
Doğmuş gibi olmalıyım yeniden

Sonra ap’aydınlık bir gün başlamalı
Cümlesi yanımda sevdiklerimin
Tutkunum yaşamağa tutkunum
Yeterki yaşatsın beni bilmediklerim

Bunların dışında en güzeli
Gözlerine yıldızların konduğu
Halden anlıyan şiir yazan
Ufacık-tefecik bir karım olmalı

ŞEVKET BULUT (D.1938-Ö.1996)

   Kilis’te doğdu. Maraşa okullarını bitirip bir arkadaş hatırına geldi. Maraş’tan evlendi. Maraş’ta Milli Eğitim ve Bayındırlık Müdürlüğünde çalıştı. Emekli oldu. Temâmen Maraşa yerleşti. Serbest iş yaptı. Maraşlı oldu. 1996’da Maraş’ta vefat etti.
   Hikâyeye sonra başladı. İlk başta çok güzel fevkalâde mükemmel koşmalar yazdı. İlk kitabı “Gönül Defteri” bir şiir kitabıdır. Bu kitabın dışında kalmış gazete ve dergilerde yayınlanmış çok sayıda şiirleri vardır.

Sadık dostum sen askere gidince,
Ahbaplarla ava gitmek zor oldu.
Köyün sürüsünü eller güdünce;
Davarları azgın kurtlar yer oldu.

Kaçakçılar ağaç kesti ormanda
Köy ağası hile etti harmanda.
Sıhhiyeci hata yaptı dermanda:
Eminenin iki gözü kör oldu.

Kırklara karıştı Omarın adı.
Dul Hatice yırtığını yamadı
Köy hocası Hac’hasan’ın damadı:
Kazancının dört başını yer oldu.

Dul Döne kendine bir gişi arar.
Kör Mahmut işinden ediyor zarar,
Bire beşyüz ürün veren tarlalar:
Ekilmeyip birer birer bor oldu.

Jandarma İsmail kendini vurmuş.
Yavuklun geçen ay birine varmış
Emmini öldüren eşkıya Durmuş;
“Çabuk gelsin, barışayım” der oldu.

ŞEVKET YÜCEL (D.1930-Ö.2001)

   Kahramanmaraş’ın Süleymanlı bucağında doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Diyarbakır Dicle Köy Enstitüsünü ve Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirdi. Öğretmen olarak görev yaptı. Bir süre idarecilik de yaptı. 1981’de emekli oldu.
   Şiir, hikâye, deneme gibi farklı türlerde eserler verdi. İlk şiiri 1956’da Demokrasiye Hizmet gazetesinde yayınlandı.
   Daha sonra Varlık, Türk Dili, Hisar, Edebiyat Dergisi, Ilgaz, İmece, Güney, Meltem, Edebiyat Cephesi, Hakimiyet Sanat, Ozanca, Oluşum, Sesimiz, Yeditepe, Yaba, Ekin, Kıyı, Şiir-Öykü, Damar, Çağdaş Türk Dili, YANSIMA, Abece, Söylem, İnsancıl, Kiraz, Karşı, Öğretmen Dünyası, Alkış gibi bir çok sanat edebiyat dergisinde yazdı.
   1970 yılında TRT Deneme Başarı Ödülünü kazandı. 3 Şubat 2001’de vefat etti.
   Eserleri; Görmeden Gidenler (1966), Kuş Gölgesi (1967), Güneşin Parmakları (1970), Kendini Yenilemek
(1976), Çocukla Keklik (1977), Boşta Bırakılanlar (1979), Sakar Oğlak (1980), Bir Sevgi Adamı (1983), Beyaz Sesler (1984), Umut Bir Gül Uzatırken (1986), Sevgi Güneşi (1996), Barış İstiyorum (1996), Sözcüklerle Öpüşmek (1998), Güz Rengi Ayrılıklar (2000), Şiirle Gelen Aşk (2001)’dır.

GELİRSEN EĞER BİR GÜN

Yonca rengi, gül bakışlı gel bana
Gözlerinde sevdalı türküler olsun
Nice yıllar burada bekledim seni
Uçar gelirsin diye

Gel gecikme, yenilensin yaşamım
Usandım şu aynı geçen günlerden
Muştularla gel bana, şiirlerle gel
Sesindeki sümbülleri özledim

TAHSİN YÜCEL (D.1933-Ö.2016)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. İlkokulu Elbistanda, liseyi parasız yatılı olarak Galatasaray Lisesi’nde okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı bölüme asistan olarak girdi. Doktorasını tamamlayarak 1978’de profesör oldu. 2000’de emekliye ayrıldı.
   Öyküleri; Varlık, Seçilmiş Hikâyeler, Yeryüzü, Beraber, May gibi dergilerde yayınlandı. Fransız edebiyatından seksene yakın çeviri yaptı. 1956’da Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 1959’da Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü’nü, 1984’de Azra Ferhat Çeviri Yazını Ödülü’nü, 1993’de Orhan Kemal Roman Ödülü’nü, 1999’da Sedat Simavi Ödülü’nü, 2003’de Yunus Nadi Roman Armağanı’nı aldı.
   Eserleri; Uçan Daireler (1954), Haney Yaşamalı (1955), Anadolu Masalları (1957), Düşlerin Ölümü
(1958), Mutfak Çıkmazı (1960), Dil Devrimi (1968), L’Imaginaire de Bernanos (1969), Yaşadıktan Sonra
(1969), Dönüşüm (1975), Vatandaş (1975), Yazın ve Yaşam (1976), Anlatı Yerlemleri (1980), Dil Devrimi ve Sonuçları (1982), Yapısalcılık (1982), Yazının Sınırları (1982), Ben ve Öteki (1983), Aykırı Öyküler (1989), Yazı ve Yorum (1990), Eleştirinin Abecesi (1991), Figures et Messages dans la Comedie Humaine (1992), Peygamberin Son Beş Günü (1992), Tartışmalar (1993), Yazın Gene Yazın (1995), Bıyık Söylencesi (1995), Alıntılar (1997), Söylemlerin İçinden (1998), Komşular (1999), Salaklık Üstüne Deneme (2000), Görünmez Adam (2001), Yalan (2002), Kumru İle Kumru (2005)’dur.

TAYYİP ATMACA (D.1962)

   Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinin Topaktaş köyünde doğdu. Osmaniye Ticaret Meslek Lisesini bitirdi. Şiir, deneme ve hikâye yazdı. Çalışmaları Güneysu, Dolunay, Mina, Tepe Edebiyat, Karçiçeği, Âvâz, Çınar, Erciyes, Millî Eğitim gibi sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı. Güneysu dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı.
   Eserleri; Hüzünlerin Düğünü (1980), Külüngün Taşlara Çizdiği Nakış (1993), Sarı Kitap (1997), Med Cezir Vakitleri, Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, Gece Vardiyası ve Düş Defteri’dir.

SEVGİLİ

Gündüz işlerimde, gece düşümde
Aklımı, fikrimi çelme sevgili
Gidişin sonunda ayrılık varsa
Tekrar öldürmeye gelme sevgili

Yeniden dalıma sular yürüdü
İçimi, dışımı bir haz bürüdü
Yürek sağır idi, yürek körüdü
Sevgimi başıma çalma sevgili

Sevda bir tohumdur, sevda harmandır
Sevda bir yaradır, sevda dermandır
Kirpiğin kalemdir, kaşın fermandır
Boşa orduları salma sevgili

Dağıttım korkuyu yazı yabana
Koy da savur beni, koy da yabana
Ya seni sende ko, getir ya bana
Bir karar ver artık dalma sevgili

YUSUF KAPTAN (D.1956)

   4 Ekim 1956 günü Afşin ilçesinin Akçaşar köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Afşin’de okudu. Konya Akşehir Öğretmen Okulu ve Anodolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi ön lisans programını bitirdi. 1978 yılından bu yana Afşin, Genç, Kozan, Yüreğir’de sınıf öğretmenliği yaptı. Halen Seyhan’da görevini sürdürmektedir.
   Çalışmalarını Çukurova gazetesinde, Söylem ve Maki dergilerinde yayımladı.
   Şiirlerini, Vardiya Mevsimleri (1996) adlı eserinde topladı.

GÜN GELİR

Bir dokunuşa uzanmıştı ellerimiz
Karanlığı yudumlarken pusularda
Vurduğumuz dalgalar boyu kıyılarda
Dağların sessizliğine uzanmıştık

Uykulara dalmıştı yorgunlar
Gece avcısı kediler sokaklarda
Bir börtü-böcekler uyanıktı
Bir de düşlerimin kıvancı

Uzak kalmışlığımız yangılarda
Avuçladığımız sevgi harlarda
Kırık kavuşmalarımız ufuklarda
Temmuz vurgunları her bir yanımız

Aydınlattık bedenlerimizi yakarken
Gölgesine uzandık özgür ülkemin
Geriye bir sen kaldın emek üreten
Bir de barikatlardaki heyecan

Gün gelecek bayraklar açar al al
Teslim olur cellat yürekler
Ellerinden beyaz bayraklarla
Kapanır ayaklarına tarihin

Kim kalır karanfil kokusunda
Sular alır başını yırtar gider
Tutsak kalışımız gün fırtınasında
Zulmün zulaları kan revan
Bedenimizde
İnce bir sızı
Kanıyorken
Yeryüzüne
Varacağız elbet sonsuzluğun
Altın çağına.

UMUT DEĞİL

Sırça köşkler aramadım
Deryalar içinden

Umut da bağlamadım
Buz dağlarından

Kıran kırana yaşadım
Uçurum kenarlarından

Fırtınanın uğultusunu duydum
Umut yüklü şafak atan da

Bir uğultu duydum gecede
Uğursuzluğa yoran da

Bir tayfun ki açmazlarda
Okyanus ötesinde gelen de
Mutluluğa göz diken de

YASİN MORTAŞ (D.1967)

   Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğreniminin ardından Sağlık Meslek Lisesini ve A.Ü. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdi. Sağlık memuru olarak görev aldı.
   Şiirleri Kırağı, Dolunay, İnsan Saati, Yalnız Ardıç, Güneysu, Bengisu, Genç Kalemşörler, Şardağı gibi sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı.
   Şiirlerini “Güvercin Vadisi” (1997) adlı kitapta topladı.

SEZGİ

yorgun
fırtınaların
hangi dağın arkasında
nasıl boyun büktüğünü
görmedim mi sandınız
şefkatsiz çocuk
yüzünü güneşe döndürüp
ruhunu dinlendirirken
içime çağladığını
taşmadım mı sandınız
loşluğun
ıssız geçitlerinde
sözcük bahçelerime
bir ufuk takıldı
sezmedim mi sandınız
yine elde bir sen kaldın yâr

YÜKSEL KANAR (D.1953)

   Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin Çiçek köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaöğrenimini Diyarbakır İmam-Hatip Lisesinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Aynı bölümde master yaptı. İmam-Hatip olarak görev yapmakta iken 1995’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde görev aldı.
   Lise yıllarında yazmaya başladı, hikâye ve yazıları Tek Yol, Düşünce, Yönelişler, Türk Edebiyatı, Altınoluk, Diriliş, Yedi İklim dergileri ve Yeni Devir ve Milliyet gazetelerinde yayınlandı.
Eserleri; Çağımızın Batıl İnançları (1983), İbadet (1984), Eminönü Camileri (komisyon, 1987), Türk İslam Felsefesinde Bilgi Kaynaklarının Değerlendirilmesi (yüksek lisanz tezi, 1987), Kelebek Nereye Kaçar Yağmur Yağınca (1982), Kendini Kaplan Sanan Kedi (1982), Allah Hakkında Kitap (1982), Kızılderililerle Bir Gün (1982), Hayvanların Dili (1982), Hırsız Terzi (1983), İslam Tarihinden Hikâyeler (1983), Ali Baba ve Kırk Haramiler (1983), İslam Tarihinin Kaynakları (M. Şemsettin Günaltay’dan, 1991), Feryadım (Ahmet İzzet Paşa’dan, 1992)’dir.